| Sihir Bakanlığı Alımları. | |
|
+55Sharon Lechter Claire Trisha Bullock Vincent Vipond Aren Rista Rinuel Aqula Dominik Zmetkoska Tommy John Euryale Marquéz Slorkié Txarra Oracle Karina García Dolores Vladimir Litvinenko Richard Chancellor Jr. Ivy Litvinenko Mercedes Loreille Félix Loreille Joshua Hefner Dexter J. Mabelle G. Lúthien Quellina Jeanne Boucher Anastasia Lorién Véalidus Archer Conradin Scott Rafael Favio Florence Jourdain Christopher Vorobjov Michelle Hartley Nienna Elenasse Marishka Keane Delaney Finrod Elenasse Alberto Peppi Wulfric Eugéne Salieriant Aya Ienari Serena Woodstuck Celeste Coyle Marilou Sláine Diana Rose Freddick Mikaela Scholten Foren Alator Eduardo Valenti Adelphe Ida Rigola Jaden Ecuyér Maxim Querta Josie Diederich Nathan Depardieu Marcela de Gouges Colsefini McQuiin Veronica Deangelo Adrasteia Quiwen Zephyrine Droughin Tanja Ratnikova Josié Cynnton Andrei Ionel James Christopher Newell Desmond Fionnlaqh Bjørn Devereaux 59 posters |
|
Yazar | Mesaj |
---|
Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Ocak 29, 2012 1:18 pm | |
| Sihir Bakanlığı’nda görev almak isteyen üyelerimizin aşağıdaki formu eksiksiz doldurmaları yeterli olacaktır.
Ad ve Soyad: Yaş: Tarafı: İstenilen Rütbe: RP Örneği:
En son Lysander Morpheus tarafından Ptsi Ocak 30, 2012 5:29 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
Desmond Fionnlaqh
Mesaj Sayısı : 90 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Yok.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Ocak 29, 2012 6:19 pm | |
| Desmond Fionnlaqh 30 Henüz belirsiz. Esrar Dairesi Başkanı - Spoiler:
Kadim ruhun dağılmasından bir yıl geçmişti. İyiliğin egemen olduğu dünya, kötülüğün olmayan gücünden bile korkuyordu. Kötülüğün bir kuşak öncesindeki tüm temsilcileri, idama mahkum bırakılıyor ve ya sonsuzluk hapsiyle cezalandırılıyordu. Buna bir son vermek için ruhların varlıklara dönüştüğü dünyaya gelen kötülük, kendisini bekleyen tehlikelerden habersizdi. Yeni bir ırkı yaratmaya çalışırken, kendi gücünün sonuyla yüzleşmek üzereydi. Ancak dengenin korunması için bir şans daha verildi kötülüğün intikamla kutsanmış varlığına. Hapsolmuştu soğuk bir derinin içine. Bu soğuk vücudun kutsanmış ancak değersiz ruhlarını çözmeliydi kendini onlara benimsetebilmek için. Büyücü ırkının merkezlerinden olan Londra'nın kasvetli sokaklarında dolaşıyordu usulca. Bedenlerin içine hapsolmuş ruhların arasında ilerliyordu amaçsızca. Kaybettiği ruhunun parçası herhangi bir şeyde olabilirdi. Bir cisim, beden ve ya herhangi bir varlığın içine saklanmış olabilirdi. Kötülüğün bedenine özgü yetenekler bahşedildi dengeyi yakalayabilmesi için. Kutsanmış yetenek sayesinde ruhunun yakında olan parçalarını hissedebiliyordu. İnsanlara bahşedilmiş kısa süreli ömürlerini simgeleyen kalbinde bir şeyler hissediyordu. Mavi rengine bürünmüş gözlerini kısa süreliğine kapattı. Kirpiklerini ayırdığında soğuk teninden bir kafenin lavabosunda buldu kendini. Boş bedenlerin oturup kıskançlık, dedikodu ve nefret duygularıyla bezendiğini görünce hafifçe gülümsedi. Bir dişi yaratık onun dikkatini çekti ki bunun sebebi sadece onun ruhunu hissedebilmesiydi. Kadının boynunda çeşitli taşlardan yapılmış dikkat dağıtıcı bir kolye vardı. Ruhunun bir parçası buraya hapsolmuştu kötülüğün ve onu eski yerine koymalıydı. Yavaş adımlarıyla siyah saçları rüzgarda dalgalanan kadının yanına gitmeye başladı. Kadın bir şeyi beklermişçesine sabırsızdı. Cam masaya ulaşabilmişti nihayet. Oturmak için sandalyesini çektiğinde çıkan ses kulakları tırmalamayı başarmıştı. Sandalyenin üzerine gereksiz bir şekilde yerleştirişmiş cıvık cıvık renk cümbüşüyle donatılmış yastığı, sipariş bekleyen garsona doğru attı. Etkileyici oturuşundan sonra kısa bir süre kadınla bakışmaya başladı.
Elinde kağıtlarla meşgul olan, ruhuna bahşedilmiş kolyeyle benliğini kazanan kadının bakışları kötülüğün merkezine odaklanmıştı. Gerçekten onun varlığını hissettiği için mi bakıyordu karanlığın benliğine. Soğuk bedeninin güzelliği karşısanda mı etkilenmişti. Saçlarını bir tokayla bağlaması alnındaki şaşkınlık izlerini açıkça belli ediyordu. Aslına bakarsan bu korkunun beden haline büründüğü görüntüydü. Kendi haline sinir olurken birden garsonu gördü ve gülümsedi. Kuzey kutbundaki penguenler kadar şirin ve narin örtüye bürünmüştü aciz bedene sahip varlık. Oturduğu masaya doğru korkak adımlarla gelmesine rağmen sırf para kazanabilmek uğruna korkusuna boyun eğerek masaya gelip tepsideki fincanı bırakabildi. Kadın cehennemin temel maddesi ateş kırmızısı dudaklarından bir solukta teşekkür etti. Garson korkularına yenik düşüp cevap vermeden masanın yanından uzaklaştı. Gözleri merak saçıyordu somurtan kadının. Nihayet konuşmaya karar vermişti galiba. Bunu anlamasına yardımcı olan beden galiba işe yarıyordu. Kadın dudaklarıyla fısıldarcasına konuştu ve kendinden emince mühürledi dudaklarını. Saf kötülüğe söylenebilecek en kötü harflerin birleşimiydi ' Merlin ' diye anılan kelime. Kaskatı kesildi birden karanlığın efendisinin geçici bedeni. Boş kalabalığın içinde kendine hakim olamadı ve kadına hiddetle bağırmaya başladı. ' Merlin de kim oluyor, ben varken. En aciz büyücüydü Merlin. ' Ancak saniyeler dakikalara yetişemeden hiddeti yalancının mumu kadar kısa sürede söndü.
Kendinden emindi karanlığın ruhundan çalınmış ruhla beslenen dişi beden. Beyaz üstüne maviyle taçlandırılmış gözleri, karanlığa bahşedilmiş anarşist bedenle aynı şeyleri paylaşıyordu. Bunun sebebi karanlığın benliğinden çalınmış ruhdan dolayı mıydı? Karanlıkla cezalandırılmış dişi beden, ukala tavırlarla karşısında kim olduğunu bilmeden alaycı dille efsanelerin en güçlü varlığına yanıt verdi. Gölgelerin efendisi, sandalyesinin verdiği rahatsızlıklarla mücadele ederken kırmızı sıvıyla dolu insanoğlunun söylediklerine kulak asmadı. Sabitlemişti gözlerini, güzellik tanrıçası Afrodit'in ödüllendirdiği bedenin gözlerine. Evrenin sonsuz boşluğunda bu durumları hiç yaşamamıştı, bundan olsa gerek dişinin cazibesine kaptırıyordu kendini. Milyarlarca küçük varlığın oluşturduğu burnuna tanımadığı bir koku gelmeye başladı atmosferin içinden. Belki de insanoğlunun yetilerini bilmediği içindir. Zeus kadar ahmakça işlere kalkışıp kadınların peşinden mi koşuyordu karanlığın lordu? Kum tanelerinden yapılmış camlardan gökyüzüne bakıyordu sonsuzluğun efendisi. Saliselerin uzay-zaman boşluğunda oynadığı saklambaç oyunu bile bitmeden kafasını soğukluğun iticiliğiyle sarmaladığı varlığa çevirdi. Yaz günlerinde hasretiyle tutuşturan bir soğukluktu dişi bedenin sahip olduğu. Yüce Merlin'lerini kendi kanında boğduran efendi dişi bedene, ' İnsanoğlu, sizleri hala " dişi " olarak mı anıyor? ' diye fısıldadı. Karanlığın sonsuzluğa açılan kapısında şimdiye dek yalnız kalmış lord, güven duygusunun azaldığı şu günlerde kendine eşlik edebilecek bir dişi arıyordu. Dişinin kendisiyle konuşurken yaptığı gibi onu baştan aşağıya inceliyordu. Afrodit kadar güzel ancak Zeus kadar ukala bir insanoğlu görmek inanılmazdı, Tanrılar'ın korkudan diz çöktüğü kötülüğün lordunun. İnsani duyguların duygusuzlukla savaşının yenilgiye uğrayan tarafı duygusuzluk mu olacak? Yoksa karanlığın efendisi sonsuzlukta tek başına ilelebet mi ilerleyecek? Bu soruların cevabını ancak kadının boynunda takılı olan kolyenin içindeki ruh verebilir.
Lordun şehvetine kapılmıştı aciz bedene sahip varlık. Gözlerini lordun hapsolduğu çelimsiz bedenden ayıramıyordu. Sorusuna aldığı yarım yamalak cevap onu gerçekten kızdırmıştı. Dişinin kahverengine bezenmiş sıvıyla dolu bardağın yarım kalbi andıran kulpuyla oynaması yücelerin yücesi lordu asabileştiriyordu. Aydınlığın çehresindeki tüm ışıkları söndüren karanlık lord, insani duygulara kapılıyordu. Ruhsuzların arasında ruhların en yücesiyle donatılmış dişinin varlığına tahammül edemiyordu efendilerin efendisi. İnsanoğlu sözünü duyan ahmak kendini Tanrı sanırmışçasına şaşırmıştı. Oturduğu sandalyenin üzerinde sürekli hareket ediyordu. Şefkatli bakışları bir anneninki kadar masumdu ancak kötülüğün kalbini şevkat değil hırs, öfke yumuşatabilirdi. Kısa bir süre sonra bakışlarındaki farklılık, kötülüğün bakışları kadar keskindi. Bardağın içindeki nahoş kokulu sıvıdan bir yudum daha alarak dudaklarının kilidini açtı. Dudaklarından dökülen harfler, kelimelerin peşinden o kadar hızlı koşuyorduki saniyeler sonra bir solukta cümlesini tamamlayabildi. Karanlıklar diyarının efendisi oturduğu sandalyeden usulca kalktı ve zemine mükemmel işçilikle yapılmış parkelerin üzerinde yürümeye başladı. Cazibesiyle efendisini etkileyen bir köle kadar çekici olan dişi yaratığın yanına gitti. Et ve tırnağın mükemmel uyumu bahşedilmiş insanoğlunun parmağıyla Afrodit'i kıskandıran güzelliğin el bileklerinden başlıyarak yavaşça yukarıya doğru çıkarmaya başladı parmağını. Zarif boynuna kadar çıkabilmişti dişi varlığın. Boynunda takılı olan kolyesiyle oynadı saliseler arası zamanda. Karanlığın ruhunun bir kısmı o kolyeye hapsolmuştu ve güçlenmek için almalıydı onu dişilerin en şanslısından. Sivri dilini çıkardığı saklandığı yerden. ' Kolyene bakabilir miyim? Afrodit'i kıskandıran varlık. '
Bknz: Aktif olarak yapılmış karşılıklı rp'dir.
| |
|
| |
Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Ocak 29, 2012 6:22 pm | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
James Christopher Newell
Mesaj Sayısı : 161 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Ocak 29, 2012 7:56 pm | |
| Ad ve Soyad: James Christopher Newell Yaş: 27 Tarafı: Aydınlık İstenilen Rütbe: Baş Seherbaz - RP Örneği:
Sert esen rüzgarın savurduğu yalnızca bedeni değildi. Sevincinin her adımda azalışını bu şekilde açıklayabiliyordu enazından; rüzgar bağlılık hissetmesini sağlayacak tüm duygularını -bir arpın teliyle sevişir gibi- vuruyor, hazının etkisi temas sürdükçe vahşileşiyor ve sonunda uğuldayan bir kurtun dişleriyle koparıyordu. Kopan bağları bir arada tutmak için düğümlemek istiyor, lakin bir sonraki dukunuşlarında kendisini acıtan tek yer olacağından bunu küçük bir çocuğun mazur kusuru gibi görmeyi tercih ediyordu. Ayrılıyordu.
Kırgın, buruk, tedirgin ve aynı zamanda küçük bir sincap gibi ürkek yüreği her lahzada nefretin gri rengiyle doluyordu. Belirsizliğin içindeki yüreği siyah olmayı seçtiğinde adanacak bir kurbanın kanı kadar kutsallaşacaktı bıraktığı tüm duygular. Anılmaya değer kalacaklar ve her hatırlanışta kendileri için akan göz yaşlarına doyacaklardı. Kana kana içmektir bir suyu; gerçekten içmek.
Durdu. Siyah cüppesinin eteklerinden yere damlayan suya asasını doğrulttu. Ergin, olgunlaşmış gücünü kullanarak onları donmuş sarkıklara çevirdi. Asasını karanlık göğe yönlendirdiğinde eteklerindekilerle birlikte tüm sokakta bulunan su damlacıkları sarkık olarak göğe yükseldiler. Sivri uçları sokağın zeminine paralel duruyor, bir sonraki asa hareketini bekliyorlardı ve o hareket bir 'S' harfi oldu. Gökyüzüne çizilen bu harf tüm sarkıkları bir araya toplamaya, hedeflerinin de büyüyü yapan kişi olmasına yetmişti. Gri yüreğinin habis siyaha bürünmesini istemediğinden yaşamını burada sonlandırmayı seçmişti; henüz ayrıldığı yer ile anıları zihninden silinmemişken... Bu çok daha iyi hissettiriyordu artık. Hiç değilse onu düşünerek ölecekti. Onu düşünerek ve hissederek sonlanacaktı haytı.
Asasını tekrar hareketlendirdiğinde sarkıklar harekete geçmişti. Bulutların arasından hızla odaklandılar. Bir arı kolonisi gibi kalabalık, hırçın ve kızgın görünüyorlardı. Rüzgarı yarışlarının çıkardığı çınlayan sesleri, ölümün sesi olacaktı; suskun ölümün attığı son çığlık. Ve ardından mideye geçirilen bir kancanın sizinle birlikte çekilmesi hissi. Düz basılan ayakların altında kurumuş, çıtırdayan yapraklar. Güzel, aydınlık, bulutsuz, çıplak bir gökyüzü. Tertemiz. Derin. Huzur dolu. Cennet'inin güzel bir sonbahar gününe benzemesi çok güzel. Birden güneşi karartan bir karanlık çökmeye başladı. Korkunç bir histi bu; günahlarının fazlalığı cennetini elinden alıyordu ve birazdan da ateşler içinde olacaktı. Yanakacaktı. Bir ses duydu. Azrailin sesi olmalıydı. Ne dediğini anlayabilmek için daha önce farkında olmadığı yatış pozisyonu değiştirmeye çalıştı. Doğruldu ve bozuk bir rodyodan çıkan, çızırtılı, kesik kesik sözleri anlamlandırmaya çalıştı.
'Ja- s, Ben- uabl- o- un. Jam- s! James! Beni duyabiliyor musun?'
'Hey! ne oldu?' bozguna uğramış bir sineğin çırpınışlarından önceki kansız tavrı bir hayli trajikti. Kiminle konuştuğunu fark ettiğinde ise duyularını tamamiyle harekete geçirecek davranışlar sergiledi. Bedenindeki herhangi bir uzvu koparılmış canlının perişan hallerini yansıtıyordu ürkek suratı. Kaçmaya çalışıyordu ancak ona zarar veren kişinin kalbinden bir parça olduğunu bilmek bunu engelliyordu. Savaştığın kalbin ollduğunda koyabileceğin tek bend kendin olur. Her halukarda siz etkilenirsiniz; kalbiniz ya da kendiniz...
'Sen!, çıldırdın mı? Neden kendini öldürmeye kaltın? Ölümün beni derece perişan ederdi hiç düşündün mü?'
'Ama beni nasıl kurtardın? Az kalmış-'
'Evet öyle: 'Az kalmıştı'! Seni takip ettim. Giderken bana söylediğin o manasız söcüklerin sana ait olmadığını düşünmüştüm. E pek de yanlış olduğum söylenemez.'
'Evet, her zaman haklı çıkarsın.' Yüzündeki ürkek tebessüm annesine sarılan mızmız bebeğin gülümseyişine dönmüştü. Gülümsüyordu artık ve ağrıyan başını tutuyordu. 'Kanıyor mu?'
'Pek değil.' durumun içtenliğine kapılarak koruduğu mesafeli tavrı bir kenara itmişti. James'in yanına eğildi ve asasını yaraya doğrultarak bir kaç iyileştirme büyüsü denedi. Ancak yaptığı büyülerin bir sonuç vermediğini farkedince gözleri yerinden uğradı. 'Karanlık büyü mü kullandın?!'
'Başka nasıl ölmemi bekliyordun? O sarkıklar ancak beni ağır yaralardı.'
'Ölümün hakkında bu denli rahat konuşman hiç hoşuma gitmiyor!'
James tartışmak istemediğinden canı acıyormuş gibi yaparak -acıdığından daha da fazla- doğrulmaya çalıştı. 'Beni nasıl-'
'-kurtardım?' İmalı bakışlarından ve gülümseyen dudaklarına ciddi tavrı yerleştirdikten sonra konuşmasına devam etti. 'Söylediğim gibi seni takip ettim. Evden cisimlenerek ayrılmanı beklemiştim ama yapmadın. Kuşkulandım. Hem söylediklerinden hem de cisimlenmeyip yürümeyi seçmenden. Ben de üstüme hayal bozan büyüsü uygulayıp seni takip ettim. Bir an durdun ve ben o an geri döneceğini düşündüm. Eve cisimlenmeye hazırlanıyordum ki bir de baktım yerdeki su birikindileri hareketleniyor, sivri uçlu sarkıkları oluşturuyorlar. Şok yaşadım. Ne yapacağımı bilemedim. Sana ulaştığımdan bir kaç sarkık kafana çarpmıştı bile. Sonra aklıma ilk gelen yer olan, Milano'daki bu dağ evine cisimlendim. Baygındın. Ayılman dakikalar sürdü ve bana çektirdiğin ısdırap çok fazlaydı.'
'Teşekkür ederim.' Hayranlıkla baktığı gözlerine farklı şekler de söylemek istiyordu. Meslela işin aslı olan terkediş senaryosunun aslında kendisinin iyiliği için olduğunu, beraber kaldıkları sürece tehlike altında olduğunu, her geçen gün hastalığının ilerlediğini...
James'in söylemek istedikleri o kadar çoktu ki haykırmayı seçebilirdi; eğer yanında bir düşmüş melek kadar zarif bir kadın olmasaydı. Bu zarif kadın içindeki gri rengi beyaza döndürmeyi iyi bilmişti. Başlangıçtaki kasfetli karanlığın tam ortasında, gün ışığının araladığı ak yerden çıkıp onu kurtarışından sonra ayrılmayı denediği ve başaramadığı için mutluydu. Her ne olursa olsun onunlaydı; hastalığını yenebilirdi. Bu çekici meleğin etrafında fır dönmenin sonunda ölüm olacaksa bile buna değerdi.
| |
|
| |
Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Ocak 29, 2012 8:28 pm | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Andrei Ionel Büyücü
Mesaj Sayısı : 92 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Ocak 29, 2012 9:17 pm | |
| Ad ve Soyad: Aljosa Bernard Yaş: 31 Tarafı: Karanlık yanlısı ama belli etmemeye özen gösteriyor. İstenilen Rütbe: Hogwarts Yüksek Müfettişi RP Örneği: Burada bir rp örneği var.
| |
|
| |
Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Ocak 29, 2012 9:26 pm | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Josié Cynnton Sihir Bakanı Asistanı
Mesaj Sayısı : 218 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : HC istiyoruz biz, alacak olan var mı?
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Ptsi Ocak 30, 2012 9:51 am | |
| - Josié Cynnton - 25 - Şimdilik tarafsız - Sihir Bakanı Asistanı - Kaldırılmıştır | |
|
| |
Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Ptsi Ocak 30, 2012 10:03 am | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Tanja Ratnikova
Mesaj Sayısı : 23 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Ptsi Ocak 30, 2012 7:17 pm | |
| Tanja Ratnikov 26 Karanlık ama belli etmiyor Bakanlık Müsteşarı Gönderildi | |
|
| |
Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Ptsi Ocak 30, 2012 7:19 pm | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
|
| |
Zephyrine Droughin Sihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi Başkanı
Mesaj Sayısı : 48 Kan Durumu : Karışık.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Salı Ocak 31, 2012 8:18 pm | |
| Zephyrine Droughin Yaş: 26 Belirsiz. Sihirin Uygunsuz Kullanımı Dairesi Başkanı. Öm ile gönderildi. (Her iki yöneticiye de.) | |
|
| |
Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Salı Ocak 31, 2012 8:41 pm | |
| | |
|
| |
Veronica Deangelo Tılsım Profesörü, Hufflepuff Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 386 Kan Durumu : Fani şeyler bunlar.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Salı Ocak 31, 2012 10:57 pm | |
| Ad ve Soyad: Veronica Deangelo Yaş: 24 Tarafı: Aydınlık İstenilen Rütbe: Seherbaz RP Örneği: - Spoiler:
Kadehten ismim çıktığından beri artan endişem alana girdiğimde en üst seviyeye varmıştı. Kontrolümü kaybetmemek için çabalıyor, turnuvayı terk etme dürtüsünü bastırmaya çalışıyordum. Sahiden değer miydi buna? Büyücü bile olmayan bir adama kendimi kanıtlamak için, sırf yapabiliyor olduğumu göstermek için hayatımı tehlikeye atıyordum. Ölsem üzülmezdi bile. Birinci etap ufukta göründükçe kaçan uykularım yüzünden solan tenimin şu an yaşadığım panikle daha da solduğundan emindim. Tek tesellim rakibim sıfatıyla siluetlerini gördüğüm o bedenlerin de benimle aynı endişeyi yaşıyor olmalarıydı; yalnız değildim.
Soğukkanlılığımı yitirmemeye çalışırken bugüne kadar öğrendiğim tüm büyüleri geçiriyordum aklımdan. Öylesine konsantre olmuştum ki asam titriyor, zaman zaman cılız kıvılcımlar saçılıyordu ucundan ama bunun farkında bile değildim. Sadece gittikçe sıklaşan ağaçların arasında yolumu yitirmemeye ya da karşıma çıkabilecek olan herhangi bir sürprize karşı hazırlıklı olmaya çabalıyordum. Yürüyüş süresinin uzaması bu büyülü ormanın yarattığı sahte bir güven duygusu gibi geliyordu bana, turnuvanın ilk görevi sıklaşan ağaçlar arasında yürümek olmamalıydı ki çok geçmeden titremeye başlayan yer aradığım, ama görmek istemediğim cevabı vermişti. İlk sarsıntıyla beraber yalpalasam da ayakta durmayı başardım. Aklıma gelen ilk şey bir devin koşarak bana doğru geldiği olmuştu, asamı hazırlayıp çılgınca onu ararken sarsıntının yer kabuğunun ayrılmasından kaynaklandığını fark ettim. Açılan yarıklardan kaçmaya çalışırken bunun mümkün olmadığını, düşmenin de oyunun bir parçası olduğunun bilincine varmıştım. Turnuva heyeti bizi hırpalamak istiyordu demek ki. Beynim kaçmanın faydası olmadığının farkındaydı, reflekslerimse açılan boşluklardan kaçmama neden oluyordu ama bu küçük kovalamaca çabuk bitti ve kendimi sonsuz ve karanlık bir boşluktan düşerken buldum. Tüm iç organlarım bedenimi terk etmek istiyor gibiydi, düşmenin etkisiyle soluk almakta zorlanıyordum. Çığlık bile atamayacak kadar donmuş, katılaştırılmıştım sanki.
Nihayet sert zemine çarptığımda benim bile içimi acıtan bir ses doldurdu kulaklarımı. Aynı zamanda bedenimde de şiddetli bir acı duymuştum tabi. Bu kez de çarpmanın etkisiyle kesilen nefesimin düzelmesini beklerken öksürerek doğruldum. Doğrulmamla beraber yanan meşaleler gözümü almıştı, hala derin soluklar alırken inceledim etrafımı. Rutubet kokusu genizlerimi doldururken ortamın yabaniliği, tünelin her an çökecekmiş gibi görüntüsü huzursuz ediyordu beni. Gözlerim bu aydınlığa alıştığında ileride burunlarından soluyan, huzursuz görünen iki atın çektiği bir at arabası çarptı gözüme. Harika! Atlardan nefret ederim, o hayvanların kokusu beni çıldırtıyor. İşin kötüsü atlar kendilerine karşı duyulan sevgiyi veya nefreti anlar, yanlarına gittiğim gibi daha da huysuzlaşıyorlar sanki. Tereddüt ediyorum ama onlara ihtiyacım var, sol elimi uzatıp en yakınımdakinin burnunu okşuyorum. Hiç hoşlanmış ya da sakinleşmiş gibi görünmüyor. Konuşmanın işe yarayabileceğini düşünüyorum ama nasıl konuşulacağını unutmuş gibiyim; sesimi düşmeden önce yukarıda bıraktığımı hissediyorum. Hafifçe, sevgi dolu olduğunu düşündüğüm bir şekilde burnuna vuruyorum hayvanın ve arabanın üzerine çıkıyorum. Ben daha hiçbir şey yapmadan koşmaya başlıyorlar. Daha yerime bile yerleşmemiştim! Bir an düşeceğimi sanıyorum ama reflekslerime şükür ki tutunmayı başarıyorum ama bu çılgın yaratıkları kontrol etmek imkansız. Yapabildiğim tek şey düşmemeye çalışmak. Sonunda ışık göremediğim bir yol bu, üstelik git gide de kararıyor. Bir taraftan sonunun ne olacağını merak ediyorum, bir taraftan da sonunda göreceğim şeyden çok korkuyorum. Bu hareketli yolculukta gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı hazırlıklı olabilmemin imkanı yok, önümü bile göremiyorum. Sonra birden, atlar duruyor ve ben zaten zor sağladığım dengemi yitiriyorum. Yaşadığım en korkunç ikinci deneyim bu, yine yüz üstü düşüyorum ve yine soluğum kesiliyor. Bu defa iyice sersemliyorum ama bu ani frenin sebebi olan kükreme tünelde yankılanmaya devam ediyor ve bana bir an önce ayaklanmam gerektiğini hatırlatıyor. Derin, hırıltılı soluklar almaya çalışırken başımı kaldırıyorum ve beni kendime getirecek şeyi görüyorum karşımda. Karşılaşmayı en son isteyeceğim yaratıklardan birisi ani düşüşümün şaşkınlığıyla bana bakıyor ama o da benim gibi kendisine geliyor yavaş yavaş. Dişlerini göstererek üzerime doğru gelirken yerimden kalkmaya bile fırsat bulamadan geri gidiyorum telaşla. Ondan olabildiğince uzakta kalmak istiyorum ama bu küçük alanda mümkün değil. Neyse ki yaratık bağlı ama zinciri kopacakmış gibi görünüyor. Çabuk düşünmek zorundayım, kendimi kurtarmam gerekiyor. İlk defa o zaman kendimi şampiyonlardan birisi olarak görüyorum. Kadeh beni seçti, bu yaratığı yenebilecek gücüm var.
Aklıma ilk önce onun görünen hedefi olmaktan çıkmak geliyor. Madem buradan çıkamıyorum, o zaman onun görmesini engellemem gerek diye düşünüyorum ve neredeyse otomatikman dökülüyor büyü dudaklarımdan. “Lumos Salem!” Büyünün işe yaramasını umuyordum ama beklenen etkiyi yaratamıyorum. Gün ışığı kadar değil belki ama makul miktarda bir ışıma yaratmayı başarıyorum ve o da çok uzun sürmeden soluyor. Ne zamandır karanlıkta olduğunu bilmediğim yaratığın gözleri kamaşıyor ve öfkeyle kuyruğunu savuruyor. Bu kısa körlük anı bana düşünmem için fırsat veriyor. Aklımdan bir anda onlarca düşünce geçiyor ama hangisi büyü gücü bu denli yüksek bir yaratığı etkiler bilmiyorum.
Fakat hata yapıyorum. Büyünün etkisinin böylesine çabuk geçeceğini tahmin etmemiştim. Yaratık kuyruğunu öyle bir şiddetle duvara vuruyor ki üzerimize taş ve toprak parçaları yağıyor. Burada canlı canlı gömülmek istemiyorum, bir şeyler yapmam gerektiğinin bilincindeyim. Üzerime doğru eğilen yaratıkla göz göze geliyorum bir an ve bağırıyorum. “Evanesco!”Büyünün yarattığı ışımayla geriye çekiliyor yaratık ama tabi ki yok olmuyor. Canlı bir yaratığın böyle buharlaştırılamayacağına emindim zaten, kaldı ki bu canavarın derinin altına işleyecek kadar güçlü bir lanet olmadığını biliyorum. Savaşı bitiren darbe olmasa da geriye çekilmesini sağlıyor ve şimdilik canımı kurtardığımı düşünüyorum. Ama bir daha bu şansa sahip olmayabilirim, bir şeyler yapmam gerek. Yaratık başını yılan misali bir sağa bir sola eğip beni takip ediyor, en iyi nasıl yiyebileceğini düşündüğünden eminim. Ama benim gözlerim de onun üzerinde, tetikteyim bu defa. Aklımda hala yaratıcı bir fikir yok ama yaratığın düşüncesi basit; beni yok etmek istiyor. Aslında ikimizin de emelleri aynı ama o pek çok yönden benden daha avantajlı görünüyor gözüme.
Üzerime doğru bir hamle daha yapıyor, bu defa ne yapacağımı biliyorum.”Confundus!” İşe yarıyor, gözüne gelen büyü derisinin altına işliyor bu defa ve şaşırıp hedef aldığı ben yerine tünelin taş duvarına çarpıyor. Çıkan ses neredeyse ona acımama neden olacak kadar şiddetli, ama az önce beni yemeğe çalışan bir canavara acımamı kimse bekleyemez. O doğrulurken aklıma gelen en etkili büyüyü haykırıyorum bu defa. “Arania Exumai!” Büyüyü yollarken bile zihnimde soru işaretleri var; akromantulayı etkileyen lanet bu yaratıkta da işe yarayacak mı sahiden?
| |
|
| |
Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Salı Ocak 31, 2012 10:59 pm | |
| | |
|
| |
Colsefini McQuiin Seherbaz
Mesaj Sayısı : 562 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Şub. 05, 2012 6:23 pm | |
| + Colsefini McQuiin + 30 + Karanlık + Seherbaz + - Örnek Rp:
Silindi.
- Not:
Rp okunmasının ardından silirse sevinirim. (:
- +:
Şekil bozukluğu için kusura bakmazsınız sevinirim. Düzenleme çabalarım sonuç vermedi :/
| |
|
| |
Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Paz Şub. 05, 2012 6:59 pm | |
| | |
|
| |
Marcela de Gouges Estrellas del Corazòn Baş Editörü & Grafikeri
Mesaj Sayısı : 45 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Ptsi Şub. 06, 2012 9:07 am | |
| Olympe de Gouges. 32. Tarafsız. Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi Başkanı. Tık! | |
|
| |
Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Ptsi Şub. 06, 2012 3:33 pm | |
| | |
|
| |
Nathan Depardieu Vampir
Mesaj Sayısı : 48 Kan Durumu : Dönüştürüldü
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Cuma Şub. 10, 2012 5:14 pm | |
|
En son Nathan Depardieu tarafından Salı Şub. 14, 2012 9:17 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Cuma Şub. 10, 2012 5:48 pm | |
| | |
|
| |
Josie Diederich Hufflepuff V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 18 Kan Durumu : Bulanık.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Salı Şub. 14, 2012 4:57 pm | |
| Ryleigh Valence 28 Aydınlık. Seherbaz. - Örnek RP:
Diagon yolu.. Çeşit çeşit şekerlerin satıldığı dükkandan kendini alamaz bir vaziyette zar zor çıkarken kapının kapanan gıcırtı sesiyle önüne döndü usulca. Eline aldığı çubuklu şekerlemeyle tıpkı bir çocuk gibiydi. Nedendir ki içinde garip bir sevinç vardı. Buruk bir sevinç.. Son dakikalarda bu sevincinin iyice azalmasını havada süzülen bir büyük kara duman yığınına borçluydu. Siyah bir pelerin aniden yere inmiş ve içinden çıkan gri suratlı, uzun siyah yağlı saçlı ve tek gözü doğuştan kapalı bir adam, etrafındakileri korkutup saniyeler içinde yanından kaçırabilmeyi başarmıştı. Mary şaşkınlıktan açık kalan ağzı ve gevşeyen parmakları sayesinde şekerini düşürmüş ve ne olduğunu anlayamadan gözleri önünde beliren bu adamdan kaçmak için şekerci dükkanından çıktığı kapının önündeki basamakları fişek gibi geçmişti. Aynı anda birbirlerine karşı kalkan iki asa, ortalığı daha da panikleştirmeye yetti. Mary son anda karşısında beliren ikinci bir siluetle şoka uğramıştı. Burada olduğunu nasıl tahmin ettiğini bilemediği kişi, Aleks’le karşı karşıyaydı. Onun cisimlenmiş olması durumu daha önceden takip ettiği anlamına geliyordu. Tek gözü doğuştan kör olan bu adamın asasından çıkan ışınlara maruz kalmamak adına Aleks Mary’nin elinden tutarak onu ıssız bir sokağa sürüklemiş ve o heriften gizli bir duvar ardına saklanmaya koyulmuşlardı. Bir an Mary’nin eli onunkinden kurtuldu. Bir şey sanki onu o adama doğru çekiyor gibiydi. Kara büyü.. Mary ayaklarının kaydığını hissediyordu. Orta yaşlarında olan bu gizemli, tek gözlü adam asasından çıkan kıvılcımlar sayesinde Mary’yi kendine çekmeye başlamıştı. Onun yerini kolaylıkla tespit edebilmiş olmanın verdiği mutlulukla kahkahalar atıyordu. Mary son bir hamleyle Aleks’e uzandı. “Elimi tut!” Aleks onun elini yakaladığında Mary aklına gelen ilk yere doğru ışınlandı Aleks’le; Lefebre Malikanesi’ne..
Bir Malikane kadar şahane olmasa da, bu üç katlı müstakil ahşap ev Mary için tıpkı bir Malikane havası estiriyordu. Klasik bir Muggle eviydi. Bahçesi ve bahçeye doğru bakan verandası ile Londra’nın konforlu evlerinden biriydi. Onu Muggle evi olmaktan çıkaran bazı büyü kitapları, tılsımlar ve meşhur ev cinleri olan ‘ Hammond ‘ ve bir de unutulmayan o büyülü şömineydi. Mary evlerinin önündeki verandaya ışınlandığı anda, Aleks’in elini ne kadar sıkmış olabileceğini fark ederek hemen bırakıverdi. “Bir şeyin yok ya!” Aleks bir iki şey mırıldanmıştı ama, Mary içerden yükselen sesler nedeniyle onu pek zor işitmişti. Kapıyı açmaya zorladı, fakat içerden kilitlenmişti. Bu basit bir kilitti gördüğü kadarıyla. Ejderha Yürek Lifi özlü asasını kapının kilidine doğrulttu yavaşça. “Alohomora!” Kilit açıldığı anda koridorda beliren duman rengi hayaleti görür görmez bir çığlık koparıverdi. Son birkaç gündür evine uğramamış olması böyle sonuçlar doğuruyordu işte. Zemin katın girişinden kurtulup holü geçerek salona uğradığında, masayı çevreleyen üç kişi ile karşılaşmıştı. Bu üçlü babası, annesi ve Helga teyzesinden başkası değildi. Teyzesinin düne kadar Rusya’da olduğunu biliyordu oysa. Acil bir şey olmadıkça kolay kolay Londra’ya annesinin yanına gelmezdi. “Helga teyze?” Şaşkın bir ifadeyle tek kaşını kaldırıp bakışlarını ona yöneltmişken. Babasının aniden masadan kalkıp ikisine doğru yürüdüğünü fark etti. İşaret parmağıyla ’ sus ‘ işareti yapmıştı babası ona. Mary’nin anlamsız bakışlarına aldırmadan, ikisini giriş holüne çekti yine. Mary’nin annesi de yanındayken, babası Damien sadece kızının duymak istediği konularda hep Fransızca konuşurdu. Çünkü Damien karısı Elysionnne’ın Fransızca da iyi olmadığını biliyordu. Mary’yi bir kenara çektiğine emin olan Damien kızına Fransızca dilinde önemli bir sırrı olduğunu söylüyordu. Öz kardeşi Adrien’ın buraya geldiğini ve onu bulmadan gitmeyeceğini söylüyordu. Fakat Mary hiçbir şey anlamamıştı.
Damien son bir umudunun da tükendiğini hisseder gibi olduğu anda İngilizce’ye dönerek artık herkesin gerçekleri bilmesi gerektiğinin zamanı geldiğini vurguladı tekrar salona yönelirken. Mary ve Aleks’in oturması için boş olan sandalyelere işaret etti. “Ailem hakkında bilmediğiniz bir gerçek var.” diye başlamıştı Damien sözlerine. Ely’nin şaşkın bakışları, Helga’nın şüpheli halleri Mary’nin endişesini iki katına çıkarıyordu. Derken dört çift göz birden Damien’ın diyeceği şeye kilitlendi. “Benim Fransa’dan kaçmama sebep olan kişi aslında benim öz kardeşimden başkası değildi. Şimdi beni burada gene bulmuş. Helga ve Ely! Onun kim olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Bir süre İngiltere’de işlediği bir cinayetten ötürü aranan kişi, benim öz kardeşim.” Damien cebinden çıkardığı gazeteyi herkesin görebileceği şekilde açıp masaya koyduğunda gözler hareket halindeki Azkaban kaçkınına döndü bu sefer. Adrien Lefebre.. Mary daha önce neden düşünememişti. Tipik bir soyadı benzerliği olabilirdi bu. Ama değildi, öz kardeşti işte. Tüm bunlar aslında birleştirilmesi gereken yapboz parçaları gibiydi. Mary şaşkın bakışlarını sorarcasına annesine kaydırdı. “İnan bana Mariana! Ben de bunu yeni öğreniyorum.” Bakışlarını bu sefer kocasına kaydırmıştı Ely. “Damien! Bütün bunlar da ne demek oluyor!” Damien ise kendinden emin ve hiçbir şeye şaşırmamış görünen Helga’ya manalı bir bakış attıktan sonra tekrar kızı ve Ely'e dönmüştü bu sefer. “Helga her şeyi en başından biliyordu. Onun kaçmaya tenezzül edemeyeceğini düşündüğümüz için bu sırrı sizden sakladık. Açıkçası böyle bir kardeşe sahip olduğumu bilmenizi istememiştim. Lorda kurban vermek adına öz kardeşini dahi böylesine hiçe sayan birini-”
Ely dolan gözlerini gizlemeye çalışırken şömineden gelen çatırtılar herkesin dikkatini dağıtmaya yetmişti. Bir toz bulutu her yanı kaplayıverdi bir anda. Göz gözü görmüyordu. Birkaç dakika sonra Mary sert bir cismin boğazına dayandığını hissetti. Neredeyse kireçli parmaklar alnını kavramışken ortalıkta kol gezen duman artık yok olmuştu. Şimdi gözler Mary’ye kaymıştı ve ardından onu esir alan tek gözlü, uzun yağlı saçlı adama: Adrien Lefebre’a. Mary onun boğazına doğrulttuğu asa nedeniyle kılını kıpırdatamaz haldeyken, Aleks’in endişeli suratını göremeyecek kadar başının yukarıda olduğunu hissetti. Adrien bir anda öz yeğeninin saçını çekmiş ve Mary’nin başının tavanla yüz yüze gelmesini sağlamıştı. Herşeyin bu kadar çabuk gelişmesine bir anlam veremeyen Mary, annesinin bu an gerçekleştiğinden beri uzun süre inlemiş olduğunu ancak şimdi fark edebilmişti. Onun acı dolu inleyişlerinin arasında babasının tek kelimelik bir sorusu her şeyin yeni başladığının bir göstergesiydi adeta. “Adrien?”
| |
|
| |
Maxim Querta
Mesaj Sayısı : 673 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Elim Reçel'in dötünde -pardon, cep diyecektim.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Salı Şub. 14, 2012 5:06 pm | |
| | |
|
| |
Jaden Ecuyér Kurt Adam, Büyüceşura Hakimi, Sihirsel Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Mesaj Sayısı : 58 Kan Durumu : Pür.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Salı Şub. 14, 2012 7:44 pm | |
| - Jaden Ecuyér. - 26. - Sihir Bakanlığı. Türünün yaşam şartlarına öncelik verir. - Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanlığı. - Lukas Applegarth. *Anladığım kadarıyla sihirli yaratıklar farklı rütbelere başvurabiliyorlar. Kurtadamlık başvurum var.
En son Jaden Ecuyér tarafından Çarş. Şub. 15, 2012 4:51 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
| |
Maxim Querta
Mesaj Sayısı : 673 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Elim Reçel'in dötünde -pardon, cep diyecektim.
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları. Salı Şub. 14, 2012 9:37 pm | |
| İstediğiniz rütbe dolu olduğunda veremiyorum. | |
|
| |
| Sihir Bakanlığı Alımları. | |
|