Carmélita L'Créamory İksir Profesörü, Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 200 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : Öğrencisi Chris. Lakin bana demeyin ayıp diye o adamı görse Dumbledore bile öğrenciyle kırıştırır. Özel Yetenek : Zihinbendar, Zihinfendar. Yaş : 31
| Konu: Blaise, Daniel Salı Şub. 28, 2012 6:45 pm | |
| & Daniel Blaise & Eğlenceli, hareketli, oyunbaz, zeki ve gösterişlidir. Çok yakışıklı olmamasına rağmen kızları büyülemek gibi garip bir özelliği vardır. Sesi çok iyidir ve şarkı söylemeye bayılır. Bu özelliğini her yerde sergilemek konusunda garip bir rahatlığı vardır. Bu durumda kendine güvenini tahmin edilemeyecek derecede arttırmıştır. Hareketleri rahat ve kurnazcadır. Zekasını çok vurgulmayı sevmez ama çok kıvrak bir zekası vardır. Ailesi safkan olmasına karşın o böyle şeyleri çok önemseyen bir tip değildir. İnsanlarda baktığı şey kandan çok düşünceleridir. Durmadna somurtup oturan biriyle istersen yedi sülalesi safkan olsun genede aynı ortamda duramaz. Çocuksu kurnazlıkları hep desteklemiştir ama bu durum büyük sonuçlar yaratacaksa genelde işleri yoluna koymaya bakmıştır. Genç yaştan beri kitap okumayı çok sever ama genede kaybettiği zamanı görünce hayatı yaşayamadığını düşünerek kitap okumasını azaltmıştır. & - Spoiler:
Kışın ortasında kardan bir gelinlik hayal edin. Boncuk işlemeleri küçük buz kristallerinden yapılmıştı ve gelinliğin eteği boyunca devam ediyorlardı. Uzun eteğine kimse basmasın diye ufak bir büyü savurmuştu havaya. Siyah saçları üzerini kaplayan karlar kadar beyaz tenine usulca dökülüyordu. Pürüzsüz yüzünde ilk dikkatimi çeken şey daima dudakları olurdu. Sabahları huysuz uyandığında bile beni cezbedicek derecede kırmızı olan dolgun dudakları, günün huzuruyla kıvrımlı bir gülümsemeye sahipti. Daha sonra kısa kemerli biblo burnunu görüyordum. İçimden o ufacık burnu ısırarak koparmak geliyordu daima ama canını acıtacağımı hatırlayarak hep vazgeçerdim bundan. Şimdiyse göz bebeklerinin mavilikleri arasında mağrur bir biçimde duruyordu. Heyecandan aldığı hızlı soluklarla beraber küçük burun delikleri hareketlenmişti. Aynadan beni gördüğünde gülümseyerek döndü. Eteğini tuttuğu tek elini bana doğru uzatarak yüzümü inceledi. Elini tuttuğumda gözleri üzerimdeki kıyafete kaymıştı. Onun kardan gelinliği karşısında oldukça mütevazi kalan damatlığıma kısa bir bakış atmasının ardından yutkundu. Heyecandan birkaç defa kekeledi ama sonunda güzel dudaklarının arasından “Evleniyoruz.” Diye ufak bir fısıltı duydum. Bu tatlı fısıltıya eşlik edercesine şımarıkça başımı salladım. Zarifçe tuttuğum elini daha sert tutarak onu kendime çektim. Kucağıma gelmesiyle birlikte havada süzülen saçlarına kısa bir bakış attım ve bu renk tezatlığıyla yüzümdeki gülümseme arttı. Saçlarının arasına kokusunu içime çekmek isteyerek burnumu yasladım. Gözlerimi pencereden görünen manzaraya dikerek konuşmaya başladım. “Evet Mia, evleniyoruz.” “Sonunda Dan, sonunda hiç ayrılmayacağız ve sen...” “Ben ne?” “Bilemiyorum sanki... yani biraz üzgün gibisin.” Başımı anlayışla salladım ve hiçbir şeyi dert etmemesi gerektiğini anlatırcasına dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum. Genede gerçeği söyleyemedim. Onu ne kadar sevdiğimi ama aslında evliliğimizin bir aldatmacadan ibaret olduğunu, üzerindeki gelinlik benim için eridiğinde aslında orada olamayacağımı bilmiyordu. Benimse gözlerim bu gerçekten kaçacak bir an arıyordu ama hiç bulamadım. Gelinliği eridi, ben gittim. Şimdiyse aradan tam on yıl geçti. Yeni karlar kapladı etrafımızı, başka bir çift bizim durduğumuz odada durup birbirlerine heyecanla baktılar ve bizim olamadığımız kadar mutlu oldular. Bense parçalanmış bir biçimde geri döndüm. Bedenimin sahip olduğu yaralar yalnızca görüntüydü. Oysa ruhum asla silinemeyecek anılarla doluydu.
Yokuşun sonuna tırmandığımda rüzgarda uçuşan saçlarını gördüm. Hiç değişmemişlerdi sanki ama farklı olduklarını hissediyordu kalbim. Yıllar içinde uzamışlardı, fazlalığı tekrar tekrar kesilmişti. Şimdiyse bana düğünümüzü hatırlatırcasına süzülüyorlardı havada. Gözlerimi huzursuzca yere çevirdim. Asfalt zeminin pütürlerini incelemeyi sürdürdüm bir süre. Sonunda ellerimi ceplerimin astarına daha fazla dayıyarak destek almaya çalıştım. Ayak parmaklarıma doğru yaslandım ve sonra aynı şekilde topuklarıma ağırlık verdim. Bunu sürdürürken kafamı kaldırıp benden uzaklaşan benede baktım. Dudaklarım havanın değil özlemin soğukluğuyla mühürlenmişti o an. Sonunda acı dolu bir biçimde çıktı sözler kalbimden. “Mia...” Hatırladığımdan daha olgun bir kadın bakıyordu şimdi bana. Düğün gününde sahip olduğu çocuksu gülümseme yoktu dudaklarında. Genede beni her an kendine çeken kıvrımlar hakimdi. Biraz tatsızdı bu seferkiler. Bir şey daha diyemedim ve sanki bana bağırmasını bekledim. Ufak bir çocuk gibi annem tarafından azarlanmayı ama sonunda affedilerek eve alınmayı istiyordum. Üşümüştüm, acıkmıştım ve özlem doluydum. Yaşamamı sağlayan her organımın şu anda ona ihtiyacı vardı. Bunun ne kadar farkındaydı bilmiyordum. Bu yüzden farkındalığını arttırmak adına özlemle baktım gözlerine. Maviliklerde kaybolan bakışlarım buz gibi geri döndü bedenime. Gitmişti, mavi bakışlarındaki sıcaklık yok olmuştu sanki. On yıl boyunca bu anın hayaliyle ayakta kalmıştım. O hayaller o kadar gerçek gelmişti ki sevgiyle boynuma sarılmasını bekliyordum. Oysa şu anda benden nefret ettiğini görüyordum. Başka bir kadın olmuştu artık, yalnızlığa alışmış bir kadındı. Düğün gecesinde terk edilen kırık bir kalp yaratmıştım. Sevdiğim kadını mahvetmiştim, gene yaşıyordu. Burada karşımdaydı ve bunu başarmıştım. Bunun buruk mutluluğuyla hareket edebildi dudaklarım. “Değişmemişsin.” “Ne! Değişmemişim öyle mi? Söyleyebileceğin bu mu? O... o günden on yıl sonra karşıma çıkmış bana yalnızca bunu mu söyleyebiliyorsun? Sen... sen lanet bir domuzsun Daniel Blaise ve ben artık seni görmek istemiyorum.” “Ama...” Arkasını dönüp yürümeye başladığında ne yapacağımı bilmeden ileri atıldım. “Bekle. Ben... ben suçluyum ama beni dinlemelisin. Neden gittiğimi merak etmiyor musun?” “Hayır” “Ne demek hayır? Düğün gecesinde onca zorluğu atlatmışken ortadan kayboluyorum ve on yıl sonra dönüyorum. Merak etmiyor olamazsın.” “Elbette başlarda merak ettim. Kendimi yordum ama bir süre sonra buna değmeyeceğini anladım. Bu sensin çünkü korkak birisin. Sorgulamaya değmez.” “Bu kadar mı yani?” “Evet.”
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Blaise, Daniel Salı Şub. 28, 2012 7:20 pm | |
| | |
|