Arthur Jerff Phorkys Yasaklı
Mesaj Sayısı : 18 Kan Durumu : Melez
| Konu: Arthur Jerff Phorkys Cuma Haz. 08, 2012 4:04 pm | |
| Ad ve Soyad:Arthur Jerff Phorkys
Kişisel Özellikleri:Aslında çok zeki bir insan o kadar zekiki ailesi kendisiyle gurur duyar. Arkadaş çevresi iyidir. Bir büyüğü ile anlaşmayı çok iyi becerir. Aslında ne kadarda olsa kötülükten hiç almaz.Meraklıdır.Bu özelliği onu araştırmacı bir kişiliğe sahip olmasındaki en büyük etkenlerden biridir. Pratik birisidir. Olayları mantık çerçevesinden geçirir ve ona göre hareket eder. Yaramazdır. O hınzır zekasıyla küçükken sayısız yaramazlıklar, hileler kurgular ve onları işleve geçirerek milleti çileden çıkaracak şeylere bayılırdı. Ki hoş halada bu özelliği devam ediyor.
- RP Örneği::
Delores, arabasını park edip aceleyle La Placita’ya doğru seğirtti. İskelet şeklindeki plastik bayraklar başının üzerinde uçuşuyorlardı. Yukarıdan büyük bir pinata kuklası sallanıyordu. Az sonra insanlar uzun sopalarla vurarak kuklayı kıracaklar ve içindeki şekerlemelerin sokağa dökülmesini sağlayacaklardı. Delores kukla gösterisini bekleyen kalabalığı taradıktan sonra Olvera Caddesi’ne bakmaya gitti. Cadde trafiğe kapatılmış, tezgâhlarda satılan renkli seramikler ve kâğıt çiçeklerle Meksika’daki Pazaryerlerine dönmüştü. Delores, Jasper’ı göremedi ama ablası Judith’e rastladı. Arkasına dönen Judith bir tezgâhın üzerinde kendisine bakan kafatası şeklindeki şekerlemeleri görünce o tarafa yöneldi. Tezgâhın sahibinin başka bir yöne bakmasından faydalanarak iki şekeri cebine indirdi, birini de ağzına attı. Şeker ağzında dağıldı. Tezgâhın sahibi durumu fark etmese de başka bir çift göz bu hırsızlığı kaçırmamıştı. Kendi tezgâhına bir kâse baharat kokulu sos yerleştirmekte olan yaşlı bir kadın Delores’e bakıp ayıplayan bir ifadeyle başını salladı. Kadının tezgâhında turuncu renkli çiçekler, beyaz mumlar ve bu dünyadan göçmüş akrabalarının soluk renkli fotoğrafları vardı. Delores sevdikleri insanların ruhlarının gelip kendilerini ziyaret etmesini bekleyen insanları severdi. Kimi insanların bundan ölesiye korkmalarını ise anlayamazdı. Yaşlı kadının tezgahının üzerinde bir de yazı vardı: ÖLÜM KAÇINILMAZDIR. KORKMAMALI, SAYGI DUYMALIYIZ. Delores yumuşak bir sesle, “Herkes için değil.” dedi. Kadın genç kıza baktı. “Herkes için olmayan ne?” diye sordu merakla. Delores gülümseyerek cevap verdi; “Ölüm.”
Kadın başımdan git dercesine elini salladı. Delores gibi bir hırsız ve yalancıya harcayacak vakti yoktu. Delores’in yaptığı diğer işleri bilseydi kadın ne tepki gösterirdi acaba? Sonra yaşlı kadının gözleri birden açıldı, sanki Delores’in düşüncelerini hissetmişti.
Delores oradan ayrılıp La Luz del Dia Restoranı’na girdi. İçeride sıra bekleyenleri geçip ön tarafta durdu. Sıranın başındaki adam Delores’e dik dik bakıp, “Sıra bende.” dedi. Delores adamın zihnine girip sıranın kendisinde olduğunu düşünmesini sağladı. Adam kafası karışmış bir şekilde birkaç adım geri çekilip yerini Delores’e bıraktı. Delores sipariş alan kadının da zihnine girip ne istediğini söyledi.
“Bir sandviç, değil mi?” Kadın, genç kızın eline kâğıt bir tabak tutuşturup bembeyaz dişleri ortaya çıkacak şekilde gülümsedi.
“Evet, ödemeyi yaptım.” Delores yine yalan söylemişti ama kasadaki kadının da zihnine girdiği için kadın başını sallayarak onay verdi. Delores elinde yemeğiyle dışarı çıkarken insanları kendi isteği doğrultusunda idare etmenin ne kadar kolay olduğunu düşündü. İyi insanlar diğer insanlara güvendikleri için onları kontrol etmek çocuk oyuncağıydı. Dışarıdaki masalardan birine oturup elindeki sandviçi ısırdı. Soğuk yiyeceğin içinden bir sos sızarak çenesine doğru aktı. Gözleri kalabalığın arasında Jasper’i ararken elindeki peçeteyle çenesini sildi. Jasper’i göremedi ama kalabalığın arasında Jasper’in arkadaşı Kevin’i fark etti. İlk başta oğlanı tanıyamamıştı çünkü genç oğlan festival için yüzünü beyaza, gözlerinin etrafını siyaha boyamış; dudaklarının üzerine siyah dişler çizerek kendini iskelete benzetmişti. Küçük bir kızın yüzünü boyuyordu ve etrafına toplanan diğer çocuklar onları seyrediyordu. Delores elindeki sandviçin son lokmasını da midesine indirip restoranı çevreleyen demir parmaklığın üzerinden atladı. Kevin’de kendisi gibiydi. Kevin zihin okumayı beceremiyor ama zamanda yolculuk yapabiliyor, yakın geçmişe ve geleceğe gidebiliyordu. Ama günümüzden çok da fazla uzaklaşamıyordu. Uzak geçmişe veya geleceğe gitmek istediğinde tünelde sıkışıp kalıyordu. Tünel dediği şey bir günden diğerine yolculuk yapmak istediğinde kullandığı zaman boşluğuydu.
Kevin yüzünü iskelet gibi boyadığı küçük kıza bakıp gülümseyerek, “ Korkunç bir calavera oldun.” dedi. Sonra yanındaki fırça kutusundan temiz bir fırça alarak, “Sırada kim var?” diye sordu. Dört tane küçük el havaya kalkmıştı ama içlerinden biri Kevin’a seçme fırsatı bırakmadan atik bir hareketle genç oğlanın önündeki sandalyeye yerleşti. “Ben varım.” Kevin gülümseyerek küçük kızın yanaklarına beyaz boya sürmeye başlamıştı ki birden durdu. Delores’in ona doğru yaklaştığını görmüştü. Delores genç oğlanın zihnine girerek kötü bir niyeti olmadığını anlatmaya çalıştı ama Kevin genç kızın bu çabasını engelleyip olduğu yerde gerilerek polisleri uyarmak için koşmaya hazır bir pozisyon aldı. Ancak Delores’ten beklediği saldırı gelmeyince şaşırdı. Başını eğip önündeki küçük çocuğa baktı. Daha sonra tüm çocukların önüne geçip onlara siper oldu. Delores, Kevin’in etrafını saran derin güvensizlik havasını hissedebiliyordu. Çocuklarda gözlerini Delores’e dikmişlerdi, hatta kimisi geri çekilmişti. Delores genç oğlana birkaç adım kala durdu. “ Jasper’i görmem gerek.”
Kevin’in gözleri kısıldı. “Neden?” “Onu uyarmalıyım…” “Bana söyle ne diyeceksen.” Kevin genç kızın lafını böldü. “Ben ona anlatırım."
O sırada çilli bir bir oğlan başını kaldırıp Delores’e baktıktan sonra yakındaki bir meyve tezgahının arkasına saklanmaya çalıştı. Kevin oturduğu yerden kalkarak Delores’e doğru kararlı bir ifadeyle yürüdü. Delores, oğlanın kendini korumaya hazırlandığını hissetti. Kevin, Jasper’la çok iyi oldukları için Delores’ten en çok nefret eden kişi oydu.
“Jasper’la görüşmem gerek.” diye sözlerini tekrar etti Delores.
Kevin çenesini yukarı dikip kısa, siyah saçlarını geriye atarak, “Jasper’la görüşmenizin çok tehlikeli olduğunu söylemiştin, ondan uzak durman gerektiğini çünkü diğerlerinin ikinizi de yok edeceğini söylemiştin Dell, şimdi neden fikrini değiştirdin?”
Kevin kollarını göğsünde çaprazlayıp imalı bir tavırla gülümsedi. Saatinin ekranı Delores’e dönüktü. Bunun onu rahatsız edeceğini biliyordu. Çünkü Delores zamanı gösteren şeylerden nefret ederdi. Şeytanlarla yaptığı ebedi anlaşmayı hatırlar ve rahatsız olurdu. Delores kararlı bir ifadeyle, “Sadece Jasper’la konuşurum.” dedi.
Sonra havayı tatlı bir misk kokusu kapladı ve bir el uzanıp Kevin’in saatini kapadı. Delores’le Jasper’in gözleri birleşti. Jasper bir kolunu Kevin’in omzuna atmış Delores’e gülümsüyordu. Delores’te gülümsedi ve genç adamın yaklaştığını neden fark etmediğini merak etti. Belki de yeni bir yetenek geliştirerek varlığını saklamayı öğrenmişti. Jasper, Delores’i görmekten ne denli mutlu olduğunu gizlemeye gerek görmeden genç kızın zihnine girdi. Delores, genç adamın zihninde daha derinlere inmesini engellemek için hemen; “ Seninle konuşmam gerek.” dedi. Onu ne kadar çok özlediğini bilmesini istemiyordu. Elini genç adama uzattı ama Kevin bir anda aralarında belirdi. “Ona ne söylemen gerekiyor?” diyerek elindeki boya fırçalarını yere attı Kevin. Delores yüzünü asarak, “Onu uyarmam gerek.” dedi. Jasper’la konuşmanın bu denli zor olacağını hiç tahmin etmemişti. “Eğer bir uyarı yapacaksan bu hepimizi ilgilendirir!” diyerek keskin bir bakış fırlattı Kevin. Jasper arkadaşına aldırmayıp Delores’in elini tuttu. “Ben sana ne söyleyeceğini anlatırım.”
Kevin arkadaşına engel olarak, “ Dinle Jasper,” dedi. “ Eğer Delores iddia ettiği kadar zararsız bir kaçaksa neden onu ruh emicilerden kurtarmamızı istemiyor?”
“Belki de bunun mümkün olduğunu bilmiyordur.” dedi Jasper. Kevin’in bakışlarındandaha önce bu ihtimalin aklına hiç gelmediği anlaşılıyordu. Oğlanların bu saflığı Delores’in iç geçirmesine sebep oldu. “Sizce ruh emiciler böyle bir şeyin olmasına izin verir mi?” Delores sesindeki sıkıntıyı saklamaya çalışarak konuşmasına devam etti; “Kendi iradesiyle serbest kalmak isteyen bir mahkûm yok edilir. Hayatta kalmaya devam edebilmesi için kendi isteği dışında serbest bırakılmalıdır.” Delores bir yandan konuşurken bir yandan da zihnini Jasper’a kapalı tutmaya çalışıyordu. “Hadi gel.” Jasper yürümeye başladı. Kevin bu işe bozularak; “Ne oluyor sana? Sizi yakalarlarsa ne olacak? Neden hepimizi tehlikeye sokuyorsun anlamıyorum!”
Jasper arkadaşına dönerek; “Bunları bırak. Delores’le görüşmek istemiyorsun çünkü bir zamanlar öz babanı dolandırmıştı. Ona bu yüzden hala kızgınsın Kevin.”
“Değilim!” Kevin sert bir ifadeyle Jasper’a baktı. “O kadar çok arkadaşım gözlerimin önünde öldü ki. Onlardan biri olmanı istemiyorum. Adın her geçtiğinde gerinmek istemiyorum.”
“Sana söz veririm böyle bir şey olmayacak.” dedi Jasper.Sonra dönüp Delores’e baktı. Jasper’in içindeki güven Delores’in kalp atışlarını hızlandırdı. “Onun hakkında gördüğüm bütün o kehanetleri nasıl göz ardı edersin?” diye sesini yükseltti Kevin. Bunun üzerine Delores, Kevin’in zihnine girmeye yeltendi. Kızın neler gördüğünü merak etmişti. Ancak Kevin zihnini dışarıya kapatarak ona engel oldu. “Bunlar özel!” diyerek genç kıza kötü bir bakış attı Kevin. Delores oğlanı zorlamaya kalkarsa oğlan ona saldıracaktı. Delores oğlanın bu küstahlığından nefret ediyordu. Kendisini yenebileceğine inanıyor muydu gerçekten? Delores Jasper’a dönerek elini uzattı. “Jasper, sakın gitme! Neler gördüğümü biliyorsun!” diye fısıldadı genç oğlana Kevin. Jasper arkadaşına dönerek; “Saçmalıyorsun! Onun zihnini okuyabildiğimi unutuyorsun. Kalbinden neler geçtiğini biliyorum ve bana söyleyeceklerini dinleyeceğim.” diyerek arkadaşına meydan okuyan bir bakış atıp Delores’e doğru gitti. Kevin başını sallayıp; “Buna inanamıyorum. İstediği zaman düşüncelerini senden saklayamayacağını mı sanıyorsun? Hepimiz biliyoruz ki isterse o bunu bal gibi yapar!”
Jasper yine de Delores’in elini tutup arkadaşının yanından ayrıldı. Şehrin büyük kiliselerinden birinin avlusunda durup birbirlerine baktılar. Delores, Jasper’i gölgeli bir köşeye çekip yanağından öptü. Genç adamın yüzünü avuçlarının arasına aldı. Jasper sesini çıkarmayınca ellerini nazikçe genç adamın boynunda ve omuzlarında dolaştırdı. Sonra ellerini genç adamın boynuna doladı. Geri çekilip genç adamın yüzüne baktı. Jasper’ı öpmeyi istiyordu ama onun da bunu istediğine emin olmalıydı. Jasper gözlerini kapayıp kollarını genç kızın genç kızın beline dolayarak onu kendine doğru çekince Delores parmak uçlarında yükselerek genç adamın dudaklarına doğru uzandı ve dudaklarını adamın dudaylarında birleştirdi. Bu duygu ikisinin de çok hoşuna gidiyordu. Delores aynı zamanda Jasper’in zihninde dolaşıyor ve görüşemedikleri süre içinde JAsper’in neler yaptığına bakıyordu. En çok da genç adamın kendisi hakkında neler düşündüğünü inceledi. Bir süre sonra Delores geri çekilip Jasper’a baktı. Genç adam gülümseyerek kızın gerçeği görmesine izin verdi; onu hala seviyordu. Delores , “Ben…” diyerek söze başladı. Seni seviyorum demek istiyordu ama bunlar aynı zamanda çok da tehlikeli iki sözcüktü. Jasper genç kıza bakıp gülümsedi ve Delores düşüncelerini sesli söylemese de genç adamın aklından geçenleri yakalamış olduğunu anladı. Bu itirafın genç adamı rahatsız etmediğini görünce o da istemsiz olarak gülümsemeye başladı. Jasper, parmaklarını genç kızın saçlarının arasında dolaştırıp gözlerini kapayarak genç kızı öptü. Ancak aynı anda Delores’in içinde tehlikeli duygular da uyandı. Bu ilişki hem çok riskli hem yanlıştı. Vücuduna yayılan acıyı durdurmaya çalıştı. Buraya Jasper’i uyarmak için gelmişti, daha fazlası için değil. Bir anda kendini geri çekince Jasper şaşkın bir ifadeyle Delores’in yüzüne baktı. Genç kız geri geri yürümeye başladı.
“Nereye gidiyorsun?” Delores arkasını dönüp koşmaya başladı. “Dur gitme!”
Delores’in içindeki duygusal patlama çok güçlenmişti ve neredeyse alev almak üzereydi. Kalbinin her atışında vücuduna bir hançer saplanıyordu. Jasper’in ayak sesleri peşi sıra gelmeye başladı. Delores caddeye fırlayıp arabaların arasına daldı. Otomobiller sert frenlerle dururken sürücüler camlarını açıp genç kızın arkasından küfretmeye başladılar. Delores arabaların kaportalarına vurup sürücülerin gözlerine baktı. Onları iyice sinirlendirmek ve kavgaya girişmek istiyordu. İçindeki öfke patlama raddesine gelmişti. Caddenin sonunda sarımsak, soğan ve tortilla kokuları birbirine karışarak havaya yayılıyordulardı. Delores durup üç derin nefes çekti. İçindeki baskı bir parça durulmuştu. Yine de arabasına ulaşıp bir an önce oradan uzaklaşmak istiyordu.
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Arthur Jerff Phorkys Cuma Haz. 08, 2012 4:20 pm | |
| | |
|