Elisamarie D. Cramoisi
Mesaj Sayısı : 432
| Konu: Elisamarie D. Cramoisi. Cuma Mart 23, 2012 7:34 pm | |
| Elisamarie D. Cramoisi. Fazlasıyla inatçı, kolay kolay tatmin olmayan ve her türlü kirli işin altından parmağı çıkabilecek biridir. Masumiyet ile yıkanmış yüzü çoğu zaman şeytani kişiliğinin önüne perde çektiğinden asıl kişiliğini saklaması onun için oldukça kolaydır. Hayatı yalanlar üzerine kurulmuştur ve kendisine dahi yalan söyleyebilir. Ona göre yalan; kendisini iyi hissettiren tek şeydir ve asla yalan söylemem diyen insan yalancının ta kendisidir. İnsanlarla fazla muhabbete girişmez. Yakınlaştığı kişilerin kendisini sırtından vuracağına olan inancı her türlü duygudan ve inançtan ağır basmaktadır. Etrafındakilerin kendisiyle iletişim kurmaya çalışmalarından nefret eder, bundan ötürüde çoğu zaman tenha köşelerde takılır. Hayatı kütüphanenin tozlu rafları arasında sıkışmıştır. *ilgi odağı kitaplar değildir, sessizlik ve yalnızlıktır* Bitkilere ve hayvanlara ilgisi büyüktür.
- ~:
NOT: Başka bir sitede, Ophelia Valerie Hyxest adlı karakterim ile yaptığım, tek kişilik bir rpdir. Umuyorum ki kabul görür.
Kalbin derinliklerinde ansızın filizlenen umutlar vardır, tıpkı topraktan başını kaldırmış küçük bir kardelen gibi. Yalnızdır kardelen, çok yalnız... En az uçurumun kenarında açan bir çiçek kadar yalnızdır. İçinde bulunduğu karanlıktan paçasını kurtaramayacak kadar küçüktür. Kökleriyle tutunduğu toprak bile kabul etmezken benliğine onu, o; sessizliğin içinde yapayalnızdır. Ne yapraklarını okşayacak biri vardır yanında, ne de onu sulayacak biri gelip geçmektedir. Karanlığa bulanmış çimenleri çiğneyen bir zalim dahi yoktur. Yalnızca rüzgarın ve yağmurun toprağa düşerken çıkarttığı sesi huzurla yankı bulur. Uluyarak aya karşı bakan kurtların kara gözleri gölgeler geceyi. Öyle bir gölgeler ki, gökyüzünde fırtınalar kopar. Kızgınlıkla kavrulan Tanrı, yıldırımlarını yeryüzünden esirgemez. Birer ikişer uçurumun altındaki denize bırakırlar kendilerini yıldırımlar. Etrafa saçılan kıvılcımları toprağa düşer usul usul. Tek bir yıldırım, sadece tek bir yıldırım kafasını topraktan kaldırmış kardelenin üzerine gelir oturur. Ardında küllerini bırakan kardelenden geriye hiçbir şey kalmamıştır. Yanmıştır kardelen, yanıp gitmiştir, yoktur artık. Başka hiçbir çiçek o olamayacaktır. Olmasına imkân yoktur çünkü. O bir kez filizlenmiştir ve bir tek külleri kalmıştır şimdi. Bir Anka değildir ya, doğamaz yeniden küllerinden. Tekrar bir bütün olamaz. Umutlarda yıldırımla yanıp giden bir kardelen kadar narindir. Çok daha narindir. Yanıp gitti mi bir daha geri gelmeyecektir.
Buğulu bakan gözlerini Şamarcı Söğüt filizine dikti genç cadı. Morarmaya yüz tutmuş dudaklarını birbirine sıkı sıkıya bağlamıştı. Göğüsünde hissettiği ağrı ruhuna her geçen gün biraz daha hükmederken cadı bu duruma seyirci kalmakla yetiniyordu. Acıyla aralarındaki yıkılmaz duvar zarar görmüş, genç kız; tamir etmesi zor olan yaralar almıştı. Acıya kollarını açan cadının yüreğindeki umut kırıntıları her gün biraz daha yok olmuştu. Sonunda tükenen umutlar, cadının aşina olduğu duygulara davetkar bir zemin hazırlamıştı. Korku vardı, yalnızlık vardı. Her şeyden öte, sessizlik içine gizlenmiş yakarışlar vardı. Hiç kimse tarafından duyulmayan ve duyulmayacak olan. Kalpleri acıtsa da bir kenarda kalıp silikleşen yakarışlar... Zaman zaman gözyaşlarını dünyaya bahşeden Tanrı dahi bir el uzatmıyordu şimdi cadıya. İçine düştüğü karanlık çukurdan çıkabilmesi için bir el... Kulağına fısıldanacak herhangi bir söz... Hiçbir şey yoktu. Göz altları gölge ve torbalarla dolmuş cadı boşluğun içinde savrulup duruyordu. Ağaca asılı kalmış bir yavru kuş misali çırpınıyor fakat çırpındıkça insanların kendisini umursamadığı gerçeğiyle yüzleşiyordu.
Unutamadığı şeyler yaşamıştı, yaşamak zorunda kalmıştı. Telafisi bulunmayan hatalar yapmış, geri dönüşü bulunmayan yollara sapmıştı. Geç fark ettiği büyük hatalar, kendisine daima pişmanlık olarak geri dönmüştü. Dayanılmaz boyuttaki pişmanlık yeyip bitirdiği cadıyı adeta avucunun içinde tutmuş, onu yeni pişmanlıklara sürüklemişti. "Yaptığım her şey için pişmanım. Söylediğim her yanlış söz için pişmanım. Dudaklarımdan dökülen her yalan için, bedenime aldığım her zehir damlası için pişmanım." Dakikalardır birbirine bağlı tuttuğu kolları yere düşmüş, bir daha asla birbirinden ayrılmayacakmış gibi görünen kırmızı dudakları aralanmıştı. Fısıltıları geceyi dolduran cadı, pişmanlığını benliğinden uzaklaştırmaya mecburmuş gibi hissediyordu. "Onu sevmeye devam ettiğim için pişmanım. Hala bir umudum vardı. Son bir umut... Kendimi koca bir yalana inandırmıştım." Titreyen dudaklarından dökülen kelimelerin her biri kulağına ilişiyordu cadının. Kendisini iyi hissetmesi gerekirken ruhu dahada sarsılıyordu. Ağzına aldığı kelimeler kendisini daha iyi hissettirmiyordu, yaralarını sarmıyordu. Gözyaşları teker teker dökülürken soğuk havanın etkisiyle yanağında donuyordu. İnandığı güzel yalan, şimdilerde canını çok daha fazla yakıyordu. Bir ölüye duyduğu bu derin sevgi, sahipsiz bir şekilde ortada kalıyordu öylece. Sahipsiz ve karşılıksız... Döktüğü tuzlu göz yaşları bile merhem olamıyordu yarasına. Ona bir torbayı dolduramayacak sözler değil, gerçekler lazımdı. Belki o zaman biraz huzur bulabilirdi. Ya da bulamazdı.
Olduğu yere yığılmaktan kendini alamadı. Bacakları çelimsizlik içinde titriyor, bedenini taşıyamıyordu. Güçsüzlük kanının içine girmişken cadı için dünya dönmeye ara vermişti. Çimenlerin hışırtılarını duyabiliyor fakat yığıldığı yerden kalkamıyordu. "Ben onu çok sevmiştim." diye mırıldanırken dahi yalan söylüyor olmaktan korkuyordu. Ağırlaşan göz kapakları kendi iradesi dışında çalışıyorken elaya çalan yeşil gözler karanlığa boğuluyordu. Umutlar tükeniyor, rüzgar umudun arkasında kalan külleri süpürüp uzak diyarlara üflüyordu.
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Elisamarie D. Cramoisi. Cuma Mart 23, 2012 8:23 pm | |
| | |
|