Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback}

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Albina Turlanev
Veteriner, Whisperer
Veteriner, Whisperer
Albina Turlanev


Mesaj Sayısı : 8
Kan Durumu : .
Rp Partneri : Aituar Turlanev.

Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback} Empty
MesajKonu: Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback}   Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback} Icon_minitimeSalı Tem. 24, 2012 6:51 pm

Şefkat Mevsiminde AŞk
Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback} PT13Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback} Chuck1z
AITUAR~ALBINA


En son Albina Turlanev tarafından Salı Tem. 24, 2012 8:10 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Albina Turlanev
Veteriner, Whisperer
Veteriner, Whisperer
Albina Turlanev


Mesaj Sayısı : 8
Kan Durumu : .
Rp Partneri : Aituar Turlanev.

Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback} Empty
MesajKonu: Geri: Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback}   Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback} Icon_minitimeSalı Tem. 24, 2012 7:54 pm


    “Bay Pedrola seni odasında görmek istiyor?”
    “Beni mi? Neden?”
    “O kadarını ben bilemem. Bana sadece seni çağırmamı söyledi.”
    Genç kadın şaşkın bakışlarla oturduğu yerden kalkarken az önceki diyalogun anlamını çözmeye çalışıyordu. Bay Pedrola’nın daha önce onun ismini bile bildiğinden emin değildi. Hatta o sırada büyük olasılıkla çağıracağı kişileri karıştırmıştı. Henüz o meslek altında bir yıldır çalışıyordu ve o bir yıl süresince kendini kanıtlayacak bir icraatta bulunmamıştı. İşte bu yüzden endişe duyuyordu uzun mermer duvarın önünden geçerken. Yaşına rağmen daha toy sayılıyordu. Mermerin topuklu ayakkabısının altında ezilirken çıkardığı ses tüm koridoru ve akabinde genç cadının kulaklarının içini doldururken o büyük devasa kapının önünde durdu. Bir yıldır içinde ne olduğunu merak ettiği odanın önüne geldiğinde o anda içeri girmek istemediğini ve içinde ne olduğunu öğrenmek istemediğini anladı. Sol kolunu kaldırıp saatin kaç olduğuna bakarken tam on dakikadır içerideki adamı beklettiğini fark etti. Derin bir nefes alıp ceketini düzeltti ve kapıyı yavaşça tıklatıp içeriden ona girmesini söyleyecek olan komutu bekledi. Komut geldiği anda kapıyı yavaşça açıp içeri girdi. Kapıyı gerisinde yavaşça bırakırken gözü onu bekleyen kişiyi arıyordu. Aniden boğaz temizleme sesiyle irkilen kadın bakışlarını hemen masanın gerisindeki yüze çevirdi. Gördüğü şeyle beraber gözleri fal taşı gibi açıldığında kafasının içinde kendi kendine konuşmaya başlamıştı. Ne görmeyi beklediğinden emin değildi. Aşırı yakışıklı birini mi, aşırı çirkin birini yoksa oldukça genç ya da oldukça yaşlı birini mi bekliyordu bilmiyordu. Ama bildiği şey karşısındaki kişinin insan olmasını beklediğiydi, bir cincüce değil. Tavrındaki abes tavrı fark edip hemen kendini toparladı. Sesinin düzgün çıkmasını dua ederek konuşmaya başladı. “Beni çağırmışsınız efendim.” Bakışlarını korkakça adamın, ya da yaratığın üzerinde gezdirdikten sonra yavaşça yere indirdi. Karşısındaki küçük şeyin tiz sesini duyduğu anda sanki birisinin tırnağıyla tahtayı çizdiğini sandı. “Evet, ben de sizi bekliyordum Bayan Nabiyeva. Lütfen oturun şöyle.” Eliyle masanın hemen masanın önündeki sandalyeyi işaret edip cadının suratına baktı. Albina uysal hareketlerle sandalyeye oturduktan sonra beklenti dolu bakışlarını cincücenin siyah gözbebeklerine odakladı. Yaratık hafifçe öne doğru eğilip konuşmaya başladığında tüm meramını ortaya koymuştu. “Yaklaşık bir yıldır bu kurumda çalıştığınızı siz de çok iyi biliyorsunuzdur. Ve bu bir yıl boyunca eminiz ki büyük bir şevkle işinizi yaptınız. Fakat takdir edersiniz ki bizim masa başı elemanlarına ihtiyacımız yok.” Son cümleyle beraber cadı ne yapacağını şaşırmıştı. Kendini kanıtlama fırsatı bile bulamadan onu kovacaklardı. Bu işler bu kadar kolay olur muydu bilmiyordu fakat kalbine doğan şey buydu. Fakat karşısında el pençe divan durduğu kişinin sözlerine devam etmesiyle birlikte derin bir rahat bir nefes verdi. “Biz de artık sizi diğer çalışanlarla beraber saha işlerinde görmek isteriz. Bu zarfta…” önündeki sarı zarfı yavaşça cadıya doğru itekledi, “…sizden yapmanızı istediğimiz görev yazılı.” Suratına dışarıdan sıcak görünebilecek fakat derinlere inildiğinde oldukça soğuk olduğu anlaşılan bir gülümsemeyle baktıktan sonra ufak bir kol hareketiyle ona çıkmasını söyledi. Konuşmanın beklediği gibi gitmemesinin mutluluğunu yaşarken kapıya doğru yöneldi. Eliyle kapının kolunu kavradığı anda arkasından yine o tiz sesi duydu. “Lütfen dikkatli olun! Hata kabul etmediğimizi çok iyi biliyorsunuz.” Tüyler ürperten bir cümlenin ardından içinde bir yerlerde adrenalinin tüm vücuduna hızla yayıldığını hissetti.

    ---

    Üstüne giydiği kıyafeti çekiştirerek müzeden içeri girdiğinde olabildiğince sıradan görünmeye çalışıyordu. Gözleriyle etrafı tararken zarftaki not aklının bir köşesinde canlanmaya devam etti. “Aituar Turlanev, Londra Müzesi, 22.00’daki sergi.” Gözü yavaşça konukları tararken eline bir kadeh şampanya alıp yürümeye devam etti. Bu sırada diğer normal insanlar gibi tabloları incelemeye başlamıştı. Öldürmesi gereken kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Neye benzediğini veya neden öldürmesi gerektiğini de. Kurbanın görünüşü ile ilgili söyledikleri tek şey onu gördüğü zaman doğru kişinin o olduğunu anlayacak olduğuydu Bu nasıl mümkün olacaktı kafası almıyordu fakat onlara güveniyordu bir sebepten dolayı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aituar Turlanev
Veteriner, Whisperer
Veteriner, Whisperer
Aituar Turlanev


Mesaj Sayısı : 12
Kan Durumu : Melez.
Rp Partneri : Albina ile dört yıldır evli.

Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback} Empty
MesajKonu: Geri: Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback}   Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback} Icon_minitimeSalı Tem. 24, 2012 9:37 pm

    Büyücü gözlerini kolunda duran metal saate döndürürken derin bir nefes aldı. Sıcak yaz gününde nöbetin bitmesini beklemekten daha kötüsünü düşünemiyordu. Hele öğlenin sıcağında başlayan bu işkence gece serginin son dakikası geçene kadar bitmiyordu. Susuzluktan çatlayan dudaklarını ıslatmak için Aituar'ın dili bile işlevsiz kalıyordu. Başa gelenin çekilmesi gerektiğini ve bu işten kazandığı maaşa ihtiyacı olduğunu bilen büyücü, giymiş olduğu üniformanın üstüne yapışmaması için özellikle çalışan klimanın altında ayakta dikiliyordu. Sırtını duvara yapıştırmış, kollarını da göğsünde birleştirmişti. Gözlerini içeride gezinin insanların üzerinden ayırmıyordu. Her ne kadar bedeni havanın sıcaklığı ile klimanın serinliği arasında mayışmış olsa da işinin getirdiği görevleri aksatmaya niyeti yoktu. Birilerinin bir şeyler çalma girişimi olursa, diğer nöbetçi Noel’dan önce fark edebilmeliydi. Zaten pamuk ipliğine bağlı olduğunu biliyordu başarısının Aituar. Kazakistan’dan, İngiltere’ye gelmiş olduğundan yeterince dışlanıyordu. İnsanlar aksanının kötü, saçlarının bakıma ihtiyacı olduğunu söyleyip duruyorlardı yüzüne karşı. Bu yüzden olacak ki Londra müzesinde de pek revaçta olan çalışanlardan biri değildi büyücü. İri yarı bir vücudu yoktu, bir de işin içine gereksiz sakarlığı girince yirmi sekiz yaşına girecek kadar yaşamış olması bile mucizeydi. Sağ elini, sol dirseğinin üzerinden çekti ve fazlasıyla kıvırcık olan kahverengi saçlarının içine soktu. Neredeyse gözünün önüne gelecek kadar uzamıştı inatçı teller. En yakın zamanda bir berbere gitmesi gerektiğini biliyordu büyücü ancak şimdiye kadar saçlarının bu modeline o kadar alışmıştı ki sırf patronu istiyor diye onları değiştirmek istemiyordu. Üstelik adamın düzgün bir saç tıraşı istemesinin sebebi, Aituar’ın görüş alanını az da olsa kapatıyor olmaları değildi. Adamın kafasının üstünde iki telden fazla saç olduğu söylenemezdi ve okul müdürlerinin, öğrencilerin uzun saçlarına dayanamıyor oluşu gibi, adamın hıncı da büyücünün üzerinden çıkıyordu. Noel ile hiçbir sorun yaşamayan patronu, Aituar’ı ayağının altından çekmek için her yolu deniyordu ve bu gidişle de daha çok deneyecekti.

    Gözlerini Noel’ın üzerinden çeken Aituar klima yüzünden boynunun tutulmasını istemiyordu. Bu yüzden müze içerisinde bir tur atarsa fena olmayacağını düşündü. Duvara dayamış olduğunu sırtını artık ısınmış olan yüzeyden çekti ve başını üç yüz altmış derece döndürerek, boyun kaslarını rahatlatmaya çalıştı. Bir kere kıtlayan omurlarından biri, büyücünün yüzünün buruşmasına neden olurken yürümeye başladı. Adımlarını sakin bir tavırla atıyordu, sonuç olarak daha birkaç saat daha burada kalacaktı ve hiçbir acelesi yoktu. Aksine bazen işyerinde o kadar çok sıkılıyordu ki, bir duvardan öbürüne kaç adım olduğunu hesaplamaya başlıyordu. En değerli ve küçük eşyaların sergilendiği panonun bulunduğu oda otuz adımlık kare biçimindeydi ve müzenin en ucunda bulunuyordu. Güvenlik odası da onun hemen yanındaydı. Oranın da kapısı genellikle açık bulunurdu, insanların gözlerini korkutmak amaçlı. Bir şey çalmaya niyeti olan varsa bile güvenlikten çekinmeliydi. Gerçi Aituar kendisini gören birinin neden çekinmesi gerektiğini anlayamıyordu. Asıl iki üç kişi olarak gelen bir grupla karşılaşsa, sevmediği patronunun işyerini korumak için canını ortaya atmazdı. Arkasına döndüğü gibi koşup kaçmaya başlardı büyük ihtimalle. Belki o zaman kovulur da, belli bir tazminat alırdı. Yeni bir iş bulana kadar idare edecek kadar en azından. Tam o sırada bir kadının kendisine doğru gelmekte olduğunu fark etti. İlk başta Aituar onun başka birine ya da bir yere gitmekte olduğunu sandı fakat sarı saçlara sahip olan kadının gözleri kendisinin üzerinden hiç ayrılmıyordu. Yüksek sesle yutkunan büyücü, ortamın gürültüsünden dolayı endişesi belli olmadığı için memnundu.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Şefkat Mevsiminde Aşk {Flashback}
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Şehirler :: Londra :: Londra Müzesi-
Buraya geçin: