Kurşuni bir gökyüzünün altında, soğuk güne uyanmak bile enerjisini tüketmeye yetmemişti. Her zamanki gibi herkesten önce kahvaltıdaydı. Büyük Salon’un bu halini severdi April, etrafında birileri olduğunda konuşmaktan yemek yiyemiyordu ve kız en sevdiği öğünü konuşarak kaçırmaktan hoşlanmıyordu. Bu sabah, kurşuni gökyüzünün altında kahvaltı etmek keyfini iyice yerine getirmişti. Fakat memnuniyeti ölçüsünde gevşemişti genç kız ve şimdi boş bir sınıfa sığınıp bir iki elma eşliğinde kitap okuma fikri sıkıcı bir iksir dersine girmekten daha çekici geliyordu. Her geçen dakika biraz daha benimsediği bu düşüncenin peşinden ortak salona döndü koşa koşa. Herkesin kahvaltıya indiği bu saatlerde kimse niye derse girmediğini sorgulamayacaktı. Sandığının başında diz çöküp eşyalarını şöyle bir karıştırdı ve nihayet aradığı kitabı bulduğunda cübbesinin cebine tıkıştırdığı iki elmanın hala yerinde olduğunu kontrol ettikten sonra ikinci kata çıktı. Burada genelde boş olan ve gölü gören manzarasıyla April’ı oldukça memnun eden bir sınıf vardı. Bugün de boş olacağını düşünüyordu, haklıydı da. Sınıf her zaman olduğu gibi boştu ancak bir değişiklik vardı bu defa. Büyük ihtimalle haşarı birkaç öğrenci dün geceyi sınıfta geçirmiş, tavana bir sürü saçma sapan söz yazmışlardı ve pek çoğu April’ı oldukça eğlendirecek cinstendi. Nasıl olup da böyle bir eğlenceyi kaçırdığına hayıflanarak kitabını ve elmalarını masalardan birsinin üzerine bıraktı ve kendisi de sınıfın tam ortasındaki masanın üzerine uzandı. Yazılanları okurken kıkırdamaktan alamıyordu kendisini. Bunu yapanın kim olduğunu gerçekten merak ediyordu. Tam kendi dünyasına dalmışken açılan kapının sesini duyup irkildi. Ancak giren çocuğun tanıdık simasını görünce rahatını hiç bozmadan eski pozisyonuna geri döndü. Jim, okulda gerçekten eğlenebildiği birkaç kişiden birisiydi. Onunla vakit geçirmekten keyif alıyordu. Derslerde çok patırtı çıkarttıkları için cezaya kalmak moralini bozmuyordu, çünkü cezaya kaldıklarında bile çok eğleniyorlardı.
Çocuk yanına gelip oturduğunda da istifini bozmadı. Kıkırdayarak yukarıda yazılanları okumaya devam ediyordu. Fakat çocuğun sözlerini duyduğunda kıkırtısı yüksek perdeden bir kahkahaya dönüştü. “Evlilik mi? Evlilik Lisbeth gibi çıtkırıldım kızlara göre bir fikir. Yanlış yerdesin dostum.” Etrafında dolaşan çocuğu izlerken hala gülmeye meyilli görünüyordu. Hayatı boyunca hiç böyle bir fikre sahip olmamıştı April. Cinsiyet algısı herkesinki gibi olmadığından ve etrafında model alabileceği hiç kadın olmadığından belki de. Ailesinin feminen yanları dahi onu kadınsılaştırmaya yetmemişti ve okulda edindiği tüm arkadaşlarının da kendisi gibi olması on altı yaşına girmiş bu genç kızın gelişimine hiç katkı sağlamıyordu. Gerçi umurunda değildi bu, olduğu şeyden şikayetçi değildi April. Arkadaşlarının da herhangi bir rahatsızlık duyduğunu düşünmüyordu. “Yukarıya baksana; şu Ravenclaw dördüncü sınıftaki deli kız hakkında bir sürü şey yazmışlar. Ayıp ama gülmemek de elimde değil.” Kıkırdıyordu hala. Neden sonra çocuğa döndü. “Sen niye derste değilsin? Bensiz cezaya kalırsan çok sıkıcı olur.”