Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yıl 1846, İtalya Trajedisi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Florian
Hufflepuff Hayaleti
Hufflepuff Hayaleti
Florian


Mesaj Sayısı : 96
Kan Durumu : Ectoplasm
Rp Partneri : Warning, Private Property, KEEP OUT

Yıl 1846, İtalya Trajedisi Empty
MesajKonu: Yıl 1846, İtalya Trajedisi   Yıl 1846, İtalya Trajedisi Icon_minitimePerş. Haz. 07, 2012 2:03 pm




Yıl 1846, İtalya Trajedisi Italyaa

Konu: İkisi de kofti olan Florian ve Dr. Dulcamara'nın canlıykenki ilginç hikayesi. Dr. Dulcamara muggle ve koftilere aşk iksiri sattığını iddia eden usta bir dolandırıcıdır. Florian da Floransa'da genç, rahat, çapkın asillerdendir. İkisinin de hayatlarının sonuna giden bu karşılaşma, Florian'ın güzel ama havalı dük kızı olan olan Madonna Florita'ya aşık olmasıyla ve onu bütün yaptıklarına rağmen elde edememesiyle gerçekleşir.

Katılanlar: Dr. Dulcamara, Florian.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Florian
Hufflepuff Hayaleti
Hufflepuff Hayaleti
Florian


Mesaj Sayısı : 96
Kan Durumu : Ectoplasm
Rp Partneri : Warning, Private Property, KEEP OUT

Yıl 1846, İtalya Trajedisi Empty
MesajKonu: Geri: Yıl 1846, İtalya Trajedisi   Yıl 1846, İtalya Trajedisi Icon_minitimeCuma Haz. 08, 2012 2:42 pm

    1846, Edmondo De Amicis'in doğum tarihi, aynı zamanda Florian'ın acı dolu sonunun başlangıcı oldu. Günlerden Pazartesi olmaktaydı, Mayıs ayının en güzel, aynı zamanda en curcunalı zamanlarıydı. Her bahar olduğu gibi, bu bahar da bir kıza aşık oldu gayrımeşru asilimiz. Cadı annesi olmasına rağmen bir büyücü olamamış olmasını dert etmiyordu. Büyü konusundaki yaygın, kinci Katolik düşünce tarzını elbette benimsememişti. Sadece ihtiyaç duymuyordu. Annesinin ve babasının sayesinde gayet rahat yaşıyor, bir iş aramaya çalışmak yerine güzel bir köşkte, salt keyfi için yaşıyordu. Müzik zevki gelişmişti. Sanatın ve müziğin başkenti, Rönesans'ın anavatanı olan Floransa'da rahat bir yaşam süren bir gencin başka ne tarz hobileri olabilirdi ki? Bu müzik zenginliğinde: Operalar, korolar, klasik konserler, müzikaller, sokak çalgıcıları, tek kişilik piyano konserleri, baleler ve benzerleri... Tabi müzik dışı kalan etkinliklere, resim sergilerine, tiyatrolara katıldığı da olurdu ama hiç biri danslarla, hikayelerle zenginleştirilmiş bu tanrısal sesler kadar ilgisini çekmiyordu. Tanrıların, kralların, asillerin ve birbirinden farklı daha bir çok şeylerin büyülü bir dünya içinde salınıp, bambaşka bir görünüm almasına neden oluyordu müzik. Kendisi de bu tarz bir yaratım hevesiyle kıvranmış, müzik, şan dersleri almış, ancak zerre olsun yetenek sergileyememişti. Bu onu büyük bir hayalkırıklığına sürüklese bile ihtiyaç duymadığından çok üstünde durmamıştı. Hobisi, yaratılış nedeni buydu işte, müziği hayatına yansıtmak, onların tanrısallığını bir övgü olarak cisimleştirip sil baştan kendisini yaratmaktı. Güzel kadınları, sevimli asillerle dolu baloları, sorumlulukla yakından uzaktan alakası olmayan ama buna rağmen şiirsel derecede renkli olan hayatını yaşamayı seviyordu. Ancak bugünlerde o renkli dünyası cenaze marşları, acıklı senfoniler çalmaya başlamış, ürkütücü bir görünüme bürünmüştü. Bir dolu buluşun, buharlı trenlerin, Evrim Teorisi'nin, tıpta atılımların gerçekleştiği bu çağda, ilkel ötesi bir duygu yüzünden tüm hayatı kararmıştı genç Florian'ın.

    Olay tam olarak bahar kutlamalarının birinde gerçekleşti. Arkadaşlarıyla, bazı akrabalarıyla eğlenmeye gelen Florian, Dük Sforza'nın kızı Florita'nın güzel gözlerine, narin, körpe bedenine, henüz havanın sıcak olmamasına rağmen nazlı nazlı salladığı yelpazesine tutulmuştu. Kızın bukleli saçları, Venedik şapkası ve belini saran korsesiyle ne kadar zarif göründüğüne hayret etmişti. Ve ona yaklaşsa bile, konuşmaya çalışsa bile bir türlü ilgi görememişti. Bu sadece bir gün değil, günlerce sürmüş bir şeydi. Haftalarca, aylarca ona ulaşmaya, aşkını kabul ettirip kendine bağlamaya çalışmış, ne yapsa da girişimi yetersiz kalmıştı. Umudu kesen genç, artık büyüsel yollara muhtaç olduğuna inanmaya başlamıştı. Annesinden yardım istedi başta, ancak onun bu tür şeylerde büyü kullanma yanlısı olmadığını fark etti. Zaten bir genç kızın namusunun kirletilmesine gönlü razı olmazdı. Sonra bir adam duydu: Dr. Dulcamara. Onda bulunan aşk iksirleri dillere destandı, zaten her yerde ilanları vardı iksirlerinin. Seyyar arabasıyla, güzelim sloganlarıyla Floransa'ya da uğramıştı bu mucizevi adam.

    Uzun saçlarını diğer asiller gibi briyantinle kirletmedi. İtalyanlara özgü şapkası, dar beline iyice oturan koyu yeşi süveteri, ona uyumlu renkte, bel hizasındaki pantolonu, uzun, koyu kahve çizmeleri kolalanmış, dik yakalı gömleği, onu tamamlayan boyun bağı bütün bunların üstüne giydiği koyu kahve paltosu ve elinde tuttuğu şık bastonu ile hem asaleti hem de genç bir mütevaziliği temsil ediyordu. Topuklarını sertçe vura vura pislik dolu, eski sokaklarda, taş döşeli yollarda hızlı, heyecanlı bir yürüyüş yaparak ilerliyordu. Bir kaç sokak sonra, sağa saptı, denilen tüm yol talimatlarına uymuştu. Yüzüne gülümseme yerleştirdi, para kesesini kontrol etti ve gördüğü seyyar araca doğru ilerledi. Renkli tabela, büyücü olduğunu düşündüğü bu adamın hoş adının harfleriyle süslüydü. Küçük, kutu bir kulübeyi andıran araca iyice yaklaştı, kapısının önünde durdu. Derin bir nefes alarak içindeki mutluluğu bastırmaya çalıştı. Sırtını iyice dikleştirerek bastonu kaldırdı, aracın aşı boyalı tahta kapısına vurdu: Tak, tak, tak! Biraz bekledi. Sonra kendini tanıttı. ''Ben Florian, size haber vermişlerdi diye biliyorum. Aşk iksiri için geldim. Ücretinizi de hemen vereceğim.'' dedi yüksek sesle. Etrafta bu araç dışında başka hiç bir şey yoktu. Ne bir kedi, ne bir köpek, ne de bir insan. Haliyle süslü kelimelerle, kapalı olarak derdini anlatmak yerine, neredeyse arsızca asıl niyetini söylüyordu direkt olarak. Kapının gıcırtısını duyunca geriye doğru bir kaç adım attı. Yüzünde memnun, kendine aşırı güvenli gülümsemesiyle karşısına çıkacak olan adama baktı. Heyecanını belli etmemek için aşırı çaba gösteriyordu. ''Sig. Dulcamara, iyi günler efendim.'' dedi onu görür görmez, nazik bir sesle.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yıl 1846, İtalya Trajedisi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Şehirler :: Diğer Şehirler-
Buraya geçin: