Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 kırılan bardaklar,

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Alewndra
Kaçak
Kaçak
Alewndra


Mesaj Sayısı : 58
Kan Durumu : melez.

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimePaz Mart 11, 2012 11:40 am

kırılan bardaklar,  BInrW kırılan bardaklar,  2z9cm
Adrian Borislav - Alewndra
Knockturn Yolu / 00:43
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alewndra
Kaçak
Kaçak
Alewndra


Mesaj Sayısı : 58
Kan Durumu : melez.

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: Geri: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimePaz Mart 11, 2012 11:41 am

    7 Ekim, Moskova.

    İnce, uzun topuklarının ahşap zeminle buluşmasıyla çıkan sinir edici tıkırtılar eşliğinde adımlıyordu loş odayı. Perdesiz, yer yer kırık camlardan sızan Ay ışığıyla aydınlanıyordu ve içeride hiçbir şey yoktu. Birkaç metre ötesinde duran, buradan bakıldığında ne olduğunu anlaşılamayan bir cisim haricinde. Belirsiz aralıklarla kıpırdayan, canlı bir varlık. Genç kadın asasını sıkıca kavramış, tek güvencesi olduğunun farkında, yıpranmış zemindeki izler doğrultusunda saplantıyla başladığı tura son verdiğinde ‘cisim’ olarak nitelendirdiği şeye biraz daha yakındı şimdi. Midesini harekete geçiren tiksintiye rağmen temkinle eğildi, çabucak bir hareketle adamın ağzındaki banttan kurtuldu önce. Bekledi. Sessizliği bozan ritimsiz nefes alışverişleri dinlerken yeni bir ses dalgası karıştı odadaki havaya. Ve kulaklarını doldurdu sadece birkaç saniye içerisinde.
    “Bunu yapamazsın, beni öldüremezsin. Yakalanmaya öylesine yakınsın ki. Bedenim daha çürümeden Azkaban’ı boylayacaksın!”
    “Ne pahasına olursa olsun, bu gece öleceksin Andrei.” Etrafına bakındı bir an için ardından ölümcül bir nefretle dolu bakışları tekrar adamın yüzüne düşen Ay ışığına kaydı.
    “O küçük çocuklara tecavüz ettiğin kulübede.”
    Sesli olarak dile getirmek… İtiraf etmekten farksızdı Alewndra için. Bahsi geçen çocuklar yalnızca 6 yaşındaydılar ve ölmeden önce böyle bir şeye tanık olmaları… Karşısındaki adamın aldığı her nefes kalbini dağlıyordu kızın. Özenle ısıtılmış gümüş kazıklar saplanıyordu sanki vücuduna, beynine. Bir an olsun düşünmeden doğrulttu asasını. Dudakları öfkeyle titrerken yanaklarında kirli izler bırakan yaşlar parıldıyordu beyaz incilermişçesine. Titrek, dişlerinin arkasında sakladığı nefesi verdi. “Avada Kedavra!” Odayı aydınlatarak adamın vücuduna ulaşan yeşil ışıkla beraber odadaki tek seste kesildi. Endişeli nefes alışverişler, yerini ne yapacağını bilemeyen bir kadının kalp atışlarına bırakmıştı.


    21 Ekim, Knockturn Yolu.

    Zihninde canlanan anıyla birlikte derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Burun deliklerinden içeri sızan cila kokusu gerçek dünyaya dönmesine neden oluyordu, kız her ne kadar bundan memnun olmasa da. Anımsadığı benzer tıkırtılar döndürmüştü kızı geçmişe, geçirdiği gergin saatleri birkaç saniye içerisinde tekrar yaşamasını sağlamıştı. Birbirine sıkıca bastırdığı ve artık sızlamaya başlayan kırmızı dudaklarını yaladı eski bir alışkanlıkla. Diğerlerinden tecrübe ettiği gibi, minicik eteği tarafından sarılmış kalçalarını dışarı doğru çıkartıp, abartıyla sallayarak ilerliyordu salonda. Sağ elindeki gümüş tepside dört tane ateşviskisi taşıyor, bakışlarını üzerinde hissettiği dört adamın etrafında toplandığı masaya ilerliyordu. Son işlediği cinayet kendisini iyice ifşa etmesine neden olmuş kendisi gibi insanların pekte absürt karşılanmayacağı bir yere yerleşmek zorunda kalmıştı. Ve suçluları(!) öldürdüğü için kimse kendisine galleon vermediğinden ilk defa bir şeyler kazanabilmek için çalışmak gerektiği gerçeğiyle yüz yüzeydi. İçinden sessiz bir lanet gönderdi böyle bir yerde çalışmak zorunda olmasına. İffet düşkünü değildi, hayır. Buna rağmen müşterilerin tavırları Alewndra’ya bile ahlak dışı geliyordu. Hiç haz etmediği yaratıklarda cabası. İsteksiz surat ifadesiyle gözlerini devirirken vücuduna değen şeyle irkildi. Minicik eteğinin altında, tamda kalçalarında. Gözleri her saniye daha da büyürken arkasını döndü, ne olduğunu anlayabilmek adına. Hayli yaşlı bir büyücünün ahlaksız sırıtışıyla gizlendiği yerdeki öfkenin vücuduna yayılmaya başladığını hissetti. Damarlarında akan kanla birlikte vücudunun her noktasına ulaşıyordu sanki. Titremeye başlayan uzuvları yüzünden elindeki tepsiyi düşürdü ilk önce. Gümüşün zeminle temasından tiz bir ses hakim oldu yoğun sigara dumanıyla kaplı havaya. Ardından bardaklar olabildiğince küçük parçalara bölündü, tüm bakışların salonun ortasında toplanmasına neden olarak. “Sse-sen, sen…” Sürekli aynı kelimeyi tekrarlarken kontrolsüzce ittirdi gülümsemesinden hiçbir şey kaybetmeyen adamı. “Lanet olasıca piç! Ne yaptığını sanıyorsun?!” Her an daha da yükselen ses tonu salona hakim olurken yanaklarının kızardığından emindi. Utanmamıştı. Öfke, yoğun bir sıcaklık olarak yayılıyordu tenine. Başını çevirdiğinde garsonların, müşterilerin garip bakışlarıyla karşılaştı. Yapması gereken sessiz kalıp, o adamı memnun etmekti belki de, bilemiyordu. Emin olduğu tek şey ise, buraya ait olmadığıydı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Borislav

Adrian Borislav


Mesaj Sayısı : 140
Kan Durumu : Safkan

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: Geri: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimePaz Mart 11, 2012 12:00 pm


    Ufak damlacıkların geniş cama vururken çıkardığı düzensiz melodiyi farkında olmadan dinlerken kendini işlerine vermiş büyücü sonunda biraz ara vermenin vakti olduğunu düşünüp oturduğu yerden yavaşça doğrulmuştu. Sonbaharın habercisi yağmuru ve onun kokusunu sevse dahi o sırada penceresini açmak gibi bir niyeti yoktu. Yavaş adımlarını neredeyse karanlık odasının kalın tahtadan yapılma ve ses geçirmeyen büyülerle donanmış ortadaki kapısına yöneltti. Bu kapı dükkanın ortak salonuna, yani her tür müşterinin bir arada bulunduğu kısma çıkıyordu. Fakat dışarıdan girişi sadece Adrian istediği zaman mümkündü. Sırları çok olan biriydi çünkü o, başkasının onun işlerine burnunu sokmasına izin vermezdi. Yürürken sadece bacak kaslarını hareket ettiriyormuş gibi görünmesinin aksine kafası bin bir düşünceyle dolu olan beyaz mermer rengi tenli adam kapıyı aralayıp dışarıya bir adım attıktan sonra arkasından tokmağı geri çekerek kapının hafifçe kapanmasını sağlamıştı şimdi. Bulunduğu nokta yine karanlıktı. Ne büyücüler, ne kurtlar, hatta vampirler bile fark edemezlerdi onu bu noktadan. Burası onun dükkanın içinde olan biteni gözleme noktasıydı; kimse onu görmez fakat o her şeyi görürdü. Karanlığın örttüğü yeşil gözleriyle çalışanlarını ve mekanın klasik müşteri profilini taramaktaydı. Büyücüler çoğunluktaydı bugün. Belki bir ikisi kurban durumuna da düşecekti, umurunda değildi o vakitte. Sonra işi kendi elleriyle görürdü nasılsa. Çalışanlarına baktı; kızların kıvrak ve dikkatleri bir hayli çeken yürüyüşlerine, erkeklerin servis yaptıkları bayan müşterileriyle yaptıkları ufak dereceli flörtlerine. Bu küçük oyunlar olmazsa olmazdı mekan için. Müşterilerin gözünü boyamak için en kolay ve etkili yoldu yaptıkları. Zaten çeşitli zaaflarını kapatamayıp, egolarını tatmin edemedikleri, iradelerine karşı koyamadıkları için bu hallere düşmüş müşterilerin böyle küçük oyunlar karşısında oltaya gelen balıklardan farkları kalmamaktaydı. Bu da Adrian'ın tam olarak istediği şeydi.

    Bir süre sonra bakışları en yeni fakat geçici olarak işe aldığı tek çalışanına kaydı, Alewndra'ya. Onun tanrı tarafından kutsanmış güzelliği su götürmez bir gerçekti. Bu yüzden müşterilerin kısa sürede gözdesi haline gelmişti. Diğer yandan, bu güzelliğin altında yatan hırçınlık da gözle görülebilecek kadar belirgindi doğrusu. Bu yüzdendir ki her zaman göz hapsinde tutulmasını salık vermişti kızıl saçlı patron. Zaten buranın asıl çalışanı değildi sadece kısa bir süreliğine yatacak yer için çalışıyordu ve doğal olarak da Gremio Mortis'in hiçbir sırrına vakıf olmayacaktı. Bozulmaz Yemin etmek söz konusu bile olmamıştı. Buraya endişeyle geldiği ilk gün kalacak bir yer için yalvarmış, Adrian da onu boş odalardan birine yerleştirmişti tüketeceği mesai karşılığında. Peki taş kalpli adam bunu ne için yapmıştı ? Elbette kızdan yararlanabileceğini düşündüğü için. Onun gözlerinde dişilikten, güzellikten, endişeden ve korkudan daha fazlası vardı büyücüye göre; ölüm. Böyle zarif ve narin yaradılışlı bir varlığın ölümle yıkanması Adrian'ın ilgisini bir hayli çekmişti doğrusu. Tek yapacağı onu denetim altında tutmak ve incelemekti.

    Dişi garsonlara özgü elbisesini tüm çekiciliğiyle üstünde taşıyan kızın bedeninden taşan öfkeyi daha dile getirilmeden evvel hissetmişti karanlık perdenin arkasından onu izleyen kızıl saçlı büyücü. Kızın yaşıyla ters orantılı yüzsüzlükteki herifin tacizine maruz kaldığı an, bunun devamının nasıl geleceğini tahmin etmişti patron. Tahmin ettiği gibi olmuştu da, ölümcül dişi çalışırken yapması gerekenin aksine hakaretini esirgememiş ve o hareketi yapan adamdan kıvrak bir hareketle kaçması gerekirken adamın kolunu tuttuğu gibi gerisingeri itmişti. Çınlayan sesi de kırılan bardaklardan daha yüksek perdeden çıkmaktaydı. Huzuru kaçan diğer müşteriler de ne olup bittiğini anlamak için o tarafa dönmüşlerdi. Bu yüzden duruma müdahale etmesi gerektiğini anladı Adrian. Bulunduğu noktadan görünebildiği bir noktaya ilerlediğinde ağzından çıkan tek kelime güçlü bir şekilde yankılanan isim olmuştu: "Alewndra !" Herkes birkaç saniyeliğine susmuş şimdi de uzun kızıl saçları omuzlarından iki yana dökülen büyücüye bakmaktaydı. O ise bunları umursamıyordu bile. Garson kızı yanına çağırdığı aşikârdı ve kız yeri temizleyip acele adımlarla yanına gelene kadar da bir santim bile kıpırdamayacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alewndra
Kaçak
Kaçak
Alewndra


Mesaj Sayısı : 58
Kan Durumu : melez.

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: Geri: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimePaz Mart 11, 2012 1:50 pm

    Gremio Mortis’te konaklamaya başladığı günden beri aşina olduğu ses bir kere daha kulaklarını doldurduğunda anlamlandıramadığı bir telaş kapladı içini. Öfke ve panik birbiriyle çatışırken huzursuzca sesin geldiği yöne doğru çevirdi vücudunu. Geçici patronunun kendinden emin bir şekilde durduğu yere kaçamak bir bakış attı. Ne yapacağını bilemiyor, üzerindeki bakışların yoğun baskısıyla olduğu yere sabitlenmişken üzerindeki dar kıyafetler sanki bir beden daha küçülmüştü kendisine. Nefes alamayacağı kadar vücuduna baskı ettiklerini hissediyordu. Büyük bir tezat sergileyerek hızlanan soluklarıyla birlikte, göğüsleri sutyeninin altında ritimsizce kalkıp inerken genzini yakarak ciğerlerine ulaşan nefesle beceriksiz bir adım attı. Duraksadığı saniyelerin ardından tacizcisine öfke dolu bakışlarını sunmayı unutmayıp zümrüt yeşili gözlerini Adrian’a odakladı tekrardan. Bakışlarının çatışması sonucu, sessiz geçen dakikalar son bulduğunda bir kere daha kendisinden bekleneni yapmayarak zemine saçılmış cam parçalarını ince topuklarıyla daha küçük parçalar haline getirerek ilerlemeye başladı. Salonu dolduranların neredeyse hepsinin bakışları bu iki kişi üzerinde gidip gelirken içerideki tek ses gecenin ahlaksızlığına yaraşır tıkırtılardı. Genç kız, duyduğu karmaşayla hiç kimseyi en ufak umursamıyor, Adrian’ın tamda önüne ulaştığında son verdi adımlarına. Uzun bacaklarını cüretkar bir ifadeyle aralamış, vücudunun cinsel bir obje olarak anılmasından ilk defa böylesine zevk alıyorken öfkesinin bile bastıramadığı bir alayla araladı kırmızı dudaklarını. “Beni taciz etti.” Basit kelimelerden oluşmuş cümlesi, garip Fransız aksanıyla zihinlerde anlam kazanırken adamın kendininkiler gibi yeşil gözlerine bakıyordu kirpiklerini bir an kırpmaksızın. Bir çalışan ya da bir müşteri ne zaman hata yapsa, ne zaman yanlış bir şey söylese sanki her yerde gözü ve kulağı varmışcasına anında orada bitiyordu Adrian. Gözlemlediği bu garip duruma atıfta bulunarak, “Ah, ama siz zaten bunu biliyorsunuzdur.” Dedi sınırlarını düşüncesizce, biraz daha zorlayarak.

    Bu durum karşısında, sesini çıkartmaksızın itaat etmesi gereken kişi kendisiydi. Kalacak bir yere ihtiyacı vardı, çalıştığı yerin kurallarına uyarak bunu sağlaması gerekirdi. Fakat ne olursa olsun bir şeyler karşılığında dişiliğini kullanmak, insanlara bedenini sunmak ona göre değildi. Öyle ki bunu yapmayı Azkaban’ı boylamaya tercih bile edebilirdi. Öğrendiği çok az şey vardı terk ettiği ailesinden. Benliğinin sahip olabileceği birkaç prensip haricinde sığınabileceği hiçbir şeyi yoktu belki de. Ve Alewndra, yakında son bulacağını bilse dahi yaşamı boyunca bu prensipler doğrultusunda hareket etmekte kararlıydı. Düşüncelerini daha sonra beyin fırtınası yapabilmek adına zihninin kuytu köşelerine iteledi. Küçük bir adım, şimdi daha yakın olmasını sağlamıştı patronuna. Deri ayakkabılarının uzun topukları boylarının hemen hemen eşit olmasını sağladığından rahatça inceleyebiliyordu adamın soluk yüzünü. Biraz daha göz teması kurmaktan çekinerek yüzünün etrafına dökülen ve sanki kızılın tüm tonlarını barındırıyormuş gibi uzak bir mesafeden bile dikkat çeken uzun saçlarında dolaştırmaya başladı bakışlarını. Salondaki sessizlik birbirine karışan boğuk fısıltılara dönmeye yüz tuttuğundan anlaşılır fakat alçak bir sesle sarf etti düşüncelerini. “Size daha öncede söylemiştim. Bu işi garsonluk yapmak için kabul ettim. Fahişelik için değil.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Borislav

Adrian Borislav


Mesaj Sayısı : 140
Kan Durumu : Safkan

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: Geri: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimePaz Mart 11, 2012 3:21 pm


    Öfkeli cadının topuk sesleri tahta zeminde sertçe yankılanıp yanında son bulduğunda kızıl saçlı büyücü, tenden taşıp etrafa yayılan öfkeyi hâla hissedebiliyordu. Ne diyeceğini bilmesine rağmen onun olağan şikayetlerini dinlemeye hazırdı. Buraya ait olmayan birine buradanmış gibi davranmak doğru bir iş değildi zaten. Bu nedenle Alewndra'ya biraz daha dikkatli yaklaşmak gerekiyordu, ne de olsa kaçmasını istemezdi Adrian. Kızın alaycı ve kızgın laflarını dinledikten sonra gözlerini ondan ayırıp kendisine bakmakta olan en yakın garsona temizlemesi gerekenleri işaret ettikten sonra aniden arkasını döndü ve az önce kendini dışarı attığı karanlığın içine daldı. Odasının kapısına ulaşıp sözsüz bir büyü eşliğinde tokmağı çevirip kapıyı açtı. İçeriden belli belirsiz süzen mum ışığı sayesinde uzun saçlı erkeğin silueti seçilebiliyordu. Kemiksi beyaz elini cadıya doğru kaldıran adam onu içeri davet etti sessizlikle. Müşterilerin önünde tartışacak değildi katiyen. Az önceden beri özgüvenle dikildiği yerden onu izleyen kızın hafif bir tereddütten sonra odaya gelmesini bekledi saniyelerce.

    Adrian'ın odasına bu kapıdan giren kişiler onun geniş çalışma masasını ve uzun boylu deri koltuğunu görürlerdi öncelikle. Masanın iki yanına doğru uzanan şamdanlarda değişik sayıda mum bulunurdu her daim. Bu mumlar masadan başka hiçbir yeri aydınlatmazdı dıştan bakan için. Fakat büyücü buraya oturduğunda odasının her noktasını seçebilirdi. Bunun nedeni belki yıllardır odada kalmanın getirdiği alışkanlık belki de bir çeşit büyüydü, bilinmiyordu. Masanın yanından itibaren başlayan beş kapı vardı. Bunların dördü dükkanın içinde farklı odalara açılırken beşincisi Adrian'ın genelde tek kaldığı yatak odasına açılıyordu. Bunları o anda seçebilmek için de dikkatle bakmak gerekiyordu zira kendine hayrı olmayan mum ışığı oraya neredeyse hiç ışık yollayamıyordu. Masanın tam karşısındaki duvar ise tamamen kitaplarla dolmuş rafları taşımaktaydı. Onlar da kapıdan daha ağır bir karanlığa mahkûmdu şu sıralar. Yani Alewndra içeri girdiğinde sadece masayı ve mumların zor aydınlatabildiği küçük çevresini görebilecekti sadece.

    "Müşterileri burada tutman gerekiyor, kaçırman değil," dedi sakin fakat otoriter bir tonda. Konuşurken hep böyle çıkardı sesi genç ama olgun büyücünün. Gözleri kızın kıyafetlerinde bir noksanlık aradı önce ama bulamayınca yüzüne döndü bakışları. "Adam senden soyunmanı istemediği sürece diğer kızlar gibi davranmalısın," Diğer garsonlar böyle tiplerden nasıl sıyrılacaklarını gayet iyi biliyorlardı oysaki. Eğer bu yabancı kız onları biraz dikkatle izleseydi Adrian'ın ne demek istediğini anlayabilirdi, hatta böyle bir konuşmaya gerek de kalmayabilirdi. Ellerini sırtında kavuşturan büyücü kısa bir süreliğine kızın ne tepki vereceğini görmek için duraksadı ama biçimli dudaklardan bir kelime dahi dökülmeyince devam etti. "Burada yaşamak için uyum sağlaman gerek. Tabii ki bu, benliğini yitirmen anlamına gelmiyor ama bizim de bazı kurallarımız var," Söylediklerinin etkisinin kızdaki yansımasını görebilmek için kıza biraz daha yaklaştı. "Bunlardan ilki müşterinin hoş tutulmasıdır, doğal olarak." Söylediği son cümleleri daha önce de dile getirmişti ama belli ki kızın bir kulağından girip ötekinden çıkmıştı söyledikleri. Elbette müşteriler hoş tutulmalıydı, keyifleri yerinde olmalıydı ki tuzağa kolayca çekilebilsinler. Hatta kendi istekleriyle koşa koşa gelsinler tuzağa. Ne yazık ki Alewndra buradayken bu tür işleri yaparken çok dikkatli davranıyordu Gremio Mortis ahalisi. Çünkü bir yabancıya burada gerçekte neler olup bittiğini açık etme gibi bir niyetleri yoktu. O etraftayken garsonlar müşterilerini odalara davet etmeye yeltenmiyorlardı. Bu, Adrian'ın Alewndra'yı okumak için ödediği küçük bir bedeldi. Müşteri ve zaman çoktu nasıl olsa, kız gittikten sonra arayı kapatması zor olmayacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alewndra
Kaçak
Kaçak
Alewndra


Mesaj Sayısı : 58
Kan Durumu : melez.

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: Geri: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimePaz Mart 11, 2012 4:41 pm

    Karanlık siluetin itaat bekleyen hareketiyle odaya çağrıldığında çoktan kendi hallerine dönen insanlara bakarak, tereddüt etti bir kalp atışı süresi boyunca. Karanlığın belirsiz cazibesi kışkırtıcı bir biçimde uzanıyordu önünde. Karşı koymanın neredeyse imkansız olduğunu düşündü. Hoşnutsuz olmasına rağmen kuşkusuz gördüğü en büyülü mekandı burası. Asadan, etkili büyü sözlerinden uzak fakat bir o kadarda içerisinde sihrin. Biraz daha duraksamasının patronunun sinirini arttıracağını düşündü, adamın sükunetinden habersiz. Farkında olmadan kendisini ilerlerken buldu. Zifiri karanlığı geçtiğinde ise loş bir odadaydı şimdi. Özenle oyulmuş şamdanlara yerleştirilmiş, erimeye yüz tutan mumlarla aydınlatılan bir odada. Görebilmek adına gözlerini kısıp, tüm dikkatini toplaması gerekse bile içerisine hakim olan ciddi havayı seçebilmişti. Adrian’ın tavırlarına, ofisini dekore ediş şeklide eklenince; şüphesiz adamın hakkında düşünebilecek temel nitelik, yaşına karşın hayli olgun oluşuydu. Geniş, ilk görüşte etrafında takım elbiseli, ciddi yüzlerin anımsanabildiği masanın arkasında düşündü onu. Yaşına uygun olmayan tavırlar sergileyerek deri, uzun koltuğunda oturduğunu.

    Yüzüne Adrian’ın hiçte uygun karşılamayacağını sandığı bir gülümseme yayılmak üzereyken hakim oldu kaslarına. Gülümsememek için verdiği çabayla dudaklarının hemen yakınındaki bir kas seğirirken gevşemiş, uslu, küçük bir çocuk edasıyla sessizce bekliyordu Adrian’ın söyleyeceklerini. Nihayet genç adam dudaklarını araladığında dikkat kesilmişti. Zira kendisine söylenilenleri bir defa daha göz ardı ederse böylesine güvenle kalabileceği tek yerden de kovulacağından neredeyse emindi Alewndra. Kulaklarına ulaşan her kelimeye yeni anlamlar yüklememek adına yoğun bir çaba gösterdi. Hatta öyle ki, kendisine sarf edilen sivri, keskin cümlelere bile aldırış etmeyecek kadar sakinleştirmişti ruhunu, benliğini. Adrian’ın konuşmasına verdiği kısa aralarda kırmızı dudakları mühürlü, sessizce adama bakmakla yetiniyordu. Farkında olmadığı bir alışkanlıkla omuzlarına dökülen uzun, dalgalı saçlarından yüzüne dökülen birkaç tutamı kulaklarının arkasına iteledi usulca. Saniyeler kıza saatlermiş gibi gelirken mumların aydınlatmadığı yerleri görebilmek için daha çok kısmıştı gözlerini, yüzüne hakim olan komik ifadeden habersiz. Belli belirsiz bir kitaplık seçebildi ya da kitaplığa benzer başka bir dolap, emin olamıyordu. Çabalarının yersiz olduğunu anladığı vakit Adrian’a odaklanmıştı gözleri tekrar. Kurallar, evet, diye geçirdi içinden. Buradaki saygı gösterebileceği tek şey ne olursa olsun bir otoriteye sahip olunmasıydı belki de.

    Sessizliğin hakim olduğu bir sabırla dinlediği konuşma bittiğinde düşünebilmek için uzun dakikalar tanıdı kendisine. Dilini bir an için kuruyan dudaklarına gezdirip, ne söyleyebileceği hakkında hiçbir fikri olmadan araladı dudaklarını. “Kurallarına saygı gösterdiğimi bilmelisin.” diye başladı söyleyeceklerine. Ortak salondakine nazaran sesinde en ufak alay sezilmiyordu, odanın havasından mıdır bilinmez, garip bir ciddiyet hakim olmuştu ses tonuna. “Buna karşın,” bir sonraki kelimelerini düşünüp iç geçirdi, “Sen daha fazla para kazanacaksın diye müşterilerinin mahrem bölgelerime dokunmasına kayıtsız kalmayacağım.” Her kelimeyle daha da yumuşayan ses tonuna karşın meydan okuyan bir ifade vardı kusursuz güzellikteki yüzünde.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Borislav

Adrian Borislav


Mesaj Sayısı : 140
Kan Durumu : Safkan

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: Geri: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimePtsi Mart 12, 2012 7:56 pm


    Kendi sivri sözlerine karşılık kızın vereceği tepkiyi merakla süzen Adrian beklediği gibi bir görüntüyle karşılaşmasa da şaşırdığı söylenemezdi. Alewndra buraya sığınalı bir ya da iki hafta geçmişti daha. Bu süre, birini gerçekten tanımak için yeterli değildi asla. Alaycı bir tavır görmediğini ve duymadığını fark eden büyücü kızda sorumluluk ve biraz da ahlak bilinci gelişmiş olduğunu öğrendi böylece. Şaşırtıcı olan buydu, böyle bir cadının kaçıp Knockturn Yolu'ndaki acayip bir dükkanda kalacak kadar çaresiz olması. Onun geldiği günü hatırladı patron, şakır şakır dökülen yağmurdan sırıl sıklam bir halde içeri giren güzeller güzeli dişinin yüzünden okunan duygu endişeydi, korkuydu. Can endişesi, ölüm korkusu. Neden bu mekâna geldiğini de anlamamıştı Adrian, gidecek başka yer yokmuş gibi. Gerek kızın hikayesi -yalan olduğuna emindi büyücü- gerekse buranın herkes tarafından rahatlıkla araştırılamaması hakkındaki ünü Adrian'ın anlamasına, en azından anlamış gözükmesine katkıda bulunmuştu. Alewndra'nın göründüğünden çok daha fazlası olduğunu biliyordu, tıpkı kendisi gibi. O fazlalığı da araştırmanın yararına olacağını düşünmüştü büyücü. İnsanları kullanmaya alışkın bir büyücü olarak cadının da kendisi için değerli olabilecek biri olduğunu hissedivermişti.

    Duyduklarının ardından solgun renkteki dudağını memnuniyetsizlikle büktü büyücü. Cadının gidecek başka yeri olmamasına rağmen ona işi hakkında ahkâm kesmesi olacak iş değildi. Kaldı ki burası cadının umduğundan çok daha güvenli bir yerdi ve o da bunun farkındaydı. Diğer yandan olumsuz durumlarda dik başlılık göstermesi de güçlü bir karakteri olduğunun göstergesiydi ki bu da Adrian'ın dikkatini çeken başka bir noktaydı. Yine de hemen ipleri gevşetecek değildi, kızın diğer çalışanlardan bir farkı olmamalıydı. Bazı şeyleri bilmemesi dışında. Bundan dolayı cadının biraz daha üstüne gitmesi gerekiyordu. "Kayıtsız kalmayacaksın zaten, onlara gülümse ve çevik bir hareketle uzaklaş oradan!" son kelimeleri hızla söylese de ses tonunda en ufak bir değişiklik yoktu. Kemiksi ellerini ceplerine daldırıp masasına doğru dönerek bir iki adım attı. Başının gerisine, kıza doğru bakarken tekrar konuştu. "Burada kalabildiğin için şanslısın biliyorsun değil mi?" Ortamı gerginleştiren bu cümleden sonra bedenini tekrar cadıya döndüren büyücü onu rahatsız edeceğine emin olduğu bir atak daha yaptı. "Kontenjanımızı senin güzel hatırın için arttırmadık." Sonra yeşil gözlerini cadının aynı renkteki gözlerine dikip manalı bir bakış attı. Kontenjanlarını kızın güzel hatırı için değil, güzel çehresinin arkasında sakladıklarını bulabilmek için arttırmıştı dükkanın sahibi. Ne olursa olsun Alewndra'yı ele verecek değildi Adrian, ama söylediklerinden ders çıkarılacağını umuyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alewndra
Kaçak
Kaçak
Alewndra


Mesaj Sayısı : 58
Kan Durumu : melez.

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: Geri: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimeSalı Mart 13, 2012 3:20 pm

    Saniyeler boyunca Adrian’ın kızın anlayamadığı bir manaya sahip bakışlarına karşılık vermiş, sonrasında yüzündeki aniden parlayan öfkeyi gizleyebilmek adına başını eğmişti hafifçe. Nefes alışverişleri tekrar hızlanıyordu ve sonradan buradan kovulacağı, pişmanlık duyacağı şeyler söylememek için alt dudağını kemirmeye başlamıştı. Tüm dikkatinin içinde yoğun bir biçimde yükselen öfkesine odaklanmaması için parmaklarını birbirine kenetlemiş elleriyle oynarken, Adrian’a ne kadar komik göründüğünü düşünmeden edemedi. Kendisini sakinleştiremeyeceğini biliyordu, bunu hiçbir zaman becerememişti zaten. Fakat en azından öfkesini kontrol altına alabilmeyi düşünüyordu. Gremio Mortis’e sığındığı için öylesine pişmandı ki şu an… İçinden lanet okumadan edemiyordu buna neden olan ve çoktan cehennemde yanmaya başladığını düşündüğü adama. Son cinayetiyle birlikte, bakanlık görevlilerinin iyice kendi üzerine odaklandığını bilmese bir dakika bile katlanmayacaktı Adrian’a. Elinde olmadan, “Kayıtsız kalmaktan anladıklarımız, fazlasıyla farklı.” Diye mırıldandı başını kaldırmadan. Adrian, gülümseyip oradan uzaklaşmasını bir tepki olarak düşünüyor olabilirdi. Fakat Alewndra, daha önce vücudunun kendisinin bile dokunmaya çekindiği yerlerine bir başkasının dokunmasına gülümseyip geçecek biri olmadığından kesinlikle emindi. Derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Büyücünün bakışlarını bir an için bile yakalarsa o soğuk, içini ürperten bakışların öfkesini daha da arttıracağını düşünüyordu.

    Tepkisini ölçemedi, kızıl saçlı büyücünün. Odaya tamamen sessizlik hakimdi. Mumların loş ışığıyla beraber içerisinin kasvetini arttıran bir sessizlik. Sakinleşmesine yardımcı olacağını umduğu ritmik soluklarının duyulmaması için elinden geleni yapıyor, vücut kaslarının kendisine ihanet etmekte kararlıymış gibi sürekli kasılıp gevşediğini hissediyordu. Başını eğdiğinde yüzüne dökülen ve görüşünü bir miktar engelleyen saçlarını hareket ediyor olmaktan çekinerek geriye, bir kısmı çıplak omuzlarına iteledi yavaşça. Boynunu hareket ettirdi, dikleştirmiş, yeşil gözlerini tekrar adama çevirmişti. Farkında olmadan alt dudağını kemirmeye devam ediyor fakat sızladığını hissetmesine rağmen bu eyleminden vazgeçmiyordu. Kırmızı rujunun bir miktar silinmesini bile önemsemedi. Dış görünüşü, öfkesinin tutkuyla yanan bir volkana benzetilebileceği bir anda, aklının ucundan bile geçemeyecek tek şeydi. “Bak, ben, elimden geleni yapıyorum ve-“ Adrian’ın bakışlarının farkına vardığında yarıda kesti cümlesini. Söylediklerini en ufak umursamayacaktı, neden kendisini böyle birine ifade edebilmek için çaba harcasındı ki? “Tamam. Müşterilerine, istediklerinden daha fazlasını sunacağım! Ve sende ben bu lanet olası yerden ayrılana kadar çeneni kapalı tutacaksın!” Her kelimeyi vurgulayarak, tıslarmışçasına söylerken, sesinin titremesine engel olamamıştı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adrian Borislav

Adrian Borislav


Mesaj Sayısı : 140
Kan Durumu : Safkan

kırılan bardaklar,  Empty
MesajKonu: Geri: kırılan bardaklar,    kırılan bardaklar,  Icon_minitimePerş. Mart 15, 2012 12:02 pm


    Böyle iğneleyici sözlerin ardından gelecek tepkiyi çok iyi tahmin ettiğinden kızın hırçın tavrını göz ardı edebiliyordu rahatlıkla. Sonuçta köşeye sıkışmış ve yaralanmış vahşi bir hayvana benziyordu durumu. Ya tüm gücüyle, sonunun nereye varacağını bilmeden, saldıracak ya da itaat edecekti. Bunun başka yolu yoktu. İşin komik yanı, Alewndra çalışanları arasında hayvana en az benzeyen olmasıydı. Ne kurtlar gibi gerçek bir yırtıcıdan halliceydi, ne de kana susayınca gözü dönen vampirlere benziyordu. Hoşuna gitmeyen durumlar haricinde yumuşak başlıydı ve Adrian onun buradaki kısa süreli varlığından hiçbir zaman rahatsız olmamıştı. Bunu düşününce kızın üstüne gitmenin anlamsız olduğunu gördü büyücü, hem elde etmek istediklerini şimdi alması gerekmiyordu. Sadece gizemli çalışanını biraz yola getirmesi gerektiğini görmüş ve anında olaya müdahale etmişti o kadar. Onu ele verme blöfünü daha fazla kullanmaya gerek yoktu. Gerekli etki sağlanmıştı bile. Kızın ültimatomunu mantıklı bulan kızıl saçlı büyücü önce hiçbir şey söylemedi. Kızı boydan boya süzdü ruhunu görmek isteyen bakışlarla. Lakin o çok daha basit şeylere bakıyordu; kızın kemik yapısına ve duruşuna. Dengesi ne denli iyiydi, eli ne denli çabuktu anlamak ister gibi bakıyordu. Merakını gidermek kızın sol elini çevik bir hareketle yakaladı ve kendi kemiksi parmakları arasında tutarken inceledi eli. Ne kadar zarif görünse de, elin sahibinin çok şey atlattığı belliydi üzerine işlenmiş izlerden. Bunları fark edebilmek için dikkatle ve uzunca bir süre bakmak gerekiyordu ama Adrian zaten yeterince dikkate ve yüksek keskinlikteki duyulara sahip biriydi. Aynı çeviklikle kızın diğer elini yakalayıp onu da incelemeye başladı. Kızın anatomisini incelerken onun vereceği şaşkın tepkiyi geçiştirmek için dudakları oynadı büyücünün. "Şşş..." Sonra kızın kollarında dolaştırdı parmaklarını hızla. Bir kırık, çıkık ya da eğrilik bulmamak umuduyla. Bütün bu ilginç incelemenin sonundaysa Adrian, kızın vücutsal sağlığının kendi verdiği karara uygunluğunu gördü ve memnun oldu. Kıza vereceği görev sayesinde artık hem cadı daha rahat çalışacak hem de büyücü onu yatıştırmak için ekstra konuşmalar yapmak zorunda kalmayacaktı. İşini bitiren büyücü gözlerini kızınkilere dikti tekrar. "Hektor'a söyle, sana el çabukluğu dersi versin. Bundan sonra büyücü salonunun barında çalışacaksın," Sonra ellerini ceplerine soktu tekrar soğuk, memnuniyetsiz bakışları eşliğinde. "Masalara bakmayı beceremezsin sen." Her ne kadar olumlu bir haber verse de iğneleyici sözlerini esirgememişti büyücü. Cadı ile işinin bittiğini düşündüğünde de tek kelime etmeden arkasını döndü ve deri koltuğu geriye çekip oturdu yavaşça. Alewndra'nın çıkmasını bekliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
kırılan bardaklar,
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Sihir Dünyası - İngiltere :: Knockturn Yolu :: Gremio Mortis-
Buraya geçin: