B. Ethan Jarvis Ravenclaw VI. Sınıf
Mesaj Sayısı : 94 Kan Durumu : safkan Rp Partneri : Jovana
| Konu: Oh Hai There, It's Ethan. Perş. Mart 01, 2012 4:06 pm | |
| Ad ve Soyad: Borislaw Ethan Jarvis Kişisel Özellikleri: Fazlasıyla dramatik, hayatı kusursuzca rol yapması gereken bir oyun gibi gören biri. Her şey bittiğinde en çok alkışı o toplamak ister. İnsanlar yaptıklarından hoşlanmasa bile yaptıklarının altındaki fikirleri görüp ne kadar zeki olduğunu anlamalarını ve ona saygı duymalarını ister. Risk almaktan hoşlanmaz, her şeyin beklediği gibi sonuçlanmasını ister, öngörüleri kuvvetlidir. Dramatikliğinin getirdiği bir özellik de uçlarda yaşamasıdır. Davranışları keskin ve olabildiğince inandırıcıdır ama aynı zamanda karşısındakine "Tamamı bir rol mü?" diye düşündürür. RP Örneği:- Spoiler:
Alex’in etrafındaki gri sisin içinde ayakta duran birkaç kişi vardı. İlginç bir sisti bu, sanki Alex’ten yayılıyordu etrafına, fazla yüksek değildi. Alçak sisin içindeki yüzleri seçebilmesi zor olmadı. Acel, Diana ve Lareina. Nerede olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Onlarla orada ne yaptığından da ama içinde yıllardır hissetmediği bir şey vardı. Koşup sarılmak istiyordu sanki üçüne de ama aklından geçirdiğinde bile midesine katlanılmaz bir bulantı geliyordu. Aslında mide bulantısını hissetmek sevindirmişti onu. Çok şeyin değişmediğinin göstergesiydi bu, hala kendini diğerlerinden üstün gördüğünün ve kimseye ihtiyaç duymadığının. Bunları düşünürken yaydığı sisin büyüdüğünü fark etmemişti. Şimdi o üç kişiyi sarıyordu sis aç kollar gibi. Komikti, çünkü bu sisti sonuçta, kavrayamazdı onları. Peki sis neden o üçünü sarıyordu, neden Alex’i değil. En önemlisi Alex neden sisin ondan yayıldığını hissediyordu? Endişeli miydi? Hayır, başkaları için endişelenemezdi, sadece kendisi olmalıydı onun için. Kalbinin olduğu söylenemezdi zaten. Değer verirse kusursuz olamazdı, değer verirse yaralanırdı. Yukarılardan gelen soğuk rüzgarı hissetti önce sarı saçlarında sonra bütün vücudunda. Bir anda rüzgarın sisi dağıtacağına dair o kadar büyük bir umut oluştu ki içinde, kendisi bile anlam veremedi. Sonra kurtuldu o düşünceden, her zaman yaptığı gibi. Umursamamalıydı ve canını yakamamalıydı hiçbir şey. Gelen rüzgar şimdi gitmişti, sisi yanında götürmeden ve sis inadına güçleniyordu. Alex yarinde durmuş bekliyordu. Sol tarafındaki bir yerden gelen bir şeyler ona, onları kurtarmasını söylüyordu. Çoktandır duymadığı şeylerdi bunlar ve çoktandır anlam veremediği. Sonra sis üçünün de vücudunu tamamıyla sardı. Alex grinin içinde yüzlerini aradı hepsinin. Yine yerinden kıpırdamamıştı. Sadece gözleri arıyordu onları. Sonra bir rüzgar daha hissetti saçlarında, bu defaki sisi alıp götürdü. Götürdüğü tek şey sis değildi.
Yeşil gözlerini açtığında yatağındaydı. Kendi kendini yaralayışıydı aslında rüyası. Anlam vermek güçtü. Lareine va Diana zaten gitmişti peki Acel, rüzgar niye onu da sisle götürmüştü. Tamam, birkaç gündür ortalıkta yoktu ama o hep gözden kaybolurdu. Diana’nın veya Lareina’nın gidişi gibi dönüşü olmayan bir şey değildi onunki en azından Alex öyle düşünüyordu, daha kötüsünü aklına getiremezdi zaten. Getirse bile umursayamazdı. Değişmeye başladığının farkındaydı ve bu hoşuna gitmiyordu. Kafasını başucundaki saate doğru çevirirken yastığının altındaki hışırtıyı duydu. Yastığını kaldırdığında karşılaştığı şey bir mektuptu. Acel’ın düzensiz ama kendi içinde bir uyumu olan el yazısıyla yazılmıştı. Yazı kesinlikle Acel’ındı ama yazılı olanlar, onlar da mı ona aitti. Yazdığı saçma ikiz dramasına inanacağını mı sanmıştı Alex’in. Tamam, Alex ailesinden şüpheliydi ama bu kadarı büyük tesadüf olmaz mıydı? mektubun sonuna geldiğindeyse hiçbir inancı kalmamıştı yazılanlara çünkü kalmamalıydı. Kaldırabileceğinden fazlaydı bu kadarı. Mektubun ancak o öldüğünde eline ulaşacak şekilde büyülendiği yazıyordu son satırlarla ve o tanıdık imzayla bitiyordu. Gerçekten rüyası boş olmayabilir miydi? Hatta ve hatta bir görü olabilir miydi rüyası. Nasıl hissettiğini bilmiyordu Alex. Boşluktaydı. Yatağından kalktı. Aniden kalkışı başını döndürmüştü. Boy aynasına doğru yürüdü. Karşısındaki iki yeşil göze baktı. İçlerinde neredeyse üzüntüyü görüyordu. Kendine gülümsüyor olmalıydı. Gözleri herkesi iğnelemeye hazır bakmalıydı. Aynadaki o değildi o olamazdı. Kimsenin onu değiştirmesine izin veremezdi, zaten öyle bir imkan yoktu. O kusursuz olandı. Sonsuza kadar kıskanılacak ve çekilemeyecek olan. Gözlerini kapattı, küçük bir damla gözyaşının akışını engelleyemedi. Sonra hemen elinin tersiyle sildi onu ve gözlerini açtı. Öfkenin üzüntüyü yakışını izledi kendi gözlerinin içinden. Evet, Alex değişmişti ama artık bu değişim onu üzmüyordu. Hiç olmadığı kadar güçlenmişti çünkü ve ilgin şekilde başkaları onu bu hale getirmişti. Ondan nefret edenler ve ona değer verenler. Müdire’nin onu çağırdığını hatırladı. Başka zaman yokmuş gibi sabahın köründeydi randevu, sorun değildi gerçi Alex’in hep uyanık olduğu bir saatti bu. Vücudunu yakan sıcak duştan sonra gri v yaka kazağını giydi. Gri, ondan birçok şey götüren ama ne getirdiğinin farkında olmayan renk. Siyah bir pantolonla tamamladı kıyafetini.
Canına kast eden mükemmel planı yapan kişinin kurbanıyla buluşması olacaktı bu. Muhtemelen Alex’in üzerine bir çok suçlama yağacaktı falan filan. Neyse ki bunları çoktan düşünmüştü Alex. Hiçbir suçlama sorun olmayacaktı. Odaya gittiğinde bir yandan fazlasıyla tanıyıp bir yandan hiç tanımadığı biriyle karşılaştı. Tek değişen Alex değildi. Katherine bakışlarındaki sertliği göstermemeye çalışsa da Alex çok üzün süredir insanları okuduğu için en ufak bir kas hareketi bile onu ele veriyordu. Zoraki bir gülümsemeyle Alex’e oturacak yer gösterdi. Alex otururken yeni Katherine’i tam anlamıyla çözmeye çalışıyordu. Karşısındaki şimdi kimdi? Alex hakkında ne düşünüyordu ve neden gülümemeye çalışıyordu sonuçta üçte iki olasılıkla ölmesini sağlayacak planı Alex yapmıştı. “Umarım bu saatte seni çağırdığım için bana gücenmemişsindir Alexander.” Sözleri gereksiz şekilde kibardı. Alex anlam veremediğini göstermemek için odanın dekorasyonuna bakıyor ve tiksinmiş ifadesini kullanıyordu hiç zorlanmadan. “Ah, hayır. Bu saatte hep uyanık olurum zaten.” Alex de gülümsemişti müdireye ama gülümsemesi müdireninkinin başarısızlığını yüzüne vuran cinstendi. “Tabi bu neden burada olduğumu merak etmediğim anlamına gelmiyor.” İstese görmeye çalışabilirdi Alex randevudan önce, ama gerek duymadı çünkü tahminlerinin onu yanıltacağını sanmıyordu. Katherine’in fazlasıyla sinirini bozan ve Alex’in hiçbir şekilde zarar göremeyeceği bir konuşma olacaktı. Alex, Katherine’in gözlerinin içine baktı. Anlatmaya çalıştığını gözlerinin yeterince net ifade ettiğini düşünüyordu. Kibar davranmaya çalışmayı bırak, benden nefret ettiğini biliyorum.
- double spoiler:
Yazın yaptığım bir rpnin sadece başlangıç kısmıdır, yeterli olacağını düşündüm.
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Oh Hai There, It's Ethan. Perş. Mart 01, 2012 4:43 pm | |
| | |
|