Louve Triggs
Mesaj Sayısı : 116 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Louve Çarş. Şub. 29, 2012 5:58 pm | |
| Louve Triggs Sevecen ve canayakındır. Umursamaz gibi davransa da fazla alıngan olabilir. Herkese karşı iyi davranıyor gibi görünse de içten içe nefret ettikleri ve kin besledikleri vardır. Her işe atlamayı sevmez ama atladığı işlerden de küçük bile olsa bir başarı kazanmadan vazgeçmez. Erkeklere karşı genelde kanka tutumundadır. Eğer karşıdan bir ilgi görürse kendi çapında platoniğe bağlar ama çabuk vazgeçer. Gerçekten kendisini rahatsız eden bir şey olmadıkça somurtmaz. Hatta yakın çevresinde şaklaban gibidir. Durup dururken komik hareketleri ve yerinde esprileriyle güldürür. Yanında somurtan çok azdır. Fakat yeni tanıştıklarına karşı soğuktur. Kitap okumayı sever. Çalışmasa bile orta derece başarılı bir kızdır. Riske girmekten ve uç noktalarda dolaşmaktan hoşlanır. Dünyayı dolaş deseler anında çıkmaya hazırdır, özgür ruhludur. Haksız olmaktan hoşlanmaz. Bildiği bir konuda sonuna kadar savunmaya devam eder. Gevezedir. Genel kültür bakımından kendini geliştirmiştir çünkü araştırmacıdır. Derslerinden çok ilgisini çeken konularda bilgi edinmek için araştırır. Ayrıca oldukça sakardır. Düz yolda yürümeyi bile beceremediği olmuştur. Bir yere çarpmadan, bir şeyleri kırmadan bir günü geçmez. Müziğe aşıktır, müziksiz yapamaz. - Spoiler:
Güzel bir sabahın ilk ışıklarıyla uyandı Chiera. Bugün onun için tüm günlerden daha özeldi. Tatillerde bile erken kalkan bir kızdı, ama bugün erken kalkmasındaki amaç çok daha farklıydı. Erkenden kalkıp özenle hazırlanmış, günün diğer günlerden daha farklı olacağını belirtircesine kendine özen göstermişti. İki saat içinde Üç Süpürge'de buluşacağı insan onun için çok özeldi. Jared aslında okuduğu dönemlerde takıldığı yakın bir dostuydu. İki senedir birbirlerini görmemişlerdi bile. İki gün önce aynı zamanda profesör olacaklarını öğrenmese belki Jared'ı aramayacaktı bile. Jared açısından Chiera sadece yakın bir arkadaş olmuş olabilirdi ama Chiera'nın açısından durum çok daha karmaşık ve duygusaldı. Chiera kısa süre önce Jared'a karşı duygularını tartmış ve üzerinde uzun bir süre düşünmüştü. Karizmatikliği ve sempatikliği karşısında onu sevmemek mümkün değildi aslında, bu nedenle 7. sınıfı hep içten içe ondan hoşlanarak geçirmişti. Normalde özenmediği kadar özenmişti bugüne. Hazırlıklarını bitirip kendini nihayet dışarı attığında içi içine sığmıyordu sanki. Kalbi, göğüs boşluğunda delicesine çarpıyordu. Soğukkanlılığını korumakta usta olmasına rağmen Jared'ı gördüğü anda nasıl davranabileceğini kestiremiyordu. Aslında, hala içinde derin şüpheler vardı. Belkide bu gereksiz bir heyecandı. Sonuçta onu görmeyeli araya iki tane erkek girmişti. Acaba iki sene öncesinde olduğu gibi hissedebilecek miydi? Adımlarını hızlandırırken ne zamandır Hogsmeade sokaklarında yürüdüğünü, hatta ne ara buraya cisimlendiğini hatırlamıyordu. Sabah ayazı iliklerine işlerken üzerindeki kırmızı pançosuna daha sıkı sarındı. Altında vücuduna yapışan siyah bir kot, üzerinde ise siyah bir bluz vardı. Fazla kalın olmayan kırmızı pançosu ve kırmızı beresi ile şirin bir kız çocuğunu andırıyordu. Ancak ayağındaki kırmızı sivri topuklulara ve dudağındaki kıpkırmızı ruja bakan biri kaç yaşında olduğunu anlayabilirdi.
Üç Süpürge'nin kapısına geldiğinde durakladı. Acaba çok beklemiş olabilir miydi? Fakat bu oldukça normal, kızlar genelde geç gelirler. Sakinleşmeye çalışarak derin bir nefes alıp verdi Chiera. Bu kadar streslenirse soğukkanlılığını kaybedebilirdi. Kapıyı hafifçe ittirerek içeri girdi. İçerisi dışarıya nazaran sıcaktı, çay yapraklarının mis kokusu tüm kafeye yayılmıştı. Bu hoş ambiyans bile Chiera'yı bir nebze rahatlattı. Tahmininin aksine Jared henüz gelmemişti. Aslında bu bir avantajdı Chiera için. Böylece kendisine bir çay alabilir, daha rahat düşünme fırsatı bulabilirdi. Cam kenarında bir masaya geçerek siparişini verdi. Jared'ın gelmesi zaten fazla uzun sürmezdi.
- Spoiler:
Bugün hava geçen günlere nazaran az bulutlu ve güneşliydi. Gökyüzüne bakarak içimi çektim. Kapalı havaları daha çok seviyordum. Büyük Salon'un büyük camlarından süzülen güneş ışınları masaların üzerindeki bardaklardan yansıyıp öğrencilerin yüzlerine vuruyordu. Hafif sıcak bir günün öğleninde herkes oldukça mutlu görünüyordu. Genelde derslerdeki başarısı ve sessizliği ile tanınan bir kızın yanına oturarak selam verdim. Bu kızı sessiz olduğu için seviyordum, asla gereksiz konuşmalar yapmıyorduk. Aramızdaki sessizlik zaten mesafemizi belirtir nitelikteydi. Birbirimize ne fazla yakındık ne de fazla uzak. Yanımdaki sürahiyi alarak bardağımı sonuna kadar balkabağı suyu ile doldurdum. Bunaltıcı bir günde, en azından bana bunaltıcı gelen, bir bardak soğuk balkabağı suyu tek kurtarıcımdı. Fazla yemek yiyemedim, doğal olarak. Pek iştahlı bir kız değildim, fiziğimden de belli oluyordu zaten bu. Yanımda Elise de fazla bir şeyler yemiyordu. Ağzına küçük lokmalar atmayı bitirdiğinde ayağa kalktı ve bana gülümsedi. Ben de tam o sırada doyduğumu anlamış, eşyalarımı toparlamaya başlamıştım zaten.
" Şimdiki dersin ne Chiera? " dedi kız sakin bir sesle. Bu kıza arkadaşlık etmek aslında oldukça hoş olabilirdi." Bitkibilim. " dedim küçük bir tebessümle. Kızın yüzünde yine her zamanki kocaman gülücük oluşmuştu. İki adım ileri giderek kalkmam için bana izin verdi.
" Benimki de Sihirli Yaratıkların Bakımı. O zaman bahçeye kadar bana eşlik etmek ister misin? " Memnuniyetle başımı salladım. Belki de sonunda beni anlayabilecek biri çıkmıştı. Elise zeki bir kızdı, ama bana dayanabilecek kadar mı? Merak ediyordum.
Büyük Salon'dan ayrılıp koca meşe kapıdan geçerek bahçeye çıktık. Dışarısı peri masallarından fırlamış, çocukların şen şakrak kahkahaları ile çınlayan güzel bir bahçeydi. Göle yansıyan güneş ve yemyeşil çimenler çok büyülü bir hava katmıştı ortama. Ben, yağmuru daha çok seven ben, bile etkilenmiştim bu havadan. Aslında insana güneşi sevdirebilecek kadar güzeldi karşımdaki. Çiçeklerin güzel kokusu arasında seralara yürürken kitaplardan konuştuk. Elise de kitaplara meraklı olduğu için konu bulmak zor olmamıştı. O bana, ben ona birçok kitap önermiştik. Dersler bitince ilk işim kütüphaneye gidip o kitapları bulmak olacaktı. Seraların önüne geldiğimizde durduk. " Bana buraya kadar eşlik ettiğin için teşekkürler Elise. Ortak Salon'da görüşürüz. " dedim minnettar bir sesle. O da utangaç bir tavırla önemli değil dercesine omzunu silkmiş, sonra arkasını dönerek bekçi kulübesinin arkasındaki ormanlık alana doğru yürümeye başlamıştı. Bir süre arkasından baktıktan sonra derslikten içeri girdim. İçerideki bitkilerin yoğun kokusu girdiğim anda bir parfüm etkisi yaratarak başımın dönmesine neden olmuştu. Kapıya tutunarak bayılmamak için kendimi tuttum. Kokulara aşırı bir duyarlılığım vardı ve bundan hoşnut olmuyordum çoğu zaman. Daha kimse gelmemişti, seralar bomboştu. Hemen masanın üzerindeki bitkileri incelemeye başladım. Doğa, ilgimi çekiyordu. Çiçekler de bu doğayı güzel kılan canlılar değiller miydi?
* İkisini de eski nicklerimi Google'da aratarak buldum. Bu işlerden bi süre uzak kaldığım için iki tane koydum çünkü çok kısalar. Umarım değerlendirmenizde sorun olmazlar. | |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Louve Çarş. Şub. 29, 2012 6:56 pm | |
| | |
|