Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Silsile

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Dr. Dulcamara
Hufflepuff Hayaleti
Hufflepuff Hayaleti
Dr. Dulcamara


Mesaj Sayısı : 98
Kan Durumu : Donizetti
Rp Partneri : L'elisir D'amore

Silsile Empty
MesajKonu: Silsile   Silsile Icon_minitimeC.tesi Şub. 18, 2012 4:15 am

    Slàine&Droughin&Guaspari

    Güneşin yazın son etkilerini de yanına alarak solup gittiği bu saatlerde Knockturn Yolu, çoğu iki katlı olan dükkânların birbiri üzerine abanırcasına uzanmış köhne çatıları ile neredeyse üstü kemerli, korkunç bir geçit gibiydi. Aklıselim kimsenin orada görünmek istemeyeceği öyle bariz olmasına karşın yüzlerini siyah pelerinlerinin kapüşonu içine gizlemiş insanlar tek tük ortaya çıkıyor, kim bilir neyin peşinde oldukları anlaşılmasın diye yeniden gözden kaybolmayı dileyerek sokağı kendi tekinsizliğiyle baş başa bırakıyorlardı. Donuk bakan gözleri, altı senedir görmeye alışmış olduğu bu manzaraya tezat tek şey olan bir anne ile kızına odaklanmıştı cadının. Esmer ve yanı başındaki sokak lambasının oluşturduğu siluetinden anlaşıldığı kadarıyla beş yaşından büyük görünmeyen kızın yüzünde, kendini ağlamamak için zor tutuyormuş gibi görünmesine sebep olan can sıkıcı bir ifade vardı. Minik eliyle, kızı kadar asil görünmeyi umursamadığı her hâlinden belli olarak çekinmeden ağlayan annesinin -annesi olmalıydı- koluna asılıyor, ona güç vermek istercesine elini sıkıyordu. Bu çirkin hissî tabloya bakarken başlarına ne gelmiş olabileceğine dair milyonlarca senaryo üreten Lumiére, kendi mahvolmuş hayatına dair nahoş anıların tetiklenmesiyle daha fazla bakmak istemediğine karar verdi, altı yıl önce devralmış olduğu Borgin&Burkes’ün pejmürde perdelerini hışımla kapattı. Sayısız hayal kırıklığının, başarısızlığının ve en kötüsü de sonsuz yalnızlığının hayaletleri üzerine hücum ederken anne ile kızın kendi dükkânına gelmemesini umut ediyordu. Bu yüzden yaklaşık beş dakika sonra kapının açıldığını belli eden çink sesini duyduğunda aklına ilk gelen şey, umutlarının boşa çıktığı ve birazdan merhameti dolayısıyla hiç de kârlı çıkmayacağından emin olduğu bir alışverişi yapmak zorunda kalacağıydı. Oysa karşısında duran kişi, zarar edeceği on alışverişe bedeldi doğrusu. Sokak kapısından içeri sızan ışıkla oluşmuş muazzam cüssenin silueti, adeta uzun metraj bir korku filmini sahneliyormuşçasına ağır ağır yaklaşarak genç cadının betinin benzinin atmasına neden olmuştu. Kurtadamın ifadeden yoksun gözleri Lumiére’inkilere odaklandığında, saltanatını sürdürmeye kararlı bir politikacının tehdidini taşıyan sesi dükkânın kasvetli havasını söndürerek çınladı.
    “Orospu!”
    Kendisine Wonka diyen bu kurtadam (dönüştürülmeden önce Muggle doğumlu bir büyücü olarak Tim Burton hayranıymış) genç cadının Borgin&Burkes’ü devralmasından bu yana ilişki kurduğu zilyon tane karanlık büyücü, karanlık yaratık ve başka her türlü karanlık ıvır zıvırdan sadece biriydi. Onu diğerlerinden ayıran en önemli fark ise Lumiére’i yaptığı ufacık bir hata dolayısıyla öldürmek istiyor oluşuydu; Wonka’nın aylar öncesinden ayırttığı fakat üzerinde bulundurmak istemediği gerekçesiyle dükkânda kalması için talimat verdiği bileklik, aniden onun imzasıyla atılmış mektup aracılığıyla istendiğinde göndermişse bu onun suçu muydu yani? Damarlarına pompalanan adrenalin kalp atışlarının hızını arttırırken aklında, bu delirmiş kurtadamın henüz kendisine ihtiyacı olduğu için onu öldüremeyeceği gerçeğini tekrarlıyordu. Konuşurken ne kadar korktuğunu belli etmemeye ve sesinin titrememesine özen göstermeye çalıştı. “N’aber, Wonka? Ben de seni ne kadar özlemişim diyordum.” Sert yüz hatlarında en ufak seğirme olmayan kurtadam, aralarından bazılarının ne tür bir dehşet barındırdığını Lumiére’in dahi bilmediği nesnelerle dolu tozlu raflar arasından yürüyerek sarışın cadının dibine kadar girdi. Zaten siyah renkte olan gözleri, yanmakta olan iki gaz lambasının zayıf ışığında gözbebeğinin bile seçilemeyeceği kadar koyu bir renge bürünmüş, yüzü hissettiği öfkenin şiddetiyle her zamankinden de çok kurt gibi görünmeye başlamıştı. Bir adım daha attı. Artık o kadar yakındılar ki Lumiére onun ağzından gelen mentol kokusunu alabiliyordu; kendini korkudan ölmek üzereymiş gibi hissediyor olmasa bunun tuhaf bir şey olduğunu fark ederdi belki de. Sözde Wonka, sol eliyle pelerininin iç ceplerinden birini karıştırarak çıkardığı parşömen parçasını hemen yanındaki masanın üzerine koyarken, sağ elinin baş ve işaret parmaklarını Lumiére’in iki yanağına götürerek sıkıştırmaya başladı; genç cadı neredeyse şok ve tiksinti dolu bir çığlık atacaktı. “Bu parşömende adı yazılı olan herifi bulup, bileziği ondan alacaksın ve bana getireceksin. Sana yaptığım bu iyiliğin borcunu bana altın olarak ödeyeceksin. Dolunaydan önceki akşam burada olacağım.” Dudaklarını oynatamadığından başıyla anladığını belirten bir ifade yapmaya çalıştığı sırada yeniden duyulan çink sesiyle parmaklarını kadının yüzünden çeken kurtadam, başka hiçbir şey söylemeden çekip gitti. Bundan da paçayı sıyırmış olmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes veren Lumiére, kim bilir az önce Wonka’yla ne kadar yakın göründüklerini düşünerek gözlerini kapıyı açan kişiye dikti; yüzündeki ayakkabısının ucuna yapışmış köpek pisliğine bakıyormuşçasına derin tiksinti ifadesiyle Lumiére’e bakıyordu kızıl saçlı bir cadı.


En son Lumiére Guaspari tarafından Paz Şub. 19, 2012 11:13 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marilou Sláine

Marilou Sláine


Mesaj Sayısı : 209
Kan Durumu : Safkan.

Silsile Empty
MesajKonu: Geri: Silsile   Silsile Icon_minitimeC.tesi Şub. 18, 2012 3:04 pm

    Gecenin güneşi esir almaya çalıştığı ilk saatlerde Knockturn Yolu'na girdi cadı. Birkaç saate kadar hava iyice kararacak, belki de Knockturn Yolu'nun ününü haklı çıkaracak olaylar olacaktı, kim bilir? Buraya girdiğinin görülmemesi veya eski bir düşman -ve daha kötüsü bir dostla- karşılaşmamak için giydiği lacivert cübbenin kukuletasını başına geçirdi. Kızıla çalan dalgalı saçları kukuletasının yanlarından çıkmıştı.

    Yıllar sonra dönüşü zor olmuştu elbette. Asıl zor olan, kendini buna ikna etmekti elbette. Kızını öylece bırakıp Roma'ya gitmek hayatının hatası olmuştu. Hangi anne böyle bir şey yapardı ki? Sorumsuzluğundan dolayı kendine zaman zaman kızsa da kısa sürede unutuyordu. Şimdi ise buraya gelişinin yegane sebebini bulmak adına ilk adımını atmış bulunuyordu. Yıllar pek bir şey değiştirmemişti burada. Karanlık yolda ilerlerken hızlı hızlı yürüyen, fısıldaşan veya gizli alışverişler yapan büyücü ve cadılara bakmamaya özen gösterdi. Bir tanıdığını görmekten öylesine çekiniyordu ki gözlerini kaldırım taşlarından ayırmıyordu. Bu sır dolu hallerinin nedenini kendisi de bilmiyordu ancak Londra'ya geldiğini bilen çok kişi olmaması daha iyiydi onun için. Ne kadar az insan, o kadar huzur demekti. Geçmişte yaptığı hataları yapmayacak, herkesle çok samimi olmayacaktı. İnsanlara hep mesafeli olacak ve zamanını kendini kızına affettirmekle harcayacaktı.

    Karmakarışık olmuş düşüncelerle yürürken aslında o kadar sorumsuz olmadığı konusunda teselli ediyordu kendi kendisini. Kızı için yazdığı, zaman zaman arkadaşı tarafından ona ulaştırılacak mektup, eşya veya zimmet eşyaları bırakmıştı Borgin&Burkes'ün sahibi olan dostu Andrew'a. O zamanlar da o kadar samimi olduğu insan arasında gerçekten güvenip yakınlık duyduğu tek insandı büyücü. Şimdi, bunca yıl sonra bile sığınmaya ve yardım istemeye gittiği kişi Andrew olacaktı. Aslında biraz çekiniyordu. Birkaç yıldır görüşmüyor olmaları, aralarına bir soğukluk girmesine neden olmuş olabilirdi ve Andrew yardım etmek istemeyebilirdi. Hoş, eğer istediklerini kızına ulaştırmışsa o kadarı bile yeterliydi.

    Düşüncelerinden arınmasını sağlayan şey, Borgin&Burkes tabelası oldu. Bu karanlık yerdeki tekinsiz dükkana yoğun bir özgüvenle girdi, sonuçta burası eski dostunun yeriydi. Girdiğinde bir adamın tezgahın arkasındaki kadına flörtöz tavırlarına şahit oldu ve aynı anda zilin sesini duydu. Sese olan hassasiyetinden ve ortamdaki tehditkar havadan dolayı iğrentiyle yüzünü buruşturdu. Oraya adım atmasıyla adam, mekanı terk etti. İğrenme ifadesi kaybolmuş, o andan yüzünde yalnızca çatılmış kaşları kalmıştı simasında. Kadına doğru tereddütle birkaç adım atıp konuştu: "Andrew'u arıyordum. Kendisi eski dostumdur." Hala kafasında olan kukuletasını sıyırıp omuzlarından sırtına kadar uzanmasını sağladı. "Buralarda mı acaba?" Çekingen ses tonu ile yüz ifadesindeki şaşkınlık ve hayal kırıklığı karışmıştı birbirine.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dr. Dulcamara
Hufflepuff Hayaleti
Hufflepuff Hayaleti
Dr. Dulcamara


Mesaj Sayısı : 98
Kan Durumu : Donizetti
Rp Partneri : L'elisir D'amore

Silsile Empty
MesajKonu: Geri: Silsile   Silsile Icon_minitimeSalı Mart 06, 2012 7:05 pm


    Kısa süreli de olsa Wonka’nın yarattığı gerilimden kurtulmuş olmanın verdiği rahatlık bedenini ele geçirirken, nasıl olup da parşömende yazan isme sahip kişiyi bulabileceği aklını kurcalıyordu. Devasa bir bedene sahip olan kurtadam çıkar çıkmaz eski sessiz ve hayli kasvetli hâline geri dönen dükkân, bir zamanlar bakımlı bir yer olmuşsa bile Lumiére’in ilgisizliğinden muzdarip, neredeyse virane bir mekân hâline gelmişti; bu durum en son sıradaki problemi dahi sayılamayacağından genç cadı pek fazla kafaya takmıyordu neyse ki. Çoğu zaman kendini Les Contes D’Hoffmann’dan bir sahne oynuyormuş gibi hissetmesine sebep olan talihsizliğine alışmış olmasına karşın, arada bir şeytanın cisimleşmiş hâli Médecin Coppélius’yu göreceğinden emin biçimde etrafını kolaçan etmiyor değildi. Bir Fransız olarak çok opera seyretmişti, o lanet gammazın SBD kâğıtlarının durduğu odayı patlatanın kendisi olduğunu söyleyerek her şeyi mahvetmesinden önce elbette.

    Wonka’nın bilekliğini gönderdiği kişinin izini bulma sorununu sonraya erteleyerek -ne de olsa dolunaya kadar vakti vardı- hak etmediği hâlde kendisinden kat kat daha iyi bir yaşam standardına sahip olduğunu tahmin ettiği cadıya odaklandı tüm aksiliğiyle. Borgin&Burkes’ün görüp göreceği müşteri kitlesinin hayli dışında bir görünüme sahip olan kızıl saçlı kadından, hiçbir mantıklı sebebe gerek duymaksızın nefret ediyordu. Yanmakta olan iki gaz lambasının belli belirsiz ışığıyla oluşmuş siluetine ve tiksinti ifadesinden henüz arınmış yüz hatlarına duyduğu öfkenin kaynağı, Wonka ile faire l’amour yaptığını zannederek onu küçümsemesinin yanı sıra onun etrafındakiler tarafından saygı gören biri olduğunu düşünmesiydi; Lumiére’in olması gereken yer. Bilse bile bu kadına yardımcı olmayacağından emin olmasına karşın sesindeki aşikâr tehdide engel olmadan cevap verirken gülümsüyordu.
    “Andrew öldü, üzgünüm.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Silsile
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Sihir Dünyası - İngiltere :: Knockturn Yolu :: Borgin & Burkes-
Buraya geçin: