|
| | Sihirli Yaratık Alımları. | |
|
+75Eleutherios Vepritskiy Andreina Barries Solaine Lycoris Karina García Dolores Merlin Alberto Peppi Frideswide Aurangzev Thetis Perseus Richard Chancellor Jr. Arabella Rudolphus Edward Clarke Johannes Baenre Arya Ravensdale Kratos Txarra Oracle Jozsef Pásztor Marishka Nicolai Voslov Valentine Marquesa Caiaphas Ivy Litvinenko Arya Djenovic Florian Nathan Charious Vicente del Bosque Dr. Dulcamara Concétta Roischez Leoxry X. Buzz Shae Cotillard Jacques Bourbon Magdalene James Reese Parker Fea Morrígan Andrzej F. Mieszko Gabriel Neithan Eireen Egan Faina Praskovya Vålkyrie Sileas Genevieve Qui Pade Kistler Orpheus Larissa Svetlana Luljeta Lisbeth Windsor Francis Macario Graham lleana Mıhaı Audel Gilford Eugen Dwayne Russell Josie Moirin Nienna Elenasse Gustav Ionel Chloë Cloutier Aya Ienari Nathan Depardieu Valdimarr O'Doll Marilou Sláine Obelia Aedon Lucy Carrigan Dryas Dereanu Adelphe Ida Rigola Bella Brutto Maxim Querta Josie Diederich Jaden Ecuyér Florence Jourdain Nina Lizzie Géroux Adrasteia Quiwen Lyssa Faith Morpheus Nymeria Hook Flynn Chadwick Darja Romanova Bjørn Devereaux 79 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Nicolai Voslov Hufflepuff V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 83 Kan Durumu : bişiler
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Paz Haz. 03, 2012 1:19 pm | |
| | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Paz Haz. 03, 2012 1:20 pm | |
| Ahahah ben ciddi bir insanım, lütfen. -Öpüyorum çaktırmadan- | |
| | | Marishka Ravenclaw Hayaleti
Mesaj Sayısı : 107 Kan Durumu : Kansız. Rp Partneri : Dracula.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Perş. Haz. 07, 2012 10:25 am | |
| Ad ve Soyad: Marishka Yaş: 578 İstenilen Tür: Ravenclaw Hayaleti RP Örneği: Andreina Barries | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Perş. Haz. 07, 2012 10:28 am | |
| | |
| | | Jozsef Pásztor Vampir
Mesaj Sayısı : 28 Kan Durumu : İçmekle ilgilenir Rp Partneri : Marishka'ya aşık hala. Yaş : 32
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Perş. Haz. 07, 2012 6:13 pm | |
| Ad ve Soyad: Jozsef Pásztor Yaş:1400lerde doğmuş. İstenilen Tür: Vampir RP Örneği: Lestat Audrica diğer karakterim. Rplerine bakabilirsiniz. | |
| | | Marishka Ravenclaw Hayaleti
Mesaj Sayısı : 107 Kan Durumu : Kansız. Rp Partneri : Dracula.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Perş. Haz. 07, 2012 6:15 pm | |
| | |
| | | Txarra Oracle Visientia, Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi Başkanı
Mesaj Sayısı : 93 Kan Durumu : Visientia. Rp Partneri : Kratos benim, her türlü benim. Kullanıcısı da benim.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. C.tesi Haz. 09, 2012 9:13 am | |
| Ad ve Soyad: Txarra Yaş: Yirmi üç. İstenilen Tür: Visientia RP Örneği: Okunduktan sonra silinirse sevinirim.- Spoiler:
Her Şeyin Bir Bedeli Vardır Sabaha karşı müthiş bir çığlıkla açıyorum gözlerimi, etraf zifiri karanlığa bürünmüş bir halde. Yatağımın çevresi dergilerle dolu, ayağımı diğer tarafa çevirecek küçük bir boşluk dahi yok. Hoş korkudan yerimden kalkabilir miyim, bilemiyorum. Saatlerdir geniş yatağımda kendimi daracık yere hapsettiğim aklıma inanamıyorum. Gecelerdir aynı rüyayı görmek sıktı artık, aynı şeyleri yaşamayı hiç sevmiyorum. Bedenim hala korku duygusuyla dolu bir kazanın içine batırılıp çıkarılıyor, yerimden kımıldayamıyorum. Derin bir nefes alıp yatağımdan kalkmak için yelteniyorum, ayaklarımın titrediğini hissetmem gülünç bir durum. Çılgınca seviştiğim insanlar bu halimi görseler ne derlerdi bilemiyorum, aslında umurumda bile değil ne diyecekleri. Onlarla işimiz basit; seviş ve güle güle. Onları pek takmadığımı bildikleri için bazen çıldırıyorlar, ah o halleri hoşuma gitmiyor desem yalan olur. Ah neyse, üzerimdeki yorganı hızla itiyorum. Bununla birlikte dergiler yere düşüyor. Çıkardığı patırtılar kulaklarımı tırmalıyor sanki. Sessizliğin büyüsünü bozan dergileri ceza vermek istercesine eğiliyorum ve dergileri yatağımın altına atmaya başlıyorum. Daha hepsini yatağın altına atamadan kalçalarımda bir eli hissetmem çığlıklarla doğrulmamı sağlıyor, hızla arkamı dönüp ışığı açıyorum. Etrafta bir şey olmadığını iyice anlayınca derin bir nefes alıyorum. Bu olaylardan sonra terlediğimi fark ediyorum, boynumu sıvazlayıp masanın üzerindeki süslü tokayla saçlarımı topluyorum. Yavaş adımlarla dolabıma ilerken sokak lambalarının yanıp söndüğünü görüyorum, pencereden dışarı bakarak dolap kapağımı açıyorum. Berbat bir gıcırtıyla üzerime dökülen şeyler çığlıklarımın asla durmayacağını gösteriyor. Duvara siniyorum. Dolabımın içi kanla boyanmış sanki içinden dökülen büyük bir titizlikle kesilmiş insanı gördükçe çıldırıyorum. Önümdeki beden paramparça, kolları bir tarafta, bacakları bir tarafta… Gözlerim kafasını arıyor, etrafa bakınıyorum. Aptallığıma doyamıyorum sanırım, çekip gitmek varken bir başkasının kafasını aramak büyük bir aptallık. Etrafta göremeyince derin bir nefes alıp sağ elimi zemine koymak için kaldırıyorum. Elime bulaşan sıvıyla gözlerim yan tarafa dönüyor. Az önce aradığım bedenin parçasını buldum. Hızla yerimden kalkıp soluğu kapıda alıyorum. Birkaç saniye gözleri kapanmamış herifin yüzüne bakıyorum, tanıyorum sanki bu kafanın sahibini. Geçenlerde tanıştığım şu şapşal herif, ağzımın içine düşecekti neredeyse. Böylesine korkunç bir biçimde öldürülmesine üzüldüm, duygularımdan emin değilim. Daha fazla incelemeyi midem kaldırmayacak sanırım.
Koşar adımlarla merdivenlerden iniyorum, nefes nefese kaldığımdan bir süre sonra yavaşlıyorum. Lanet evin kapısını çarpıp çıkınca bir hayli rahatlıyorum ama hala bir şeylerin ters gittiğini fark etmem uzun bir zaman almıyor. Güneş bugün fazlasıyla üşengeç sanırım, etraf hala karanlık. Sessizlik tüm sokakları yutmaya devam ederken evimden uzaklaşmaya devam ediyorum, nereye gideceğimi bilmiyorum ama ilerliyorum işte. Nefes alışverişimi hala düzenleyebilmiş değilim, az önce yaşadığım yüksek dozda gerilim beni benden aldı. Sağlıklı düşünebilecek halde değilim. Derken yağmur damlaları yarı çıplak bedenimi ele geçirmeye başlıyor, korkudan ceket almayı dahi unutmuşum. Mini gecelikle dışarı çıkıp bu havaya yakalanmak gerçekten çok kötü ama yapacak bir şey yok. O eve asla geri dönmem, dönemem. O ceset… Günler önce eğlenip yatağına misafir olduğum herifin cesediyle karşı karşıya geldiğime hala inanamıyorum. Keşke bu bir rüya olsa. Uzun bir süreden sonra güneş nazlı uykusundan uyanmaya başlıyor, yağmurla beraber yarışa girmesini beklediğim güneş hala oturuyor. Hoş sırılsıklam oldum zaten. İlerlemeye devam ederken ayak sesleriyle birlikte bir eli kollarımda hissetmem çığlık atmamı sağlıyor, elin sahibine döndüğümde ise derin bir nefes alıyorum. Yaklaşık iki senedir tanıdığım ama çok garip olan Evan. Onunla pek zaman geçirmemize rağmen garipliği kilometreler ötesinden belli oluyor. “Beni çok korkuttun.” ”Üzgünüm, seni korkutmak istememiştim. Burada, bu halde ne işin var Vienetta?” Cevap vermiyorum, daha doğrusu veremiyorum. Yaşadığım şeyleri aklımdan geçirince bedenimin titrediğini fark ediyorum. O gerilimi ruhumdan söküp atamayacağım ortada. Birden bedenimi daha fazla ayakta tutamayıp yere yığılıyorum… Gözlerimi açtığımda kendini bir evde buluyorum, konuşmaya fırsatım olmadan Evan’ı görüyorum pencerenin önünde. Arkasını dönüyor ve uyandığımı görünce gülümseyerek bana yaklaşıyor bana. Tam konuşacağım sıra işaret parmağını dudaklarıma bastırıyor. “Sus ve dinlenmeye devam et. “ Haklı sanırım, bir adım dahi atmaya, konuşma hiç mecalim yok. Gözlerimi tekrar kapatıp kendimi uykunun o rahat kollarına atıyorum. S A A T L E R S O N R A [color=#BEBEBE]Evan’ın sesiyle gözlerimi açıyorum, etraf çok karanlık. Masadaki loş lamba koca odayı aydınlatmaya yetmiyor. Elimden tutup koltuktan kaldırıyor beni, o gizemli havaları beni ürkütüyor. Ama biraz saf olduğu için korkuyorum, sadece ürküyorum işte. Mutfağa gidiyoruz, masanın üzerinde bir tabak var ve üzeri kapalı. Hafifçe gülümsüyorum, benim için yemek yapması hoş bir durum. Sandalyeye oturmamı sağlıyor ve arkama geçiyor. Eliyle açmamı işaret ederken yüzüne anlamsız bakışlar fırlatıyorum. Dilini mi yuttu? Söylediği şeyi yapmak için elimi kapağın kulpuna atıyorum, yavaşça kaldırıyorum ve gördüğüm şey kulpu düşürmeme neden alıyor. Çıkardığı ses evin içinde yankılanırken önümdeki tabağın içinde kan içinde duran iki çift göz, parmaklar ve bağırsaklar midemi alt üst ediyor. Masanın üzerine midemdeki şeyleri çıkartıveriyorum, bununla beraber masa daha da bir iğrençlikle doluyor. Ben tüm bunlara şaşkınlık duyarken Evan saçlarımdan tutuyor ve yere düşürüyor beni. Saçlarım hala ellerinde, Evan beni sürükledikçe lüks ev harabeye dönüşmeye başlıyor. Derim yüzüldükçe çığlıklarım bir kat daha yükseliyor. Evin en üst katına çıktığımızda leş gibi kokan bir odaya fırlatıyor beni. Etraf kirli ve paslı. Pencerelere yağ çöreklenmiş, içerisi çok havasız. Bayat kan kokusu var. Yerlerde ise insan kemikleri, kan lekeleri, deriler... Duvarlar aynalarla kaplı, derisi yüzülmüş vücuduma bakıyorum. Kan dolu bir havuza batırılmışım sanki ufacık bir hareketimde canım yanıyor. Yaraya tuz biber atmak deyimi gerçekleşiyor. Evan elindeki tuzu bedenime attıkça çığlıklarım odaya hakim oluyor. Canımın yanmasıyla tırnaklarımı bedenime batırıyorum, çok geçmeden etraf kan gölüne dönüşüyor. Benden ne istediğini hala bilmiyorum, şu dakikadan sonra umurumda olur mu bilemiyorum. Ölümün o soğukluğunu dudaklarımda hissedebiliyorum. Bu kadar felakete dayanmam gerçekten büyük bir başarı. Hayat ışığımın sönüyor. Çocukluğumu hatırlıyorum; o mavi elbiseyle evde koşuşturmam, prenses olduğumu anne ve babama ilan edişim. Bir erkeğin dudaklarına, vücuduna hakim olduğum ilk gün ve sarhoş olduğum ilk gün, öldürdüğüm ilk insan, canını yaktığım ilk erkek… Hepsi masmavi gözlerimin önünden teker teker geçiyor. Böyle bir ölümü aklımın ucundan dahi geçirmemiştim. Sanki canını yaktığım insanların kanlarıyla yıkanıyorum. Karşımdaki kan damlalarıyla dolu aynaya bakıyorum, bedenim berbatlık kelimesinin anlamı olmayı hak kazanmış. Gözlerimi kapatıyorum, kendimi ölümle dolu bir küvete bırakmaya hazırlanırken korkunç bir sesle yerimden sıçrıyorum. Bu sıçramayla vücudumun her noktası sızlıyor, çığlıklarım kulaklarımı tırmalıyor. Bu acıya katlanamıyorum, bu lanet odadan çıkmak için bir adım atıyorum ki kapının önünde birinin belirmesiyle yutkunuyorum. Bir felaketi daha kaldırabilir miyim bilmiyorum. Ölüm beni kucaklayacaksa burada, bu lanet yerde kucaklamasın! Bana yaklaşan bedene karşı kendimi koruyacak halim kalmadı, teslim olmak için kıpırdamıyorum yerimden. Ama işler düşündüğüm gibi gerçekleşmiyor, bir darbe almıyorum aksine önümdeki beden elimi kavrıyor ve yürümeye başlıyor. Sendeliyorum, yürümeye mecalim kalmadığını hissedip elimi çekiyorum. “Yürü Vien.” Vien mi? Sorumun cevapsız kalacağını bile bile dudaklarımı aralıyorum. "Sen kimsin?" Bana bunu söyleyen sadece babamdır, nerede olduğunu bilmediğim babam.
Gözlerimi açtığımda kendimi yatağımda buluyorum, beni kurtaran adamın yüzünü göremesem de babam olduğuna eminim. Beni kurtarabilecek tek kişi o, her zaman olduğu gibi kahramanım. Vücudumdaki yara izlerine bakıyorum, kapanmaya başlar gibi bir halleri var. Her hareketimde küçük sızılar hissetsem de büyük bir acı yaşamıyorum. Ayağa yavaşça kalkıyorum ve penceremi açıyorum. Ardından dolabım dikkatimi çekiyor, titreyen ellerimle yavaşça açıyorum dolap kapağını ama beklediğim sonuç yok. Birbirinden süslü kıyafetlerim dolapta hakim. Odamı göz gezdirdiğimde en ufak bir kan damlası dahi yok. Odamdan çıkmak için yelteniyorum, merdivenlerden yavaşça inip mutfağa yöneliyorum. Mutfak masasının üzerinde çocukluğumu süsleyen çöreklerle küçük bir kart. Sadece dinlen Vien, her şey bitti. Dudaklarım kıvrılıyor, gözlerimin parladığına eminim. Yaşadığım şeyleri dergiler gibi yatağımın altına itiyorum, gözden kaybolacaklar fakat zihnimin bir köşesinde daima barınacaklar. Her neyse, parmaklarımın arasına nefis çöreklerden birini alıp masmavi gözlerimi pencereye çeviriyorum, güneşi hissetmek, yeniden nefes alabilmek harika.
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. C.tesi Haz. 09, 2012 9:16 am | |
| | |
| | | Kratos Kurt Adam
Mesaj Sayısı : 85 Kan Durumu : Napcan ki?
| Konu: Kratos Ptsi Haz. 11, 2012 1:49 am | |
| Ad ve Soyad: Kratos. Yaş: Milattan önceye dayanır. Ama sen görünüşte 30 küsür varsay. İstenilen Tür: Kurtadam. RP Örneği:
- Rp Örneği:
Suyun altındaki ülkenin*, Güney Hollanda eyaletinin başkenti olan, Lahey*'deyim. Efektif başkent aslında, yoksa gerçek başkent, yani anayasal olan, Amsterdam. Burayı daha çok seviyorum nedense. Ama arada, Amsterdam'a yani, gidiyorum. Red Lights* falan. Hey, hadi ama bende erkeğim. Neyse, olaya nereden başlamalıyım? Kim olduğumun pek bi önemi yok da, Kurtadam'ım abi ben. Neyse, konu şu; sihirli yaratıkların, Hollanda gibi özgür bir ülke varken, neden başka yerlerde yaşadıklarını anlamıyorum. Adamlar, zaten bütün gününü kokoya, ot vb. uçucu maddelere ayırıyorlar, bu yasal ve kafaları her zaman yüksek. Beni, dönüştüğüm zaman görseler bile halisünasyon zannedip es geçiyorlar. Geçmeyenler de ölüyor tabii ki ama orası ayrı konu. Yine de şahsi fikrim, böyle bir yerde yaşamak varken, İngiltere gibi sıkıcı bir yerde yaşayanlara hala anlam veremiyorum. Hele o büyücü müsvettelerine daha deli oluyorum. Arkadaşım, tamam büyücüsün de dünya hakimi misin? Değilsin. Neyse, takmıyorum zaten.
Daha gece yarısına bir saat var. Dolunayın parlak ışığını, donuk tenimin her parçasına yavaş yavaş nakşettiğini hissedebiliyorum. Işık demetleri, tenimin her yanında raks ederken, içimde yükselen, kabaran öfke de onu takip ediyor. Etrafta, kafası milyonlara ulaşmış, adeta rekor kırmaya çalışan gençleri yoksaymaya çalışıyorum. Alnımda ve şakaklarımda zonklayan damarları saymazsak, sakinim şu an. Sonraki bir saat içinde, burada olmamaları onların iyiliğine. Şayet ki burada olurlarsa, fare canlarını, kediye emanet etmiş olurlar. Evet dostlarım, kurtadam moduna girdiğim an, otokontrol sıfır oluyor. Ancak, şu klişeye deli oluyorum; 'gümüş var, kurtadam yok' hadi be ordan. İstiyorsan gümüş suyunda yıkanayım problem mi? Değil. He, o kadar delikanlısı var mıdır bilemem tabii ki. Neyse, konuya dönecek olursak sinirliyim. Adımlarım da sıklaşıyor yavaş yavaş. Pek bir ormanlık alan yok bu tarafta. Deniz seviyesi altında diyoruz, sadece tarla, bayır. O yüzden, gözden ırak yerlerde dönüşmeye çabalıyorum. Eğer günüm iyi geçmişse, o yerden çıkmam zaten. Yani uyandığımda, dönüştüğüm yerin çok uzağında bulmuyorum kendimi. Ama günüm kötüyse... Bazen ülkenin diğer ucunda buluyorum kendimi. Katliam da peşim sıra geliyor tabii ki. Tek üzüldüğüm şey, marka takıntım olduğundan, şu üstümdekiler harap oluyor. Bir bakıyorum, en ünlü marka giyinirken, sabah bi uyanıyorum, sadece paçavra. Çıplak uyandığımda oldu tabii. Ama dedik ya, burası Hollanda. Bazen öyle uyanınca, insanlar ayılmam için bira bile verebiliyolar. Şanslı günümdeysem tabii. Onun dışında, bir kere bakıp gülüyorlar. Kaç kişi vardır böyle kim bilir. Yani, çıplak buldukları. Yoksa, kurtadam tanıdıklarını pek sanmıyorum.
Adımlarımı sıklaştırıyorum. Ay ışıkları, iyiden iyiye kendini belli etmeye başlıyor. Tam bu sırada, o da ne! Bulutlar, yavaş yavaş dolunayımın önünü kapatıyor. Bu iyi bir şey aslında, dönüşüm sürecini, yani dönüşümün başlama saatini geciktiriyor. Ancak, durum şöyle ki, dönüşemediğim her dakika sancılarım da artıyor. İskeletimdeki en küçük kemikten, en büyüğüne kadar her tarafımın acı içinde olduğunu hissedebiliyorum. Dönüşmek için yalvarıyorlar. Çünkü biliyorlar ki dönüştüğüm zaman, bu acı son bulacak. Yani, dönüşürken her kemiğimin kırılmasını saymazsak. Sinirden, göğüs kafesimin yerinden çıkacak gibi olduğunu farkediyorum. Nefeslerim ağır ancak derin. Gırtlağımın, derin bir şekilde sıkıldığını hissediyorum. Nefesim düğümleniyor içimde. Aldığım nefesin, üçte biri çıksa seviniyorum. Adem elmam içine gömülüyor sanki. Leğen kemiklerimde, beklenmedik bir acı oluşuyor birden. Sırtım, sanki yerinden çıkacak gibi. Akciğerlerimin üstüne baskı yapıyor. Göğüs kafesim daralıyor, nefesim kesilir gibi oluyor. Ani ataklarla, dönüşüm kendini iyiden iyiye belli ediyor yani. Bacaklarım, artık beni taşımaktan aciz. Yalpalayarak ilerliyorlar. Dolunay, daha tamamen oluşmadı, ancak derimin hafif hafif soyulduğunu hissedebiliyorum. Ceketimin kollarını çekiyorum aşağıya. Hava çok nemli, hatta yapış yapış. Zaten düzgün nefes alamıyorum, bir de nem iyice engelliyor. Boncuk boncuk terliyorum. Hem nem, hem de vücut ısım iyiden iyiye artıyor. Gecenin tüm kokusu, şu anda beynimin içinde. Islak toprağın cansız kokusu, hatta tadını damağımda hissediyorum. Yutkunmaya çalışıyorum, yapamıyorum. Canım yanıyor. Ceketimin kukuletasını da taktıktan sonra, gördüğüm ilk tarlanın çitlerini, sanki şekerden yapılmış gibi yıkarak geçiyorum. Gücüm, hissedilir derecede artmasına rağmen, kaslarım, belirgin şekilde büyümesine rağmen, kemiklerim artık beni taşıyamayacak konumda. Omurgam hafif hafif eğilmeye başlıyor, dik duramıyorum. Kafamı zar zor kaldırıyorum. Dolunay, kendini iyiden iyiye belli ediyor. Gece görüşüm iyice hassaslaştı. Artık sokak lambaları yok, ancak ben hala var gibi görebiliyorum. Bulutlar, artık iyiden iyiye kendini çekmeye başlıyor. Yarım ay, eşsiz güzelliği ile gökyüzünde, ben buradayım dercesine parıldamaya başlıyor. O parıldadıkça, içimdeki tüm duyguların iyice azdığını hissedebiliyorum. Bisepslerim esnemeye, açılmaya ve gerilmeye başlıyor. Ceketimin kollarını zorladığını hissedebiliyorum. Bu ceket artık bana küçük gelmeye başlıyor. Tek hamlede yırtıyorum üstümdeyken. İnce olan belim, daha da incelmeye başlıyor. Buna nazaran, sırtımın, yani kanat kaslarımın bulunduğu bölge şişmeye, açılmaya başlıyor. Ay, iyiden iyiye kendini belli etmeye başladı. Bedenimdeki, küçük çıtırtıları duyabiliyorum artık. Kulaklarım çınlıyor. Gecenin bütün sesleri, dönüşümüm yüzünden birbirine karıştı. Aynı anda bir çocuğun ağlamasını duyarken, arabaların seslerini hatta cırcır böceklerinin orkestrasını aynı anda duyabiliyorum. Toprağın kokusu, evde pişen böreğin, demlenen yeşil çayın kokusu, burnumun en dibine kadar gidiyor. İçimdeki açlık, dayanılmaz seviyeye ulaşıyor. Diş etlerim çekilmeye başladı, keskinleşiyorlar. Dişlerimin uzamaya başladığını hissediyorum. Bacaklarımda, vücudumu taşıyacak derman kalmadı. Durmak zorunda kalıyorum. Durduğum gibi dizlerimin üstüne çöküyorum. Toprağın ıslaklığını, kot pantolonum olsa bile hissediyorum. Islak çimenlerin üstündeyim, daha yeni farkediyorum. Yemyeşiller. Olduğundan daha yeşil. Artık çıtırtılar büyüyor. İskeletimin her kemiği, küçükten büyüğe, acısızdan, en acılıya kadar kırılmaya başladı. Midem bulanıyor. Karnımı tutuyorum, ancak, gelen safra tadına yenik düşüyorum. Midemde ne varsa dışarı çıkıyor. Olduğum yere kusuyorum. Gözlerim kapandı, açamıyorum. Sanki binlerce iğne batırıyorlar. Yerden destek alıyorum artık. Ayakta değil, diz üstünde duracak mecalim bile kalmadı. Zihnim bulanıklaşıyor, düşüncelerim kayıyor. Nefesim, güçlükle dışarı çıkıyor. Adem elmam, artık iyice içine gömüldü. Ne nefes alabiliyor, ne verebiliyorum. Canım yanıyor, içimde büyüyen öfkeyi kontrol edemiyorum. İstem dışı yeri yumruklamaya çalışıyorum ancak, daha kolumu oynatır oynatmaz, acıyla yere koymam bir oluyor. Ayak diplerime kadar hissettiğim acı, dayanılmaz bir hal alıyor. Derim, sanki kağıt parçaları gibi dökülmeye başlıyor. Üstümdeki gömlek iyice yırtılmaya başladı. Yanlarının patladığını hissedebiliyorum. Ayaklarım, artık ayakkabılarıma sığmıyor. Önleri patladı, yanları açıldı. Bağcıklar birbirini tutamıyor artık. Kol düğmelerim, yavaş yavaş açılmaya, kopmaya başlıyor. O kadar sıcak ki, dayanamıyorum. üstümdekini tek hamlede yırtıyorum. İçimde, anlamsız bir öfke, merhametsizlik var. Yaşadığım yer itici gelmeye, nefret ettirmeye başlıyor kendinden. Anlam bütünlüğü aramıyorum artık, sadece acının geçmesini bekliyorum. Ama geçmiyor. Sanki her nefes, her saniye, bir asır alıyor ömrümden. Kuru cildimin, dökülen kül rengi artıkları, etrafta uçuşmaya ve havada kuruyup dağılmaya başlıyor. Kollarımdan, kılların fışkırdığına tanık oluyorum. En nefret ettiğim kısım başlıyor. Altımdaki kot patlamaya, iplikleri sökülmeye başlıyor. Tek düşünebildiğim, acı çektirmek ve acı çekmek. Sadece bunu düşünebiliyor, buna yoğunlaşabiliyorum.
Tam bu sırada, arkamda, hafif titrek bir ses duyuyorum. Hafif tuz kokusu basıyor etrafı. Bir parça tütün ve içki. Ancak fazla değil, en azından içki. Tütün kokusu daha ağır basıyor. Sesinin kartlığından, yaşlı biri olduğu anlaşılıyor. Ancak biraz gergin gibi, korkmuş versiyonu olan. İlk başta, ne dediğini anlamıyorum. Kelimeler, anlamsızca kulağımda çınlıyor, çınlıyor, çınlıyor... Beynim, harfleri yakalayamıyor. Acı, bütün duygularımı bloke etmiş, beni içine hapsetmiş vaziyette. Zar zor da olsa, adamı dinlemeye çalışıyorum. Söylediği sözcükler, yavaş yavaş beynime oturuyor. Anlam kazanıyor her hece. 'Evlat. Evlat, iyi misin?' Anlayabildiğim tek şey bu. Yardımla ilgili kısım, sonradan netleşiyor. 'Yardım çağırmamı ister misin? Evlat...' Ses, sona doğru daha da ürkekleşiyor. Kalp atışlarını, aramızda en az beş metre olmasına rağmen hissedebiliyorum. Bir maraton koşucusu kadar hızlı atıyor. Ancak yorgunluktan değil, korkudan biliyorum. Beynimde, sözcükleri toparlamak biraz zaman alıyor. Acı, inanılmaz derecede artmış durumda. Sözcükleri tamamen toparladığımda, ağzımı açıyorum ki, sesim çıkmıyor! Nefes veremiyorum, daralıyorum. Yüzüme kan oturmaya başlıyor. Kendimi zorluyorum, kimseye zarar vermek değil amacım. En azından, kendimdeyken böyle diyorum. Beynimde o kadar cümle varken, diyebildiğim tek şey 'Git buradan...' oluyor. Adam, itaatkar bir şekilde gidiyor. Belli ki bir yeri arayıp haber verecek. Belki polis, belki hastane. Kim bilir? Nasılsa burada olmayacağım bir süre sonra.
Bu düşünceler üstüne, kulağımdaki uğultu, keskin bir çığlık gibi canımı yakıyor. Kulak zarım patlayacak neredeyse. Vücudumdaki acı, kendini çok belli ediyor. Parmak uçlarıma kadar acı çekiyorum. Bütün kemiklerim kırılmış durumda. Kolum, ters dönmüş vaziyette, işlevini yitirmiş şekilde yanıma uzanmış. Diğeri ise vücudumun altında eziliyor. Yapabileceğim bir şey yok, omurgam kırıldı. Hareket edemiyorum. Doğrulamıyorum, hiçbir şey yapamıyorum. Tam bu sırada acı, yavaş yavaş kesiliyor. Gözlerimin önüne siyah bir perde inmeye başlıyor. Mantığım bulanık, gözlerim kadar kapalı. Hiçbir şey düşünemiyorum, acı kendini, tatlı bir öfkeye bırakıyor. Sanki ondan besleniyormuşum gibi. Diş etlerim, artık normal geliyor. Bilincimi kaybetmeye başlıyorum. Kaybetmeden önce, sadece bir saniyeliğine gözlerimi yukarı taşıyorum. Dolunay, bütün parlaklığı ile bana gülümsüyor sanki... Bilincimi tamamen kaybetmeden önce, hafif hafif gülümsüyorum sadece. Nefesim de düzenleniyor. Çok uzun bir gece beni bekliyor, çok uzun...
- Bilgilendirme:
Netherlands = Suyun altındaki ülke. Hollanda, deniz seviyesinin altındadır ve gün geçtikçe batmaya devam eder. Çok büyük boyutlarda değil tabii. Lahey = Güney Hollanda Eyaleti'nin başkentidir. Diğer adı, Den Haag'dır. Red Lights = Erotik Shop gibi bir şey. Genel ev tarzı. Her daim kadın falan bulunur vitrinde.
Şimdi, diyeceksin, biliyoruz ulan artistlik taslama. Ben, gerekeni yapayım da, bakıpta bilmeyen olursa, öğrensinler işte.
Dipnot: İlk 'Kahraman Bakış Açısı' Role Play'im. Okuyan arkadaşın, bana iyi ya da kötü yorumlarını belirtmesini rica ediyorum 'Özel Mesaj'dan. Kötü olabilir, bir saat içinde yazdım. Mazur görün.
| |
| | | Arya Ravensdale Hufflepuff V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 119 Kan Durumu : Tertemiz. Rp Partneri : Anika.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Ptsi Haz. 11, 2012 6:55 am | |
| | |
| | | Gustav Ionel Büyücü
Mesaj Sayısı : 86 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Salı Haz. 12, 2012 5:15 pm | |
| Ad ve Soyad: Édith Oryna Yaş: 19 İstenilen Tür: Visientia RP Örneği: Aleksa, lotte falan hepsi benim işte. *Rütbe aldırmaya başvuruldu. | |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Salı Haz. 12, 2012 5:22 pm | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
| | | Johannes Baenre Kurt Adam
Mesaj Sayısı : 11 Kan Durumu : Siyah Kan.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Çarş. Haz. 13, 2012 1:49 pm | |
| Johannes Baenre - 20+ - Kurtadam - Sturm Gaez diğer karakterim. | |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Çarş. Haz. 13, 2012 1:56 pm | |
| Onaylanmıştır, rütbe veriliyor. | |
| | | Edward Clarke Büyüceşura Başhâkimi, Sgiathin
Mesaj Sayısı : 4 Kan Durumu : Safkan/Sgiathin Yaş : 31
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Çarş. Haz. 13, 2012 2:10 pm | |
| Edward Clarke & 33 & Sgiathin & Carmélita L'Créamory *Başvurmam söylendi. | |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Çarş. Haz. 13, 2012 2:11 pm | |
| | |
| | | Rudolphus
Mesaj Sayısı : 8 Rp Partneri : Arabella
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Ptsi Haz. 18, 2012 2:14 pm | |
| Rudolphus 26 Vampir Ignatius Sacrél vs. | |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Ptsi Haz. 18, 2012 2:15 pm | |
| Onaylanmıştır. Rütbe veriliyor. | |
| | | Arabella Vampir
Mesaj Sayısı : 15
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Ptsi Haz. 18, 2012 2:18 pm | |
| Arabella 24 Vampir Violet Valliant, Draven Esgard ^^ | |
| | | Richard Chancellor Jr. Ravenclaw VI. Sınıf
Mesaj Sayısı : 922 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Lotte.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Ptsi Haz. 18, 2012 2:29 pm | |
| | |
| | | Perseus
Mesaj Sayısı : 56 Kan Durumu : çıkarları.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Çarş. Haz. 20, 2012 12:11 am | |
| Perseus (Başvuruldu) Belirlenmedi. Vampir
- Spoiler:
Silindi.
En son Perseus tarafından Çarş. Haz. 20, 2012 7:38 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Richard Chancellor Jr. Ravenclaw VI. Sınıf
Mesaj Sayısı : 922 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Lotte.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Çarş. Haz. 20, 2012 6:13 am | |
| | |
| | | Thetis Vampir
Mesaj Sayısı : 5 Kan Durumu : Themis.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Perş. Haz. 21, 2012 12:41 pm | |
| Thetis, On yedi, Vampir. Elisamarie D. Cramoisi'nin örnek rpsi mevcut idi efenim. | |
| | | Nienna Elenasse
Mesaj Sayısı : 283 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Perş. Haz. 21, 2012 12:48 pm | |
| | |
| | | Frideswide Aurangzev Vampir, Psikolog
Mesaj Sayısı : 21 Kan Durumu : demir eksikliği var onun dışında iyi
| Konu: Geri: Sihirli Yaratık Alımları. Cuma Haz. 22, 2012 10:16 am | |
| Frideswide Aurangzev, yirmi üç, vampir. Ilithyia Kulvzhka, örnek Rp'si mevcuttur. | |
| | | | Sihirli Yaratık Alımları. | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|