Chloë Cloutier Knockturn Valknuts Arayıcısı
Mesaj Sayısı : 193 Kan Durumu : Safkan
| Konu: lucille jankovics. Paz Şub. 05, 2012 6:36 pm | |
| Ad ve Soyad: Lucille Jankovics *fakat değiştirmek için başvuracağım. Kişisel Özellikleri: Lucille ilk bakışta göze çarpan hiçbir özelliği olmayan, belki de birilerinin onunla iletişim kurması için bile fazla sıradan bir kızdır, ama çoğu kişi bilir ki tüm bunlar ona "gizemli" diyerek özetlenebilir. Bunun bir getirisi olarak, genellikle tek başınadır yaptığı her şeyde, ve bu oldukça da hoşuna gider. Nitekim genç cadı fazlasıyla narsisttir ve başkalarının ona sadece ayak bağı olacağına kendisini oldukça inandırmıştır, ona kalırsa koskoca şatoda doğru düzgün düşünebilen bir kendisi vardır. Aslında bu kibrini geçerli kılacak mazeretleri de vardır; çoğu kişiyi geride bırakacak kadar keskin bir zekâsının olması gibi. Seçmen Şapka da öyle düşünmüştü nasılsa, daha henüz başına değmeden "Ravenclaw" diye bağırmıştı. Masum, duru güzelliğinin ve her daim takındığı şirin maskenin ardında, Lucia oldukça sıradışı bir ruha sahiptir. İnsanların canını mental ve fiziksel anlamda acıtmaya çekinmeyen, duyarsız, bencil ve yalancı denilebilir onun için. Psikolojik bir problemi yoktur, ya da çocukluğu bir vahşetten ibaret değildir; ama Lucille böyledir işte. Anlamsız bir şekilde değişken tavırları ve her zaman bir sürpriz sunmaya müsait yapısıyla onu keşfetmiş olan insanları kolaylıkla korkutabilir. Minik ve zarif bir bedenin içinde böylesine bir kişiliği beklemeyen insanları da şaşırtmayı sever, çünkü kimsenin dış görünüşüne bakılarak yargılanamayacağını bilir, iyi ya da kötü şekilde. Fazlasıyla geniş bir bakış açısına sahip, kendisininkiler dışındaki düşüncelere de saygılı bir kızdır, fakat tahammül edemediği tek şey herkes tarafından da "kötü" olarak onaylanmış şeylerdir, iki yüzlülük ve yalancılık gibi. Her ne kadar en iyi şekilde "tuhaf" olarak adlandırılabilecek olsa da, onun da bazı etiklerden anladığı vardır haliyle. Çoğunlukla paranoyak denilebilecek kadar endişeli, bazen obsesif derecede takıntılı. Genellikle hayal dünyasında yaşar, kendisine göre senaryolar uydurur ve onlara inanır, fakat bu şizofreniye asla kaymaz. Tam bir kitap kurdu olmasının yanısıra, resme ve müziğe de ilgisi büyüktür. Dünyanın kocaman, pislik dolu bir mekan olduğunu savunur, ve bundan kaçış yolu da tuvalleri ve çellosudur onun için. Doğal ve sade şeyleri sever, bunun en iyi örnekleri olan hayvanlar ve bitkiler de en çok zaman ayırdığı şeyler arasındadır. RP Örneği:- Spoiler:
Genç cadı, üstündeki parlament mavisi cübbenin eteğini çekiştirerek güneşin en aldatıcı olduğu günlerden birine adımını atıyordu; okul henüz uyanırken. Herkesten önce yeni güne gözlerini açıp, merağını dindirme adına ortalıkta dolaşma huyu olmasa aslında bugün onun için sıcak çikolata içip kitap okuma günü olabilirdi, kışın kendisini en hissettirdiği günlerde hep yaptığı gibi. Ama bazı anlarda yatışamıyordu işte; toprak zemini ve temiz havayı hissederek yaptığı yürüyüşler, özellikle de Orman'a yakın olanlar, ona yepyeni bir dünya sunuyordu her sabah. Keşfedilmeyi bekleyen, sihirli ve taze bir hayat. Yatakhaneden çıkmadan hemen önce yaptığı dağınık topuzu, buza dönüşmeye yüz tutan parmaklarıyla hemencecik açıp, altın sarısı tutamların omuzlarına özgürce dökülmesine olanak verdi, hemen ardından da devasa, taştan kapıyı araladı. Lucy, okyanus mavisi gözlerini birkaç kere kırpmasının ardından, ışığın kara vurmasıyla oluşan neredeyse can acıtıcı parlaklığa alışmaya başlamıştı bile. Fakat üstündeki ince cübbe, etek ve gömlek onu pek koruyacak gibi değildi, nitekim cadının ufak tefek bedeni haşin rüzgarlarla bir yaprak gibi titremeye başlamıştı bile. Havayı ciğerlerine olabildiğince doldurup, sırt çantasından büyük, siyah ve kalın bir pelerini gelişigüzel çıkardı; abisinden "ödünç aldığı" bir şey. Eh, muhtemelen tam bir kaybeden olan abisi sonunda bir işe yaramış olacaktı ve bu onu mutlu etmeliydi, yani ortada yanlış bir şey yoktu. Çatlamış, koyu gül rengi dudakları muzip bir ifadeyle kıvrıldı, donmuş çimenleri ezerek yoluna başladı Lucy.
Pat! Minik bir köke takılan ayak, bir dala tutunmaya çalışan el, ve Lucy'nin ormanın zeminine hızla oturan poposu. Çok çabuk olup biten, acı verici olduğu kadar gururu da zedeleyen bir deneyimdi, tabii kızın en korktuğu şeylerden biri de düşüp bir yerlerini kırması olunca fazladan kötü oluyordu bu olay. Hızla ayağa kalkıp ellerini cübbesine sildi, tüm çamuru geçirmeyeceğini bilse de. Tanrıya şükür, gören kimse de olmamıştı, elbette hiçbir büyücü ya da cadı bu zalim havada dışarı çıkıp Orman'ın çevresinde minik bir yürüyüş yapacak kadar akıldan yoksun değildi Hogwarts'ta. Aslında, biraz fazla kasıntı, gösteriş meraklısı ve prefabrike tipler olunca, Lucy kendini daha özgür hissediyordu, yani yine bir sorun yoktu. Çehresi yavaşça asıldı, gözleri kısılıp ince birer çizgi haline geldi Ravenclaw'lu cadı elindeki kocaman kesiği incelerken. Koyu kırmızı kan damlalar halinde kara damlıyor, güzel birer gelinciği andıran izler bırakıyordu fakat o, bunun estetik tarafına pek bakamıyordu. Lucy, canı acıdığında dişlerini sıkıp içinden küfredecek o tiplerden değildi, ve olmadığına da şükrediyordu. Onun yerine bağırarak küfreder, zıplar ve kısaca, yerinde duramazdı. Şimdiki gibi. Tutunmaya çalıştığı dal ve üstündeki dikenlere bir tekme savurdu, ve bu son hareketiyle yürüyüşüne son verebileceğinin de farkına vardı genç kız. Ormandaki kan meraklısı ürkütücü yaratıkların elbette farkındaydı, ama asıl istemediği şey bu pis yerde bir tür sinsi mikrobu yarasına dahil edip, henüz adını bile duymadığı bir takım tuhaf hastalıklara sahip olmaktı. Geçen sene su çiçeği geçirdiği sanılan o Slytherin'li kızı görmüştü ne de olsa; zavallı, yüzünde beyninden bile büyük çıbanlar çıkmıştı. Yeşil çıbanlar. Yılın sonuna doğru kız delirmiş gibi hareketler yapıyordu, ve sonra okuldan ayrıldı. Onaylamaz bir ifadeyle başını salladı Lucy, bal rengi bukleleri neşeyle omuzlarında zıpladı ve sağ bileğini sıkıca tutan sol elinin parmaklarını gevşetmeye karar verdi. Tam yanındaki koyu yeşil, sık fakat minik çalılıktan çıkan şaşkın bakışlı bir sincaba sırıttı ve ince olan pelerininden kopardığı bir parça kumaşla elini sardı; Ortak Salon'una geri dönme vakti gelmiş olsa gerek.
Oldukça dandik sayılabilecek sargısı ve bitmek bilmeyen hindiyle geçen, fazlasıyla doyurucu bir öğle yemeğinin ardından, öğleden önceki hiçbir derse girmeyişinin getirdiği suçluluk duygusu tüm benliğini rahatsız edici bir biçimde esir almıştı Lucy'nin. Asla derslerine pek önem vermemişti belki de, ama bu şekilde tamamen boşladığı günlerin sayısı da yıl içinde beşi geçmezdi; ki şimdiden üçüncü günüydü bu. İnce, düzgün kaşları hafifçe çatıldı, elindeki balkabağı suyu kadehini yavaş bir hareketle bıraktı masaya. Bir anda ruh halinin nasıl bir değişim içine girdiğine kendisi bile şaşırmıştı aslen, daha iki dakika önce kahkaha atarken şimdi annesini öldürmüş gibi hissediyordu adeta. Ne zaman sorumlu veya bir şeyleri umursayan biri olmuştu ki Lucy, şimdi üç dört derse girmediği için keyfi kaçıyordu? Belki ailesinin beklentileri olduğu için, belki de döneminin dersleri en keyfekeder gören cadılarından biri olarak tanınmanın verdiği sıkıntı. "Biliyorsun Lucille, biz gevşekliği benimsemiş değiliz. Bize layık ol. Başarı endeksli ol." Bitkin bir biçimde saçlarını omuzlarından geriye savurdu, sandalyesinden zarif bir hareketle kalktı. Bir de kuşaklardır Ravenclaw veya en kötü ihtimalle Slytherin'e öğrenci veren bir ailenin tek Hufflepuff'ı olsaydı örneğin, hayatının nasıl bir zindan olabileceğini hayal dâhi etmek istemiyordu. "Andy, gitmeliyim ben. Sanırım şimdiki derse girmek zorundayım, bilirsin, o tuhaf Müdür falan, hiç uğraşmak istemiyorum." Neredeyse yıllardır yanından ayırmadığı, biraz saf olsa bile tanıdığı en eğlenceli çocuk olan Andy'nin yanağına ufak bir öpücük kondurup, uçar adımlarla çıktı Büyük Salon'dan.
Şifre Bilimi dersliğine ilk girdiğinde, eğer öğrencilerle dolu olmasa yanlış yere geldiğini düşünecekti Lucy. Henüz döşemesi bitmemiş gibi bir hali vardı, daha önce girdiği hiçbir sınıfa da benzemiyordu açıkçası. Altıncı katta tek bir derslik vardı ve hatırladığı kadarıyla burası olmalıydı, ama devasa taş duvarlara asılan portreler, değişen sıra düzenleri ve kaldırılan kalın, iç karartıcı perdelerle burası tamamen yeni bir derslik gibi olmuştu. Birkaç saniyelik şaşkınlığının ardından, üstünde hissettiği birçok gözün sayesinde pembeleşen yanaklarıyla pencere kenarındaki boş bir sıraya yöneldi sarışın cadı. Elbette, çamuru bariz bir biçimde ortada olan çizmeleri, dersliğe gelmeden hemen önce değiştirdiği fakat hemen kanla kirlenmiş olan sargısı, dağınık saçlarıyla pek uyum sağlayamıyordu bu ortama. Çoğu Hogwarts öğrencisinin oturmuş bir görünümü vardı; ve Lucy bu tabloların içinde hemen hemen her zaman sırıtırdı. Ama bu sefer dikkat çekmesinin sebebini daha çok derse geç gelişiyle bağdaştırıyordu, sonraki beş dakikada gözlemlediği kadarıyla kendisinden sonra gelen iki öğrenci daha vardı fakat. Profesör, son gelen Gryffindor'lu çocuğun da kendine bir yer bulmasıyla derse başladı. İlk defa gördüğü bu genç sayılan Profesör, ona havadan sudan sohbet bile edebileceği, gerçek bir insan gibi görünmüştü ve bu pek sık da olmazdı aslında. Tüy kalemini çıkarıp, söylenenleri kısa kısa not almaya başlamıştı ki gözleri parşömeninin alt kısmına kaydı, kan damlalarıyla lekelenmiş olan. Yara daha da fazla açılmış olmalıydı. Dudağını ısırıp, yazmaya devam etmeye çalıştı fakat elinden gelen bileğini tutup camdan dışarıyı, pamuk gibi bulutlardan dökülen iri ve bembeyaz karı izlemekten başka yapabileceği bir şey yok gibi görünüyordu o anda, en azından öyle olduğuna inandırmak istemişti kendisini. Aslında, Şifre Bilimi Lucy için dönemin en ilginç derslerinden biriydi, ama Sezar şifrelemesini nereden bakılırsa dört yıl önce öğrenmiş bir kız olarak derse ekstra ilgi göstermesi imkansıza yakındı. Nitekim o da, Profesörün alfabedeki harf sayısıyla ilgili konuşması sırasında sağlam olan elini kaldırdı, biraz ürkek ama belirgin bir şekilde. "Elim sabah tam anlamıyla yarıldı, şimdi yeniden kanıyor. Revire çıkmam gerekli." Birkaç saniyenin ardından revire gitme yönündeki iznini almış, masanın üstündeki kıvrılmış parşömenini turkuaz renkli minik çantasına gelişigüzel tıkıştırmış ve kapıya yönelmişti. Elbette derslikten çıkmadan önce, ona laf atmaya yeltenen Hufflepuff'lı kıza dil çıkarmayı unutmamıştı Lucy.
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: lucille jankovics. Paz Şub. 05, 2012 7:09 pm | |
| Ravenclaw! V. sınıf. Aramıza hoş geldiniz.
| |
|