|
| | Animagus | |
|
+16Nienna Elenasse Jean Baptiste Curtis Asana Qinghai Adelphe Ida Rigola Dorian Grace Priscilla Derichs Judas Rainhard Maxim Querta Matteo Orlov Christopher Cain Palewing Chloë Cloutier Adrasteia Quiwen Juan Q. Joaquin James Christopher Newell Robert de Marqué Albusan Bjørn Devereaux 20 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Animagus Paz Ocak 29, 2012 1:30 pm | |
| Animagus - Yeteneği isteyen kullanıcının en az beşinci sınıf öğrencisi olması gerekir. - Dönüşümü gerçekleşen hayvanı belirtmek zorunludur. - Başvurularda en çok dikkat edilecek nokta isteme nedeni ve oluşum kurgusu olacaktır. - Dönüşeceğiniz hayvan, fantastik yaratık olmamalıdır. - Örnek Rol Oyununuz, istediğiniz yetenekle ilgili olmak zorundadır.
Ad Soyad: Karakter Yaşı: Dönüşülecek Hayvan: İsteme Nedeni: Yeteneği Kazanma Şekli: Örnek RP:
En son Lysander Morpheus tarafından Ptsi Ocak 30, 2012 4:03 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Robert de Marqué Albusan
Mesaj Sayısı : 1882 Özel Yetenek : Animagus, anka. Yaş : 45
| Konu: Geri: Animagus Paz Ocak 29, 2012 8:55 pm | |
|
Ad Soyad:Robert de Marqué Albusan Karakter Yaşı:28 Dönüşülecek Hayvan:Anka İsteme Nedeni: Robert karakteriyle üç yıldır rol oyunu yapıyorum ve sağlam bir kurgu oluştu artık. Kurguya göre Robert daha birinci sınıfa giderken esrarengiz bir şekilde öğrendiği bir kehanetle kaderi yeni doğan bir çocukla bağlanır ve Robert bu bağda koruyucu görevini oynayacaktır. Animagus yeteneği hem bu görevde ona yardımcı oluyor hem de zaman zaman uhrevi olarak ankayla bir şekilde bağlantılı kehanetler Robert'i iç ses denebilecek bir şekilde buluyor. Ayrıca Robert küçük bir çocukken babasını kaybeder ve ondan kalan tek bağ babasının ankasıdır. Anka efendisinin ölümünden sonra Robert'e tam anlamıyla bağlanır ve Robert de bu bağlılığa aynı şekilde karşılık verir. İlerleyen yıllarda bu ruhsal bağlılığı tamamlamak amaçlı animagus olma yolunda çalışmalara başlar ve aşağıdaki rol oyunun da biraz anlattığı gibi yıllar süren zorlu çalışmalar sonucu bunu başarır. Yeteneği Kazanma Şekli:Kastın ne olduğunu tam olarak algılayamasam da uzun yıllar çalışarak kazanılmış bir yetenek, aşağıdaki rol oyunu da kazanma anını anlatıyor zaten. Örnek RP:
Yeşil, yumuşak ve yer yer seyrek ilkbahar çimenleri üzerinde oturmuş, gözlerinden birbiri ardına süzülen gözyaşlarının ardından: Burnunda baharın hür havasının kokusu… Önünde dalgaların kaosu… Denize ve kıyıdaki küçük, şirin liman köyüne hakim bir tepeden… Batan güneşi izliyordu…“Nasıl da sessizce batıyor, en zayıf olduğu bu batma anında bile göğü renkten renge sokuyor, denizi ihtişamlı kılıyor ve yeri kızıllığıyla yakıyordu… O bu kadar güçlüydü, peki ya ben niye onun kadar güçlü değildim ki…“ bunları düşündükçe gözyaşları daha da sık akmaya başlıyordu Robert’ in. Dakikalar geçiyordu, yılmıştı artık geçseler ne fark ederdi… Olmuyordu, aylardır uğraşıyordu olmuyordu… Öyleki tüm dünya zevklerinden kendini soyutlamış, hayattaki tek amacı, tek gayesi “başarmak” olmuştu…Tüm yollar kapandığında, tüm kapılara kilit vurulduğunda geriye tek bir çıkar yol kalmıştı: "Ya o talihini yenecek, ya ölüm onu alacaktı…” İçgüdüleri onu bu son yolun girişine, bu tepeye getirmişti… Güneş son dakikalarını yaşıyordu… Belki o da… Gözyaşlarını günlerdir giydiği gömleğinin yenine sildi ve ayağa kalktı, üstü başı pis, saçı dağınıktı… Belki de ölüme gidiyordu ve bu son yok edilecek kabiliyetli düşmanın yanına böyle gidemezdi. Geçirdiği yıllar, doldurduğu yaşlar ona bunu öğretmişti… Pantolonun cebinden asasını çıkardı ve son sihrini bıraktı fani dünyaya: “Aklapakla!” asayı az önce oturduğu yere nazikçe bıraktı ve hayattaki en sadık dostuna ”Güle güle dostum!” dedi. Arkasını döndü ve tepenin en ucuna doğru ilerledi, gözlerini rengarenk olan gökyüzüne, kalbini Yaratıcı’ ya döndü ve “Sen nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun? Ya al beni yanına ya da yardım et bu fani dünyada…” diye fısıldadı. Ve kendini dalgaların kaosuna, denize doğru bıraktı. Son bir gayretle tekrar konsantre olmaya çalıştı, konsantre oldu her santimetre karesini bir anka gibi hissetmeye çalıştı, hissedecekti… İçinden bir ses başaracağını söylüyordu… Evet, oluyordu sanki, bir dakika ne oluyordu… Yükseliyordu! Evet, başarmıştı… Ulu Tanrı dualarını kabul etmişti, Bir anka olmuştu…Gökyüzündeki harikulade anka güneşin son ışıklarında başını hafifçe öne eğdi ve adeta şükredercesine, sanki dünyaya ait olmayan bir nida koyuverdi ve artık karanlığa gömülen tepeye doğru süzülerek kayboldu… | |
| | | James Christopher Newell
Mesaj Sayısı : 161 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Animagus Ptsi Ocak 30, 2012 2:27 pm | |
|
En son James Christopher Newell tarafından Çarş. Mart 07, 2012 4:33 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Juan Q. Joaquin Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 121 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : 13'ünde. Özel Yetenek : Çatalağız.
| Konu: Geri: Animagus Perş. Şub. 02, 2012 4:07 pm | |
| æ Auden Roderick. æ V. æ Köpek. Cinsi, Alaskan Malamute. æ Hayatının ve omuzlarındaki sorumluluklarının ağırlığı dayanılmaz olduğunda, bir kaçma planıdır aslında bu yetenek onun için. Ailesinin en azılı aydınlıklardan biri olduğu dönemlerde düşman edinmekten hiç çekinmemişlerdir ve ölüm yiyenler tüm Roderick ailesinden nefret ederler. Şu ana kadar saldırı olarak kullanmadı fakat dönüştüğü hayvanın saldırıları ölümcüldür. æ Henüz çok küçükken, amcasının animagus yeteneğine büyük bir hayranlık beslerdi Auden ve kendisinde de aynı yetenek olabileceğini hiç düşünmemişti. Amcasının ona cesaret veren sözlerinin ardından, ona öğrettiklerini harfiyen yapmış ve bir köpeğe dönüşmüştür.
- Örnek Rol Oyunu:
Okşayan ve serinleten rüzgarı tüylerinin arasında hissediyordu. Gölün kenarında usulca oturmuş, gözlerini kapatmıştı ve sadece dinliyordu. Hemen altında durduğu, ulu ve yaşlı çınarın henüz dökmemekte direndiği kurumaya yüz tutmuş yapraklarının onu sakinleştiren hışırtısını, rüzgarla birlikte oluşturduğu ve derin anlamların çıktığı o güzel senfoni. Hiç bu kadar huzur dolmamıştı bedenine. Büyük bir savunma içgüdüsüyle çalışan sinirleri, hiç bu kadar rahat olmamıştı. Sık sık duymadığı guguk kuşlarının yapraklara eşlik etmesini büyük bir dikkatle dinledi, uzunca bir süre dinledi.
Tüm bedeninin beyazlığı, içindeki iyiliği temsil etse de, keskin bakışları ölümcül atakları onu iyilikten olanca uzaklaştırıyordu. Her an saldırmaya ve öldürmeye hazır içgüdüsü, onu herkesten uzak tutmak için yeterli bir nedendi. Onun gibi, babası gibi, dedesi gibi olmak istemiyordu. Sadece, gülümsemesini sağlayanı da alıp, sevimli ve küçük bir şehirde, her şeyden uzak bir yerde yaşamayı isterdi. Normal olmak, muggle olmak ve karanlığın varlığından habersiz yaşamak isterdi. Büyüdükçe, Slytherin ve karanlık kavramları beyninde ve vicdanında şekillendikçe, bunun bir parçası olan kendinden nefret etti. En azından o değildi.
Başında hissettiği, tüylerini okşayan yumuşacık ele olan tepkisi, kızın beklediğinden çok daha ağır ve korkutucuydu. Beklediği zaman kendini dizginleyebiliyordu fakat habersiz her dokunuşta, çocuk saldırı pozisyonuna geçiyor, dişlerini gösteriyordu. Geri çekilip ona dokunana hırlamaya ve dişlerini göstermeye başladığında, Astrid'in şaşkın ve korkmuş yüz ifadesi oldu. Birden donup kaldı, ona bunu yaşatmayı hiç istemezdi.
Gerçek bedenine kavuruşur kavuşmaz kızın bedenini kollarıyla sardı, alnına ufak bir öpücük kondurduktan sonra usulca özür diledi. Kızın biraz daha sakinleştiğini ve titremesinin getiğini fark edince, derin bir nefes aldı. Saldırgan ve ölümcül olan köpek değil, benim aslında, diye kendine itiraf etti, uzun süredir kendine yediremediği, içinde uğruna savaşların çıktığı gerçeği.
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Animagus C.tesi Şub. 04, 2012 6:41 pm | |
| Robert de Marqué Albusan, rol oyununu yeterli bulmadığımızdan ve zaten animagus bir fantastik yaratık olamayacağından kabul edilmemiştir. James Christopher Newell ve Christopher Cain Palewing, isteme nedeni geçiştirildiğinden dolayı kabul edilmemiştir. Auden Roderick, rol oyununu yeterli bulmadığımızdan kabul edilmemiştir. | |
| | | James Christopher Newell
Mesaj Sayısı : 161 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Animagus Paz Şub. 05, 2012 12:52 am | |
|
En son James Christopher Newell tarafından Çarş. Mart 07, 2012 4:34 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Chloë Cloutier Knockturn Valknuts Arayıcısı
Mesaj Sayısı : 193 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Geri: Animagus Salı Şub. 07, 2012 8:21 pm | |
| Ad Soyad: Cornelia van Gärtner Karakter Yaşı: 16 Dönüşülecek Hayvan: Kedi İsteme Nedeni: Cornelia fazlasıyla otoriter, dindar ve büyü güçlerini şeytan işi görüp reddeden ailesiyle tamamen zıttır, bu sebeple on bir yaşına dek tek yapabildiği evlerinin ücra köşelerini kendisine mesken edinip gözden uzak durmaktır, kaçmaya meyillidir. Hogwarts mektubu geldiğinde okula başlamasına izin verilmediği için evden kaçmıştır, fakat kızın üstünde fazlasıyla baskı kuran ailesi onu aramaya hep devam etmiştir, ve bu arayışın tamamlanması halinde sonunun ölüm olacağını bilir; van Gärtner ailesi cadıların yakıldığı dönemde de kilise fanatiği olarak bu konuya büyük katkıda bulunmuşlardır. Cornelia da zaman içinde kendisini gizlemesine, gerektiğinde ortadan kaybolmasına yarayacak bir yeteneği geliştirmiş olacak kurguma göre. Yeteneği Kazanma Şekli: Saklı yaşamını sürdürmek amacıyla üçüncü sınıfın sonundan beşinci sınıfın başına dek sürekli animagusluk üzerine çalışmıştır, fakat yeterli bir sonuç alamamıştır Cornelia. En son, iki ay kadar önce Londra'da kaldığı otelin bir koridorunda amcasını görmesinin getirdiği korku ve öfkeyle net bir şekilde dönüşümünü sağlamıştır. Örnek RP: - Spoiler:
Genç cadı, üstündeki parlament mavisi cübbenin eteğini çekiştirerek güneşin en aldatıcı olduğu günlerden birine adımını atıyordu; okul henüz uyanırken. Herkesten önce yeni güne gözlerini açıp, merağını dindirme adına ortalıkta dolaşma huyu olmasa aslında bugün onun için sıcak çikolata içip kitap okuma günü olabilirdi, kışın kendisini en hissettirdiği günlerde hep yaptığı gibi. Ama bazı anlarda yatışamıyordu işte; toprak zemini ve temiz havayı hissederek yaptığı yürüyüşler, özellikle de Orman'a yakın olanlar, ona yepyeni bir dünya sunuyordu her sabah. Keşfedilmeyi bekleyen, sihirli ve taze bir hayat. Yatakhaneden çıkmadan hemen önce yaptığı dağınık topuzu, buza dönüşmeye yüz tutan parmaklarıyla hemencecik açıp, altın sarısı tutamların omuzlarına özgürce dökülmesine olanak verdi, hemen ardından da devasa, taştan kapıyı araladı. Lucy, okyanus mavisi gözlerini birkaç kere kırpmasının ardından, ışığın kara vurmasıyla oluşan neredeyse can acıtıcı parlaklığa alışmaya başlamıştı bile. Fakat üstündeki ince cübbe, etek ve gömlek onu pek koruyacak gibi değildi, nitekim cadının ufak tefek bedeni haşin rüzgarlarla bir yaprak gibi titremeye başlamıştı bile. Havayı ciğerlerine olabildiğince doldurup, sırt çantasından büyük, siyah ve kalın bir pelerini gelişigüzel çıkardı; abisinden "ödünç aldığı" bir şey. Eh, muhtemelen tam bir kaybeden olan abisi sonunda bir işe yaramış olacaktı ve bu onu mutlu etmeliydi, yani ortada yanlış bir şey yoktu. Çatlamış, koyu gül rengi dudakları muzip bir ifadeyle kıvrıldı, donmuş çimenleri ezerek yoluna başladı Lucy.
Onca karın altında bile yapraklarının gürlüğünü koruyan, kalın gövdeli ve sık ağaçların yanına ulaştığı zaman çok geç olduğunu anlamıştı Lucy. Yasak Orman belki de Hogwarts sınırları içerisindeydi, ama burası başlı başına bir dünya gibiydi her daim; bir sınırı geçtiğin zaman ne bulacağını bilemezdin. Ve şimdi genç cadının başına gelen, tam olarak buydu. Ağaçların nadiren boş bıraktığı alanları kaplayan sık çalılıklardan gelen hışırtısı duyan keskin kulakları, titremeyi farkeden gözleri olmasa belki de bir sonraki hamlesi için çok geç kalacaktı Lucy. Fakat çevik, ince bir bedenin kendisine doğru atıldığını gördüğünde, vücudu çoktan ufalmaya başlamıştı. Kendisini minicik bir kavanoza zorla sokuluyormuş gibi hissettiği yaklaşık beş saniyede Ravenclaw'lu cadının zarif, fakat heybetli duran simasının yerini simsiyah bir kedi almıştı bile. Bu süreç saniyelerle ifade edilse bile omurgasının eğilip bükülmesinin yakıcı acısı, görüş açısı ve netliğinin değişmesinin getirdiği sersemlik, uzuvlarındaki uyuşma ve genel olarak onu ele geçiren hapsolma hissiyle, dönüşümü ona göre saatlerle ifade edilebilirdi. Yıllardır üstünde çalışsa bile hâlâ daha alışamamıştı, uzunca bir süre de alışamayacağını düşünse de çevresine odaklanmaya çalıştı Lucy. Gördüğü beden orta yaşlı bir erkeğe aitti, eski püskü giyinimi hava için fazla ince kaçsa da onun için bir sorun teşkil etmiyor gibiydi. Muhtemelen evsiz ya da kaçık, diye düşündü; fakat birkaç saniye içinde erkeğin gözleri kediye takılınca yanıldığını farketti. Dandik vampir filmlerine yakışır abartılı hareketleri ve karla aynı renkteki teniyle, geçen yaz Londra'daki bir barın arka sokağında kusarken onun asasını çalmaya kalkışan vampir. Sıkı bir mücadele ve kesilen iki parmağın sonucunda Lucy kaçmayı başarmış, neredeyse parçalanan kulağı dışında da yara almamıştı fakat bir vampirin güç tutkusunun onu nereye getirebileceğini o gün farketmişti. Şimdi karşısında çıkmasına şaşırmamıştı, Orman vampir kaynıyordu denebilir fakat özellikle ikisinin karşılaşması muhtemelen tesadüfü geçerdi. Buna fazla kafa yormamaya çalıştı Lucy, özellikle de içgüdülerini dinlemesi gereken şu anda. Vampirin kehribar rengi gözleri şaşkınlıkla büyüdü, muhtemelen kediye dönüşen bir kız görmemişti daha önce, tuhaf. Eğer insan bedenine sahip olsaydı şu anda sırıtırdı, fakat sadece tiz bir miyavlama koyuverdi ve var gücüyle minik arka ayaklarını karlı zemine saplayıp vampirin yüzüne sıçradı. İki saniyelik mücadelenin ardından zümrüt keskinliğindeki tırnakları kana bulanmış halde, adamı arkasında bırakıp koşmaya başladı. Elleriyle, kanayan ve paramparça olmuş gözünü tutmaya çalışıp acıyla uluyan bir vampir. Ah, her genç kızın hayali.
Pat! Minik bir köke takılan ayak, bir dala tutunmaya çalışan el, ve Lucy'nin ormanın zeminine hızla oturan poposu. Çok çabuk olup biten, acı verici olduğu kadar gururu da zedeleyen bir deneyimdi, tabii kızın en korktuğu şeylerden biri de düşüp bir yerlerini kırması olunca fazladan kötü oluyordu bu olay. Hızla ayağa kalkıp ellerini cübbesine sildi, tüm çamuru geçirmeyeceğini bilse de. Aslında daha üstünden yarım saat bile geçmeyen animagus tecrübesinin ardından böyle şeylere takılmaması gerekirdi, ne de olsa her gün bu şekilde heyecanlı şeylere katılamıyordu, fakat kediye dönüşüp bir vampire saldırmak ona dala takılıp düşmekten daha heyecan verici ve ilginç geliyordu, bu da düşmesini pek katlanılır kılmıyordu açıkçası. Tanrıya şükür, gören kimse de olmamıştı, elbette hiçbir büyücü ya da cadı bu zalim havada dışarı çıkıp Orman'ın çevresinde minik bir yürüyüş yapacak kadar akıldan yoksun değildi Hogwarts'ta. Aslında, biraz fazla kasıntı, gösteriş meraklısı ve prefabrike tipler olunca, Lucy kendini daha özgür hissediyordu, yani yine bir sorun yoktu. Çehresi yavaşça asıldı, gözleri kısılıp ince birer çizgi haline geldi Ravenclaw'lu cadı elindeki kocaman kesiği incelerken. Koyu kırmızı kan damlalar halinde kara damlıyor, güzel birer gelinciği andıran izler bırakıyordu fakat o, bunun estetik tarafına pek bakamıyordu. Lucy, canı acıdığında dişlerini sıkıp içinden küfredecek o tiplerden değildi, ve olmadığına da şükrediyordu. Onun yerine bağırarak küfreder, zıplar ve kısaca, yerinde duramazdı. Şimdiki gibi. Tutunmaya çalıştığı dal ve üstündeki dikenlere bir tekme savurdu, ve bu son hareketiyle yürüyüşüne son verebileceğinin de farkına vardı genç kız. Ormandaki kan meraklısı ürkütücü yaratıkların elbette farkındaydı, ne de olsa birinin gözünü çıkarmıştı bir saat kadar önce, ama asıl istemediği şey bu pis yerde bir tür sinsi mikrobu yarasına dahil edip, henüz adını bile duymadığı bir takım tuhaf hastalıklara sahip olmaktı. Geçen sene su çiçeği geçirdiği sanılan o Slytherin'li kızı görmüştü ne de olsa; zavallı, yüzünde beyninden bile büyük çıbanlar çıkmıştı. Yeşil çıbanlar. Yılın sonuna doğru kız delirmiş gibi hareketler yapıyordu, ve sonra okuldan ayrıldı. Onaylamaz bir ifadeyle başını salladı Lucy, bal rengi bukleleri neşeyle omuzlarında zıpladı ve sağ bileğini sıkıca tutan sol elinin parmaklarını gevşetmeye karar verdi. Tam yanındaki koyu yeşil, sık fakat minik çalılıktan çıkan şaşkın bakışlı bir sincaba sırıttı ve ince olan pelerininden kopardığı bir parça kumaşla elini sardı; Ortak Salon'una geri dönme vakti gelmiş olsa gerek.
Oldukça dandik sayılabilecek sargısı ve bitmek bilmeyen hindiyle geçen, fazlasıyla doyurucu bir öğle yemeğinin ardından, öğleden önceki hiçbir derse girmeyişinin getirdiği suçluluk duygusu tüm benliğini rahatsız edici bir biçimde esir almıştı Lucy'nin. Sabah yaşadığı olayların zihnini pek meşgul etmemesine karşılık, bu ona daha tuhaf geliyordu. Asla derslerine pek önem vermemişti belki de, ama bu şekilde tamamen boşladığı günlerin sayısı da yıl içinde beşi geçmezdi; ki şimdiden üçüncü günüydü bu. İnce, düzgün kaşları hafifçe çatıldı, elindeki balkabağı suyu kadehini yavaş bir hareketle bıraktı masaya. Bir anda ruh halinin nasıl bir değişim içine girdiğine kendisi bile şaşırmıştı aslen, daha iki dakika önce kahkaha atarken şimdi annesini öldürmüş gibi hissediyordu adeta. Ne zaman sorumlu veya bir şeyleri umursayan biri olmuştu ki Lucy, şimdi üç dört derse girmediği için keyfi kaçıyordu? Belki ailesinin beklentileri olduğu için, belki de döneminin dersleri en keyfekeder gören cadılarından biri olarak tanınmanın verdiği sıkıntı. "Biliyorsun Lucille, biz gevşekliği benimsemiş değiliz. Bize layık ol. Başarı endeksli ol." Bitkin bir biçimde saçlarını omuzlarından geriye savurdu, sandalyesinden zarif bir hareketle kalktı. Bir de kuşaklardır Ravenclaw veya en kötü ihtimalle Slytherin'e öğrenci veren bir ailenin tek Hufflepuff'ı olsaydı örneğin, hayatının nasıl bir zindan olabileceğini hayal dâhi etmek istemiyordu. "Andy, gitmeliyim ben. Sanırım şimdiki derse girmek zorundayım, bilirsin, o tuhaf Müdür falan, hiç uğraşmak istemiyorum." Neredeyse yıllardır yanından ayırmadığı, biraz saf olsa bile tanıdığı en eğlenceli çocuk olan Andy'nin yanağına ufak bir öpücük kondurup, uçar adımlarla çıktı Büyük Salon'dan.
Şifre Bilimi dersliğine ilk girdiğinde, eğer öğrencilerle dolu olmasa yanlış yere geldiğini düşünecekti Lucy. Henüz döşemesi bitmemiş gibi bir hali vardı, daha önce girdiği hiçbir sınıfa da benzemiyordu açıkçası. Altıncı katta tek bir derslik vardı ve hatırladığı kadarıyla burası olmalıydı, ama devasa taş duvarlara asılan portreler, değişen sıra düzenleri ve kaldırılan kalın, iç karartıcı perdelerle burası tamamen yeni bir derslik gibi olmuştu. Birkaç saniyelik şaşkınlığının ardından, üstünde hissettiği birçok gözün sayesinde pembeleşen yanaklarıyla pencere kenarındaki boş bir sıraya yöneldi sarışın cadı. Elbette, çamuru bariz bir biçimde ortada olan çizmeleri, dersliğe gelmeden hemen önce değiştirdiği fakat hemen kanla kirlenmiş olan sargısı, dağınık saçlarıyla pek uyum sağlayamıyordu bu ortama. Çoğu Hogwarts öğrencisinin oturmuş bir görünümü vardı; ve Lucy bu tabloların içinde hemen hemen her zaman sırıtırdı. Ama bu sefer dikkat çekmesinin sebebini daha çok derse geç gelişiyle bağdaştırıyordu, sonraki beş dakikada gözlemlediği kadarıyla kendisinden sonra gelen iki öğrenci daha vardı fakat. Profesör, son gelen Gryffindor'lu çocuğun da kendine bir yer bulmasıyla derse başladı. İlk defa gördüğü bu genç sayılan Profesör, ona havadan sudan sohbet bile edebileceği, gerçek bir insan gibi görünmüştü ve bu pek sık da olmazdı aslında. Tüy kalemini çıkarıp, söylenenleri kısa kısa not almaya başlamıştı ki gözleri parşömeninin alt kısmına kaydı, kan damlalarıyla lekelenmiş olan. Yara daha da fazla açılmış olmalıydı. Dudağını ısırıp, yazmaya devam etmeye çalıştı fakat elinden gelen bileğini tutup camdan dışarıyı, pamuk gibi bulutlardan dökülen iri ve bembeyaz karı izlemekten başka yapabileceği bir şey yok gibi görünüyordu o anda, en azından öyle olduğuna inandırmak istemişti kendisini. Aslında, Şifre Bilimi Lucy için dönemin en ilginç derslerinden biriydi, ama Sezar şifrelemesini nereden bakılırsa dört yıl önce öğrenmiş bir kız olarak derse ekstra ilgi göstermesi imkansıza yakındı. Nitekim o da, Profesörün alfabedeki harf sayısıyla ilgili konuşması sırasında sağlam olan elini kaldırdı, biraz ürkek ama belirgin bir şekilde. "Elim sabah tam anlamıyla yarıldı, şimdi yeniden kanıyor. Revire çıkmam gerekli." Birkaç saniyenin ardından revire gitme yönündeki iznini almış, masanın üstündeki kıvrılmış parşömenini turkuaz renkli minik çantasına gelişigüzel tıkıştırmış ve kapıya yönelmişti. Elbette derslikten çıkmadan önce, ona laf atmaya yeltenen Hufflepuff'lı kıza dil çıkarmayı unutmamıştı Lucy. Şu anda tek istediği şey tanıdığı tek vampire, Lisette'e gidip Orman'daki yaratıklar hakkında biraz daha bilgi edinmekti.
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Animagus C.tesi Mart 03, 2012 11:01 pm | |
| James, nedeninin belli olmamasından, aktiflik sıkıntısından ve üç özel yeteneğin olamayacağından kabul edilmedi. Cornelia, kabul edildin. İşleniyor. | |
| | | Christopher Cain Palewing Büyücü
Mesaj Sayısı : 241 Kan Durumu : Safkan Yaş : 32
| Konu: Geri: Animagus Çarş. Mart 07, 2012 4:19 pm | |
| Ad Soyad: Christopher Cain Palewing Karakter Yaşı: 27 Dönüşülecek Hayvan: Karga Yeteneği Kazanma Şekli: Mizantrop bir kişiliğe sahip olduğu için okul çağında animagusluk özelliği gelişmitir. İsteme Nedeni: Cain karakterinin çevresinden soyutlanmış ancak yine de herkes ile konuşmayı seven kişiliğini işlerken animagusluğun kullanılacağı rp'ler olacaktır. Animagusluğu rp'lerimde sık kullanırım bu sebeple istiyorum. ( İsteme Nedeni) - Örnek RP:
Gördüğü son ıssız gecenin üsütüne düşen dipsiz ve aynı zamanda sonsuz bir aydınlık gece daha... Kendisine yakın olan oldukça yıpranmış hayatıydı ve artık neredeyse yok olmuştu, saydamdı; Ardından net bir şekilde tüm anılarını canlılıkla görebiliyordu. Zihnindeki anılarla canlanan, gelecek kehanetlerinin fotoğrafları arasında biraz daha gezindikten sonra içlerinden bulunduğu yere en yakın karenin içine doğru bir adım attı, gözlerini kapatarak.
Zihnine en son bıraktığı yeşil fotoğraf, Eva'nın ve Tom'un öldüğü ormandı. Korkmadan içine yürüdü, arkasına aldı, unuttu. Gözlerini açtığında toynakları hala yeşil çimlere basıyor, karşısında ulu ağaçlar yükseliyordu, sonsuz göğe doğru uzanan Londra ağaçları... Bir geyiğin burnuyla kokladı etrafını, derin bir nefes aldı. Gökyüzündeki iki yalnız testralin çığlıklarını dinledi. Benliğini kaplayan yalnızlık bu eşitliğe yeterince dayanamayıp, üzerine yapıştığı 'Christopher'in ruhunu' yıpratarak, parçalara ayırdı.
Yorgundu, daha fazla bu haliyle kalamazdı, değişti. Yanında getirdiği siyah cüppesiyle çıplak vücudunu örttü. Uzun, siyah cübbenin içinden kaldırdığı asasını hafifçe göğe savurup ikinci göğün üstüne çıkan gümüşi renkli bir kıvılcım gönderdi. Küçük bir patlama sesiyle etrafa yayılan kıvılcımların japon şemsiyesine benzer bir şekil aldıktan sonra sönmelerini, arkalarında bıraktıkları kirli dumanın, soluk gökyüzünü örten, kendisiyle aynı renkteki, bulutlara karşmasını izledi.
Biraz daha bekledikten sonra duyduğu bir çift kanat sesiyle irkildi ve sese doğru yöneldi. 'Alabildin mi?' Heyecanla sesin geldiği yere doğru yürüdü; Boğuk havanın kuru rüzgarı cüppesini uçuşturuyordu.
Christopher ile neredeyse aynı boyda ve yaşta olan beyaz tenli bir adam belirdi koyu renkli atmacanın tüylü vücudundan. Çıplak vücudunu saracak bir şey olmaksızın James'in karşısına dikildi. Kusursuz dudakları ve onların sakladığı kusursuz dişlerini hareket ettirmeye başladı; 'Biraz zor oldu ama aldım.' Rüzgar vücuduna dokunuyordu.
'Al.'
Christopher dağınık saçlarını geriye attığı eliyle, ve haz dolu mimikleriyle, diğer adamın tuttuğu kağıt yığınına uzandı. Her birine gelişi güzel göz gezdirdi, hareket eden resimlerine baktı. 'Çok az kaldı Yahuda, çok az kaldı.'
'Evet, ona yaklaşıyoruz.'
Göğü kaplayan gri bulutlar oldukça fazlalaşıp saçlarını uçuşturan rüzgar şiddetini arttırmıştı. Bir kaç saniye sonrasında büyük bir gök gürültüsünün getirdiği soğuk yağmur damlaları az öncesine kadar orada karşılıklı olarak duran iki büyücünün bulunduğu yere, ve tüm Londra'ya düşmeye başladı. Hava soğuyordu. | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Animagus Çarş. Mart 07, 2012 5:39 pm | |
| | |
| | | Matteo Orlov Büyücü
Mesaj Sayısı : 52 Kan Durumu : * Özel Yetenek : Animagus, kedi.
| Konu: Geri: Animagus Çarş. Mart 14, 2012 8:12 pm | |
| Ad Soyad: Matteo Orlov Karakter Yaşı: 19 Dönüşülecek Hayvan: Kedi İsteme Nedeni: Kurgu için gerekli. Yeteneği Kazanma Şekli: Önceki yıllarda babası Vasily muggle iş adamları ile yaptığı bir anlaşma sonucunda bilgi sızdırabilmek için oğlunu kullanır. Amacı bakanlığa belli etmediler elbette bir çeşit mazeret uydurup animagusluğu elde etti. Örnek RP: - Spoiler:
Silindi.
| |
| | | Maxim Querta
Mesaj Sayısı : 673 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Elim Reçel'in dötünde -pardon, cep diyecektim.
| Konu: Geri: Animagus C.tesi Mart 17, 2012 8:49 am | |
| | |
| | | Judas Rainhard
Mesaj Sayısı : 125 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Geri: Animagus Çarş. Mart 21, 2012 1:36 pm | |
| Ad Soyad: Judas Rainhard Karakter Yaşı: 23 Dönüşülecek Hayvan: Kartal İsteme Nedeni: İlk neden onun kaçılamaz denen Azkaban'dan bu özellik sayesinde kaçabilmesi elbette. Sonraysa kurgularımda yer tutmaya devam edecek. Yeteneği Kazanma Şekli: Tutuklandıktan sonra mahkum edilmesine kadar geçen birkaç aylık süre içerisinde onun suçsuz olduğuna inanan ve gerektiğinde kaçabilmesine olanak sağlayacak bu özelliği kullanabilmesi için kendini riske atıp zamanından ve bilgilerinden fedakarlık yapan gezgin bir dostu sayesinde. Ancak yeteneği kullanmayı becerene kadar üç yıl geçti. Örnek RP:
- Spoiler:
İki aşığın bedenlerinden dolup taşan tutku önlenemez bir birleşmeyle son bulmuştu şimdilik. Gözlerimi araladığımda o, çoktan odadan çıkmış, katın merdivenlerini bile yarılamıştı. Bir tilki sinsiliğinde dikkatle attığı adımlarının çıkaracağı en küçük bir gürültüden dahi sakınmak istediği apaçıktı. Kulakları benim kadar keskin olamayan ve çoktan uykunun kollarında kendinden geçen han ahalisinin de bu cadının şüpheli gidişinden bihaber olması gayet normaldi tabii. Odada yalnız olduğumdan emin olduktan sonra bana yakın perdelerden birini aralayıp dışarıyı gözledim. Saat kim bilir kaçtı, gece sessiz, gök zifiri, sokak lambaları ruhsuzdu. Tutkulu sevgilim merdivenleri çoktan inmiş dışarıya çıkmasına metreler kalmıştı. Yataktan hızla fırladım. Üzerime geçirdiğim iki parça giysinin akabinde aynı sinsi ruha bürünerek parmak uçlarımda odadan çıkıp arşınladım dar koridoru. Herkes uykudaydı belli ki, duvardaki küçük tablolardan bile minik horultular geliyordu. Bu sesli kamuflajlar etkisinde koridordan bir hayalet gibi süzülmüş, merdivenleri hızla inip birden duruvermişim. Bu hızlı çıkışımın hanın barında kafa kafaya vermiş anlamsız sözcüklerle anlaşmaya çalışan iki serseri sarhoşun ilgisini çekmesini istemiyordum. Gayet işi başından aşkın bir adam edasıyla masaları geçtim ve kapıya yöneldim.
Karanlık sokak boştu görünen o ki. Ne bir ses ne de hareket. Sadece metreler ötedeki cadının hafif ve aceleci topuk sesleri kulaklarımı doldurmakta. Ne soğuk ne de sıcak diyebileceğim bir hava hakimdi geceye. Sakin bir vakitti, hem de tehlike sezilen bir sakinlik değil; salt sakinlik. Bu iki kanı deli akan genç dışında hızla hareket etmeye hevesli başka bir canlı yok gibiydi etrafta. Duyduklarımdan çıkarabildiğim kadarıyla o küçük adımlar yan sokaklardan birine sapmıştı, hareket zamanı gelmişti benim için de. Ruhumu ve kafamı boşalttım, sonra aniden aklıma gelen bir güvenlik önlemi duraksamama neden oldu. Şans eseri yanıma aldığım asayı vücuduma baştan aşağı doğrultarak bir hayalbozan büyüsü yaptım. Zira muggleların havada uçan biçimsiz şeyi görüp de şaşkınlıktan küçük dillerini yutmalarını ya da yerel gazetelere haber olarak çıkmayı istemezdim. İşimi hızla bitirip kollarımı iki yana açtım ve zihnimi boşalttım. Genişleyen kollarımı ve üzerimde oluşmaya başlayan tüyleri hissedebiliyordum. İlk birkaç saniye boyunca kaşındırırdı ama sonrasına değiyordu bu. Ağzımın olduğu yerde uzayan gagayla beraber büyüyüp bir kartalınkine dönüşen başımın ağırlığı yerçekimine yenik düşerken yerle yeksan olmamı engelleyen toynaklar sayesinde dengeyi hemen yakaladım. Garip bir duyguydu bu, dört ayağım ve iki kolum vardı resmen. Başlarda alışması zor olmuştu ama neyse ki artık kontrolü ele nasıl geçireceğimi düşünmeme bile gerek yoktu. Dönüşüm tamamlanıp beni altın sarısı tüylü, büyük ve güçlü kanatları olan bir hipogrife çevirdiğinde yan tarafıma doğru dönüp boş sokağa doğru hızla koşmaya başladım. Havalanabilmek için bir nevi kalkış pistine ihtiyacım vardı ne de olsa. Birkaç metreden sonra dört toynak da yerden kesilmiş, artık çalışan sadece kanatlarım kalmıştı. Yakınlarda biri varsa beni göremeyecek, sadece geçip giden birkaç toynak ses duyacak, bunu da kafasının iyi olmasına verecekti. Yarım aya doğru uçup yeterli yüksekliğe ulaştığımda şu an bir kartalınkine sahip keskin gözlerimle Nike'ı aramaya koyuldum. Sokakların boş olması işimi kolaylaştırdığı için onu bulmam fazla sürmedi. Uzaktan farklı gözüküyordu sanki. Boyu mu uzamıştı ne ? Kanat çırparak yönümü onun olduğu doğrultuya çevirdim takibe koyuldum. Benden kaçmadığı belliydi. Bazı eşyaları hala odadaydı çünkü. Ben tilki uykusundayken yavaşça kalkıp önce beni gözlemiş ve uyuduğuma ikna olduktan sonra ses çıkarmamaya özen göstererek odadan hızla çıkmıştı. Güzel cadım bir işler çeviriyordu ama ne ? Nereye gidiyorsun Nike, benden gizlediğin nedir ?
En son Judas Rainhard tarafından C.tesi Mart 24, 2012 3:55 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Animagus C.tesi Mart 24, 2012 3:23 pm | |
| Kabul edildi; ancak istenilen hayvan kısmı düzenlenince işlenecek. | |
| | | Priscilla Derichs Slytherin V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 579 Kan Durumu : Muggle doğumlu Özel Yetenek : Animagus, kedi. Meta.
| Konu: Geri: Animagus Salı Mart 27, 2012 4:31 pm | |
| - Lucia demiş ki:
Ad Soyad: Cornelia van Gärtner Karakter Yaşı: 16 Dönüşülecek Hayvan: Kedi İsteme Nedeni: Cornelia fazlasıyla otoriter, dindar ve büyü güçlerini şeytan işi görüp reddeden ailesiyle tamamen zıttır, bu sebeple on bir yaşına dek tek yapabildiği evlerinin ücra köşelerini kendisine mesken edinip gözden uzak durmaktır, kaçmaya meyillidir. Hogwarts mektubu geldiğinde okula başlamasına izin verilmediği için evden kaçmıştır, fakat kızın üstünde fazlasıyla baskı kuran ailesi onu aramaya hep devam etmiştir, ve bu arayışın tamamlanması halinde sonunun ölüm olacağını bilir; van Gärtner ailesi cadıların yakıldığı dönemde de kilise fanatiği olarak bu konuya büyük katkıda bulunmuşlardır. Cornelia da zaman içinde kendisini gizlemesine, gerektiğinde ortadan kaybolmasına yarayacak bir yeteneği geliştirmiş olacak kurguma göre. Yeteneği Kazanma Şekli: Saklı yaşamını sürdürmek amacıyla üçüncü sınıfın sonundan beşinci sınıfın başına dek sürekli animagusluk üzerine çalışmıştır, fakat yeterli bir sonuç alamamıştır Cornelia. En son, iki ay kadar önce Londra'da kaldığı otelin bir koridorunda amcasını görmesinin getirdiği korku ve öfkeyle net bir şekilde dönüşümünü sağlamıştır. Örnek RP: - Spoiler:
Genç cadı, üstündeki parlament mavisi cübbenin eteğini çekiştirerek güneşin en aldatıcı olduğu günlerden birine adımını atıyordu; okul henüz uyanırken. Herkesten önce yeni güne gözlerini açıp, merağını dindirme adına ortalıkta dolaşma huyu olmasa aslında bugün onun için sıcak çikolata içip kitap okuma günü olabilirdi, kışın kendisini en hissettirdiği günlerde hep yaptığı gibi. Ama bazı anlarda yatışamıyordu işte; toprak zemini ve temiz havayı hissederek yaptığı yürüyüşler, özellikle de Orman'a yakın olanlar, ona yepyeni bir dünya sunuyordu her sabah. Keşfedilmeyi bekleyen, sihirli ve taze bir hayat. Yatakhaneden çıkmadan hemen önce yaptığı dağınık topuzu, buza dönüşmeye yüz tutan parmaklarıyla hemencecik açıp, altın sarısı tutamların omuzlarına özgürce dökülmesine olanak verdi, hemen ardından da devasa, taştan kapıyı araladı. Lucy, okyanus mavisi gözlerini birkaç kere kırpmasının ardından, ışığın kara vurmasıyla oluşan neredeyse can acıtıcı parlaklığa alışmaya başlamıştı bile. Fakat üstündeki ince cübbe, etek ve gömlek onu pek koruyacak gibi değildi, nitekim cadının ufak tefek bedeni haşin rüzgarlarla bir yaprak gibi titremeye başlamıştı bile. Havayı ciğerlerine olabildiğince doldurup, sırt çantasından büyük, siyah ve kalın bir pelerini gelişigüzel çıkardı; abisinden "ödünç aldığı" bir şey. Eh, muhtemelen tam bir kaybeden olan abisi sonunda bir işe yaramış olacaktı ve bu onu mutlu etmeliydi, yani ortada yanlış bir şey yoktu. Çatlamış, koyu gül rengi dudakları muzip bir ifadeyle kıvrıldı, donmuş çimenleri ezerek yoluna başladı Lucy.
Onca karın altında bile yapraklarının gürlüğünü koruyan, kalın gövdeli ve sık ağaçların yanına ulaştığı zaman çok geç olduğunu anlamıştı Lucy. Yasak Orman belki de Hogwarts sınırları içerisindeydi, ama burası başlı başına bir dünya gibiydi her daim; bir sınırı geçtiğin zaman ne bulacağını bilemezdin. Ve şimdi genç cadının başına gelen, tam olarak buydu. Ağaçların nadiren boş bıraktığı alanları kaplayan sık çalılıklardan gelen hışırtısı duyan keskin kulakları, titremeyi farkeden gözleri olmasa belki de bir sonraki hamlesi için çok geç kalacaktı Lucy. Fakat çevik, ince bir bedenin kendisine doğru atıldığını gördüğünde, vücudu çoktan ufalmaya başlamıştı. Kendisini minicik bir kavanoza zorla sokuluyormuş gibi hissettiği yaklaşık beş saniyede Ravenclaw'lu cadının zarif, fakat heybetli duran simasının yerini simsiyah bir kedi almıştı bile. Bu süreç saniyelerle ifade edilse bile omurgasının eğilip bükülmesinin yakıcı acısı, görüş açısı ve netliğinin değişmesinin getirdiği sersemlik, uzuvlarındaki uyuşma ve genel olarak onu ele geçiren hapsolma hissiyle, dönüşümü ona göre saatlerle ifade edilebilirdi. Yıllardır üstünde çalışsa bile hâlâ daha alışamamıştı, uzunca bir süre de alışamayacağını düşünse de çevresine odaklanmaya çalıştı Lucy. Gördüğü beden orta yaşlı bir erkeğe aitti, eski püskü giyinimi hava için fazla ince kaçsa da onun için bir sorun teşkil etmiyor gibiydi. Muhtemelen evsiz ya da kaçık, diye düşündü; fakat birkaç saniye içinde erkeğin gözleri kediye takılınca yanıldığını farketti. Dandik vampir filmlerine yakışır abartılı hareketleri ve karla aynı renkteki teniyle, geçen yaz Londra'daki bir barın arka sokağında kusarken onun asasını çalmaya kalkışan vampir. Sıkı bir mücadele ve kesilen iki parmağın sonucunda Lucy kaçmayı başarmış, neredeyse parçalanan kulağı dışında da yara almamıştı fakat bir vampirin güç tutkusunun onu nereye getirebileceğini o gün farketmişti. Şimdi karşısında çıkmasına şaşırmamıştı, Orman vampir kaynıyordu denebilir fakat özellikle ikisinin karşılaşması muhtemelen tesadüfü geçerdi. Buna fazla kafa yormamaya çalıştı Lucy, özellikle de içgüdülerini dinlemesi gereken şu anda. Vampirin kehribar rengi gözleri şaşkınlıkla büyüdü, muhtemelen kediye dönüşen bir kız görmemişti daha önce, tuhaf. Eğer insan bedenine sahip olsaydı şu anda sırıtırdı, fakat sadece tiz bir miyavlama koyuverdi ve var gücüyle minik arka ayaklarını karlı zemine saplayıp vampirin yüzüne sıçradı. İki saniyelik mücadelenin ardından zümrüt keskinliğindeki tırnakları kana bulanmış halde, adamı arkasında bırakıp koşmaya başladı. Elleriyle, kanayan ve paramparça olmuş gözünü tutmaya çalışıp acıyla uluyan bir vampir. Ah, her genç kızın hayali.
Pat! Minik bir köke takılan ayak, bir dala tutunmaya çalışan el, ve Lucy'nin ormanın zeminine hızla oturan poposu. Çok çabuk olup biten, acı verici olduğu kadar gururu da zedeleyen bir deneyimdi, tabii kızın en korktuğu şeylerden biri de düşüp bir yerlerini kırması olunca fazladan kötü oluyordu bu olay. Hızla ayağa kalkıp ellerini cübbesine sildi, tüm çamuru geçirmeyeceğini bilse de. Aslında daha üstünden yarım saat bile geçmeyen animagus tecrübesinin ardından böyle şeylere takılmaması gerekirdi, ne de olsa her gün bu şekilde heyecanlı şeylere katılamıyordu, fakat kediye dönüşüp bir vampire saldırmak ona dala takılıp düşmekten daha heyecan verici ve ilginç geliyordu, bu da düşmesini pek katlanılır kılmıyordu açıkçası. Tanrıya şükür, gören kimse de olmamıştı, elbette hiçbir büyücü ya da cadı bu zalim havada dışarı çıkıp Orman'ın çevresinde minik bir yürüyüş yapacak kadar akıldan yoksun değildi Hogwarts'ta. Aslında, biraz fazla kasıntı, gösteriş meraklısı ve prefabrike tipler olunca, Lucy kendini daha özgür hissediyordu, yani yine bir sorun yoktu. Çehresi yavaşça asıldı, gözleri kısılıp ince birer çizgi haline geldi Ravenclaw'lu cadı elindeki kocaman kesiği incelerken. Koyu kırmızı kan damlalar halinde kara damlıyor, güzel birer gelinciği andıran izler bırakıyordu fakat o, bunun estetik tarafına pek bakamıyordu. Lucy, canı acıdığında dişlerini sıkıp içinden küfredecek o tiplerden değildi, ve olmadığına da şükrediyordu. Onun yerine bağırarak küfreder, zıplar ve kısaca, yerinde duramazdı. Şimdiki gibi. Tutunmaya çalıştığı dal ve üstündeki dikenlere bir tekme savurdu, ve bu son hareketiyle yürüyüşüne son verebileceğinin de farkına vardı genç kız. Ormandaki kan meraklısı ürkütücü yaratıkların elbette farkındaydı, ne de olsa birinin gözünü çıkarmıştı bir saat kadar önce, ama asıl istemediği şey bu pis yerde bir tür sinsi mikrobu yarasına dahil edip, henüz adını bile duymadığı bir takım tuhaf hastalıklara sahip olmaktı. Geçen sene su çiçeği geçirdiği sanılan o Slytherin'li kızı görmüştü ne de olsa; zavallı, yüzünde beyninden bile büyük çıbanlar çıkmıştı. Yeşil çıbanlar. Yılın sonuna doğru kız delirmiş gibi hareketler yapıyordu, ve sonra okuldan ayrıldı. Onaylamaz bir ifadeyle başını salladı Lucy, bal rengi bukleleri neşeyle omuzlarında zıpladı ve sağ bileğini sıkıca tutan sol elinin parmaklarını gevşetmeye karar verdi. Tam yanındaki koyu yeşil, sık fakat minik çalılıktan çıkan şaşkın bakışlı bir sincaba sırıttı ve ince olan pelerininden kopardığı bir parça kumaşla elini sardı; Ortak Salon'una geri dönme vakti gelmiş olsa gerek.
Oldukça dandik sayılabilecek sargısı ve bitmek bilmeyen hindiyle geçen, fazlasıyla doyurucu bir öğle yemeğinin ardından, öğleden önceki hiçbir derse girmeyişinin getirdiği suçluluk duygusu tüm benliğini rahatsız edici bir biçimde esir almıştı Lucy'nin. Sabah yaşadığı olayların zihnini pek meşgul etmemesine karşılık, bu ona daha tuhaf geliyordu. Asla derslerine pek önem vermemişti belki de, ama bu şekilde tamamen boşladığı günlerin sayısı da yıl içinde beşi geçmezdi; ki şimdiden üçüncü günüydü bu. İnce, düzgün kaşları hafifçe çatıldı, elindeki balkabağı suyu kadehini yavaş bir hareketle bıraktı masaya. Bir anda ruh halinin nasıl bir değişim içine girdiğine kendisi bile şaşırmıştı aslen, daha iki dakika önce kahkaha atarken şimdi annesini öldürmüş gibi hissediyordu adeta. Ne zaman sorumlu veya bir şeyleri umursayan biri olmuştu ki Lucy, şimdi üç dört derse girmediği için keyfi kaçıyordu? Belki ailesinin beklentileri olduğu için, belki de döneminin dersleri en keyfekeder gören cadılarından biri olarak tanınmanın verdiği sıkıntı. "Biliyorsun Lucille, biz gevşekliği benimsemiş değiliz. Bize layık ol. Başarı endeksli ol." Bitkin bir biçimde saçlarını omuzlarından geriye savurdu, sandalyesinden zarif bir hareketle kalktı. Bir de kuşaklardır Ravenclaw veya en kötü ihtimalle Slytherin'e öğrenci veren bir ailenin tek Hufflepuff'ı olsaydı örneğin, hayatının nasıl bir zindan olabileceğini hayal dâhi etmek istemiyordu. "Andy, gitmeliyim ben. Sanırım şimdiki derse girmek zorundayım, bilirsin, o tuhaf Müdür falan, hiç uğraşmak istemiyorum." Neredeyse yıllardır yanından ayırmadığı, biraz saf olsa bile tanıdığı en eğlenceli çocuk olan Andy'nin yanağına ufak bir öpücük kondurup, uçar adımlarla çıktı Büyük Salon'dan.
Şifre Bilimi dersliğine ilk girdiğinde, eğer öğrencilerle dolu olmasa yanlış yere geldiğini düşünecekti Lucy. Henüz döşemesi bitmemiş gibi bir hali vardı, daha önce girdiği hiçbir sınıfa da benzemiyordu açıkçası. Altıncı katta tek bir derslik vardı ve hatırladığı kadarıyla burası olmalıydı, ama devasa taş duvarlara asılan portreler, değişen sıra düzenleri ve kaldırılan kalın, iç karartıcı perdelerle burası tamamen yeni bir derslik gibi olmuştu. Birkaç saniyelik şaşkınlığının ardından, üstünde hissettiği birçok gözün sayesinde pembeleşen yanaklarıyla pencere kenarındaki boş bir sıraya yöneldi sarışın cadı. Elbette, çamuru bariz bir biçimde ortada olan çizmeleri, dersliğe gelmeden hemen önce değiştirdiği fakat hemen kanla kirlenmiş olan sargısı, dağınık saçlarıyla pek uyum sağlayamıyordu bu ortama. Çoğu Hogwarts öğrencisinin oturmuş bir görünümü vardı; ve Lucy bu tabloların içinde hemen hemen her zaman sırıtırdı. Ama bu sefer dikkat çekmesinin sebebini daha çok derse geç gelişiyle bağdaştırıyordu, sonraki beş dakikada gözlemlediği kadarıyla kendisinden sonra gelen iki öğrenci daha vardı fakat. Profesör, son gelen Gryffindor'lu çocuğun da kendine bir yer bulmasıyla derse başladı. İlk defa gördüğü bu genç sayılan Profesör, ona havadan sudan sohbet bile edebileceği, gerçek bir insan gibi görünmüştü ve bu pek sık da olmazdı aslında. Tüy kalemini çıkarıp, söylenenleri kısa kısa not almaya başlamıştı ki gözleri parşömeninin alt kısmına kaydı, kan damlalarıyla lekelenmiş olan. Yara daha da fazla açılmış olmalıydı. Dudağını ısırıp, yazmaya devam etmeye çalıştı fakat elinden gelen bileğini tutup camdan dışarıyı, pamuk gibi bulutlardan dökülen iri ve bembeyaz karı izlemekten başka yapabileceği bir şey yok gibi görünüyordu o anda, en azından öyle olduğuna inandırmak istemişti kendisini. Aslında, Şifre Bilimi Lucy için dönemin en ilginç derslerinden biriydi, ama Sezar şifrelemesini nereden bakılırsa dört yıl önce öğrenmiş bir kız olarak derse ekstra ilgi göstermesi imkansıza yakındı. Nitekim o da, Profesörün alfabedeki harf sayısıyla ilgili konuşması sırasında sağlam olan elini kaldırdı, biraz ürkek ama belirgin bir şekilde. "Elim sabah tam anlamıyla yarıldı, şimdi yeniden kanıyor. Revire çıkmam gerekli." Birkaç saniyenin ardından revire gitme yönündeki iznini almış, masanın üstündeki kıvrılmış parşömenini turkuaz renkli minik çantasına gelişigüzel tıkıştırmış ve kapıya yönelmişti. Elbette derslikten çıkmadan önce, ona laf atmaya yeltenen Hufflepuff'lı kıza dil çıkarmayı unutmamıştı Lucy. Şu anda tek istediği şey tanıdığı tek vampire, Lisette'e gidip Orman'daki yaratıklar hakkında biraz daha bilgi edinmekti.
Kurgu değişikliği falan derken bu başvuru Priscilla için geçerli olsa çok şaane olur, Lucia'dan alınıp bu kızımıza geçirilse falan. | |
| | | Maxim Querta
Mesaj Sayısı : 673 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Elim Reçel'in dötünde -pardon, cep diyecektim.
| Konu: Geri: Animagus Salı Mart 27, 2012 5:27 pm | |
| | |
| | | Dorian Grace Kaçak
Mesaj Sayısı : 87 Kan Durumu : TB. Özel Yetenek : Animagus, şah kartalı.
| Konu: Geri: Animagus Cuma Nis. 13, 2012 8:47 pm | |
| Ad Soyad:Dorian Grace Karakter Yaşı: 25 Dönüşülecek Hayvan: Şah Kartalı İsteme Nedeni: Kaçak kurgusu. Büyük yardımı dokunacak. Yeteneği Kazanma Şekli: Dorian illegal bir hayat sürmekte, mecburen. Hapishaneye girmeden çok önce de arananlar arasındaydı. Animagusluğun ona büyük bir yarar sağlayacağını seneler öncesinden düşünmüş ve yeteneği kazanmak için sabırla çalışmıştır, tanıştığı karanlık bir üstadın da yardımıyla. Örnek RP: - Spoiler:
Kanatlarının altından geçen hava akımı, zihninde oluşan boşluklarda geziniyor, her kıvrımda uğultular yaratıyordu sanki. Göğe hakim olmak, özgürlüğü içinde hissetmek... Hangi uyuşturucu böyle bir etki uyandırabilirdi üzerinde? Tozların, otların, hapların ayağını yerden kesmesi, kanatlarını okşayan özgürlüğün yerine geçebilir miydi? Hayır, hiçbir şey bu doyulmaz tatla bir tutulamazdı. Kızıl ile toprak rengi arasında kalan tüyleri, batmamak da direnen güneşin kızıllığına karışıyor ya da direkt gök yüzüyle bir oluyordu. Yine de bu özgürlüğün sürekli olmadığını hatırlayınca, aklına fani bedeninin zaafı düştü. Sırf net görüş yeteneği için büründüğü animagus formu, dakikalardır kurbanını gölgelerin arasından izliyordu. Maçlar her ne kadar gündüzleri yapılsa da tribünleri aydınlatmak için yapılmış ışıklandırmaların üzerine tünemişti yaklaşık yirmi dakika önce. Yatakhaneden sızdırdığı bir bilgiye göre açlığını kısmen dindirecek mal, Lareina denilen kızın elinde mevcuttu. Ve Sturm'ün daha fazla sabrı kalmamıştı. Kanatlarını gerdi iyice ve sahaya doğru harekete geçti. Kız zaten sahanın kenarında, kendini kaybetmiş bir halde dolanıp duruyordu. Pençelerini öne uzattı. Animagus formu normal bir şah kartalının iki katına denkti. Yani kızı alt etmek zor olmayacaktı. Üstüne bir de kızın dumanlı kafası vardı zaten. Pençelerini kızın omuzlarına geçirdi ve etine deyinceye kadar batırdı kıza. Çok ağır olmayışı, onu takımların sahaya çıktığı bölüme kadar sürüklemesine yardımcı da olmuştu. Kızı sertçe geniş kapıya çarptırdı ve normal formuna dönmek için gerekli sözleri tekrarladı içinden. Kızın omuzlarına batan pençelerinin yerini elleri almıştı. Çok geçmeden insan formu, kızın kapıya dayalı bedenini örtmüştü. Kızı ve kendini sahayı görecek biçimde çevirdi ve inanamadığı bir hızla çıkardığı bıçağı kızın gırtlağına dayadı. Boşta kalan eli, kızın iki elini arkada birbirine sabitleyip hareketsiz bir durumda bırakmıştı. Henüz dönüşümün getirdiği yorgunluk üzerindeydi. Ancak içinde gizlenen hayvan, bedensel gücünü zorluyordu. Bıçağı kızın tenine iyice yaklaştırdı. Hatta ince bir kesik bile açılmıştı. Kızın pürüzsüz boynundan süzülen kana dikkat kesildi gözleri. Biraz daha bu şekilde kalsalardı, kendine hakim olamayacaktı. Dikkatini topladı mümkün mertebe. Kızın kapanmamak için epeyce zorlanan gözleri, inatla kendi vahşi gözlerine bakıyordu. Kara delikler içinde kendini görüyordu. Daha fazla sürdüremedi bu sessiz irtibatı.
" Sana bir başına eğlenmenin kötü bir davranış olduğu öğretilmedi mi küçük Lareina ? Kardeşinden bile esirgediğin bir eğlence hem de." Kızın hızla inip kalkan göğüslerine indi gözleri. Kan kırmızısına boyalı halde düşündü sonra. Alnından terler mi akıyordu? Dudakları üzerinde hızla gezdirdi dilini. "Söylesene Lareina, hayatın, bu eğlencenin ayakları altına serilirse hangisini seçersin? Yaşamayı mı, yoksa yaşamının ellerinden alınmasını mı? Kendini yorma güzelim, cevap benim dudaklarımın ardında. Eğer elindekilerin tümünü bana vermezsen, leşini şu an ayaklarımın altına sererim." Kızın kulaklarına temas eden kelimelerin altında hiçbir yalan aranmamalıydı. Şu an bıçak kızın gırtlağını ikiye ayırmamışsa, bunu elindeki mallara borçluydu. Kız çırpınmaya başladı. Ancak nafileydi. Üstelik kendini savunacak bir şey de yoktu ortada. Asası sahanın öte ucundaydı muhtemelen. Kızın gevşediğini hissedince, Sturm de biraz gevşedi ve bıçağı kızın boynundan çekti. Aradaki sessizliği, ikisinin de şiddetle çıkan solukları bozuyordu. Ta ki kızın kısık sesi, sükuneti tamamen yerle bir edene kadar.
| |
| | | Adelphe Ida Rigola
Mesaj Sayısı : 495 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Jaiden.
| Konu: Geri: Animagus Salı Nis. 17, 2012 2:48 pm | |
| | |
| | | Asana Qinghai Gryffindor V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 273 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : Warning, Private Property, KEEP OUT Özel Yetenek : Animagus, baykuş.
| Konu: Geri: Animagus C.tesi Mayıs 26, 2012 5:15 pm | |
| Ad Soyad: Asana Qinghai Karakter Yaşı: 16 Dönüşülecek Hayvan: Baykuş İsteme Nedeni: Asana'nın o bitmek tükenmez macera hırsı, doymaz merakı kurallara karşı gelmeyi gerektiriyor. Kurallara karşı gelmek de pek kolay bir şey değil, yakalanmaması, okuldan atılmaması gerek. Haliyle kendisini gizleyecek, kamufle edecek bir büyüye ihtiyaç duymuştur. Bu büyü de animagusluktan başka şey olamaz. Zira bir baykuş, bir insandan daha az dikkat çeker. Yeteneği Kazanma Şekli: Aslında bakanlıktan izin alması gerektiğini biliyordu. Ancak bu kadar fazla kayıt altına alınma fikri ona çok diktatörce geldi. Sonuçta büyü dünyasını bu kadar kontrol altına almaya çalışılması, zorbacaydı. Hem de karanlık büyücülerin yapabilecekleri için büyük bir açıktı. Sonuçta seçimlerle her türden insan başa geçebiliyordu. Bakanlıktan gizli olarak bu yeteneği araştırdı, inceledi. Okul içinde büyü yapmakta bir sakınca olmadığından denemelerini okulda, kendi başına kaldığı anlarda, boş odalarda yaptı. Böylece, kayıt dışı bir animagus oldu. Örnek RP: - Spoiler:
Şans, son derece muallakta kalan bir kavram olmuştur şimdiye kadar. Ve insanlar yaşadıkları olayların şans mı yoksa şanssızlık mı olduğunu hiç bir zaman bilmezler. Herkese 'Erken karar verme hastasısınız' diyen bilgin bir çiftçi ile ilgili bir çin hikayesi de bu konuda iyi bir tartışma alanı açmıştır. -Hani atını krala vermemekte ısrar eden köylü, sonra at yok olur, yerine bir sürü at gelir, oğlu tımar ederken atları düşüp bacağını kırar, sonra savaş olur herkes oğlundan olurken bununki evde kalır acıklıdır biraz- Bu yüzden olayları her olasılığa dair değerlendirmeyi tercih ederdi. Tabi hikayeleri özet geçip de, ana fikirini değerlendirmeye alarak. Yarın ne olacağını bilmek için gerçekten uzak görüşlü ve üstün zekalı olmak gereklidir. Bunlardan yoksun olan olacağı bariz olayları bile göremez ve kehanet gibi muğallakta olan saçma yollara başvurur. Tabi bundan gerçek kahinleri tenzih ediyordu Asana. Zira tanıdıklarından bir tanesi gerçekten bu konuda iyiydi ve geleceği görmek için aslında bu yeteneğine ihtiyacı yoktu. Bunu ona söylediğinde o kahin bu tür konulara henüz aklının ereceği yaşa gelmediğini iddia etmişti bu kızın. Oysa aşırı derecede yanılıyordu.
Plan belliydi. Gereken tüm malzemeleri hazırlamıştı. Gideceği yeri, kitapları içine koyacağı torbayı, torbayı saklayacağı bölümü, hepsini, hepsini iyice araştırıp hesaplamıştı. Hatta, bir çok öğrencinin bilmediği güvenlik ayrıntılarını da çaktırmadan deneyerek çözmüştü. Zaten bir kaç gün sonra bu kitaplar yerlerine geri dönecekti. Bu yüzden en ufak vicdan azabı ve telaş hissetmiyordu. Cezaya kalma olasılığı bir tek onu endişelendiriyordu ama kayıtlı animagus değildi. Büründüğü hayvanın görüntüsünü bilmeyenler neye dayanarak kendisini cezalandırabilirlerdi ki? Kaldı ki Asana'nın kitaplara duyduğu merakı akıllarına nasıl getireceklerdi ki. Sonuçta, okulda oldukça tembel, haşarı, kitaplardan zerre hazzetmeyen biri izlenimi de vermişti.
Kafasında hazırladığı planı yeniden gözden geçirdi. Uzun saçlarını bir toka ile topladı. Bu yetenek için oldukça çalışmıştı zamanında, şimdi de bunun meyvesini toplayacaktı. İlk meyve, yasak kitaplardı ve bu da hiç fena değildi. Sonraki meyveler de bu kitaplardan öğrendiği büyülerle elde edecekleriydi elbette. Büyüyle içi genişletilmiş torbayı sıkıca tuttu, ardından yere koydu. Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı, odaklandı. Boyunun küçüldüğünü, vücudunun tüylerle kaplandığını, kollarının kanatlara, ağzının burnunun kıvrık bir gagaya dönüştüğünü hissediyordu. Gözlerini açtığında kocaman kahverengi, sarımsı baykuş gözler açıldı. Sevimli bir baykuş olmuştu. Kanatlarını çırptı, daha uçmaya alışmamıştı ama deneyecekti. Sonra içinde bulunduğu hayvan şeklinin iç güdülerinin olduğunu keşfettiği aklına geldi. Bu içgüdülere teslim olursa kanat çırpacak, ya da fare avına düşecekti. Kanat çırpma denemeleri bu şekilde başarıya ulaşınca yukarıda bir kaç tur atıp yere süzüldü. İniş biraz sert olduğundan pençeleri acımıştı ama en azından o kadar da kötü değildi. Sonuçta bir insan için iyi baykuşluk ediyordu şu anda. Torbaya doğru tin tin adımlarla ilerledi, (biraz kanat çırparak gidişini hızlandırabiliyordu) torbayı gagasıyla tuttu, bu sefer bu şekilde uçmayı denedi. İlk başta biraz zorlansa da oluyordu. Bu kahverengi gövdeli, beyaz suratlı baykuş, oldukça hazırdı işini halletmeye. Havada tekrar, bir kaç tur attı. Ardından pencereye doğru uçmaya başladı. İçinden de düşmemek için dualar ediyordu. Kanatlarına kramp girmemesi iyi olurdu, ya da ters bir rüzgarla karşılaşmamayı dilerdi.
Hogwarts binasının etrafında biraz uçtuktan sonra(Manzara muhteşemdi, artı havada süzülmek harika bir duyguydu) kütüphanenin penceresini buldu. Açık hava biraz sersemletmişti baykuş Asana'yı ama en azından tüylerin arasından geçen hava sayesinde bu kadar çaba onu terletmiyordu. Bugün hava sıcaktı, bu nedenle pencereler açıktı, bu iyiydi, bir yerden taş alıp camı kırmak zorunda kalmamıştı. Tek bir ötüş sesi bile çıkarmamaya çalışarak kütüphanenin arka tarafına, yasak bölmeye ilerledi. Bu saatlerde burası oldukça sakindi. Kimse yoktu görevliden başka. O da bu bölmenin güvenli olduğuna emindi. Sonra, aşağı doğru pike yaptı, bu sefer daha düzgün bir iniş yaparak pençelerini incitmedi. Ardından yavaş bir şekilde nefes alıp vererek baykuş gözlerini kapatarak yeniden konsantre oldu, boyunun uzamasını, tüylerin kayboluşunu, bedeninin yeniden bir genç kız olarak şekillenişini hissetti. Hemen ağzından torbayı çekti, cebinden asasını çıkardı. Kitapları incelemeye başladı sessiz bir şekilde. Asasını hareket ettirip büyü yaparak onlardaki güvenliği çözmeye çalıştı. Sonra içlerinden birini eline aldı, ses çıkarmasına izin vermeden torbaya attı. Ardından diğerlerini, diğerlerini. Heyecanı doruktaydı. Lestat buna çok memnun olacaktı. Zaten o da kitapları geri getireceklerini söylediğinden hiç üzüntü duymuyordu bu yaptığından. Kitapları tamamladığında bir sesle irkilse bile hızla gözlerini kapattı, yeniden baykuş şeklini aldı. Sonra yanlardan torbayı sıkıca kavradı. Kanatlarını çırparak havalandı daha sonra. Ağzındaki sihirli torbayı taşımakta bir an bile zorlanmayarak pencereden uçtu, gitti.
En son Asana Qinghai tarafından C.tesi Mayıs 26, 2012 7:06 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Jean Baptiste Curtis Ravenclaw V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 83 Kan Durumu : Melez Rp Partneri : kartallar yalnız uçar derler, ona bakarsan yalnızlık Tanrıya mahsus da diyorlar. Özel Yetenek : Animagus, kartal. Yaş : 30
| Konu: Geri: Animagus C.tesi Mayıs 26, 2012 5:55 pm | |
| Ad Soyad: Jean Baptiste Curtis Karakter Yaşı: 16 Dönüşülecek Hayvan: Kartal İsteme Nedeni: Jean okuduğu bir kitap üzere ortaya çıkan heyecanını tatmin etmek için böyle bir işe girişmiştir. Ancak kendisini çok başarılı bulduğunda animagusluk için yaratıldığını düşünmeye başlamıştır. Ailesinde yaptığı araştırmalarda bir iki animagus bulmuştur ve bu yüzden kendi kanında da bu yeteneğin olduğu kanısına varmıştır. Jean Baptiste ayrıca animagusluğun artılarının olabileceğini düşünmüştür. Büyüyor ve etraftaki çatışmada artık bir taraf alma vaktinin geldiği belli oluyordu. İşte seçtiği tarafta lehine şeyler öğrenmesi ileride gayet iyi olacaktır. Yeteneği Kazanma Şekli: Öğrenerek,kayıtsız. Örnek RP:- Spoiler:
"Bu kitabı alamazsınız Bay Curtis." dedi kütüphaneci bayan. Öğrencilerin kitapları vurdum duymaz bir şekilde kullanmasından onlara gerekli önemi vermemesinden dolayı hep suratı bir karış asık ve sinirli dolaşmıştır zaten. Ancak Jean Baptiste farklıydı. Binasının özelliklerini sonuna kadar gösteren birisiydi. kütüphaneci ona diğerlerinden farklı muamele etmişse de herkesin için genelde aralarındaki iletişi formal tutmaya çalışırdı. "Yapma. Sadece bir günlüğüne istiyorum. Hem bu ciddiyette nereden geliyor Mathilda?" Jean ve Mathilda hep arkadaş gibiydiler. Bazen gece geç saatlere kadar kütüphanede kitapların yerlerini değiştirirler bazen yeni gelmiş kitapları kataloglarlar bazen de sohbet ederlerdi. Bu aralarındaki arkadaşlık bağının verdiğini samimiyetin birden yok olması Jean'ı ne kadar düşündürse de etrafına göz attığında öğrencilerin bakışlarının üzerinde olduğunu fark ettiğinde her şeyi anladı. Boğazını temizleyip sesini biraz kısarak kütüphaneciye yaklaştı. "Sadece bir gün." Mathilda onu kıramadı. Başını uysalca salladı ve gülümsedi. Deftere kayıt düşmeye bile gerek duymadı.
Jean Baptiste bazı insanlar üzerinde etkileyebilme yeteneğinin olmasına sevinerek hareketli merdivenlerden iniyordu. Bazen yukarı çıkan sakar öğrencilerin omzuna yanlışla çarpmasına sinirli bakışlar atıyor ancak sonra onların acemiliğine yorup yoluna devam ediyordu. Ne de olsa kendisi de bu okula ilk geldiğinde merdivenlerden düşüp öleceğini sanmıştı. Bu eski küçük anıya gülümseyip aldığını kitabı okumak üzere Ravenclaw Ortak salonuna yollandı.
Az sonra kendisini yatağına atmış ve animagusluk ile ilgili ana hatları olabildiğince öğrenmişti. Aslında bu kitapların öğrencilerde kalması, teorikten geçip pratiğe yönelmelerini teşvik etmesine bakılırsa yasak olması mantıklıydı. Ancak kimin bunu yapacağını bilip bilmemek olanaksızdı. Jean deneyecekti. Evet hatta başarıya ulaşacağından bile neredeyse emindi. Ancak hiçbir şey belli olmaz, denemesi ölümcül sonuçlar doğurabilirdi. Kitapta da dediği gibi tamamen o hayvan olarak kalma ihtimali insanın biraz canını sıkıyordu. Animagusluk özel yetenekti ve onun ailesinde böyle bir yeteneğe sahip birisinin olup olmadığı meçhul bir durumdu. Bu göz önüne alındığında kendisinin doğuştan gelen bir lehine durum olmadığından hüsrana uğraması en mantıklı sonuç olabilirdi. Jean Baptiste yinede meraklıydı. Kitabı kapatıp yastığının altına koydu. Üzerine cübbesini geçirip ortak salonlarından çıktı.
Hava kararmaya yüz tutmuş ancak son deminde idi. Neredeyse küçük bir hava akımı yüzünü ısırıyordu, cübbesinin eteklerini uçuruyordu. Karanlık Orman ileride görünmeye başladı. Şatoyu ardında bırakmış uçurumdan geçit veren köprüyü henüz geçmişti. Burasının yasak olduğunu bildiği halde daha önce kaç kere gelmiş ve bu alışmışlığın verdiği rahatlığın eşlik etmesi ona huzursuzluk yaratabilecek bir şeye mahal vermiyordu. Nihayet ulu bir ağacın altında durdu. Aklından türlü hayvan geçirmeye başladı. Bir köpek, kedi, baykuş,... Belki daha güçlü şeyler; ayı, kurt, kaplan,... Kararsızlığa düştüğü anda hep kendi içinde bulurdu çözümü. Bu çok mucizevi bir şeydi ama gerçekti aynı zamanda. Kendisini düşündü. Neydi ki? Nasıl bir değeri vardı ya da özelliği. Gözü kalbinin üzerindeki Ravenclaw armasına gitti. Mavi kumaş üzerine bronz kartal. Kartal! Evet işte bu tam isteyeceği hayvandı. Uçmak ve özgür olmak aynı zamanda da güçlü olmak. Gökyüzünün maviliğine gözlerini dikti. Onu bir sevgiliye bakan aşık gibi süzdü. O kadar istemle o kadar içten... İçinde garip bir his uyanmıştı. Aslında garip ötesi daha önce hiç hissetmediği bir şey. Gözleri daha iyi görmeye başladı. Etraf daha da bir renklendi. Yanında bir sürü canlı formu olduğunu yeni anlama başladı. Her şeyin farkına yeni varıyordu. Kolları büyüyor ama aynı zamanda uzuyordu. Kendisi küçülüyor ama sanki aynı zamanda büyüyor ve hafifliyordu. Böyle çelişkili olayların karmaşasında kendisini kaybetme raddesine geldi. Kötü bir şey olacağını sandı. Ta ki hava kanat çırpan afallamış bir kartal ortaya çıkana kadar. Mutluluk çığlıkları havada kanat çırpma sesleriydi. Özgürlük onu kucaklıyor sımsıkı sarıyordu. Kartal havada salto yapıp şatoya doğru yöneldi. Kimse onun o olduğunu bilmiyordu. Bilmeyecekti.
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Animagus Ptsi Mayıs 28, 2012 9:25 pm | |
| Başvurular kabul edildi, işleniyorlar. | |
| | | Robert de Marqué Albusan
Mesaj Sayısı : 1882 Özel Yetenek : Animagus, anka. Yaş : 45
| Konu: Geri: Animagus Çarş. Mayıs 30, 2012 3:55 pm | |
| Ad Soyad:Robert de Marqué Albusan Karakter Yaşı:28 Dönüşülecek Hayvan:Anka İsteme Nedeni: Ayşin bilmekte.
Yeteneği Kazanma Şekli: Uzun yıllar çalışarak kazanılmış bir yetenek, aşağıdaki rol oyunu da kazanma anını anlatıyor zaten. Örnek RP:
- Spoiler:
Yeşil, yumuşak ve yer yer seyrek ilkbahar çimenleri üzerinde oturmuş, gözlerinden birbiri ardına süzülen gözyaşlarının ardından: Burnunda baharın hür havasının kokusu… Önünde dalgaların kaosu… Denize ve kıyıdaki küçük, şirin liman köyüne hakim bir tepeden… Batan güneşi izliyordu…
“Nasıl da sessizce batıyor, en zayıf olduğu bu batma anında bile göğü renkten renge sokuyor, denizi ihtişamlı kılıyor ve yeri kızıllığıyla yakıyordu… O bu kadar güçlüydü, peki ya ben niye onun kadar güçlü değildim ki…“ bunları düşündükçe gözyaşları daha da sık akmaya başlıyordu Robert’ in. Dakikalar geçiyordu, yılmıştı artık geçseler ne fark ederdi… Olmuyordu, aylardır uğraşıyordu olmuyordu… Öyleki tüm dünya zevklerinden kendini soyutlamış, hayattaki tek amacı, tek gayesi “başarmak” olmuştu…
Tüm yollar kapandığında, tüm kapılara kilit vurulduğunda geriye tek bir çıkar yol kalmıştı: "Ya o talihini yenecek, ya ölüm onu alacaktı…” İçgüdüleri onu bu son yolun girişine, bu tepeye getirmişti… Güneş son dakikalarını yaşıyordu… Belki o da… Gözyaşlarını günlerdir giydiği gömleğinin yenine sildi ve ayağa kalktı, üstü başı pis, saçı dağınıktı… Belki de ölüme gidiyordu ve bu son yok edilecek kabiliyetli düşmanın yanına böyle gidemezdi. Geçirdiği yıllar, doldurduğu yaşlar ona bunu öğretmişti… Pantolonun cebinden asasını çıkardı ve son sihrini bıraktı fani dünyaya: “Aklapakla!” asayı az önce oturduğu yere nazikçe bıraktı ve hayattaki en sadık dostuna ”Güle güle dostum!” dedi. Arkasını döndü ve tepenin en ucuna doğru ilerledi, gözlerini rengarenk olan gökyüzüne, kalbini Yaratıcı’ ya döndü ve “Sen nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun? Ya al beni yanına ya da yardım et bu fani dünyada…” diye fısıldadı. Ve kendini dalgaların kaosuna, denize doğru bıraktı.
Son bir gayretle tekrar konsantre olmaya çalıştı, konsantre oldu her santimetre karesini bir anka gibi hissetmeye çalıştı, hissedecekti… İçinden bir ses başaracağını söylüyordu… Evet, oluyordu sanki, bir dakika ne oluyordu… Yükseliyordu! Evet, başarmıştı… Ulu Tanrı dualarını kabul etmişti, Bir anka olmuştu…
Gökyüzündeki harikulade anka güneşin son ışıklarında başını hafifçe öne eğdi ve adeta şükredercesine, sanki dünyaya ait olmayan bir nida koyuverdi ve artık karanlığa gömülen tepeye doğru süzülerek kayboldu…
| |
| | | Nienna Elenasse
Mesaj Sayısı : 283 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Animagus Çarş. Mayıs 30, 2012 6:05 pm | |
| Kabul edildi. Yetenek işleniyor. | |
| | | Carminé D'Monuéra Gryffindor V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 65 Kan Durumu : Melez Rp Partneri : Ona bir Ryan lazım ama erkekler korkuyor. Özel Yetenek : Animagus, kuzgun. Yaş : 31
| Konu: Geri: Animagus Paz Haz. 03, 2012 2:24 pm | |
| Ad Soyad: Carminé D'Monuéra Karakter Yaşı: 16 Dönüşülecek Hayvan: Kurgun İsteme Nedeni: Cary çok maceracı bir kızdır. Bazen en olmadık anda kaçması gerekir. Yok olması gerektiğinde böyle bir yetenek çok işine yarayacaktır. Yaptığı oyunlardan sonra okuldan atılmamasını engelleyen tek yetenek budur. Ayrıca kurgusal olarak kazanım şeklide Cary'nin hayatında önemli bir yer tutar. Yeteneği Kazanma Şekli: Bakanlık tarafından katıl altına tutulduğunu çok iyi biliyordu ama bizim haylaz kız kaydını alacak bir sistemi hiç sevmez. Bu yüzden en yakın arkadaşı ve suç ortağıyla günlerce, aylarca gizlice bunu çalıştılar. Sonunda değişim geçirdiklerinde büyük bir mucizeydi onlar için. Örnek RP: Yöneticiye gönderilmiştir. | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Animagus Çarş. Haz. 06, 2012 10:34 pm | |
| | |
| | | | Animagus | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|