|
| | Büyücü & Cadı Alımları. | |
|
+57Julien La Vergne Lorenzo d'Arrìgo Xavier John Redmond Ginger Gervais Andrei Ionel Sharon Lechter Kirsty Kirochka Caleb Brett Andreina Barries Amy Pond Frøydis V. Solskjær Mikaela Scholten Lareina Aurèle Caitria Cormack Chuck Luvery Karina García Dolores Caitlin Treacy Elyssa Lizzié Raymond Richard Chancellor Jr. Cordelia Barrington Jacqueline Bourbon Collesius A. Aiustha Cecilia Dawson Richard Dawson Nathan Charious Ivy Litvinenko Eilethyia C. Sky Aubrey Inora Greyn Harmonia Seymour Florentin Fauconnier Conerus Hell Greyn Belial Laurens Maxim Querta Cerise Iva Cervená Lox Nathaniel Kenward Charlotte D. De'Lauthé Mabelle Primeau Rohsan Zhaleh Benjamin Denovan Adelphe Ida Rigola Edward Alexandre Windsor Nienna Elenasse Eugen Dwayne Russell Nils Wójcik Claudia Chamberlain Matteo Orlov Raven Orlov Marilou Sláine Christopher Cain Palewing Billius Amorthane Morpheus Ivanov Reneta Rhoda Valeria Tchesnova Adrasteia Quiwen London Dunetz Bjørn Devereaux 61 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Nathan Charious Ravenclaw V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 128
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Çarş. Mayıs 09, 2012 6:38 pm | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
| | | Richard Dawson Tarihçi
Mesaj Sayısı : 6 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : Cecilia, tek eşliyim ben.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Perş. Mayıs 17, 2012 3:14 pm | |
| Richard Dawson Yaş otuz beş. Büyücü ama rütbeye Tarihçi yazarsa muhteşem olur. bknz. Jeanne Boucher | |
| | | Nienna Elenasse
Mesaj Sayısı : 283 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Perş. Mayıs 17, 2012 3:30 pm | |
| | |
| | | Cecilia Dawson Yazar
Mesaj Sayısı : 2 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : Richard, kocacım.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Perş. Mayıs 17, 2012 4:05 pm | |
| Cecilia Dawson 33 Büyücü (Rütbede yazar diye yazılma ihtimali var mıdır ki acaba?) Örnek Rp:- Spoiler:
“… beni bulmanı söylemiştim. Hey dinliyor musun?” Uzakta duran adamın bakışlarını üstünde hissetmişti. Konuşmaya yanaşmadı Sabrina. Başını öne eğmiş, yağan karın sebep olduğu buzlu yerlerde dikkatlice ona doğru gelenin ayak seslerini dinledi. Kafasını kaldırdığında kendine hakim olamadan, adamı büyük bir kabalıkla paltosundan çekti ve yanına oturttu. Ani tepkilerinin nedenini kendisi de kavrayamamıştı. Dokunduğu şeyin ne kadar sıcak ve yumuşak olduğunu anladığında soğuk olduğunu ve tir tir titrediğini fark etti. Pantolonunun parçalanan yerleri sarkıyor, dizlerinden ince ince kan sızıyor ve kollarında damarlarının görünmesine milim kalmış olan derin yaralar canını yakıyordu. Kıpkırmızı olan ellerini paltodan çektikten sonra, sanki yıllardır bakmıyormuş gibi uzun uzun seyretmeye başladı onları. Avuç içleri soğuktan çatlamış ve az kalsın kanayacak gibiydi. Birden Charlie’nin sıcak ellerinin ellerini sardığını hissettiğinde yüzüne bile bakamamıştı. Sinirinden mi yoksa utancından mı olduğunu anlayamamıştı ama sıcaklık bütün vücuduna yayılmıştı. Onca şeyden sonra kapattığı hislerinin az kalsın değişeceğini düşünmüştü Sabrina. Yıllardır ağlamanın ne demek olduğunu unutmuştu neredeyse ve geri geldiğini hissediyordu. Derin bir nefes aldı ve hızla ellerini geri çekti. Tek düşündüğü öldürülen sevgilisinin intikamını almaktı ve daha onu öldüren kişilerin tam olarak kim olduklarını bile bilmiyordu. Başka bir şeyin onu meşgul etmesine izin veremezdi. Charlie onların yıllardır en yakın arkadaşı ve Sabrina’nın yanında olan tek kişiydi. Ona yardım ediyordu. Fakat bunu suistimal etmeye çalışmıyor değildi. Bu yüzden sevgilisini öldüren kişileri öldürdükten sonra Charlie’nin icabına bakmaktan çekinmeyecekti. Kafasını adama çevirdi ve birden gözlerinin içinde onun varlığını hissetti. Elini kaldırıp yüzüne dokunmak istediği anda birden kendine geldi ve yumruğunu sıktı. “Bunu yapma Charlie, onun gibi olmaya çalışma. Acı çektirme, lütfen.” Lütfen derken sesi o kadar çatlak ve duygulu gelmişti ki başka bir şeyler düşünmek için kafasını yukarı kaldırarak kar suyunun gözlerine girmesine izin vermişti. İkisi de bir süre sessiz kaldıktan sonra sessizliği bozan Charlie olmuştu. Dinlemek istemiyordu ama bir yandan adam o kadar sesli konuşuyordu ki ister istemez duydu söylediklerini. “Pekala yapmıyorum. Neler olduğunu anlatmak ister misin yoksa zorla mı öğreneyim?” Sabrina bundan nefret ederdi. Zorla zihnine girip her şeyi saniyeler içinde öğrenmesinden. Anlatacağım dercesine elini salladı. Vücudundaki derin yaralara bakarak yüzünü kara batmış ayaklarına çevirdi. “Uzatmayacağım. Bizim kim olduğumuz artık umurlarında değil ve bize güvenmiyorlar. Tek dertleri bugün olmuş, geçmişte kime ne olmuş hepsini unutmuşlar. Bakanlık hakkında bilgi almaya çalıştılar ve zar zor kazandığımız güvenlerini sarsamayacağımı söyledim. İstedikleri şeyi vermedim ve sonuç bu.” Birden eski dostlarının ne kadar zalim olduklarını unuttuğu için kendine şaşırdı. Charlie donuk bir yüz ifadesiyle onu dinliyordu. Bitti dercesine kafa salladıktan sonra Charlie’nin yüzündeki ‘belliydi böyle olacağı’ ifadesi daha fazla sinirlemesine neden oldu. “Artık yalnızız.” dedi hayal kırıklığını belli etmek istemeyen bir ses tonunda. Sevgilisinin mezarına bakıp üstünden karları temizledi. Asasını çıkardı ve çiçeklerle donatmak istedi orayı. Temizlediği yerin iki dakika içerisinde tekrar kar içinde olduğunu görünce yapmaktan vazgeçti. Zaten hiçbir işe yaramazdı. Asasını ger koydu ve karları inatla temizlemeye devam etti. Bir yandan ne kadar güzel günler yaşadıklarını düşünüyordu. Eğer seherbazlar gelip onu kaçırmasaydı, ölüm yiyenlerden de uzaklaşıp bambaşka bir hayat yaşacaklardı. Yıllarca bunun hayalini kurmuşlardı. Fakat bakanlığın onlara olan nefreti her şeyi mahvetmişti. Şimdiyse hiçbiri Sabrina’nın kim olduğunu bilmeden, hatırlamadan onu aralarına almışlardı. Ve en komiği de resmen ona güveniyorlardı. “Yalnız değiliz, yalnızsın Cecilia.” Hırsla yaptığı işi kesmesine neden olan bu cümle karşısında ne yapacağını şaşırdı. Elleri donup kalmıştı ve gözleriniyse mezardan başka hiçbir yere çeviremiyordu. Yanlış mı anlıyordu yoksa Charlie onu terk edip gidiyor muydu? Onu öylece bırakıyor muydu? Kalbindeki çarpıntı o kadar hızlanmıştı ki yaşadığı bu şok karşısında kalbi aniden durabilirdi. Ellerini kıpırdatmaya çalıştı ve gözlerini sımsıkı kapadı. Bugün yaşadığı ilk ihanet değildi bu ama bunu yapmasını beklediği en son kişiydi. Sevgilisi öldüğünden beri kimse ona ‘Cecilia’ diye hitap etmeye cesaret edememişti, fakat buna bile sinirlenemiyordu. Yüzüne bakamaması, uzun zaman sonra ortaya çıkan ‘korku’ yüzündendi. Konuşmasına bile gerek kalmadan bakışlarıyla kafasındaki her şeyi sormuştu aniden ona dönüp. ‘Buraya kadar’ dercesine bir surat ifadesi yapmış ve gitmek için ayağı kalkmıştı Charlie. Aniden gelen bir enerjiyle ayağa fırladı ve gitmesini engellemek için kolundan tuttu. Adamı duygusuz bir şekilde kızın eline bakarken daha önce gözlerinde hiç görmediği soğukluğu gördü. Elini çekti ve: “Beni yalnız mı bıracaksın Charlie? Beni geç, Elijah’ın senin için hiçbir önemi yok mu artık? Her şeyin bitmesine bu kadar az kalmışken bırakıyor musun yani?” Adam bu afların üzerine ne söyleyeceğini planlamış gibi Sabrina’nın ellerini ellerine aldı ve gözlerinin içine baktı. Anladığı şeyin olmaması için ‘dua’ edecekti neredeyse inanmadığı şeylere. Yapma dercesine ellerini geri çekmeye çalıştı ama o kadar sıkıyordu ki kaçarı olmadığını anladı. “Eli benim uzun süredir umurumda değil ama sen bunu fark edemeyecek kadar ona âşıksın hala. Öldüğünü kabullenemiyorsun ve ben senin peşinde koşmaktan yoruldum. Tek düşündüğün ikinizsiniz ve beni kullanmandan çok sıkıldım. O yüzden senden vazgeçiyorum, Eli’den vazgeçiyorum. Ve evet seni terk ediyorum Sabrina.” Bu sözler yüreğine öyle bir oturmuştu ki adamın ellerini bırakmak istememişti bir an için. Hayır, kesinlikle Charlie’ye karşı bir şeyler hissetmiyordu. Hissettiği tek şey yalnızlıktı ve bunu o kadar derin yaşıyordu ki ne yapacağını bilemiyordu. Çaresizlikten hala ellerini bırakmamıştı. Öylece durdu ve gözlerinin içine baktı. Kararlılığını görebiliyordu. Yavaşça ellerini geri çekti. Bu hareketinden sonra hiç umut olmadığını anlayan adam arkasına dönüp çekip gitmişti. Uzunca bir süre arkasından baktıktan sonra Eli’nin mezarına döndü, kalktığı yere tekrar oturdu. Yanaklarındaki ıslaklığa dokundu ve artık gizleyecek hiçbir şeyi olmadığını anladı. “Lanet olsun ikinize de, ikiniz de terk ettiniz beni.” diye bağırdı mezar taşına bakarak. Yavaşça yanına uzandı eski sevgilisinin. Ağlamaktan başka hiçbir şeyi kalmadığını anlayan Sabrina gözlerini kapatarak uykuya dalana kadar ağladı.
Başka bir sitede Sabrina Cecilia Black adıyla bu rp ile başvuru yapmıştım.
| |
| | | Nienna Elenasse
Mesaj Sayısı : 283 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Perş. Mayıs 17, 2012 4:14 pm | |
| | |
| | | Collesius A. Aiustha
Mesaj Sayısı : 33 Kan Durumu : Kutsal Yaş : 29
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Paz Mayıs 20, 2012 2:01 pm | |
| Ad ve Soyad: Collesius A. Yaş: 27 Büyücü - Cadı: Büyücü - Kolcu Örnek Rp: İlk rpnin seviyesi göz önüne alınabilirse, düzeyimin bu seviyenin çok üstünde olduğunun teminatını verebilirim.
| |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Paz Mayıs 20, 2012 2:08 pm | |
| Örnek rol oyununuzu başvurunuza eklediğiniz vakit, başvurunuz değerlendirilecektir. | |
| | | Jacqueline Bourbon Cadı
Mesaj Sayısı : 45 Kan Durumu : Safkan Yaş : 31
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Perş. Mayıs 24, 2012 7:48 pm | |
| Ad ve Soyad: Jacqueline Bourbon Yaş: 25 Büyücü - Cadı: Cadı Örnek Rp: Carmélita L'Créamory | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Perş. Mayıs 24, 2012 9:08 pm | |
| | |
| | | Cordelia Barrington Cadı
Mesaj Sayısı : 19 Kan Durumu : safkan Rp Partneri : foreveralone
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Ptsi Haz. 04, 2012 9:24 am | |
| Ad ve Soyad: Cordelia Barrington Yaş: 23 Büyücü - Cadı: Cadı Örnek Rp: Eleanor Mia Mathers | |
| | | Richard Chancellor Jr. Ravenclaw VI. Sınıf
Mesaj Sayısı : 922 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Lotte.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Ptsi Haz. 04, 2012 9:40 am | |
| | |
| | | Elyssa Lizzié Raymond
Mesaj Sayısı : 11 Kan Durumu : Safkan. Yaş : 29
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Çarş. Haz. 06, 2012 7:11 am | |
| Ad ve Soyad: Elyssa Lizzié Raymond Yaş: Henüz tam belirlenmedi. Büyücü - Cadı: Kaçak. Örnek Rp: Tierra Squidna.
-Gelmişken söyleyeyim, Diana Swennie Rosenbaum'ın Cadı olan rütbesi Kaçak olarak değiştirilebilir mi? | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Çarş. Haz. 06, 2012 7:12 am | |
| | |
| | | Nathaniel Kenward Büyücü
Mesaj Sayısı : 54 Kan Durumu : Melez. Rp Partneri : Blythe Boivin. Onun için Hogwarts'ı bıraktım ben.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Çarş. Haz. 06, 2012 10:53 am | |
| Ad ve Soyad:Nathainel Kenward Yaş:On yedi Büyücü - Cadı:Büyücü Örnek Rp:Richard Chancellor Jr.
| |
| | | Richard Chancellor Jr. Ravenclaw VI. Sınıf
Mesaj Sayısı : 922 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Lotte.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Çarş. Haz. 06, 2012 10:54 am | |
| | |
| | | Caitlin Treacy Cadı
Mesaj Sayısı : 30 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : Blaise'le ilgili gizli fantezilerim var.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Cuma Haz. 08, 2012 7:51 pm | |
| Ad ve Soyad: Caitlin Treacy Yaş: 34 Büyücü - Cadı: Cadı Örnek Rp: Violet Valliant ^^
| |
| | | Karina García Dolores Gryffindor VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1537 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Veela, Meta.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Cuma Haz. 08, 2012 7:52 pm | |
| | |
| | | Chuck Luvery Seri Katil
Mesaj Sayısı : 2 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Cuma Haz. 08, 2012 10:08 pm | |
| Ad ve Soyad: Chuck Luvery Yaş: 27 Büyücü - Cadı: Büyücü, seri katil. Örnek Rp: Admine gönderildi. | |
| | | Caitria Cormack
Mesaj Sayısı : 106 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Cuma Haz. 08, 2012 10:11 pm | |
| | |
| | | Lareina Aurèle Cadı
Mesaj Sayısı : 3 Kan Durumu : sturm
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. C.tesi Haz. 09, 2012 5:32 pm | |
| Lareina Aurèle, 19-20, cadı, Jovana Kirochka. | |
| | | Caitria Cormack
Mesaj Sayısı : 106 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. C.tesi Haz. 09, 2012 5:33 pm | |
| | |
| | | Mikaela Scholten Whisperer
Mesaj Sayısı : 20 Kan Durumu : Temiz.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Paz Haz. 10, 2012 11:25 am | |
| Ad ve Soyad: Mikaela Scholten Yaş: 36 Büyücü - Cadı: Cadı. Örnek Rp: Bkz. Ryleigh Valence, Chayele Barnes vs. vs. | |
| | | Karina García Dolores Gryffindor VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1537 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Veela, Meta.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Paz Haz. 10, 2012 11:26 am | |
| | |
| | | Frøydis V. Solskjær Cadı
Mesaj Sayısı : 2 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Paz Haz. 10, 2012 7:12 pm | |
| Ad ve Soyad: Frøydis V. Solskjær Yaş: 19 Büyücü - Cadı: Cadı. Örnek Rp: - Spoiler:
Kız hafifçe genzini temizledi. Alışkanlıklar değişmez. Ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, birbirlerini son görüşlerinden itibaren üzerlerinde sayısız farklı parmak izi birikmiş de olsa, karşısındaki kızı tanıyordu. Yarım saniye içinde de bakışlarını başka bir şeye yöneltecek. Kül tablası, viski şişesi, peçetelik veya herhangi bir şey. İkinci seçeneği seçmişti. Birisi narin boğazına bir tomar kağıt tıkamış gibi çıkmıştı sesi konuştuğunda.
‘‘Bakire kızlarla konuşmama hastalığın etkisini yitirdi mi, yoksa artık bakire olmadığım çok mu belirgin?’
Hayır. Bunun olmadığı biliyordu. Değil mi? İkinci seçeneği kısa bir süre zihninde tartmaktan alı koyamadı kendini. Başka birisiyle... Belki de esmer çocuk. Ya da son yemeklerinden sonra hızını alamayıp gittiği bardaki barmen. İçinde titreşmeye çalışan her neydiyse onu rahatsız ediyordu. Mümkün olduğunca arka odalara gönderdi o şeyi. Önemi yoktu. Bakire olmayabilirdi. Genç adam yeteri kadar beklemişti ve uğrunda ilişkileri mahvolmuştu. Ne anlama geldiğini, aslında ne istediğini ve ifade etmeye çalıştığı şeyi Darya'nın hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamadığını biliyordu. Viski şişesini hafif kararsız ama çevik bir hareketle dudaklarına dayayan kızdan ayırmadı gözlerini. İçki içmeye alışmış mıydı? Sanmıyordu, alışkanlıklar değişmez. Cam şişeyi tekrar masaya koyarken tok bir ses çıktı. Gözlerini birkaç kere kapayıp açması genç adamın düşüncelerinin doğru olduğunun bir göstergesiydi. Ona çevrilen yüzdeki her çizgiyi zorla ezberlenilen, en gerekli şeyler unutulsa bile unutulmayan o lanet yemek duası kadar iyi biliyordu.
"Bana yalan söyleme, ne olursa olsun, hiçbir zaman. Buna gerek duyma."
Kelimeleri sade, içten ve zarifti. Üzülemiyordü; çünkü tüm kalbiyle verdiği degerin yok oluşunu gördüğü bir yolculuktu aslında gözlerine bakmak. Acı olansa onu "o" yapanın bir parçasının da genç adam olmasıydı. Bir şey ,sadece tek bir şey, demek istiyordu fakat tuhaf olan tam tersininde etkisiyle susmasıydı. Sessiz kalıyordu ve boğazında tutuyordu umursamadan. Sevinemiyordu, çünkü ellerini uzattığında hissetmeyi arzuluyordu. Hissederken tadını tatmak, tadarken sarhoş olmak, sarhoş olurken "Seviyorum." demek. Bu sarhoşlukta kendini kanıtlamak isterdi bir de. Her kelimeyi oluşturan her harfin tek tek anlamını açıklamak. Sevinemezdi. Konuşmak isterken, yolunu şaşırmış yumru hissettiriyordu kendini her defasında. Hiçbir şey diyemezdi. Hiçbir şey. Ne şekilde olursa olsun, hiçbir şey. Hiçbir şey. Bir kelimeyi zihninde bu kadar tekrarlayarak kaçamazdı da. Ve işte bunun yüzünden şu an, geçmişi, boşlukları, eksiklikleri, umutları kısaca Darya karşısında otururken, hiç tatmamış olduğu özlemi içinde bıraktığı tek, belli belirsiz bir yol ile tadıyordu. İronik. Aylardan beri, sahi kaç ay?, görüşmediği, benliğinde bir hayalet olarak kalmış kızın karşısına oturduğu zaman sadece bunu hissetmesi. Ne gülümsemek ne de hıçkıra hıçkıra ağlamak bu. Kokusu uzun zaman sonra dönen bir arkadaşın samimiyetiyle sarıp sarmalıyordu. Bir tanıma işareti, hayal gücünü çalıştıran, dokunmadan daha ciddi etkiler ortaya döken, hormonal dengenin temellerini taşıyan ve de ilk gelişen ama en son kaybolan duyuyla birleşince ortaya genç adamın pek de hoş karşılamayacağı bir his çıkıyordu. Yaşam insanları seçtiği rol üzerine gelişen entrika ve yalanlar üzerine kuruluydu. Şeytanlarla meleklerin oynadığı. Şeytanı oynamak, umarsızca yargılanmak nedenlerini göz ardı ederek ve kaderin zarlarının atıldığı sahnede geçmişe bakıp göz yaşlarında günahlarından arınmadan yoluna devam edebilmeyi gerektiriyordu. Bunu büyük bir ustalıkla yapabilmiş olan genç adam arka odalara ittirmeye çalıştığı duyguların gözlerinden okunmadığını umdu.
"İyi görünüyorsun."
Hayat insanı oyle bir noktaya getiriyordu ki kendini sevdikleriyle savaşırken, aralarına kat edilemeyecek yollar koyarken ve nefret ettikleriyle sevişirken buluyordun. Üzülürdün. Pişman olurdun. Sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlardın. Az yemiş, çok içmişti. Geçmişe tükürüp geleceği çiğnemişti. Dünyayı bir oyuncağa çevirmişti. Ayak basmadığı yer kalmamıştı. Darya başkasıyla beraber olmuş, bekaretini ona vermiş olabilirdi. Ait olmaksa doğru tanım değil. Ne o, ne de başka birisi hiçbir yere ait değildi. Aidiyet bir kandırmacaydı küçük çocuklara anlatılan. hiçbir yerde hiç kimse beklemiyordu kimseyi. Nasıl bu hale gelmişti? Nasıl bu kadar narsist ve android bir hale gelebilmişti? Seyrettiği filmlerdeki kahramanların gerçek olabileceklerine nasıl inanmıştı? Romanların, tuvalette okumak için yazılmış olabileceklerini nasıl düşünememişti? Kızın biraz önce masaya bıraktığı şişeyi kavradı ince parmakları. Uzun, kemikli. İçkinin tadı ağzında yayılırken daha fazla duyumsayabilmek için gözlerini kapattı. Birkaç yudum sonra aldığı yere geri koydu tekrar şişeyi. Hafiflemişti hatırı sayılır miktarda. Hâlâ içiyordu eskisi gibi, içki ayırmazdı. Genç adam alkolü kendine yakıştırırdı. Her türlü uyuşturucudan tatmıştı. Bağımlılıktan nefret etmişti. Gitmesini, terk etmesini engeller diye. Ne bir maddeye, ne de bir insana bağlanmıştı. Sırf bunu kendime kanıtlamak için eroin kullanmış, aşık olmuştu. Tam karşısındaki insana. Genç adamı bu hale getiren o muydu? Üç yıl gerçekten yeterli bir süreydi. Değil miydi? Bütün derdi kızı yatağa atmak ve sonra çekip gitmek olan lanet olası bir adam olmamıştı ona karşı hiçbir zaman. Bir zaman sonra hazzı kızla beraber yaşamak istemişti, aşık olduğu kızla. Gerçekleştirilecek olan aktivite onunla olsun istemişti. Ruhu onunkiyle bütünleşmişken başka bir kıza gidip de kendi ruhuna aı çektirmek değil. Ayrılmaları kırıcıydı tamamen, yakıcı, yıkıcı. İncinmiş genç adam kızgınlık ve kırgınlıkla yapabileceklerinden en kötüsünü yapmıştı. Vladimir Leonid Vasilyev'in şu an sahip olduğu kişiliğe giriş aşamasıydı o, her şeyin başlangıcı. Nerede olursa olsun soğuk olan ellerinin buz kestiğine emindi. Tekrar şişeye uzanan parmaklarının rengi çekilmiş,tırnakları tanıdık şekilde bembeyaz. İçinde oluşan ani dürtüyü kontrol edemeyerek şişeye uzanan ellerini sağ avcunun içine aldı. Sol elinin parmaklarıyla buz kesen parmakları kavradı. Bütün bunlar olurken gözleri bir kere bile kızdan ayrılmamıştı. Kendi vücudunun ısısını emmeye başlayan yumuşak tenin sebep olduğu anılar taaruzunu geri püskürtmeye çalıştı.
‘‘Bir daha görüşecekmişiz gibi, bana öneride bulunman ve de iltifat etmen gerçekten garip.’
Yorgun bir sesle söylediği cümlesinin ardından narin omuzları belli belirsiz hareket etti ve ellerini ayırdı genç adamınkilerden. Gerçekten böyle düşünüyor değildi herhalde. Bir şeyler söylemek için ağzını açtığında kızın sıcaklığı biraz artmış parmaklarını dudaklarında hissetti. Kız yavaşça parmaklarını aşağı indirdi ve geri çekildi. Gözlerindeki boş ifadenin neyi yansıttığını biliyordu. İçinde çok büyük bir savaş veriyor ve milyonlarca düşünceyle boğuşuyordu. Konuştuğunda boğuk çıkan sesinin sebebi de zıt düşüncelerden herhangi birinin diğerini yenememesiydi herhalde.
‘‘Yatağa atamadığın tek kızım, bunu sindiremiyorsun ve istediğin herkesi elde edebileceğini kanıtlamak uğruna işimi halletmek istiyorsun, değil mi?’
Bunu beklemiyordu. Ve ayrıca hayır, bu doğru değildi. Bir şekilde hastalıklı bulduğu bu cümleler onun düşündüklerini ifade etmiyordu. Kıza açıklama yapacağı sırada kızın bu sefer birazcık daha yumuşatılmış sesini duydu.
‘‘‘Bak, ikimiz de gerçekten zor dönemlerden geçtik. Büyüdük ve olgunlaştık. Fiziksel olarak da ruh olarak da. Benden daha hızlı büyüdün, cinsel isteklerini gidermek istedin. Haklıydın da, on dokuz yaşında bir gençtin ve seni üç sene boyunca beklettim. Seni suçlayamam Vladimir; ama daha on altı yaşındaydım. Seninle öpüşürken yaşadığımı hissediyordum, sadece o kadar. Saf sevgimi, kalbimi adadım sana. Vücudumu da adayacaktım, sadece biraz daha güven gerekiyordu. Belki de sorun bende; ama eğer gerçekten sevseydin, beklerdin. Beklemedin ve...’
Gözleri oyun oynamıyordu ise gördüğü; yıldız gibi parlayan bir damla yaştı. Tek bir damla kendi yolunu çizmeye başladı yalnız başına, hafif sağa. Yoldan çıktığını fark etti ve, tekrar hafif sola. Damlalar abartılı olmayan bir şekilde çoğaldı sonra. Kahverengi saçları yüzünü okşar gibi yanaklarından bedenine doğru uzanıyordu.
‘‘Gittin Vlad, arkana bile bakmadın.’
Vlad. Bu kelimeyi kızdan duymayalı asırlar olmuş gibiydi. Kelimenin üzerinde yarattığı etkiyi gözlerinden taşırmamayı ce çabucak gizlemeyi başardı. En hızlı şekilde. Kız derin bir nefes aldı.
‘'Bu yüzden pişmanlık duymamalıyım Leonid, tıpkı senin gibi.’
Soğuk sesi kelimelerin her birinin üstüne bastırmıştı. Genç adamın gövdesinin hafif, ince simetrisi ellerini masanın üstünden çeker ve sandalyeye yaslanırken dikleşti. Bir tanrının ağız ve çenesine sahipti. Benzersiz, vahşi, iri, berrak, gölgeleri saf maviden yoğun ve parlak bir maviye değişen gözleri biraz önce oluşan hafif duygu yoğunluğunu kaybetmişti. Gür, parlak kahverengi saçlarla altlarında ara sıra ışıl ışıl, fildişi gibi parıldayan alnıyla yüz hatları; belki de İmparator Commondus'un mermerden olanlarını sollayabilecek bir görünümdeydi. En klasik anlamda muntazam ve büyüleyici. Çehresi bütün insanların yaşamlarının bir döneminde gördüğü ve bir daha da görmediği ama aklından silinmeyecek simalardandı. Hafızaya yerleşecek özellikteydi, ama belirsiz ve hiç bitmeyen bir anımsama hissi uyandırıyordu aslında. Belirgin olarak değil, fakat sürekli arka planda. Mezuniyet balosunda çalan şarkı gibi. Her ani tutkunun ruhunun herhangi bir vakitte belirgin imgesini o yüzün aynasına düşürmemesinden de değildi bu- o aynada, ayna benzerinde tutku kaybolunca hiçbir iz kalmamasındandı. Hiç özlememişti. Başnmı omzuna yasladığında kulağına fısıldadığı anları, hararetli şekilde bir şey anlatırken sözünü öperek kesmesini. Özlememişti. Burnunu kar taneleri ıslatırken cebinden mendilini çıkarmaya çalışmasını, yağmurdan korunmak için kafasına geçirdiği kapüşonun arasından çıkan o kahverengi saçları. Hiçbir şekilde. Konuşabilmeyi, anlayabilmeyi, dertleşebilmeyi. Hiç özlememişti. Elini tutup sokağın sağında yürürken bastıkları yapraklardan çıkan iki farklı sesi ve ardından saçlarını dağıtan rüzgara aynı anda maruz kalmayı, piyanonun yanıbaşında gözleri kocaman açılarak onu izlemesini. Mesela o şeftaliyi seçerken, "iki tane şeftali." demeyi ya da onun önceden tattığı bir şeyi kesinlikle yanındayken denemeyi özlememişti. Dokununca fark etmişti zaten hiç özlemediğini soğuk ellerinin bacaklarının arasında ısıtamayıp, öptüğünde bir an ısınmasını. Vazgeçemediği kokusu yanındayken doya doya her hücresinin içine işlemeyi özlemediğini biliyordu. Gülümserken gözlerindeki tarif edemediği güzellikle ona sunduklarını, gene ayırmadan o gözlerle genç adama bakışını, ardından gülümseyip "Ne?" demesini. Çünkü o beklemeyip gitmişti. Gerçekten sevseydi beklerdi öyle mi?
"Oyunları bırak. Neler yaratıyorsun böyle. Gerçekten sevmiştim. Salıncakta sallanmak gibiydi yanında olmak. Gözlerimi karartıyordun, mutluluktan gülümseyemiyordum bile. Yavaş çekimde, şeffaf noktalar vardı her yerde. Sonra sen..."
Geçmiş zaman kipi vurguluydu. Cümlesinin devamını getirmemek için kendisini tuttu. Onun için zor değildi bu. Uçurumun kenarında olunca rüzgar bir insanın suratına daha iyi çarpar. O bile kıyamaz atlama der, geriye götürmeye çalışır bedeni. Öyle bir andı bu da. Ne yazık ki genç adamın içinde buna itiraz edecek bir ses yoktu. Yeniden konuştuğunda genç adamın eski halini tanımayan biri küçük dilini yutabilirdi sesinin bu tonunu duyunca. Genç adamdan beklenmeyecek bir duygular silsilesini barındıyordu.
" Normalde gözüne hiç takılmayacak buruşturulup atılmış bir sigara paketine odaklanırsın. Sonra hep durup dururken, alakasız anlarda ve aniden özlediğini farkedersin. Özlersin, bilirim. Ve sen özleyince. Beni üzersin. Beni iki türlü de üzersin. Özlersin. Yeşil yanar. Karşıya geçersin."
Her cümlenin sonunda uzun aralıklar vardı. Es'ler.
"Eğer iddia ettiklerini gerçekten yapacaksan, kendi isteğinle nefret duyduğun bir kişiliğe benzemeye çalışacaksın. Bana. Bana."
Son kelimelerindeki vurgu hissedilirdi. Anlayamıyordu genç kız, ne kadar olgunlaşmış olursa olsun, anlayamayacak, anlamayacaktı. Vladimir ki kendi hayal gücünün parlaklığıyla afallamış, gençliğinin alevleri arasına düşmüştü. Darya'nın önünde ifadesiz ve büyük ihtimalle acımasızlık sezdiren bir şekilde oturuyordu. Olduğu- ah olduğu gibi değil- soğuk vadide ve gölgelern arasında değil- olması gerektiği gibi- o bulanık hayeller gezegeninde, kurallarını kendisinin belirlediği dünyasında muhteşem, derin düşünceler ve hareketlerle bir ömrü harcarken. Evet. Tekrarlıyorum- olması gerektiği gibi. Bu dünyadan başka dünyalar da var şüphesiz- çoğunluğun düşüncelerinden başka düşünceler- sofistin spekülasyonlarından başka spekülasyonlar. Onun davranışlarını kim sorgulayacak peki? Kim vizyonlar içincd geçen saatlerinden dolayı suçlayacak onu, ya da aslında onun sonsuz enerjisinin taşkınları olan o uğraşları kim yaşamının harcanması olarak kötüleyecek? Karşısındaki bu kız mı? Hala büyüyememiş olan. Biçimli dudakları hafifçe gerildi, çok minik bir gülümseme. Hiçbir zaman onun gibi olamayacağını ikisi de biliyordu. Kısa bir süreliğine ortaya çıkmış eski benliğinin hayaleti, benlik bile değildi benliğin hayaletiydi sadece, yerin kat kat derinliklerine geri dönmüştü.
"Ne acı, yaşamını bu dünyalar arasında yaşıyorsun, renkler vücudunun etrafında eğilip bükülüyor. Sen ve ben gökkuşakları içerisinde kaybolduk, fakat rüyalarımız asla son bulacak kadar yaşamadı."
İfadesiz ve aslında sadece bu yüzden bile kızın canını acıtan ses geri gelmişti. Bütün insanlara kızgındı genç adam. Yaşadıkları için. Hayattan midesi bulanıyordu. Bu yüzden bu hale gelmişti. Ateşle oynardı. Yeterince benzin ve karşısında oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirdi. Onun adı Vladimir Leonid Vasilyev. Geceleri, gökyüzünün karanlığında ve bitmeyen eğlencesinde kendini kaybederdi. Depiat'ta doğmuştu. İki insanın üç gram kokain karşılığında bileklerini kestirtebildiğini görmüştü. Sabah uyandığında okyanus onu yıkardı. Bütün bildiklerini kusarak hayatta kalıyordu. Notalarıyla. Ölenleri rüyasında görürdü. Sabah kalktığında göğsünde ölümcül bir yara vardı bir kere. Şiir yazmıştı. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuna çevirmişti. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koymuştu. Biraz zaman kazanmıştı böylece. Sonuncusunu ise aklına getirmeye tenezzül etmiyordu. İnsanlarla konuşuyor on beş dakikada onların hayatlarında vazgeçilmez biri oluyordu. Kendini ölümsüz olarak görüyordu. Mekân ve zamandan kopalı uzun zaman oluyordu. Bir kıza âşık olmuştu. Karşısındaki. Onunla olabilmek için yanıp tutuşuyordu. Benliklerinin bütünleşebilmesi için üç yıl beklemişti. Bir sabah, beklemeyi boşverdi. Sonuç alamadığı için bir şey için daha fazla çabalamadı. Aşık olmaktan vazgeçti. Kendinden vazgeçmenin ne olduğunu asıl genç adam biliyordu. Onun adı Vladimir Leonid Vasilyev. Tanrı'dan vazgeçmişti. Ölmekten vazgeçmişti. Çünkü ölürse ve eğer yukarıda onu ödül ve ceza sisteminin bekçileri bekliyorsa çok büyük kavgalar etmesi gerekecekti. Ölmek istemiyordu, çünkü Tanrı'yı da öldürür diye korkuyordu. Bu kadar narsistti. Ve böyle bir vefata onun dışımda kimse dayanamazdı. Platon'un Mağara İstiaresi'ne karşılık, o da Kuyu İstiaresi'ni yazmıştı: doğdukları andan itibaren düşen insanların, yanlarından hızla geçen fırsatlara ve başka insanlara tutunup tırmanmalarını ve bunu sadece doğdukları andaki yüksekliklerine erişebilmek için yaptıklarını anlatmıştı. Ancak ellerini ağızlarına sokup, parmaklarını ısırıp hiçbir şeye tutunmamaya kararlı olanları da anlatmıştı. Ve sormuştu, Tanrı'nın yukarıda mı yoksa aşağıda mı olduğunu. Eskiden poker oynardı. Şimdi de, Tanrı’nın aşağıda, kuyunun dibinde olduğuna oynuyordu. Hayatı masadaydı, birkaç kırmızı oyun fişiyle.
| |
| | | Karina García Dolores Gryffindor VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1537 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Veela, Meta.
| Konu: Geri: Büyücü & Cadı Alımları. Paz Haz. 10, 2012 7:15 pm | |
| | |
| | | | Büyücü & Cadı Alımları. | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|