Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Başlangıç

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Aren Rista
Seherbaz
Seherbaz
Aren Rista


Mesaj Sayısı : 3
Kan Durumu : Safkan

Başlangıç Empty
MesajKonu: Başlangıç   Başlangıç Icon_minitimePtsi Tem. 02, 2012 10:26 am

4 yıl önce.

Az kaldı çok az... Sadece doğru zamanda bildiğin şeyleri yap, çok da zor değil Aren. Kaldır başını derin bir nefes al ve işte oradasın. O sensin. Gülümse.

Mavi gözlerini yarı aralamışken boğazında kaybolmuş sesini bulup derin bir 'Of.' çekmeyi öylesine isterdi ki, o an en ulaşılmaz hayallerden bile tutku doluydu o nefes. Nadir zamanlarda gelen kaçırılmayacak bir fırsatı kaçırmaktan ölesiye korkuyordu Aren. Hayatında doğrularına ve hırslarına karşı mücadeleden sağ çıkmış olmasına karşın bunu kaybederse ölebilirdi, kelimenin tam anlamıyla yaşamsal işlevlerini yitirirdi duyguları, düşünceleri, hücreleri. Ona gösterilmişti yapabilecekleri, neden durması gereksin ki? Neden onca haksızlığa karşılık kendini bambaşka bir yere çekmesin? Onu engelleyen neydi, belki birtakım etik gereklilikler. Kısmen olabilecekler yüzünden hayatta bir gün kendine kızmak istemiyordu. Çelişkiler, çelişkiler...
Kırışmış çarşafının içinden narin vücudunu doğrulttu ve ayak parmakları soğuk zemine temas etti. Her güne bu hisle başlamak onu kuvvetlendiriyor, içinde fırlattıp attığı tanrı kavramına şükrediyordu takatsizce. Camını açıp ona huzur veren ağaçların oksijenlerini ciğerlerine doldurdu ve rutin birkaç nefes hareketiyle günlük meditasyonunu bitirdi. Yapılacaklar listesindeki 'Bakanla Görüşme' seansına tamamıyla itaat ederek bir bakanlık üyesine yaraşır bir şekilde resmi ve derin bir samimiyetsizlikle örtülü kostümünü üzerine geçirdi ve şimdi hayallerine bir adım attı. Geçmişin intikamının verdiği güç kendini önü alınamaz bir yere götürmekteydi. Dönülemez bir şekilde çıktığı yolda emin adımlarla ilerlemek istedi, tereddüte düştüğü anlarda elinden tutabileceği hırsları vardı ne de olsa. Ona bir şey olmazdı.

'Tak tak tak.' Kemikli parmakları odanın kapısından ayrılırken kalbinin ellerinde attığını hissedebiliyordu. Birkaç kez salladı kendine gelebilmesi için ama yanıldığı apaçık ortadaydı. Vücudunun heyecandan kaynaklanan ani değişimine elinde olmayarak teslim olurken sihir bakanın boğuk sesini duyunca ıslak elini kapı koluna götürdü, aynı zamanda eteğini çekiştirmekle meşguldü. Odaya girdiğinde yüzüne sıcak bir hava dalgası temas etti. Rahatsızlık tahmin edilemeyecek düzeyde olunca bir anda vazgeçmeyi düşündü ama bunun için hiçbir zaman sebebi olmayacaktı. Kahverengi masasının üstündeki hareketli resimlere bakmaktan pek de hoşnut olmayan bakan, gözlerini kapının hemen önünde sıkıntıları bariz belli olan seherbaza çevirdi ve ufak bir el hareketiyle; "Gel Aren." dedi sesindeki tatsızlık ve bıkkınlık yadsınmayacak ölçüdeydi bakanın. Gazetelerden birini alıp şöyle bir inceliyor ve etkisinden tam kurtulamamışken diğerini alıp başladığı sinir furyasını yaşıyordu, çünkü bu kaçınılmazdı. Kara büyücülerin saldırısında ölenler henüz soğumamışken bakanlığa çevrilen gözleri şaşkınlıkla karşılamamak gerekti Aren'e göre. Olay henüz sıcakken kendince bir strateji geliştirmeliydi ve seherbazlık biriminin göz bebeği o olmalıydı. En güvenilir, kimsenin aklında soru işaretleri bırakmadan. Evet ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. "Efendim öncelikle bu olaydan sonra sizinle ilk kez konuşuyoruz ve nasıl bir üzüntü içinde olduğumu tahmin dahi edemezsiniz. Bu yaşadığımız öyle bir pişmanlık öyle bir zafiyet hali ki nasıl altından kalkarız bilmiyoruz. Halk korkmuş ve tepkili. İnanın çıkmaztayız." dedi hissettirmeden nefesini tazeledi. Gözlerindeki tepkiyi ölçmek adına ufak bir bakış attı karşısındaki bakana. Her bir kelimede daha bir kederleniyordu sanki adam, gözlerinin altındaki halkalar derinleşmiş ve olanların külfetiyle daha bir kısalmıştı zaten standartların altındaki boyu. Devam etmesi gereken doğru anı bekledi, fazla beklemeden söze girdi. "Bu olayın sorumluları kesinlikle bizler değiliz. Onlar ruhları kötülükle çevrelenmiş sihir güçleri barındırdıklarından dolayı utanç duyduğumuz büyücüler. Ama bana sorarsanız ki kişisel deneyimimi ve geçmişimi de göz önünde bulundurarak elinden geleni yapmayan bir kişiyi görüyorum ben. Pek saygı değer Rinuel Aqula. Birimimizin baş tacını." İçinden zehirli bir kahkaha attı, önündeki tek engel Rinuelken onu bakanın gözünde yerle bir etmek kadar zevkli bir an ne olabilirdi ki? O an bunun yanıtını veremeyecek kadar hırs ve düşmanlık doluydu. Öldürücü darbeyi yapmıştı şimdi gitme zamanıydı artık. Söyleyeceğini söylemiş, stratejisini başarıyla uygulamıştı. Mutluydu, yapmasını gerekeni yapmıştı. Bakan Aren'in yıkıcı sözlerinin yarattığı büyük çukurdan bir türlü çıkamazken sadece kendinin duyduğu bir Dong sesiyle ayağa kalktı ve "Bana vaktinizi ayırıp ve beni dinlediğiniz için teşekkür ederim bakanım. Hoşça kalın." Onlara istediklerinin ve kendine de hayallerini vermenin sarhoşluğuyla ayağa kalktı ve içinde attığı kahkahaları bastırmak istercesine göğsüne dokundu usulca kapıdan çıkarken. Biri aranıyordu ve onlara vermişti o kişiyi, herkes mutluydu biri dışında.

Birkaç gün sonra.

'Yakın, oldukça yakın o gün. Gurur duy. Gülümse.'
Huzurdu hissettiği belki de veya vicdanının üstüne toprak atıyordu her geçen saniye. Hırsları vardı Aren'in. Bugün onun başlangıcı olabilirdi, kendine kuracağı dünyanın birinci ismi de olabilirdi. Adını altından yapılmış hareketli detaylarla süslemek hoş olmaz mıydı? Birinin kariyerinin yerle bir edilişi diğerinin yükselişi pek de normal olaylar değil miydi? Birileri ölürdü birileri doğardı ama o doğan bebek asla katil olamazdı, doğaya ayrıkırıydı bu. Özenle hazırlanma seremonisinin ardından ufak bir kahkaha döküldü dudaklarından. Yanlış bir söz söyledikten sonra annesinden korkan çocuk edasıyla parmaklarını dudaklarına götürdü. Daha kuvvetli bir kahkaha geldi diğerinin ardından, ve bir diğeri daha. Delicesine kahkahalar atıyordu Aren, engel olamıyordu kendine. Bunlar zehir dolu kahkahalardı biri dokunsa ölürdü. Birkaç dakika içinde toparladı ve kendi yeni doğuşuna cisimlenmek adına döndü etrafında asasıyla. Pek zarif bir hareketti. Bugünün başarılı yaratıcılarından biri, aslında tam olarak yaratıcısı olduğu için kutlama fişeklerini göremiyordu gökyüzünde. Ne kadar duyarsız bir sihir aleminin önemli isimleri vardı karşısında. Özel bir karşılamayı hak ediyordu, saygılı ve özverili buyur edilişleri, haset dolu bakışları. O içindeki kutlayışları ve sevinç dolu değerlendirmeleriyle meşgulken dudaklarının aldığı kıvrılma şeklinden dolayı yanındaki ciddiyete bürünmüş seherbazdan ufak bir uyarma işareti alınca konuşmanın bir kısmına dahil olma şerefine erişebildi. "-geldiğimiz durum gözler önünde açıklamaya gerek yok. Yaşanan kayıpların ve onca rezaletin hedefinde bir isim var. Ve onun için toplanmış bulunuyoruz. Çağıralım lütfen." dedi bakan ve arkasına yaslandı. Meraklı bekleyişler ve huzursuz kıpırdanmaların ardından açılan kapı odağı değiştirdi. Oyun Başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rinuel Aqula
Seherbaz
Seherbaz
Rinuel Aqula


Mesaj Sayısı : 260
Kan Durumu : safkan
Özel Yetenek : Zihinbendar, Zihinfendar.
Yaş : 33

Başlangıç Empty
MesajKonu: Geri: Başlangıç   Başlangıç Icon_minitimePtsi Tem. 02, 2012 10:42 am

Bütün gece düşüncelerle geçmişti genç büyücü için. Uzun bir gece ve zihninde evrilip çevrilen nice işkence edici fikirler silsilesi… Hepsi de son birkaç gününü kabusa çevirmiş her şeyi çok kötü bir hale sokmuştu. Evinin karanlığının içindeki bekleyişi endişeleri ile güçlendirirken kendisini sabahki soruşturma için her şeye hazırlamıştı. Aslında derin bir uyku çekip dinlenmiş olmalıydı; ama bu gece uyku yoktu. Saatler birbirini kovalar, gökteki yıldızlar ihtişamıyla yüreğini etkilerken o ayakta kaldı hep. Günün aydınlanmasına yakın bir vakitte yorgun gözler pencereye yönelmişti. Damar damar kızıllıklarla süslenmiş gökyüzü taze esintiyi de beraberinde getirerek büyücünün simasına narin bir gülümseme kondurdu. Günün bu vaktini seviyordu aslında. Karanlığı defeden şafak sökmek üzereydi. Kirli her ne varsa kovuğuna dönecekti; ama insanın karanlığını ne temizleyecekti? Galiba tarih boyunca hiçbir şey sökememişti ruhlardan bu izi. Sıkıntıyla yüz hatları sertleşti derin bir nefes aldı. Derli toplu salona bakışlarını çevirdiğinde o karartıyı engellemenin kendi görevi olduğunu biliyordu. Fakat başarısız biri olmuştu artık nasıl yapacaktı bunu? Gerçi tek suçlu kendisi değildi. Aranan bir günah keçisi olarak savunmasını yapmalıydı elbette. Daha fazlası değil. Gün ışığı yavaş yavaş pencereden içeriye sızmaya başladığında oluşan huzme bu dünyada ruhani bir şeylerin gezdiğini kanıtlar nitelikteydi. Görünür kılan tozlar bile bu şaheseri engellemeye yetmiyordu.

Artık hazırlanmalıydı. Soğuk bir duşla en azından kendine gelebilecekti. Bu şekilde de bir hortlak gibi görünmeyecek kararını çoktan verdiğini düşündüğü kurul önünde en azından iyi bir izlenim uyandıracaktı. Gerçi ne için uğraşıyordu ki? Umutsuzluğa düştüğünü fark ederek durumunu hemen düzeltti. Hala mücadele edebileceği bir yol varken kaçışı düşünmek öncelikli hareket planı olmamalıydı. Soğuk duştan sonra biraz ferahlamış, suyun dinlendirici etkisini bedenin her bir tarafında hissetmişti. Hazır olduğu zaman evinin kapısına çıkan büyücü yan sokaklardan birine saptı. Günün bu vaktinde bomboş bir sokakta dolanmanın insanın yüreğinde yalnızlık hissini uyandırması ne garipti. Sanki koca dünyada tek başınaydı. Oysa yanı başındaki evlerin pencerelerine bakınca biliyordu ki koca doğayı katletme yeteneğine sahip bir güruhun üyelerinden biriydi sadece. Gerçi bu kadar karamsarlık kendisine göre değildi. Kimisi onu iyileştirmeye çalışıyordu aynı zamanda. Aydınlık ile karanlığın savaşı gibi sonsuzdu bu süreç de. Tıpkı kendi savaşı gibi… Bitmek bilmeyen mücadelesi içinde hiç tükenmeden devam ediyordu. Bırakamazdı. O bir savaşçıydı. Bunca yılını böyle geçirmişken sadece bugüne özel tuhaf düşünceler herhalde onu amacından saptıramayacaktı. Bilemezdi aslında. Hayatın çok komplike bir şey olduğunu çok önceden öğrenmişti.

Tenha sokağın üzerinde gözlerini gezdirdi. Herhangi bir hareket belirtisi göremeyince kendi ekseni etrafına bir dönüşe başladı, aynı zamanda gitmek istediği yer hakkında karşı konulmaz bir arzunun kanına dolmasına izin verirken konsantrasyonu da her bir salisede katlanarak yoğunlaşıyordu. Dönüş tamamlandığı anda boyutundan ufak bir şişeden geçiriliyormuş hissi tüm bedenine yayıldı, her şeyin dayanılmaz noktaya geldiği an büyücü bakanlığın yakınlarında ortaya çıkmıştı bile. Her şey bu kadar basitti işte. Yakalarını düzeltip binanın içine girdiğinde beklediğinden çok da farklı olmayan bir atmosferle daha giriş katında karşılaştı. Kimi çalışan ona selam vermiş, bazıları görmezden gelmişti. Bir kısmından gelen soğuk bir selamlama ise hiç verilmese daha iyiydi. Onaylamayan bir ifadeyle başını salladı. Bugün zor bir gün olacaktı. En azından kendisini haklı bulan birkaç kişinin olduğunu bilmek güzel bir duyguydu. Paha biçilmez ve müthiş… Haklı bir savaşın lideri olarak kaybedeceği savaşın ortasında onurunu korumaya çalışıyordu. Koruyacaktı da. Belki de tek galibiyeti iktidar meraklısı bakanın karşısında olarak gözükecekti bu. Aslında ona gereken dersi vermek için yeterdi de artardı bile. Boyun eğmez tavrının neyi değiştireceğini de merak ederken seherbaz katına gelmişti Rinuel.

Yine aynı delici bakışları bedeninde buldu. Bu kadar negatif enerji altında hala nasıl ezilmediğine hayret etti doğrusu. Bir seherbaz yanından içten bir şekilde gülümseyerek geçti. Kendisine hak veren sadık bir dost… En iyilerinden üstelik… Onun gibi dostları olduğu için şanslıydı. Aynı şekilde karşılık veren büyücü masasına geçtiğinde elini meşeden yapılma nesnenin üzerinde gezdirdi. Yarım saat sonra kurul önünde olacaktı. Burada biraz heyecanını yatıştırması iyi olabilirdi. Sessizliğin tadını çıkardı bakanlığın saçmalıklarından yalıtılmış bu odada. Birkaç dakika içinde daralan büyücü kendini dışarı attı. Zaman yaklaşmıştı en iyisi kurulun olduğu odaya, mahkeme salonuna, gitmekti. Kapının önüne geldiğinde açılan kapılar artık kendisini çağırıyordu. Her manaya gelebilecek şekilde gülümsedikten sonra odaya girdi. En ağır suçların yargılandığı bu mahkeme salonunda o suçluları yargılayan kurulun önüne doğru ağır adımlarla ve güven verici duruşuyla birlikte ilerlemekteydi. Her şey bir tiyatro sahnesi gibi. Geriye kalan kalabalığı oluşturmuş seyircilere kısaca göz attı. Kendi bölümünün çalışanları, bakanlığın önemli isimleri, diğer çalışanlar… Kısaca dostu düşmanı ne kadar insan varsa bu sahnedeki yerlerini almıştı. Aniden kalabalığın gürültüsünü yaran tokmak sesiyle birlikte gözler kurul başkanı olan bakana çevrildi. Oyun başlasın!

“ 2 Haziran 2005 tarihli soruşturmayı açıyorum. Bir grup kara büyücünün saldırıları neticesinde sihir dünyası ağır kayıplar yaşadı. Bu olayları hepimiz biliyoruz ne yazık ki. Başlatılan soruşturma neticesine bir kişinin ismi öne çıkmış bulunmakta- ki o kişi de önümde duruyor – ve kendisine soruyorum bu güvenlik zayıflığı hakkında neler söyleyeceksiniz acaba Rinuel Aqula! “ Genç adam bu soru karşısında gülümsedi ölüm sessizliğine gömülmüş salonun içinde. Herkes şaşkınlıkla kendisini izlerken büyücünün aklı tek bir şeye takılmıştı. Güvenlik zayıflığı! Bu iki kelimeden kararın çoktan verilmiş olduğunu anlamıştı bakanın tek düze sesiyle dinlediği tüm konuşmasının arasından. “ Güvenlik ihlali mi? “ Sorusu tüm salonun içine dalga dalga yayılıp dinleyicilerin yüzüne çarptı. “ Güvenlik ihlali baş edebileceğimiz bir düşman karşısındayken yeterli istihbaratla donatıldığımız zaman geçerli bir tanım olabilir sayın kurul üyeleri. Biz daha ne olduğunu tam olarak bilmiyorken saldırılar başladı. “ Mırıldanmaların baş gösterdiği salona bakan büyücü, Aren Rista’nın da orada olduğunu gördü. Nedense bu kadının varlığı onu rahatsız etmişti. Aşırı hırslı oluşu nedeniyle birçok görevi batırmış bazılarında ise büyük başarılar kaydetmişti. Tehlikeli biriydi aslında.

Zor da olsa mırıltıları susturan kurul başkanı delici bakışlarını seherbazın üzerinde dolaştırdı. “ Yani üstün bir düşmanla karşı karşıya olduğumuzu savunuyorsunuz öyle mi? “ Rinuel şaşkınlıkla kaşlarını çattı. Ne demek oluyordu bu şimdi. Söyledikleri bu kelimeleri içeriyor olabilirdi; ama tamamiyle farklı bir konuya değinmek istemişti. Her şey aleyhineydi şu anda. “ Evet, ama… “ Aniden sözü başkan tarafından kesildi. “ O zaman seherbazlık eğitiminin temel bir parçasını ihlal ediyorsunuz: Mücadele ruhunu! Bir seherbazın en önemli niteliğidir bu. “ Bu sefer sesli bir şekilde gülmekten kendini alamadı. Çoğu kişinin nefes almaktan dahi korktuğu bu salonda o sadece gülüyordu. Belki de bu nedenle soruşturmayı kaybedecekti; ama zaten sonu belli değil miydi bu işin? Demek mücadele ruhunu kaybettiğini iddia ediyorlardı. Bu insanlar kendisini daha önce hiç savaşırken görmemiş miydi acaba? Bakana karşı nefretle bakan birkaç seherbaz dışında kimsenin kendisini o halde gördüğünü sanmıyordu. Sonunda gülmesini kontrol edebilen adam kurula geri döndü. “ Mücadele ruhumu hiçbir zaman kaybetmediğimi benle birlikte çatışmaya girmiş meslektaşlarım gayet iyi bilir. “ Bakanın yüzündeki ifadeden ne düşündüğünü anlamak güçtü; ama her neyse hiç de iyi bir şey değildi muhtemelen. “ Onun için mi gerekli tedbirleri alamadınız? “
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Başlangıç
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Sihir Dünyası - İngiltere :: Sihir Bakanlığı-
Buraya geçin: