4 yıl önce.
Az kaldı çok az... Sadece doğru zamanda bildiğin şeyleri yap, çok da zor değil Aren. Kaldır başını derin bir nefes al ve işte oradasın. O sensin. Gülümse.
Mavi gözlerini yarı aralamışken boğazında kaybolmuş sesini bulup derin bir 'Of.' çekmeyi öylesine isterdi ki, o an en ulaşılmaz hayallerden bile tutku doluydu o nefes. Nadir zamanlarda gelen kaçırılmayacak bir fırsatı kaçırmaktan ölesiye korkuyordu Aren. Hayatında doğrularına ve hırslarına karşı mücadeleden sağ çıkmış olmasına karşın bunu kaybederse ölebilirdi, kelimenin tam anlamıyla yaşamsal işlevlerini yitirirdi duyguları, düşünceleri, hücreleri. Ona gösterilmişti yapabilecekleri, neden durması gereksin ki? Neden onca haksızlığa karşılık kendini bambaşka bir yere çekmesin? Onu engelleyen neydi, belki birtakım etik gereklilikler. Kısmen olabilecekler yüzünden hayatta bir gün kendine kızmak istemiyordu. Çelişkiler, çelişkiler...
Kırışmış çarşafının içinden narin vücudunu doğrulttu ve ayak parmakları soğuk zemine temas etti. Her güne bu hisle başlamak onu kuvvetlendiriyor, içinde fırlattıp attığı tanrı kavramına şükrediyordu takatsizce. Camını açıp ona huzur veren ağaçların oksijenlerini ciğerlerine doldurdu ve rutin birkaç nefes hareketiyle günlük meditasyonunu bitirdi. Yapılacaklar listesindeki 'Bakanla Görüşme' seansına tamamıyla itaat ederek bir bakanlık üyesine yaraşır bir şekilde resmi ve derin bir samimiyetsizlikle örtülü kostümünü üzerine geçirdi ve şimdi hayallerine bir adım attı. Geçmişin intikamının verdiği güç kendini önü alınamaz bir yere götürmekteydi. Dönülemez bir şekilde çıktığı yolda emin adımlarla ilerlemek istedi, tereddüte düştüğü anlarda elinden tutabileceği hırsları vardı ne de olsa. Ona bir şey olmazdı.
'Tak tak tak.' Kemikli parmakları odanın kapısından ayrılırken kalbinin ellerinde attığını hissedebiliyordu. Birkaç kez salladı kendine gelebilmesi için ama yanıldığı apaçık ortadaydı. Vücudunun heyecandan kaynaklanan ani değişimine elinde olmayarak teslim olurken sihir bakanın boğuk sesini duyunca ıslak elini kapı koluna götürdü, aynı zamanda eteğini çekiştirmekle meşguldü. Odaya girdiğinde yüzüne sıcak bir hava dalgası temas etti. Rahatsızlık tahmin edilemeyecek düzeyde olunca bir anda vazgeçmeyi düşündü ama bunun için hiçbir zaman sebebi olmayacaktı. Kahverengi masasının üstündeki hareketli resimlere bakmaktan pek de hoşnut olmayan bakan, gözlerini kapının hemen önünde sıkıntıları bariz belli olan seherbaza çevirdi ve ufak bir el hareketiyle; "Gel Aren." dedi sesindeki tatsızlık ve bıkkınlık yadsınmayacak ölçüdeydi bakanın. Gazetelerden birini alıp şöyle bir inceliyor ve etkisinden tam kurtulamamışken diğerini alıp başladığı sinir furyasını yaşıyordu, çünkü bu kaçınılmazdı. Kara büyücülerin saldırısında ölenler henüz soğumamışken bakanlığa çevrilen gözleri şaşkınlıkla karşılamamak gerekti Aren'e göre. Olay henüz sıcakken kendince bir strateji geliştirmeliydi ve seherbazlık biriminin göz bebeği o olmalıydı. En güvenilir, kimsenin aklında soru işaretleri bırakmadan. Evet ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. "Efendim öncelikle bu olaydan sonra sizinle ilk kez konuşuyoruz ve nasıl bir üzüntü içinde olduğumu tahmin dahi edemezsiniz. Bu yaşadığımız öyle bir pişmanlık öyle bir zafiyet hali ki nasıl altından kalkarız bilmiyoruz. Halk korkmuş ve tepkili. İnanın çıkmaztayız." dedi hissettirmeden nefesini tazeledi. Gözlerindeki tepkiyi ölçmek adına ufak bir bakış attı karşısındaki bakana. Her bir kelimede daha bir kederleniyordu sanki adam, gözlerinin altındaki halkalar derinleşmiş ve olanların külfetiyle daha bir kısalmıştı zaten standartların altındaki boyu. Devam etmesi gereken doğru anı bekledi, fazla beklemeden söze girdi. "Bu olayın sorumluları kesinlikle bizler değiliz. Onlar ruhları kötülükle çevrelenmiş sihir güçleri barındırdıklarından dolayı utanç duyduğumuz büyücüler. Ama bana sorarsanız ki kişisel deneyimimi ve geçmişimi de göz önünde bulundurarak elinden geleni yapmayan bir kişiyi görüyorum ben. Pek saygı değer Rinuel Aqula. Birimimizin baş tacını." İçinden zehirli bir kahkaha attı, önündeki tek engel Rinuelken onu bakanın gözünde yerle bir etmek kadar zevkli bir an ne olabilirdi ki? O an bunun yanıtını veremeyecek kadar hırs ve düşmanlık doluydu. Öldürücü darbeyi yapmıştı şimdi gitme zamanıydı artık. Söyleyeceğini söylemiş, stratejisini başarıyla uygulamıştı. Mutluydu, yapmasını gerekeni yapmıştı. Bakan Aren'in yıkıcı sözlerinin yarattığı büyük çukurdan bir türlü çıkamazken sadece kendinin duyduğu bir Dong sesiyle ayağa kalktı ve "Bana vaktinizi ayırıp ve beni dinlediğiniz için teşekkür ederim bakanım. Hoşça kalın." Onlara istediklerinin ve kendine de hayallerini vermenin sarhoşluğuyla ayağa kalktı ve içinde attığı kahkahaları bastırmak istercesine göğsüne dokundu usulca kapıdan çıkarken. Biri aranıyordu ve onlara vermişti o kişiyi, herkes mutluydu biri dışında.
Birkaç gün sonra.
'Yakın, oldukça yakın o gün. Gurur duy. Gülümse.'
Huzurdu hissettiği belki de veya vicdanının üstüne toprak atıyordu her geçen saniye. Hırsları vardı Aren'in. Bugün onun başlangıcı olabilirdi, kendine kuracağı dünyanın birinci ismi de olabilirdi. Adını altından yapılmış hareketli detaylarla süslemek hoş olmaz mıydı? Birinin kariyerinin yerle bir edilişi diğerinin yükselişi pek de normal olaylar değil miydi? Birileri ölürdü birileri doğardı ama o doğan bebek asla katil olamazdı, doğaya ayrıkırıydı bu. Özenle hazırlanma seremonisinin ardından ufak bir kahkaha döküldü dudaklarından. Yanlış bir söz söyledikten sonra annesinden korkan çocuk edasıyla parmaklarını dudaklarına götürdü. Daha kuvvetli bir kahkaha geldi diğerinin ardından, ve bir diğeri daha. Delicesine kahkahalar atıyordu Aren, engel olamıyordu kendine. Bunlar zehir dolu kahkahalardı biri dokunsa ölürdü. Birkaç dakika içinde toparladı ve kendi yeni doğuşuna cisimlenmek adına döndü etrafında asasıyla. Pek zarif bir hareketti. Bugünün başarılı yaratıcılarından biri, aslında tam olarak yaratıcısı olduğu için kutlama fişeklerini göremiyordu gökyüzünde. Ne kadar duyarsız bir sihir aleminin önemli isimleri vardı karşısında. Özel bir karşılamayı hak ediyordu, saygılı ve özverili buyur edilişleri, haset dolu bakışları. O içindeki kutlayışları ve sevinç dolu değerlendirmeleriyle meşgulken dudaklarının aldığı kıvrılma şeklinden dolayı yanındaki ciddiyete bürünmüş seherbazdan ufak bir uyarma işareti alınca konuşmanın bir kısmına dahil olma şerefine erişebildi. "-geldiğimiz durum gözler önünde açıklamaya gerek yok. Yaşanan kayıpların ve onca rezaletin hedefinde bir isim var. Ve onun için toplanmış bulunuyoruz. Çağıralım lütfen." dedi bakan ve arkasına yaslandı. Meraklı bekleyişler ve huzursuz kıpırdanmaların ardından açılan kapı odağı değiştirdi. Oyun Başladı.