|
| | Hogwarts Görevlisi Alımları. | |
|
+8Nienna Elenasse Eliana Maisie Antoinette Dustine de Villiers Linh Thi Huỳnh Caleb Brett Adrasteia Quiwen Caroline Karnelblood Bjørn Devereaux 12 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Hogwarts Görevlisi Alımları. Paz Ocak 29, 2012 1:05 pm | |
| Hogwarts Görevlisi olmak isteyen üyelerimizin aşağıdaki formu eksiksiz doldurmaları yeterli olacaktır.
Ad ve Soyad: Yaş: İstenilen Rütbe: RP Örneği:
| |
| | | Caroline Karnelblood
Mesaj Sayısı : 7 Kan Durumu : muggle doğumlu Rp Partneri : Robert de Marque Albusan ile evli Yaş : 39
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Ptsi Ocak 30, 2012 4:41 pm | |
| Ad- soyad: Caroline Karnelblood Yaş: 27 İstenilen Rütbe: Kütüphane sorumlusu Örnek rp: - Spoiler:
Kapısı aralıktı, koridordan sessizce ilerleyerek muhteşem meşe oymalı kapısına yaklaştım. İçerden daktilo sesleri geliyordu. Ah, kendisini gene yazmaya kaptırmıştı. Böyle zamanlarda hep içine kapanır, istemez kimseyi. Ama... kapısı aralık... Bu bir davet miydi? Yoksa sadece onun unutkanlığını kendi duygularımın etkisiyle yorma şeklim mi?
Hayır, hayır... Bir ton daha laf işitmeye dayanamam. Gerisin geri koridorun diğer ucundaki odama döndüm. Dosdoğru şaşaadan uzak yazı masamın pufuna oturdum. Babamın geçen doğum günümde hediye ettiği kızıl ciltli defteri aldım önüme. Kartal tüyü kalemimi daldırdım siyah mürekkebe yazmaya başlamak için, parşömen kağıdından sayfaya damlalar düşüyordu gözlerimden, mürekkepten önce...
19 Mart Ben onun kullanmaktan hoşlandığı bir oyuncak gibiyim, oynamaktan sıkılınca bir kenara atıp unuttuğu... Aramızdaki aşk değil, arkadaşlık bile değil sanki, o benim sahibim gibi. O beni kenara attığında bilmiyor ki ben karanlık bir boşlukta yaşıyorum, bir antikacının dükkanında alınmayı bekleyen bir ayna gibiyim. O beni gün ışığına çıkarsa ben ona güneşi veririm, bir tebessüm etse kalbim hiç bıkmadan yine onu sever...
Kalktım ve pencerenin yanına gittim, mavi zeminin üzerinde pembe goncalar vardı perdelerimde. İyi biçilmiş çimleri vardı bahçemizin ve orada da vardı pembe goncalar. Ve o gidiyordu şimdi, yürürken çimlerden gitmiyordu benim gibi, gerektiği gibi yürüyüş yolundan atıyordu adımlarını. O düzen sahibi ,akılcı Mr. Harrison; bense aklı bir karış havada, dağınık Miss Noble.
Onunla ilgili hayallerimi hep karanlığa hapsetmek zorunda kaldım. Cesaretsiz kaldığım tek nokta bu sanırım. Her konuda çekinmeden istediğini yapan ben... Onun geçmişine bu kadar takılmasına anlam veremiyorum. Herkes acı şeyler yaşadı. Ama hayat devam ediyor, öyle ya da böyle. Her ne kadar olmasını istediğimiz gibi olmasa da.
Mr. Harrison, babam Mr. Noble'ın çok değerli bir arkadaşının ona yadigarı. 1990'lı yılların sonunda cereyan eden büyük büyücüler savaşında baba Mr. Harrison bir lanete kurban gitmiş. Babam Mr. Noble, Sihir Bakanlığı Sihirli Afetler Dairesi'nin Müdürüymüş o zamanlar, savaştan sonra ona nişan verildi ve artık emekli biri; baba Mr. Harrison ise Hogwarts Profesörüymüş. Babamla ikisi öğrencileri Hogwarts'tan güvenli bir şekilde çıkarmaya çalışırken tanışmışlar. Öğrenciler sağ sağlim tahliye olduktan sonra bulundukları koridoru iki ölüm yiyen basmış. Profesör Harrison asasının bir hareketiyle tavanı çökertmiş ve ölümyiyenlerle arasına set kurmuş. Babamın anlattığına göre o sırada Profesör Harrison " Zaman yok! Oğlum! Karım! Onları bul ve koru yalvarırım! Margaret o burda, oğlum Lond-!" Lafını bile bitiremeden; moloz yığınını aşmış olan ölümyiyenlerden birinin asasından çıkan, Kedavra Lanetinin etkisiyle hareketsizce kendi eseri molozların üzerine yığılmış Profesör Harrison. Diyor ki babam; 'sen geldin aklıma, seni kime emanet edebilirdim? Seni bağrına basacak bir annen bile yokken? Bir nanosaniye kadar zaman geçmişti belki de... O Ölümyiyenleri nasıl savuşturdum, hatırlamıyorum bile, artık bana emanet üç can vardı.' Babamın ihtiyar gözleri hep bu kısımda dolar anlatırken. Savaş bittiğinde kendine emanet canları aramaya girişmiş. O kadar çok ölü varmış ki... Cesetleri bahçeye dizmişler, Giriş Salonu'na bile sığmamış. Babam Margaret Harrison'un canlısını ararken ölüsünü bulmuş. Cesedi oldukça hasar görmüş ve ezilmiş Mrs. Harrison'un, Ölümyiyenler'in getirdiği devlerden biri ezmiş, babamın başkalarından öğrendiğine göre. Zavallı küçük Mr. Harrison o sırada on yaşındaymış. Kabul mektubunu almanın hayali içinde beklerken Hogwarts'ın yanıp kül olması... annesini, babasını kaybetmesi... Babam onu bulduğunda büyükannesi ile birlikteymiş. Kendine emanet o canı himayesine almış o günden sonra. Büyükannesi ile birlikte bizim evimize yerleşmişler. Büyükanne, savaştan sekiz ay sonra uykusunda öldü, onu hayal meyal hatırlıyorum. Hep odasında oturur ve pencereden dışarı bakardı. Kızının ve damadının ölümüne dayanamadı. İşte o günden beri Mr. Harrison bizimle, benimle... Ona adıyla bile hitap etmeye çekinirim. Biraz soğuk biridir karakter olarak. Benden yaşı oldukça büyük olduğu için mi, anlayamıyorum. Aramızda arkadaşça bile bir bağ yok. Oysaki ben çok çok daha fazlasını hissediyorum. Saçma olduğunu bilmeme rağmen. On iki yıldır aynı çatı altında yaşıyoruz ama sanki o birkaç günlüğüne kalmaya gelmiş tanrı misafiri gibi hala. Etrafında öyle bir duvar var ki... Babam da farkında ama bunu küçük yaşta verdiği kayıplara bağlamakla yetiniyor. Ah! Sevgili babam akşamüzeri yürüyüşünden geldi ve aşağıdan bana sesleniyor. Beni ağlarken görmeye kıyamaz. Onu karşılamam gerek günlük. Dertsiz tasasız büyüttüm sanıyor kızını, halbuki en büyük acıyı, aynı zamanda da ilacım olan yüce insanı geldi de tam koridorun karşısındaki odama yerleştirdi, ihtiyar babacım...
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Ptsi Ocak 30, 2012 5:15 pm | |
| | |
| | | Caleb Brett Ressam
Mesaj Sayısı : 29 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : Briseis'e abayı yakmış
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Cuma Şub. 24, 2012 2:49 am | |
| Ad ve Soyad: Pierre Laforge Yaş: 25 İstenilen Rütbe: Kütüphane Görevlisi RP Örneği: Rütbe verildikten sonra silinmesini istiyorum.
- Spoiler:
Silindi.
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Cuma Şub. 24, 2012 4:36 pm | |
| | |
| | | Linh Thi Huỳnh
Mesaj Sayısı : 37 Kan Durumu : Melez.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Paz Mart 11, 2012 10:55 am | |
| Ad ve Soyad: Linh Thi Huỳnh Yaş: On sekiz. İstenilen Rütbe: Kütüphane Sorumlusu RP Örneği: bkz. Jasmine Shi
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Paz Mart 11, 2012 11:21 am | |
| Rütbe verildi. Başka kütüphane görevlisi rütbesi istenmemesini rica etmek durumundayım. | |
| | | Dustine de Villiers Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 72 Kan Durumu : safkan Rp Partneri : Bir prensesin kalbini çalmış, ama haberi yokmuş ki prenseste onun kalbini çalmış.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Cuma Nis. 27, 2012 5:03 pm | |
| - Dustine de Villiers. - 18. - Kütüphane Görevlisi. - Yedek karakterim. Ayşin'in bu karakter hakkında bilgisi var. Geçen hafta söylemiştim. O yüzden rp eklemeye gerek görmüyorum. | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Cuma Nis. 27, 2012 5:38 pm | |
| | |
| | | Eliana Maisie Antoinette Yasaklı
Mesaj Sayısı : 135 Kan Durumu : Melez Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Ptsi Mayıs 21, 2012 7:10 pm | |
| Eliana Maisie Antoinette Kütüphane Görevlisi 22 Bknz Crystal Dieudonne | |
| | | Nienna Elenasse
Mesaj Sayısı : 283 Kan Durumu : Safkan.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Ptsi Mayıs 21, 2012 7:36 pm | |
| | |
| | | Jack Fellini Twist Kütüphane Görevlisi
Mesaj Sayısı : 5 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : Tozlu kitaplar. Yaş : 29
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Ptsi Mayıs 28, 2012 7:43 pm | |
| [ Jack Fellini Twist ] [ 28 ] [ Kütüphane Görevlisi ]
RP'yi önceden diğer başvurumda da kullanmıştım. - Örnek RP:
21 Eylül 2007
Gözlerimi her kapadığımda onu görüyorum. Bana, kendisini kurtarmam için yalvarırcasına bakıyor. Kanı yavaşça bedeninden akarken yüzündeki umut ile birlikte gözlerindeki hayat ifadesi de sönüyor. Boğazımı düğümleyen çığlık dışarı çıkmasın diye uğraşıyorum. Gözlerim sulanmış, tuzlu gözyaşlarının etkisiyle yanıyorlar. Hayatımda sadece iki kez ağladım. 12 yıllık hayatımda sadece iki kez. Üzüntüyü ve acıyı hissedebiliyordum. Fakat kalbim sanki vicdanıma zincir vurmuş, yüreğim buz tutmuş gibi bu duyguları gözyaşı ile dışarı vurmayı hiç denemedim. Bir damla olsa bile gözyaşı benim için zayıflık göstergesi. Ben ise zayıf değilim. Güçlü olmak, kurtarmak ve hayat vermek için yetiştirildim. Oysa şimdi kalbimi saran buzlar çözülüyor, direncim kırılıyor. Çığlık atmak istiyorum. Kardeşimin yere dökülen kanı, kutsalmış gibi hafif bir parıltıyla toprağı yıkıyor. Aslında soyumdaki güç düşünüldüğünde Olvirsson’ların kanı her daim sihirli olmuştur. Kanın kutsallığı tartışılamaz bile. Bizden birisini yenmek herkesin elde edemeyeceği bir zaferdir. Bizi özel kılan belki kanımızın karışımı belki de üzerimizdeki lanet. Çoğumuz bu lanet sebebiyle insanlardan uzak dururuz. Fakat kardeşimden de anlayabileceğiniz gibi bu ölmemize engel değildir. Kardeşimin küçük solgun elleri sanki yaşama ulaşmak ister gibi havaya kalkıyor. Dudaklarından acı bir fısıltı dökülüyor. “Apollo.” diyor, adımı fısıldıyor. Ağzımdan çıkan inlemeyle birlikte ellerimi yüzümün üzerine örtüyorum. Artık kardeşimin hayallerindeki kahraman olmadığımı biliyorum. Yaşlar gözlerimi yakmasına rağmen ağlayamıyorum. Cesaretimi toplayıp karşımdaki vahşete bakabildiğimde yumuşak toprağın kan ağladığını görüyorum. Kardeşimin gözleri kaymış, göğsü hareket etmiyor. Nefes almıyor. Kardeşime baktığım bir saniyelik süre içerisinde yaşamın kaskatı kesilmiş bedenini terk ettiğini hissediyorum. Sonra arkasındaki karaltıyı fark ediyorum. Karaltı dağılıp parçalanmadan ve gerisinde uğursuz bir esinti bırakmadan hemen önce onu tanıyorum. Ve yemin ediyorum. Kardeşimin intikamını alacağım.
03 Şubat 2011
Soğuk… Elime değen yapraklar soğuktu. Buz gibi… Bana ölümün soğuk dokunuşunu hatırlatıyorlardı. Gözlerimi açtım ve yavaşça doğruldum. Karşımdaki ağaçlık alanın zihnimde uyandırdığı anıları umursamamaya çalışıyorum. Fakat o kanı, o vahşeti nasıl unutabilirim? İnsan bu kadar sevdiği birisini kaybedince bu kadar kolay atlatır mı bu olayı? Hatıralar zihnimde capcanlı, her gece kâbuslar görüyorum. Ve kardeşimin uğruna canavarları avlıyorum, hem de her gün. Ama bu yeterli değil. O’nu bulmalıyım. O’nu kardeşimi öldüren kişi; kâbuslar görüyorum. Ve kardeşimin uğruna canavarları avlıyorum, hem de her gün. Ama bu yeterli değil. O’nu bulmalıyım. O’nu kardeşimi öldüren kişi bulup canını acıtmalıyım. Belki sadistçe bir düşünce, ama sadistlik kanımda var. Büyük büyükbabam Marcus’tan daha kötü olamayacağım düşüncesi beni rahatlatıyor. Ve işte, tekrar buradayım. Tekrar her şeyin başladığı yerdeyim, tekrar tehlike kokusunu alabiliyorum ama bir fark var; ben bu sefer hazırlıklıyım. Artık eskiden olduğu gibi küçük, tatlı, masum oğlan çocuğu değilim. Artık değiştim, artık büyüdüm. Kendimi savunmayı öğrendim, belki de böyle düşünmek istiyorum. Ama bir şey biliyorum; O da benden korkuyor. Çünkü yıllarca ortada görünmedi. Yıllarca, benden kaçtı. O yıllar boyunca beni üzmenin zevkiyle yaşadı, şimdi de ona başka hiçbir zevkli tattırmamaya kararlıyım. Tanrıça’lar ölemez, ama kim bilir? Belki de karanlık gecenin içine gizlenmiş o Tanrıça’yı ben devirirdim. Birden, aklıma Alyssa ve Chelsea geldi. Onlar da burada olsalar, aynı şeyi yapmamı istemezler miydi? Onlardan yıllarca haber almadım, fakat yine de yaşadıklarını biliyordum. Onlarla yaşadığımız çılgınca maceraları hatırlıyordum. Onlar ile her başımızı belaya sokuşumuzda bize kızan kişileri bile özlüyorum diyebilirim. Eski hayatımı özlüyorum. Burnuma gelen keskin koku, beni düşüncelerimden ayırdı. Alyssa ve Chelsea’yi bile unuttum. Çünkü bu hafif lavanta ve karanfil kokusu tanınmayacak gibi değil. Koku hoştu fakat akla ilk getirdiği şeyler kavga, anlaşmazlık ve ölüm oluyordu. Başımı sallayarak bu düşüncelerden de kurtuldum ve ay ışığının rehberliği ile birlikte ağaçlık alanda ilerlemeye, yürümeye başladım. Çevredeki karanlık yoğunlaştı, ay bile daha az parlıyordu artık. Gecenin koruyucu olduğunu düşündüğüm karanlığı, artık gözüme korkutucu gelmeye başlıyor nedense. Ah, hayır umursamıyorum. Tek umursadığım karanlığın izini takip etmek. İlerlemeye devam ediyorum, en sonunda vardığım küçük çayırlık, türlü türlü çiçekler ile dolu. Menekşe ve minelerin arasına serpiştirilmiş kurtboğanlar hafifçe parıldıyorlar sanki. Ama benim dikkatim tamamen başka birinde… O’nda. Çayırın ortasında dikilmiş, kuzguni siyah saçları hafif rüzgârın etkisiyle dalgalanıyor. Gözleri kapalı, yüz hatları narin, belirgin ve asildi. Aynı zamanda da asiydi ve memnunluk doluydu. Saçları yumuşacık görünüyordu, teni bembeyazdı. Açıkçası; güzel görünüyordu. Ama ben bu güzelliğin arkasındaki karanlığı ve kötülüğü görebiliyordum. Aniden gözleri açıldı. Buz mavisi gözlerindeki bakışları tanıyordum. Bu bakışları kardeşimi öldürdüğü zamandan da hatırlıyordum. Pişmanlık duymaz, utanmaz, her zaman yaptığı şeyden ve döktüğü kandan memnun olduğunu ifade eden bu bakışlara aşinaydım. Bu oydu, Eris. Birden, onun kuzenimin kardeşi, dolayısıyla kuzenim olduğuna inanmakta zorlandım. Böyle bir canavarın Morgan’ın kardeşi olduğuna inanamazdım. Eski zamanlardan, Morgan’ın annesi Nyks’i hatırlıyordum. Nyks’in yaydığı duygular da buna benzerdi, hatta amcamın ona nasıl aşık olduğunu anlayamamıştım. Fakat Eris… Eris tamamen başkaydı. O, sınır tanımazdı. Gözleri beni tanıdığını belirtecek şekilde ışıldarken zaman kaybetmeden “Kardeşimi öldürdün.” diye hırladım. Eris’in bir kaşı havaya kalktı. Sanki öfkemi, hatta hiçbir duygumu anlayamıyordu. Aslında mantıklıydı, bu Tanrıça’nın bir kalbi var mıydı? Hayır diye cevap vereceğim sorulardan biri daha işte. Eris umursamaz bir tavırla “Problemi anlayamadım sanırım… Ah, yani demek istediğim kardeşinin adı neydi? Son sekiz yıl içerisinde birkaç yüz kişiyi öldürmüş olabilirim.” Diye karşılık verdi. Ah, affedersin, asıl ben anlayamadım?! Bu da ne demekti şimdi… Bu yüzsüz tavırlar bende onu parçalama isteği uyandırıyordu ve onun… Evet, sadistlik olduğunu biliyorum ama onun acı çekmesini istiyordum. Kardeşimi gözünü bile kırpmadan öldüren bu kadın, kim bilir daha kaç kişiyi öldürmüştü? Eris’e cevap olarak kardeşimin adını verdiğim kılıcı, Adreanna’yı çektim. Ona bu adı vermiştim, çünkü hayalimde hep Eris’i bu kılıç ile parçalara ayırıyordum. Ve bu onura benden daha layık olan birisi varsa o da kardeşimdi. Üstelik kılıç onun gibiydi; parlak, ince, ama her şeye rağmen güçlü ve dayanıklı. Eris’in gözleri kılıcıma kaydı. Sonra da pat diye “Sen benim soyumdan geliyorsun.” Deyiverdi. Bu sözler, üzerine atılmamı engelleyen tek şeylerdi. Ben Eris’in… Bunun anlamı da neydi şimdi? Aile soyağacımızı biliyordum; uzun yıllarım kütüphanemizde, küflü kitapların arasında bu inanılmaz ve sihirli soyu keşfetmekle geçirdim. Bizim Eris ile hiçbir bağlantımız yoktu. Hiçbir şey, beni Eris’e bağlayamazdı. Şey hariç… Şey… Birden gözlerim iri iri açıldı. Birden elimin titremeye başladığını hissettim. Birden çevremin farkına vardım. Eris ile aramızdaki benzerliklerin farkına vardım. Yüz hatlarımız tıpatıp aynıydı. Gözleri… O buz mavisi gözler, yıllar boyunca aynada gördüğüm gözlerden farksızlardı. Kafamda beliren aile soyağacımızın bazı bölümlerine odaklandım. Mesela Damon’a. Damon, büyük dedemiz Marcus’un Eris’ten olma çocuğuydu. Ve babam da, Damon’un torunuydu. Aklıma gelen bilgilerle birlikte, tıpkı filmlerde olduğu gibi elimdeki kılıcın kayıp büyük bir sesle yere düşmesini bekliyordum. Ama öyle olmadı. Kılıcı sıkıca kavradım. Hayır. Bunu kabullenmeyecektim. Hayır. Hayır, hayır, hayır. Ben Eris gibi değildim. Onun soyundan gelmem bir şey ifade eder miydi? Ailemizin yaşayan üyelerinden yarısından fazlası Persephone, Hekate veya Eris’in soyundan geliyorlardı. Elbette Eris bizim için farklı bir kılıfın içindeydi. Başımıza laneti saran oydu. Beni sevdiğim insanlardan uzaklaştıran oydu. Tekrar sevmemi engelleyen oydu. Hayatımın anlamının yok olmasının sebebi oydu. İçimde patlayan ani güç, beni sarstı. Arasam bile bulamayacağım özgüvenimle dolu bir ses tonuyla “Biliyorum.” diye fısıldadım. “Biliyorum… Ve umurumda değil.” Bu sözler, Eris’e karşı sarf edeceğim son sözlerdi. İleriye doğru atıldım. Adreanna’yı havaya kaldırdım ve saplamaya hazırlandım. Ama aniden kalbime saplanan bir acı beni durdurdu. Nefes alamıyordum. Kalbim, göğüs kafesimin içerisinde çırpınıyordu. Gözlerimi, Eris’in gözlerine diktim. İşte o an, içime çektiğim havanın son nefesim olacağının farkına vardım. Bedenimde kalan son gücüme tutunarak, kılıcımı Eris’in kalbine sapladım. Bu onu, bir Tanrıça’yı öldürmezdi. Ama yüzündeki acı, inanmazlık ve şaşkınlık ifadesi intikam hırsımı tatmin etmeye yetti. Geriye doğru devrilirken, Eris’in bana yaptığı şeyin gücünü hissettim. Beni Eris öldürüyordu. Sırtımda yumuşak toprağı hissettim, yere düştüğümü tenime sürtünen çiçekler sayesinde anladım. Gözümün önünde siyah noktacıklar uçuşuyordu. Görüşüm kararmaya başlamıştı. Birden kendimi tamamen başka bir dünyada buluverdim. Çevrem altın rengiyle kaplıydı, saf altın rengiyle. Karşımda bir kadın duruyordu. Kadını tanıyor gibi hissediyordum, fakat mantığım bana bunun imkansız olduğunu haykırıyordu. Ancak kadın bana bir yerden tanıdık geliyordu. Yüz hatları bana şeyi anımsatıyordu… Kardeşimi ve beni. Karşımdaki kadın, annemdi, bir Tanrıça’ydı. Onu son görüşüm, dört beş yaşlarımdaydı. Kardeşimin doğduğu zamanlardı yani. Ona güveniyordum. Hangi Tanrıça veya neyin nesi olduğunu bilmiyordum, ama ona güveniyordum. “Başardım mı? İntikamımı… İntikamımızı aldım mı?” diye sordum. Annem gülümsedi. Gülümsemesi doğan güneş gibiydi, tüm kötü duygularımı yok ediyordu. “Evet.” Dedi. “Evet oğlum, harikaydın. Seninle gurur duyuyorum.” O son sözlerini söylerken, bilmediğim bir yere doğru çekildim. Kendimi tamamen mutlu hissedeceğim, sonsuza dek kardeşim ile yaşayabileceğim bir yere…
16 Ocak 2012
Uyanıyorum… Tekrar hissediyorum. Bedenimi hissediyorum, nefes alıyorum. Akciğerlerime dolan hava ilk başta canımı yakıyor, fakat sonra alışıyorum. Ve bir şey hatırlıyorum. Ben ölmüştüm. Hızla doğruluyorum. Kendimi bir revirde, sedyede yatar halde buluyorum. Karşımda duran kişi ise… Alyssa. Alyssa. İsmi bile, artık bana yabancı geliyordu. Fakat kahverengi gözleri, parlak saçları ve davranışları ile oydu bu. Kuzenimdi, Alyssa’ydı. Alessandra ile onu ayırt edebilen nadir kişilerden olarak, onun Alyssa olduğunu biliyordum. Yüzü bana bir şeyleri anımsattı. Yeraltında… Hades’in yanında… Alyssa, babasıyla bir şeyler konuşmuştu… O benim… Hızla yattığım sedyeden kalktım ve “Ne yaptın sen? Alyssa, ne yaptın sen?!” diye haykırdım. Alyssa usulca “Bir hayat, bir diğer hayata bedeldir. Üvey babam Christian’ın ölümü, senin için yeni bir yaşam demekti. Bunu biliyordum.” dedi. Hiçbir şey anlamamıştım. Tekrar, bu sefer fısıltılı bir ses tonuyla “Ne yaptın sen?” diye sordum. Bu sefer kuzenimin cevabı açık ve netti. “Seni hayata döndürdüm Apollo. Ruhun için üvey babamı kurban ettim. Hayata hoş geldin… Tekrar.”
Dipçiknotu: Başka sitelerde de kullandığım bir rp olduğu için daha önceden karşılaşmış olabilirsiniz.
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Ptsi Mayıs 28, 2012 7:53 pm | |
| | |
| | | Arthur Jerff Phorkys Yasaklı
Mesaj Sayısı : 18 Kan Durumu : Melez
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. C.tesi Haz. 09, 2012 12:56 pm | |
| Ad ve Soyad:Arthur Jerff Phorkys Yaş:28 İstenilen Rütbe:Kütüphane Görevlisi RP Örneği:Arthur Jeff Phorkys öteki karakterim.
| |
| | | Arya Ravensdale Hufflepuff V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 119 Kan Durumu : Tertemiz. Rp Partneri : Anika.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. C.tesi Haz. 09, 2012 1:05 pm | |
| | |
| | | Alberto Peppi Hogwarts Bekçisi, Vampir
Mesaj Sayısı : 43
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Ptsi Haz. 25, 2012 1:04 am | |
| Ad ve Soyad: Alberto Peppi Yaş: Otuzlarının başlarında görünüyor. İstenilen Rütbe: Hogwarts Bekçisi RP Örneği: Kayıtlı RPm yok şu an bilgisayarda, ancak bu ilk rütbe alışım değil. Daha önce Sponge Pub isminde bir dükkan sahibini ve Sihirli Oyunlar ve Bir Şeyler Dairesi Başkanını oynatmıştım aynı karakterimle. | |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Hogwarts Görevlisi Alımları. Ptsi Haz. 25, 2012 1:10 am | |
| Başvuru onaylanmıştır. Rütbe veriliyor. | |
| | | | Hogwarts Görevlisi Alımları. | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|