Nova Guisperéta
Mesaj Sayısı : 5 Kan Durumu : Melez Rp Partneri : Bir dakika, şurada bi yerlerde olacaktı. Yaş : 27
| Konu: nova Paz Haz. 10, 2012 7:14 pm | |
| # Nova Guisperéta # Sevimli bir kız. Uysal ve eğlenceli. Bir sürü arkadaş edinebilecek kadar canayakın. Herkese uyum sağlayabilir, kimseyi kırmak istemez. Partilere bayılır. Babası profesör diye havalara da girmez. Şekerli türk kahvesi gibidir. Cici kızdır ya. Şeker Nova, minnoş Nova.- Örnek RP:
AISLIN Yavaşça sıcacık yatağından çıktı. Bu yatağı gerçekten çok seviyordu. Altı sene önce, Hogwarts'a ilk geldiği zaman oda arkadaşlarının hiçbiri o yatağı istememişti. Yatak pencerenin bitişiğindeydi. Diğer kızlar korkmuştu belki. Her an her şey olabilirdi ve pencereler -hele ki o yüksek tavana kadar olan ve tamamen camdan oluşan pencerelerdense- gerçekten tehlikeli olabiliyorlardı. Aislin eninde sonunda ya o yatağı alacaktı ya da diğer kızlarla kavgaya tutuşup iki katlı ve her harekette acıyla gıcırdayan o ranzalardan birini alacaktı. Cam kenarında yatmamak için bu kadar uğraşmaya değmeyeceğini düşünmüştü. Hiç konuşmamış direk eşyalarını o yatağa koymuş ve okulun ilk günü başlayacak şiddetli bir tartışmaya noktaya koymuştu. Bu yatağı aldığına hiçbir zaman pişman olmadı. Şimdiyse bir kez daha bu sessiz yatağı seçtiği için kendine minnettardı. Eğer şu an duvar dibinde güvenli bir yatakta yatıyor olsaydı tüm kızları uyandırmadan asla odadan çıkamazdı. Üzerinde hafif salaş şeker pembesi renkte, kırmızı dudak desenleri olan pijaması vardı. Üstünü değiştirme gereği duymadı. Sessizce odada ilerledi. Büyük kahverengi oda kapısını açarken hem ses çıkmaması için hem de ortak salonda dolaşan kimse olmaması için dua etti. Kapı hiç gürültü yapmadan açıldı. Aislin önce etrafı dinledi. Hiç kimsenin olmadığından emin olunca dışarı çıktı. Yavaşça ortak salonu geçip kendini mutfağın önüne attı.
Dışarıda soğuk iliklerine kadar işliyordu. Artık gece tüm gerçekliğiyle karşısındaydı. Evrenin kendisi yapbozun bütünü, gökyüzündeki dolunay ve yıldızlarsa bu yapbozun mükemmel birer parçası gibi görünüyordu. Araziyi geçti. Yasak ormanın girişine geldi. Pijamalarını çıkartmaya başladı. Çırılçıplak kaldığında esen rüzgâr içini ürpertti ve titremesine engel olamadı. O sırada bir uluma duydu ve hemen gökyüzüne baktı. Dolunay artık tam tepedeydi. Kıyafetlerini dağıtacak vakti yoktu. Onları yaşlı bir ağacın dibine bıraktı ve dikkat çekmediklerinden emin oldu. Beyninde kurdunu hayal etti. Yavaşça vücudu titremeye başladı. Değişimin yaşattığı duyguyu seviyordu. Vücudundaki tüm kemikler aynı anda yer ve şekil değiştiriyordu. Omuriliği eğilmeye, vücudu genişlemeye başladı. Dudakları genişledi, çenesi şeklini aldı ve dişleri keskinleşti. Dönüşümü tamamladığında derin bir nefes aldı ve ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladı. Rüzgâr kürkünün içine işlemiyordu. Sadece yaz günü yüzünü okşayan rüzgâr gibi, tatlı tatlı okşuyordu tüylerini. Bir anda durdu. Kulakları ve burnu yabancıları hemen fark etmişti. Kurt adamlar olduklarını hemen anladı. Derin bir nefes aldı ve diğer kurt adamlar gibi uludu. Yavaş yavaş kokunun geldiği yöne ilerledi. Diğerleri onu fark etmemiş gibi görünüyordu. Bu her zaman takıldığı kurt adam sürüsü değildi. O sürüye katılmak için gücünü gerçekten göstermesi gerekmişti. Bu sürü onu umursamamıştı bile. Her zamanki gibi sürünün peşinden gitti. Sürü dört kurt adamdan oluşuyordu. Bir büyük kahverengi kurt vardı. Aislin onun sürünün başı olduğunu anlamıştı. Kurt adam olmayabilirdi ama animagus formunu bir kurttan gerçek bir kurt adama çevirebilmeyi başardığında alfanın nasıl olması gerektiğini biliyordu. Diğer üç kurt griydi. Alfa kurt kadar büyük ve kasvetli görünmeseler de güçlü oldukları her yerlerinden anlaşılıyordu. Aislin sürünün en arkasından ilerliyordu. Bu sürüye ait olmadığı dışarıdan anlaşılıyor mu diye merak etti. O, bu dev kurt adamlara göre daha koyu tüylere sahipti. Ama bir sürüde renk farkı olması gayet mümkündü. Sürünün en gerisinden ilerlemek kendini asi bir kurt adam gibi hissettiriyordu. Aslında yanılıyor değildi. Kurt adam değildi belki ama birçok kurala karşı geliyordu. Daha önce de gelmişti. Bir an için kurduna ilk dönüştüğü zamanı hatırladı: O gece yine dolunayı görmüştü. Aynı ihtişamıyla onu izliyordu gökyüzünün efendisi. Annesi iyilikle kafasını bozmuş bir cadıydı. Aislin'in babasıyla sürekli kavga ederlerdi. Ama bu defa annesi çizgiyi aşmış, tarafsız olduğu halde Aislin'in babasının karanlık tarafa geçtiğini ve onu tanımadığını haykırmaya başlamıştı. Sonraki her şey bir anda gerçekleşmişti. Annesinin ağzından dökülen sözleri durduramamış ve babasının "Avada Kedavra" ile sonsuza dek lanetlenmesini izlemişti. O güne kadar defalarca çalışmıştı ama daha önce hiç başaramamıştı. Öfke ve acı kalbinin derinliklerine karışıp onu kemirmeye başlamadan önce tüm dikkatini toplamış sonra kurdunu gözlerinin önüne getirmişti. Değişimin getirdiği o gücü, o müthiş duyguları ilk kez tatmıştı. Yaptığı ilk şeyse annesini sonsuz bir uykuya göndermek olmuştu. O günden beri güç onu bırakmamıştı. Her zaman kükreyen bir ateş gibi orada olmuştu. Şimdiyse diz çöküyordu. Tüm vücudu titremeye başlamıştı ve acı dayanılmazdı. Gittikçe büyüyor gittikçe onu yok ediyordu. Sonra bir anda her şey durdu. Kalbinin yeniden attığını hissetti. Acaba öldüm mü? diye düşünmeden duramadı. Ama başındaki kurt adamların seslerini duyuyordu. Çırılçıplak halde yere yığılmıştı. Bir kurdun kendine yaklaştığını hissetti. Kurdun gözlerinde onu etkileyen bir şeyler hissetti. Kurt onu sırtına aldı ve koşmaya başladı. Siyah saçlarının rüzgârla hareket ettiğini hissediyordu. Vücuduna düşen kar tanelerini hissediyor ama üşümüyordu. Hatta ürpermiyordu bile. Bunun sebebinin vücudunun ateş gibi yanması olduğunu düşündü. Bir kurdun sırtında çırılçıplak olmak onu etkilemiyordu. Duygularının çekildiğini hissetti bir an için. Acısı yavaş yavaş diniyordu. Kurt onu ormanın girişine bıraktıktan sonra tekrar ormana daldı. Biraz sonra ağzında Aislin'in pijamalarıyla geldi. Onları davetkâr bir tavırla Aislin'in kucağına bıraktı sonra tekrar ormana daldı. Aislin kendini fazla yormamaya çalışarak giyindi. Nefes alışları düzene girerken ormandan gelen ağlama seslerini duydu. Her zaman yaptığı gibi içgüdülerini dinledi. Ayağa kalktı, ağaçlara tutunarak sese doğru ilerledi. Çocuk hemen hemen onunla aynı yaştaydı. Teni en az düşmekte olan kar taneleri kadar beyazdı. Aislin'i hissetmiş olmalıydı ki bir anda sustu. Aislin yavaşça yanına yaklaştı. Kahverengi saçları karların etkisiyle çok daha şirin görünüyordu. Gözleri kahverengiydi ama bakışları Aislin'in içine işliyordu, sanki daha önce orda olduğunu bile fark etmediği bir şeyler uyanmıştı içinde. Güçlükle çocuğun yanına oturdu, tüm gücünü toplayıp konuştu. "Merhaba."
JADEN Kızı ormanın girişine bırakmış sonra buraya kaçmıştı. Tekrar bedenine döndükten sonra tüm duyguları bir anda yüzeye çıkmıştı sanki. Gözyaşlarına engel olamamış ve onu bu halde görmesini istemediğinden Aislin'in yanına da dönememişti. Kendini küçük, güçsüz ve korunmasız bir çocuk gibi hissediyordu. Sanki biraz önce koca bir kurt sürüsüne kafa tutan o değildi. Aislin'in geldiğini duyunca, sustu. Neredeyse tüm hayatı boyunca onu izlemişti ancak onu şimdi yanında ve bu kadar yakın hissetmek içinde bir şeyleri harekete geçirmişti. Kız yanına yaklaştıkça içi ürperiyordu. Yavaşça yanına oturuşunu, hareketlerindeki uyumu izledi. Sonra hayatı boyunca duymadığı kadar güzel bir sesle konuştuğunu duydu. Bir an için cevap veremedi, sonra sakince aynı şekilde cevap verdi. "Merhaba."
AISLIN Cadı ne diyeceğini bilemiyordu. Neden ağladığını mı sormalıydı, yoksa onu nasıl kurtardığını mı? Ya da belki neden burada olduğunu sormalıydı. Ama hiçbirinin anlamı yokmuş gibi hissediyordu. Konuşmak yerine başka bir şey yapmayı tercih etti. Çocuğun omzundan tutup, dudaklarını dudaklarına ulaştırdı. Çocuk bir an bile düşünmeden karşılık verdi. Aislin birçok duyguyu aynı anda tadıyordu. Hayatı boyunca hiç böyle hissetmemişti. Çocuğun dudakları ılıktı. Bir yabancının dudaklarını tadıyordu ama yıllardır onunlaymış gibi hissediyordu. Dudakları dudaklarından ayrıldığında bile gözlerini birbirlerinden ayırmadılar. Bu bir teşekkürdü cadıya göre; lakin çocuk çok daha fazlasını düşünmüştü anlaşılan. Çocuk onu tekrar öptü. Aislin öylece durdu. Ne yapıyordu böyle? Hiç tanımadığı bir çocuğu teşekkür etmek için öpmüştü ve çocuk ondan fazlasını istiyordu. Geri çekildi. Ama aklındaki düşünceler oldukça karmaşıktı. Ufak bir öpücükle aşık olunur muydu? İlk öpücüğün birçok anlamı vardı, bir teşekkür minnettarlık. Belki tanışma. Ama ikincisi tamamen farklıydı çünkü sadece tutku ve aşkla doluydu. Evet aşkla. Aislin daha adını bile bilmediği bu yabancıya âşık olmuştu. Ruhunun en ücra köşelerine gömdüğünü sandığı bu duyguyu şimdi bir yabancının dudakları ortaya çıkarmıştı.
JADEN Jaden bu öpücüğü hiç beklemiyordu. Daha çok Aislin'in onu sorulara boğmasına hazırlamıştı kendini. Dudaklarını dudaklarında hissettiğinde küçük bir şok yaşamış ama belki yıllardır hayalini kurduğu bu öpücüğe karşılık verme fırsatını da kaçırmamıştı. Dudakları sıcacıktı Aislin'in. Tüm bedenini ısıtmıştı. Bakışlarından o öpücüğün anlamını görmeye çalıştı. Ama kızın kehribar gözlerindeki bakışlar birçok duyguyu barındırıyordu. Jaden anlamını bilmediği bir öpücük almıştı bu gözlerin sahibinden. Bir an için bedeninin kontrolünü kaybettiğini hissetti. Yavaşça Aislin'e uzandı. Yıllardır kalbinde birikmiş duygularıyla öptü onu. İçindeki tutku ve aşk, kalbinden Aislin'e aksın istiyordu. Saatin geç olduğunun farkındaydı ama şu an hayatı yok sayabilirdi, konuşulması gereken konuları, anlamsız soruları her şeyi. Dudakları ayrılırken Aislin kafası karışmış görünüyordu. Belki son öpücük haddini aşmıştı.
AISLIN Normal şartlarda hep kontrollü davranırdı Aislin. Peki, ama bu gece ne olmuştu, ne değişmişti? Gücünü toplayıp en başında yapmış olması gereken şeyi yaptı. "Sen... Sen kimsin?" Çocuk düşünmeden cevap verdi. "Jaden, Jaden Smith." Adı ona bir şeyleri çağrıştırmıştı, yabancı gelmiyordu. Kendi adını söylemedi zira çocuğun bildiğinden fazlasıyla emindi. Başka bir şey sormaya da gerek duymadı. Bir süre öylece oturdular. Sonra ikisi de aynı anda ayağa kalktı. Aislin okula gelene kadar hiç konuşmadı. Hiçbir şey demedi. Aptallıktı bu yaptığı. Biraz daha düşününce Jaden’ı hatırladı. Slytherin, yedinci sınıf, ukala. Cadı yedi yıldır onu görmezden gelmişti. Ne kadar çabuk bağlandığını sanıyordu. Aşkın bu olmadığını yıllar önce öğrenmişti hâlbuki. Hufflepuff ortak salonuna girmek için mutfağın önüne yaklaşırken durdu. Jaden’a dönüp “Beni kurtardığın için teşekkür ederim. Sırrının güvende olduğunu bil ama bir daha ikimiz arasında en ufak bir sohbet geçmesini istemiyorum. İyi geceler.” dedi. Sesi bir kez bile titrememişti. Çocuğun şaşkınlık ve sinirle merdivenlere gitmesini bekleyip soğumuş yatağına geri döndü.
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: nova Paz Haz. 10, 2012 7:18 pm | |
| | |
|