Arwen Svendsen Gryffindor V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 28 Kan Durumu : Melez. Yaş : 29
| Konu: Arwen Paz Haz. 10, 2012 5:26 pm | |
| Arwen Svendsen Eğlenceli biridir Arwen, girdiği ortamlara kolay uyum sağlar. Aslında iki farklı kişiliği vardır onun. Uyum sağlayan bir tip olmasına karşın sessiz, sakin biri de olabilir. Düşüncelerini açıklamaktan çekinmez ve onları şiddetle savunmasını bilir. Cesur bir cadıdır aslında, bir şey olduğu zaman önde çıkanlardan biri de o olur. Dersleri de sever fakat gerçekten onlarla ilgilenmek istediğinde. Hırslıdır ve neredeyse mükemmelliyetçidir. Sevdiği insanlara sadakat yemini etmişcesine bağlıdır.- Spoiler:
Yumuşaktı. İnce parmaklarını zarif bir şekilde tüylerinin üzerinde gezdirirken hayvanın çıkardığı mırıldanmaya aldırmıyordu. Bu sese alışalı yıllar oluyordu. Kulakları ilk başta yadırgamıştı ama şimdi öylesine bir şey olup çıkıvermişti işte, tıpkı kendisi de olduğu gibi. Parmakları pamuktan farksız tüylerin üzerinde şefkatle dolanmıyordu, hayır. Ama bir şekilde sakinleştiriyordu onu. Her zaman olmazdı bu, bazen tüm hıncını hayvandan çıkartmamak için onu odanın dışına gönderirdi. Sonuçta kuzeni Oskar’ın hediyesiydi o. Onu severdi ama aptallık edip Durmstrang’a gitmişti. Şimdi çok daha başka şekilde bir ilişkileri olabilirdi. Tabii bu kedisine iyi bakmadığında, ona yeterince zevksiz davranacağı gerçeğini değiştirmiyordu. Pisliğin tekiydi, ondan her şeyi beklerdi. Amcasına tüm yaşadıklarını anlatmak da dâhildi elbette buna. İhtiyar moruğun pörsümüş dudaklarından çıkacak iki kelime hayatını değiştirirdi, şüphesiz. Sakince dolaşan parmaklar bir anda kedinin ensesinde durmuştu. Rahatlığa ve biraz da olsa sevilmeye alışan kedi bir anda duran masaja sinirlenmiş gibiydi. İğrenç tıslamalarından birini gönderdi Abbie’ye. Güçlü tırnakları tarafından hışma uğramak istemiyordu ve hızla yanından kalkarak ona döndü ve aynı tıslamayı bu sefer Abbie ona çıkardı. Bir çeşit ‘hangimiz güçlü’ oyunuydu bu. Aynı enerjiyle masanın üzerindeki kitaplarını ve tüy kalemini de alarak kasvetli ve bir o kadar da konforlu salonu terk etti. Yapılacak işler vardı ve tabii ki bunların en önemlisi Biçim Değiştirme’ydi. Salak hayvanları saçma eşyalara dönüşme dersi belki onu daha çekici kılardı ama birilerini o saçma şeylere dönüştürme fikri, işte o paha biçilemezdi. İkinci sınıfta kedisini çevirmişti su kadehine ve hâlâ hak ettiğini düşünüyordu. Zindanların soğuk koridorlarında ilerlerken teninin tüm soğuğu üzerine çekişini hissedebiliyordu. Aynı zamanda koridorda yankılanan ayakkabılarının çıkardığı mükemmel sesle de büyüleniyordu. Bu sese hep büyük bir hayranlık beslemişti.
Öğrencilerin uğultulu seslerinden sonra dersliğe girmenin huzurunu duyuyordu. Derslik neredeyse sessizdi. Kapıdan içeri girdiğinde aynı zamanda yüzüne vuran sıcaklığı da hissetmişti ki bu sıcaklık zindandakilere oranla hayli ısıtıcıydı. Gözleri sınıftaki yüzleri şöyle taradıktan sonra tüm ders boyunca oturacağı sırayı bulmuştu. Sert kapaklı kitaplarını sıranın üzerine koyup oturmamıştı ki Profesör, dersliğin kapısının gürültüyle açılmasıyla içeri girmişti. İfadesiz bir surat ifadesiyle profesörün paltosunu çıkarışını, sıraların arasında gezişini izlemiş ve kendini tanıtmasını dinlemişti. Profesörü ilk başta dışarıdan geldiğini ele veren kızarmış yüzü yavaş yavaş solmaya başlamıştı. Pratikle meşgul olacakları açıktı ama nasıl? Sınıftaki tipler bunları tartışırken sıradakinin ne olduğunu aynı yüz ifadesiyle bekledi. Profesörün içi renkli bir sürü kurdelenin olduğu bir kavanoz çıkarması hayret vericiydi cidden. Abbie'nin yüzündeki değişim sadece onda yaşanmamıştı elbette, bundan emindi ama aldırmadı. Sıradaki rahat oturuş düzenini belini doğrultarak ciddileştirdi. Göz bebekleri büyümüştü ve profesörün oyun gibi bir ders işleyecek olması ona kedisiyle oynadığı oyunları hatırlattı. Halüsinasyon görerek nasıl biçim değiştirmiş bir eşya bulunabilirdi ki? İlginç ya da sıkıcı olacaktı bu olay ama denemekten başka çaresi yoktu. Profesör onlara beş dakika vermişti, gerekli olan tüm bilgileri hatırlamak için beş dakika! Yeni profesör biraz çatlak olmalıydı. Sert kartondan yapılmış ve derste ilk kez kullanacak olmasına rağmen biraz yıprattığı kitabın sayfalarını karıştırdı. Yeni kitapları okumak iyi bir alışkanlık olmuştu onun için. Diğerlerinin kullanamayacağı büyüleri babası sayesinde biraz olsun alıştırma yapma fırsatı bulmuştu. Mükemmel olduğunu iddia edemezdi, onları Hogwarts’ta denemek bambaşka bir olaydı. Sarı renkteki ama en iyi kalitedeki sayfaları çevirirken vakit çoktan dolmuştu. Profesör onları masasının önüne çağırmıştı. Kitabı kadim bir şeymişçesine yavaşça kapatarak diğer öğrenciler gibi profesörün yanına gidip bir kurdele çekti. Rastgele çektiği kurdelenin kırık beyaz olduğunu görünce ‘ne yapalım?’ diyerek kendisine söylenen kapıdan geçmek için beklemeye koyuldu. Öğrencilerden birkaçı geçtikten sonra sıra kendisine gelmişti. Yeni kapı onun huzurunda açılırken kalbi atmaya başlamıştı. Neyle karşılaşacağı ve tam olarak ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri bile yokken heyecanlanmaması mümkün değildi. Ama ritmi dengede tutmaya çalışıyordu. Ne olursa olsun bu bir dersti ve asla onların zarar göreceği şekilde olmazdı. Birkaç adımda kapıya yaklaşarak kapıyı sakince açtı.
İçeriye doğru ilerlerken kapının arkasından kapanıp yok oluşuna şahit olmuştu. Serindi. Pelerininin altındaki tüyleri birden dikelmişlerdi. Buna rağmen serin hava alnını yalayıp geçmekten öteye gidememişti neyse ki. Kendine geldiğinde etrafına baktı. Her yerde aynalar vardı ve onlarda görünen kendisi değildi. Tereddütle aynaların arasından yürümeye koyuldu. Odada kimse yoktu ve onlara yansıyan tek siluet onunkiydi şüphesiz. Aynalardan birinin önünde durdu ve elini ona doğru korkuyla yaklaştırdı. Parmağı soğuk cama değdiğinde ise üzerinden bir ürperti geçmişti. Gözleri aynadakine bakıyordu. Doğal olarak o da Abbie’ye. Saçları daha kısaydı ve yanlarından ayrılmış bir biçimde kabarmışlardı. Eski zaman büyücü erkeklerine benziyorlardı. Aslında orada gördüğü genç büyücü daha çok birine benziyordu, evlerindeki koridorlardan birindeki adamın hareketli tablosuna, elbette bu kişi amcasıydı. Bu adam nasıl da psikolojisini etkiliyordu böyle! Erkek olsaydı eğer, onun gibi mi olacaktı yani? Bu kesinlikle saçmalıktı! Bir adım kadar geri çekildi ama daha fazla da gidemezdi çünkü her yer onun erkek görünümü tarafından çevrilmişti. Gözleri büyüyor, aynadaki büyücünün de büyüyordu, daha rahat nefes almak için ağzını açıyor, o da açıyordu. İşkence gibiydi. Nasıl inanabilirdi bir gün aynada kendisi yerine erkek halini göreceğine. Elleri bilinçsizce saçlarına, yüzüne dokunmaya başlamıştı. Hâlâ eskisi gibi miydi? Neyse ki duyuları onu yanıltmamıştı. İçinden korkunç bir hortlak çıkmış gibiydi. Aynaları kırmalıydı. Ancak bu şekilde ondan isteneni bulabilirdi. En azından öyle düşünüyordu çünkü ne aradığını ve birbirinden hiçbir farkı olmayan bu aynaların hangisinde olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Önündeki aynaya asasını doğrultarak bağırdı: ‘Impedimenta!’ Küçük bir patlama olmuş ve hedef aldığı ayna parçalara ayrılmıştı. Parçalarına doğru eğildiğinde hâlâ o genç büyücü olduğunu fark edince sinirlenmişti. Aynı büyüyü bu kez bağırmadan hızlıca art arda birkaç aynaya daha gönderdi. Fakat hepsinde sonuç aynıydı. Kaşları çatılmaya başlamıştı artık. İfadesiz yüz kasları birden gerilmişti. Asasını tekrar aynalara doğrulttu ve bağırdı: ‘Incendio!’ Büyünün çıkardığı alevlerle kırılan aynalarda da sonuç aynıydı. Asasını daha sıkı kavradı bu defa. Düşünmeliydi. Biçim Değiştirme dersindeydi, dersle alakalı bir şeyler olmalıydı. Aklına bir biçim değiştirme büyüsü gelmişti bunu uygulamakta kararlıydı. Değişim yoksa başka şeyler bulacaktı. Aynaları hatta kırdıklarını bile tek tek bu büyüden geçirdi. Asası son aynaya son kez doğrulmuştu ve bağırdı: ‘Fondresila!’ Fakat maalesef bu da hiçbir işe yaramamıştı. Çığlık atarak asasını savurdu. Elleriyle başını avuçlarının içine aldı ve tekrar düşündü. Basit büyüler deneyecekti. Profesör yeni gelmişti ve onlardan zor büyüler istemesi olanaksızdı.
Bir şeyleri gün yüzüne nasıl çıkartabilirdi? Onları kirlerinden nasıl arındırırdı. O iğrenç büyücüden nasıl kurtulabilirdi? Düşünüyordu ama aklına hiçbir şey gelmiyordu. Umutsuzluğa kapılmıştı. Biçim Değiştirmeden çakması hiç iyi olmazdı. Parmaklarıyla, ensesine değmek için büyük çaba harcayan saçlarını düzeltti. Bir yolu olmalıydı. Arındırmak… İnsan ya da nesneler nasıl arındıklarını düşünürlerdi? Elbette suyla! Asasını tekrar doğrulttu ve bu sefer sessizce fısıldadı basit büyüyü: ‘Aguamenti.’ Suyun yıkadığı aynada hiçbir değişiklik yoktu. Kendisini bulmalıydı. Gerçek görünüşünü. Ondan istenen buydu ve yapacaktı. Küt saçlarını gerçekten özlemişti. Devam edecekti, aynaların birkaçına daha aynı işlemi yaptıktan sonra kırılanlara baktı. Onlara da denemeli miydi? Zaten kırılmışlardı ve eğer onlar olsalardı bir şekilde kendini verebilirlerdi ona. Onları geçerek sağlam kalan bir aynaya daha asasını uzattı ve yine aynı büyüyü tekrarladı. Aynanın üzerinden kayan su aşağılara indikçe ona bedenini geri veriyordu sanki. Her kayan su damlasıyla bedeni hayat buluyordu. Saçları, gözleri her şeyi geri gelmişti. O daha incelemeye fırsat kalmadan ayna büyük bir sesle çatlayarak parçalarını yere fırlattı. Abbie korkulu gözlerle yere saçılan parçalara baktı ve sanki yapmaması gereken bir şey yapmış gibi hissediyordu. Fakat sonra yerdeki aynaların hâlâ kendisini yansıttığını fark edince rahatladı. Büyük şanstı doğrusu. Sonuna kadar gelip de işi başaramadığını düşünecekti aksi halde. Yerdeki kırılmış aynalardan birini aldı ve rahat bir şekilde kendisini buraya kapatan ama görevi tamamlayınca tekrar açılan kapıya doğru ilerledi. Bu sefer kendinden emindi ve sanki hiç o korkuları yaşamamış gibi gösteriyordu. Yüzüne yerleştirdiği çapraz gülümsemesiyle profesöre doğru ilerleyerek aynayı ve kurdeleyi ona uzattı. Sonra da hiçbir şey söylemeden sırasındaki kitaplarını alarak derslikten çıktı.
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Arwen Paz Haz. 10, 2012 5:29 pm | |
| | |
|