|
| | Dükkân Sahibi Alımları. | |
|
+29Josefiina Ilmarinen Nathan Charious Talysia Kowalczyk Vicente del Bosque Andreas Goldstein Arya Djenovic Flora Morales Conerus Hell Greyn Austen Pierre Louvard Sturm Gaez Costea Cioran Bradley Ryan Rain Katastrofi Charlotte D. De'Lauthé Maxim Querta Doroteya Sergeyevich Anthea Pyrena Aya Ienari Pascaline Taquet Adelia Quina Adrian Borislav Blythe Vincent Alberto Peppi Adelphe Ida Rigola Dr. Dulcamara Adrasteia Quiwen Jenna Philips Cosmina Luminita Bjørn Devereaux 33 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Bradley Ryan Lucifer Bar Sahibi
Mesaj Sayısı : 19 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Cuma Nis. 06, 2012 11:22 pm | |
| Ad ve Soyad: Bradley Ryan Yaş: 26 Dükkân Adı: Lucifer Bar Dükkân Açıklaması: Adı yüzünden karanlık büyücülerin uğrak mekanı yanılsamasına sebep olsa da sahibinin tek çalışanı olduğu Lucifer geniş fakat zayıf aydınlatması yüzünden küçük görünen, yuvarlak ahşap masa sandalyelere ek olarak birde geniş bar tezgahının bulunduğu, müdavimleri arasında hoş sohbetlerin geçtiği, önünden geçerken indie rock melodileri duyacağınız, hem muggle hem büyücü içkileri satan bir bardır. Dükkânın Yeri: Hogsmeade RP Örneği:- Spoiler:
Silindi.
| |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Cuma Nis. 06, 2012 11:38 pm | |
| Başvurunuz onaylanmış, rütbeniz verilmiştir. | |
| | | Costea Cioran Dervish ve Gangles Sahibi
Mesaj Sayısı : 40 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Rain Katastrofi.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Ptsi Nis. 09, 2012 7:45 pm | |
| Ad ve Soyad: Costea Cioran Yaş: 35 İstenilen Dükkân: Dervish ve Gangles. RP Örneği: Syrinx Aethra Rouvas. | |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Ptsi Nis. 09, 2012 7:47 pm | |
| Başvurunuz onaylanmış, rütbeniz verilmiştir. | |
| | | Sturm Gaez House of the Rising Sun Sahibi
Mesaj Sayısı : 139 Kan Durumu : Bulanık. Rp Partneri : Pikabı.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Paz Nis. 22, 2012 12:01 pm | |
| Ad ve Soyad: Sturm Gaez Yaş: 26 Dükkân Adı: House of the Rising Sun Dükkân Açıklaması: Antikacı dükkanı. Eski, müstakil bir ev ailesi tarafından çok önceleri dükkana çevrilmiş. İçerisinde sihirli eşyalardan muggle eşyalarına kadar her türlü antika bulunmaktadır. Bir asma kat, bir de giriş katı aslında. Dükkânın Yeri: Godric's Hollow RP Örneği: Dorian Grace
| |
| | | Maxim Querta
Mesaj Sayısı : 673 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Elim Reçel'in dötünde -pardon, cep diyecektim.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Paz Nis. 22, 2012 12:25 pm | |
| | |
| | | Austen Pierre Louvard Re dei Dolci Sahibi
Mesaj Sayısı : 73 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : Kendimi öpüyorum. Yaş : 31
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Salı Nis. 24, 2012 10:23 pm | |
| Ad ve Soyad: Austin Pierre Louvard Yaş: 25 Dükkân Adı: Re dei Dolci Dükkân Açıklaması: Bir italyan tatlı pastahanesidir. "I dolci sono la nostra passione" sözüyle kapılarını müşterilerine açar. İçeride duvardan duvara masalar olmakla beraber mekanın ortasında 3 tanede çift kişilik masalar vardır. Girişin hemen karşısında tatlıların yapılıp satışa sunulduğu tezgah vardır. Dükkan'ın aşağsı imalathane olarak kullanılıyordur ve fırın kokuları aşağıdan dükkana doluyordur. Ayrıca Dükkanın üst katı da vardır. Bir duvarı sırf camdır ve bütün Hogsmeade'i görebilir. Müşteriler camın önündeki masalara oturup Hogsmeade'i izleyebilir cam'ın etrafındaki pembe çiçekli sarmaşıklar çerçevesinde. Üst kat altkata göre daha küçüktür ama daha samimi bir ortama sahiptir. Üç tane masa ve cama dayalı uzun bir masa vardır. Mekan sahibi buradaki tek çalışandır, hem üretir, hem satar, hem servis yapar. Zaten yeni bir yerdir ve pek müşterisi yoktur. Dükkânın Yeri: Hogsmeade RP Örneği: https://whisperofthemagic.yetkin-forum.com/t1193-patric | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Çarş. Nis. 25, 2012 7:19 am | |
| | |
| | | Conerus Hell Greyn Cørn Cafe Sahibi
Mesaj Sayısı : 78 Kan Durumu : Melez. Rp Partneri : Bjørn Devereaux. Yaş : 27
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Nis. 28, 2012 10:41 am | |
| Ad ve Soyad: Conerus Hell Greyn. Yaş: 20. Dükkân Adı: Cørn Cafe. Dükkân Açıklaması: Rengarenk bir şekilde dizayn edilmiş kafenin sandalyelerinin her biri ayrı renktedir, masaları da öyle. Kafe enine değil boyuna geniştir, kapıdan içeri girdiğinizde karşınızda uzunca, cam bir tezgah görürsünüz. Tezgahın arkasındaki duvar koyu bir tona boyanmıştır ve büyük, kabartmalı bir şekilde "Cørn" yazar. Her masada rengarenk muffinler bulunur. Kafe tek katlıdır, üst katta kafenin sahibi oturmaktadır. Kafenin ön kısmı tamamen camla kaplıdır ve bulunduğu yerdeki eski binaların arasında rengarenkliğiyle dikkat çeker. Dükkanın dışında da birkaç masa bulunmaktadır. Dükkânın Yeri: Hogsmeade. RP Örneği:
- Spoiler:
Kukuletalı adam yoktan var oldu denizin ortasına. Gecenin karanlığıyla birleşiyordu kukuletasının siyahlığı. Uzaktan gelen biri, onun orada olduğunu fark edemezdi. Denizin üstünde, havada duruyordu. Kıyıda falan değildi, daha ilerilerdeydi. Ege Denizi’nin tam ortalarında. Gökyüzünde sadece gri bulutlar vardı, yıldızları kapatıyorlardı. Ay da yoktu, sanki bu adamdan korkup kaçmıştı hepsi. Adam kendisinden korkmasını istiyordu herkesin. Öyle oluyordu da. Ama bunları düşünecek vakti yoktu şimdi, istediği şeyi almaya gelmişti buraya. Alacaktı. İki elini gökyüzüne kaldırdı; normalde beyaz tenli elleri, karanlıkta belli olmuyordu. Adam, denizi bile dalgalandıran sesiyle bağırdı:
“Kapılar açılsın! Element taşının bekçileri!”
Sanki adamın gelmesi bekleniyordu, son kelimeleri söyler söylemez bir ışık patladı adamın olduğu yerde. Bundan adam zarar görmedi, bu turkuaz rengi ışık Ege Denizi’ni tamamen aydınlatıyordu. Hatta İzmir kıyılarına kadar ulaşıyordu. Bu ışık bir süre daha etkisini gösterdi, sanki mavi bir güneş doğmuştu ve her yeri aydınlatıyordu. Adam yavaş yavaş istediğine ulaşma mutluluğu içindeydi. Ama sevinmek için biraz erkendi sanki. Daha sonra dört tane belirsiz şekil fırladı denizin içinden, turuncu rengindeydi. Bu turkuaz ışık onlara etki etmiyordu, belirsiz bir şekil olarak havada duruyorlardı. Aralarında belirli bir mesafe vardı, iki tanesi önde, iki tanesi arkadaydı. Adamın etrafına kare çizilmişti ve bu şekiller karenin köşelerinden fırlamıştı sanki. Bir süre sonra şekillenmeye başladılar. Adam etrafında dönüyor ve onların dönüşümlerini inceliyordu. Yavaş yavaş parıldamaya başladılar, şekiller dik bir elips şeklini aldı. Üstleri başlarını oluşturdu, cinlerin kulaklarına benzeyen kulaklar çıktı kafalarının yanlarından. Daha sonra vücutları şekil aldı ve adamın etrafında dönmeye başladılar. Boyları en fazla otuz santimdi. Buzda kayarcasına süzülüyorlardı sanki. Ten renkleri açıktı, beyaza yakın bir renkti. Gözleri küçüktü, açık maviydi hepsininki. Üstlerinde, turuncu bir kıyafet vardı. Pantolonları ve ayakkabıları tamamen turuncuydu. Kahverengi kemerleri vardı. Üstlerinde turuncu bir gömlek vardı. Bu gömleğin yakaları biraz daha genişti ve sağ tarafında bir cep vardı. Yavaş yavaş bir melodi belirdi ve bir yandan dönüp bir yandan şarkı söylemeye başladılar. Herhalde bir önlemdi bu, şarkı şöyleydi:
“Açıldı özel taşın kapıları, Aman sakın ha, çalmaya kalkma! Sonuçlarını tahmin edemezsin sonra, Çekersin en büyük acıları. Bu taş önemlidir, güçlüdür, Elementlerin gücüdür. Eğer o olmazsa, Kaybolur, ateş, su; toprak, hava! Burası gizli bir yer, Bizler de bekçi cüceleriz. İçimizden biri baş cücedir, İstediğin şeyleri söyle ona. Sakın ona karşı durma, Kovalar seni buradan. Bul bilmecelerin cevabını, Gir içeri kapılardan!”
Şarkıyı bitirdikten sonra adamın etrafında bir tur daha döndüler ve önünde sıraya dizildiler. Sağdan ikincisi öne doğru çıktı, arkasından onun boyunda bir asa çıkardı. Asanın ucunda turuncu bir taş vardı, asanın sapı kahverengiydi. Taş asaya saplanmıştı, tabanı genişti ve yukarı çıkıldıkça inceliyordu. Cüce sağ eliyle asayı birkaç kez döndürdükten sonra hızlıca vurdu boşluğa. Havada durmalarına rağmen tok bir ses çıkardı. Cüce birkaç adım daha yürüdü ve adam ile göz göze geldi. Adamın suratı karanlıkta pek belli olmuyordu. “Ne istiyorsun?” Ses tonu tizdi ve sertti. Dimdik duruyor ve gözlerini kırpmadan adama bakıyordu. Adam zaman kaybetmeden cevap verdi:
“Kapıyı aç.”
Kelimelerin üstüne basa basa söylemişti, dikkatlice ve özenerek. Cüce kaşlarını çattı. Bu kadar kolay olmayacaktı. Adam aslında biliyordu bunu. Demek zorunda olduklarını hazırlamıştı, her şeyi planlamıştı. Bu gece bunlar mutlaka işe yaramalıydı. Cüceler güçlü yaratıklardı, ama adam onlara karşı koyabilecek güçteydi. Eğer bir sorun olursa büyüye başvuracaktı. Buna gerek kalmayacağını düşünüyordu aslında. Cüce tereddüt etmeden, tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı:
“Bilmeceleri bil ve kapıdan gir. Bilmeceleri bilmez veya bizlere karşı gelirsen alacağın cezalar en kötü şeyler olacak. Bilmeceler bilinmeden kapı açılmaz, açılamaz. Element taşları güçlü efsunlarla korunmakta. Aksi bir harekete başvurma. Bilmeceleri istiyor musun?”
Hareketleri değişmedi cücenin. Adam ise bunların olacağını biliyordu. Bilmecelerle fazla zaman kaybedecekti. Daha kolay yollarla başvurmalıydı. Düşündüğünü yapacaktı, planını değiştirmek zorunda kalsa da yapacaktı bunu. “Bilmecelerden daha kısa yollar da vardır, baş cüce,” demesiyle “Katlet!” diye bağırması bir oldu. Baş cüce birkaç adım geriledi ama yıkılmadı. Arkadaki cüceler ise adamın dört tarafına yerleştiler. Asalarını çıkarmışlardı, onların asalarının baş cüceninkinden tek farkı biraz daha kısa ve taşlarının biraz daha küçük olmasıydı. Dört cüce de aynı anda asalarını adama yönelttiler ve lanetleri yolladılar. Ama adam bunu birkaç el hareketiyle bir kalkan yaparak geri gönderdi. Cüceler geri savrulan lanetlerden zar zor kaçtılar. Baş cüce “Bunu yapmayacaktın!” diye bağırdı ve asasıyla daha büyük bir ışık huzmesi yolladı. Adam sağ tarafa doğru kaydı ve laneti savurdu. Sol elini adama doğru yöneltti ve elini çevirerek bir lanet yolladı baş cüceye. Baş cüce bundan da sıyrıldı. Elini havaya kaldırdı ve bağırdı:
“Element taşı tehlike altında!”
Ve kulakları sağır edecek bir ses, gözleri kör edecek derecede sarı bir ışık. Sanki sabah olmuştu. Her yer şimdi aydınlanmıştı, ama güneş yoktu. Havada hala bulutlar vardı. Bu insanları tedirgin edecekti belki de, ama taşlar daha önemliydi. Onların olmaması insanları kat ve kat daha tedirgin edecekti. Adam işin fazla uzadığını düşünüyordu, iki elini baş cüce gibi havaya kaldırdı. Ellerinde kırmızı, hareket eden sarmal çizgilerle dolu saydam yuvarlak bir ışık oluştu. Adam kendini zorlayarak biraz daha büyüttü o ışık huzmelerini ve ellerini önüne çevirerek etrafında hızlıca döndü. Işık huzmeleri dönmesiyle birlikte cüceleri yere devirdi. Adamın ilk işi baş cücenin yanına gidip elindeki asayı almak oldu. Asayı tam karşısına yöneltti ve bağırdı. “AÇIL!” Gittikçe büyüyen turuncu ışık, neredeyse adamın boyutunda bir geçit açtı. Geçit aynı adamın elinde biriktirdiği o ışık huzmelerine benziyordu. Adam gülümsedi ve hızlı adımlarla geçidin yanına geldi. Biraz tereddüt etse de elini geçidin içine soktu, geçit onu kendine doğru çekti. Artık Ege Denizi’nde, havada durmuyordu.
Karanlık ortam yavaş yavaş aydınlanıyordu. Küçük bir odaydı burası. Aydınlandıkça, dört duvarın her birinde bir elementin resmi olduğu fark ediliyordu. Birinde daire içinde ateş, birinde daire içinde hava; birinde daire içinde su, birinde ise daire içinde toprak vardı. Renklerine göre boyanmışlardı. Hava, temsili olarak maviydi; ateş turuncu ve sarı renklerdeydi. Toprak kahverengi, su mavimsi bir renkteydi. Daha sonra oda tamamen aydınlandı. Adam şaşırmıştı. Burası sadece bir odaydı, duvarlarında resimler olan. Herhangi bir taş, ya da taşın burada olduğuna ilişkin bir ipucu yoktu. Sadece dört duvar ve resimler. Adam hırsla duvarlara dokunmaya devam etti. Belki duvarda bir taşa basınca bir geçit açılacaktı. Ama o da olmadı. Neredeyse beşer defa denedi ama olmadı. “Lanet olsun!” diye bağırdı adam. Elindeki asayı ateş elementinin olduğu duvara fırlattı. Ateş elementi resmi yanmaya başladı. Resim canlanıyordu. Adam bunun diğer resimlerde de aynı olacağını düşündü ve asayı resimlere teker teker çevirip büyüler yolladı. Adam bir şey demeden asa gücünü gösteriyordu. En son hava elementi de canlandıktan sonra adamın birkaç adım ilerisinde, yer yarılmaya başladı. Bir sütun çıktı, üstünde cam kap vardı. Dikdörtgen şeklindeydi, içinde ise bir taş vardı. Fanusun boyundaydı ama genişliği için aynı şey söylenemezdi. En fazla 6-7 santim genişliği vardı. Taşın üst sağ tarafı maviydi, onun altı turuncuydu; sol üstü beyazımsı bir renkti, şeffaf gibiydi, onun altı ise kahverengiydi. Bunlar parlıyorlardı. Adam heyecanlandı; aradığı buydu. Yavaş adımlarla fanusa yaklaştı, cam kabı kolaylıkta kaldırdı. Taş artık savunmasızdı. Onu eline aldı, dokundu, tekrar dokundu. Olmuştu, almıştı. Artık güç onun elindeydi, elementler onun emrindeydi. Adam yavaş yavaş buhar halini aldı, buharlar parçalanarak farklı yönlere uçtular, yok oldular.
Adam gitmişti.
| |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Nis. 28, 2012 6:45 pm | |
| | |
| | | Flora Morales Yasaklı
Mesaj Sayısı : 67 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Mayıs 05, 2012 1:40 pm | |
| *, Flora Morales *, Plan B Strip Club. *, New York. *, Küçük bir girişi vardır. Dışarıdaki duvarlarında siyah kadın portrelerinin bulunduğu posterler asılı durmaktadır. İçerisi, dışarıdan gözüktüğü gibi küçük değildir. Tavandan sarkıtılan, ince uzun mavi lambaların loşluğu ile aydınlatılmış, geniş alanı yine mavi renkte modern tasarımlı koltuklarla ve sehpalarla kaplanmış hoş görünümü ile her zaman canlı bir mekan olmuştur. Ortada, uzun oval şeklindeki barı ve etrafındaki tabureleri sarı ve loşluktan uzak bir biçimde aydınlatılmış, mekanı daha da renklendirmiştir. *, Striptiz Kulübü.
Eliana Maisie Hyxest diğer karakterim | |
| | | Maxim Querta
Mesaj Sayısı : 673 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : Elim Reçel'in dötünde -pardon, cep diyecektim.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Mayıs 05, 2012 2:07 pm | |
| | |
| | | Arya Djenovic Visientia, Nemesis Barı Sahibesi
Mesaj Sayısı : 50 Kan Durumu : Visientia.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Perş. Mayıs 10, 2012 8:51 am | |
|
En son Arya Djenovic tarafından Ptsi Haz. 04, 2012 9:31 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Adrasteia Quiwen
Mesaj Sayısı : 2016 Kan Durumu : Safkan. Rp Partneri : He is like a cage, Richard.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Perş. Mayıs 10, 2012 8:57 am | |
| | |
| | | Andreas Goldstein Ollivander's Asa Dükkanı Çalışanı
Mesaj Sayısı : 8 Kan Durumu : Safkan Yaş : 28
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Mayıs 12, 2012 6:05 am | |
| Ad ve Soyad: Andreas Goldstein Yaş: 30 İstenilen Dükkân: Ollivander's Asa Dükkanı -Çalışanı mümkünse. RP Örneği: Isabel Desjardins
En son Andreas Goldstein tarafından C.tesi Mayıs 12, 2012 6:51 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Mayıs 12, 2012 11:40 am | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
| | | Vicente del Bosque Knockturn Valknuts Antrenörü
Mesaj Sayısı : 24 Kan Durumu : Like a river
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Haz. 02, 2012 5:53 am | |
| Ad ve Soyad: Connor Athelstan (böyle de değiştirilmesini istiyorum.) Yaş: 31. Dükkân Adı: Üç Yalnız Adam Dükkân Açıklaması: Eğlenceli bir yerdir, eski zamanlardaki hanlar gibi. Londra'nın ciddi, katı ve soğuk havasına inat canlılığını korur-ama bu cıvıl cıvıl süslü bir yer olduğu manasına gelmez-. Caddelerin arasında kendine oldukça güzel bir yer edinmiştir. Ana girişten sonra çıkılan yirmi merdivenle birlikte şehrin içinde yükselen avlu göze çarpar. Etrafta masalar ve sandalyeler, ortada da orta boy bir fıskiye. Avludan sonra mekanın han kısmına varılır, içeride yine sandalyeler ve masalar vardır, ayrıca herkesin bir arada bulunabileceği upuzun bir masa. İçkiler, yemekler bu kısımda servis edilir. Bar kısmının biraz ilerisinde de resepsiyon tarzı bir yerden odalar kiralanır, handa konaklayacak olanlar ücretini ödedikten sonra odalarına geçer. Her şeyiyle güzel bir yerdir, her hafta büyücü dünyasından çeşitli ozanlar, onların olmadığı gün çeşitli gruplar bu handa sahne alır. Dükkânın Yeri: Londra RP Örneği:- Spoiler:
Rollergate Apartmanı’nın çatısı masallarda anlatılan Harpy yuvasından farksızdı. Her yerde dik duran inşaat demirleri, bu kadar yüksekliğe rağmen otların savrulduğu bir alan. Karşıdan hedefin bulunduğu iş merkezini gören bu yüksek çatıya üstüm Clive ve ben işverenlerimiz tarafından verilen giysi ve silahlarımızla çıkmıştık. Zihinsel transformasyon dışında hep düşük çeneli olan üstüm, yine çenesini açtı ve uzun uzun planı anlatmaya başladı. ‘’Vincent, beni dinle. Şimdi çatıdan iş merkezinde gördüğümüz altı nöbetçiyi-ikisi kapıda olmak üzere-haklayacağız. Bak, görüyor musun? İş merkezi ile bulunduğumuz çatı arasında bir elektrik hattı var. Hatta bağlanmış yalıtkan kancalı halkalar ile karşıya geçeceğiz ve bodrum kısmına kadar kimi görürsek görelim temizleyeceğiz. Anladığını umuyorum, sonrasında da yaşlı cadalozun zihniyle uğraşacağız, işin en zor kısmı. Haydi hazırlan!’’ Clive’dan aldığım emir ve direktifler dizisi sonrası uzun namlulu, dürbünlü silahlarımızın başına geçtik. Çatının kenarına monte edilmişlerdi, her şekilde görülmeleri mümkündü fakat çatıdaki görevimiz uzun sürmeyeceği için bunda da bir sakınca görmedik. Zamanımızın kısa olduğunu bildiğim için iş merkezindeki hedeflere hızlıca göz gezdirdim. Clive üçten geriye saydı ve ateş! Yukarıdan aşağıya doğru susturuculu tüfeklerimizle ateş ettik, hemen akabinde daha ufak yapıdaki otomatik silahları ve diğer bazı şeyleri aldıktan sonra kancalardan tutunarak elektrik hattından karşıya doğru uçmaya başladık. Bu, resmen birinin zihnine girerken boşlukta süzülmek gibi bir şeydi. Yalnızca biraz daha fazla acı. Derken, elektrik hattı bizim ve silahlarımızın net ağırlığına dayanamayarak aşağı indi, bunu hissedebildim. Clive önce davranarak çatının kenarına tutundu, fakat ben çatının hemen altındaki pencereden odaya doğru uçtum. Gayet sert bir şekilde yere çarptığım için sol omzumun çıktığını hissedebiliyordum, hafif de olsa bir sızlama vardı omzumda. Ulaşacağımız kişinin adamları yukarı çıkmaya başlamadan odadaki masanın kenarına yaslandım ve çıkan omzumu yerine getirebilmek üzere bazı hareketler yaptım. Kemiklerin birbirine çarpmasına benzer bir sesin sonunda, omzum yerindeydi. Sızısı da hafiften geçtikten sonra otomatik silahımı alarak ayağa kalktım ve odaya girmeye çalışan iki kişiyle o an karşılaştım. İkisi de yere yığıldıktan sonra ayağımla silahlarını öteye attım, kapanan kapıyı açarak merdivenlere yöneldim. Fakat bir gariplik vardı. En üst katın merdivenlerindeydik ve çatıya açılan kapıda görevliler hareket etmek veya çatışmaya girmek yerine zihinsel etkileşim içerisindelerdi. Bir dakika.. Hatırladım, güç birliği! Güç birliği denilen olay, birkaç kişinin birlikte yaptığı bir zihinsel transformasyon sırasında ruhlarını bedenlerinden tamamen ayırması ve ruhlarını tamamen zihnine girdikleri kişinin hizmetine sunması. Bir kişinin bu tür bir etkileşimde de ne kadar ruhu zaptedebileceği kişisel gücüne bağlıydı ve bu etkileşimin anlamı ruhların kontolünü alan kişinin fiziksel ve zihinsel işlevlerini normalden iki-üç kat daha iyi gerçekleştirebiliyor olmasıydı. Fakat bu şekilde gerçekleşen bir transformasyon uzun süreceğinden, uzun süredir burada olmalıydılar. Yani varlığımı biliyorlardı. Birden, ruhlarını bağışlayan üç dört kişi merdivenlere yığıldı ve çatı kapısına yakın olan adam gülümsedi, gözlerini açtı. Bana tekrar baktı ve bir bok yığınına bakarcasına tiksindi, ardından sinirlendi ve çığlık atarak üzerime doğru yöneldi, tam zıplayacakken çatı kapısını kırarak giren Clive herifi yere mıhladı. Hızla aşağı inerek diğerlerine ateş etmeye başladı ve beni de peşinden sürükledi. Anlamıyordum; hem nasıl bu kadar bir çalçene, hem de nasıl bu kadar soğuk bir asker olabiliyordu?
En üst kattan itibaren aşağı inmeye başladık. Ben merdivenlerde karşıma çıkanları gravyer peynirine çeviriyordum, Clive ise pompalı tüfeğiyle yere çiviliyordu. Oh hayır; merdivenlerde bir grup daha görmüştüm şimdi, çatıdakiler gibi bir etkileşim içerisindelerdi. Clive fazla bekletmeden herkesin yoğunlaştığı kişinin kafasını dağıttı, ben de diğerlerini tarayarak yoluma devam ettim. En alt kata gelmiştik şimdi, aldığımız talimatlar ve verilen bilgiler doğrultusunda görevin gidişatını belirleyen yaşlı cadının bodrum katında olduğunu tahmin ediyorduk. Ve bodrum katına doğru yol almaya başladık. Clive bodrum kat merdivenlerine inerken direktif verdi yine. ‘’Vincent, dikkat et. Birinci kat boştu, hepsi bodrum katında gizlenmiş olabilirler. Şimdi, bina planına bakarsak..’’ Bina planına bakılırsa bodrum, ileride ana hedefimizin bulunduğunu tahmin ettiğimiz odaya doğru giden iki uzun dehlizden oluşuyordu. Planı gördükten sonra aşağı indik, soldaki dehlizden ilerideki ışığa doğru yürümeye başladık(diğer dehliz büyük metal bir kapıyla kapanmıştı). Ara sıra sağ ve sol taraflarda kapılar görüyorduk, fakat silahımızın eklentileri dahilinde olan fenerlerle öylesine bir baktığımızda göze çarpan bir şey olmuyordu. Dakikalar geçti, ışık gittikçe yaklaştı ve bir oda oradan yavaş yavaş seçilmeye başladı. Odaya doğru koşar adım ilerlemeye başladık ve birden o odadan adamlar fırladı. Ani bir hareketle duvarlardaki kapılardan birine gömüldüm ve oraya saklandım, fakat Clive bu sefer çabuk davrananamamıştı, omzundan vuruldu. Onun saniyeler içinde kevgire dönüşmemesi için, yaralanmam pahasına onu ordan çektim ve yanıma aldım. Nasıl olsa bana şimdilik lazımdı, onu göz ardı edemezdim. Onu yanımda tutmaya devam ettim ve ara sır kapıdan kafamı çıkararak odaya doğru ateş ettim. Odanın girişindekileri hallettiğime kanaat getirdikten sonra yavaşça destek olarak Clive’ı kaldırdım, ona destek olacak şekilde odaya ilerliyordum. Cesetlerin üstünden geçerek, Clive’ın sağladığı yavaşlıkla odaya vardık. ‘’Neden sus sus işareti yapıyorsun! İstediğim gibi de konuşurum işte!’’ Clive’ı hemen odanın girişine oturttum ve hiç tereddüt etmeden içeri girip yaşlı bunağın yanındaki elemana ateş ettim. Adam hızlıca yere yıkıldıktan sonra kadın zihinsel etkileşim için davrandı, fakat ben ellerine ateş edince bir kedi gibi ciyaklamaya başladı. Cevabını bildiğim hâlde kendimi, kendime şu soruyu sormaktan alıkoyamadım kadının zihnine ekip arkadaşımla girmeye başlamadan hemen önce. Kim , neden yardım eder ki bu yaşlı cadıya?
Rutin bir şekilde, her zamanki gibi yıldızlarla dolu o boşlukta yüzüyorduk üstüm Clive’la birlikte. Zihnin kapılarına ulaşılmadan önceki son yolun üzerindeydik. Gittikçe hızlanıyor, ilerideki beyaz kütleye ulaşmaya çalışıyorduk. İşte o kütle; bütün hayâlgetirenler arasında ‘’Anne’’ olarak bilinen yaşlı cadalozun beynindeki giriş kapısıydı. Kontrolün kendisinde olduğu zihninin, hayâl dünyasının kapısı. Bizim onun zihnine ulaşmak istememizin sebebi ise Anne’nin hayâlgetirenlerin kralı olarak nitelendirilen Harlaus’a karşı gerçekleştirdiği ihanet idi. Kral Harlaus uzun yıllar süren araştırmaları sonucu, kişinin zihnine girme anından itibaren başlayan zihinsel transformasyon(aktarım) sırasında gerçekleştirilmesi mümkün olan obsesyon olayının(ruhsal-zihinsel kavramda beden kontrolü); obsedör kişi, yani zihin içerisinde bedeni kontrol edebilecek kişinin obsesyon sırasındaki aksaklıklarını ve obsesyon olayının gerçekleşmemesinin sebebini bulmuştu. Zihinde obsesyon olayının gerçekleşmemesinin sebebi ise; demateryalizasyon(algılanabilen bir şeyin algılanamaması, yani bedensel gerçekliğin ruhsal gerçekliğe dönüşmesi) durumunun kontrol edlilen kişinin zihninde yeterli gerçekliği sağlayamaması ve bu durumdan ötürü ektoplazma(obsedör kişiye ait partiküller, madde)nın kontrol edilen kişinin zihninde yer bulamamasıydı. Kral Harlaus bu olayına tersine çevirerek(materyalizasyon) zihinde ruhsal ve bedensel olarak bulunmayı başarmış, zihin aracılığıyla bedeni kontrol edebilmeyi mümkün kılmıştı. İşte ‘’Anne’’ olarak bilinen cadalozun çaldığı da buydu, bu işlemin nasıl sürekli hâle getirilebileceği. ‘’Anne’’ kendisi gibi usta hayâlgetiren adamlarıyla birlikte bir gece yarısı Harlaus’u basmak üzere saraya girmiş, kralın adamlarıyla birlikte bir çatışmaya girmişti. Adamları hızlı ve sessiz bir şekilde temizledikten sonra kralın odasına girmiş, temassız bir şekilde zihinsel transformasyonu(telefonlardaki bluetooth gibi) deneyerek başarıya ulaşmış ve kralı alt etmişti, sırrını da çalmıştı. Ve Kral Harlaus onu yakalayan, sırrı geri alıp Anne’yi öldüren kişilere büyük ödüller vaat etmişti günler önce. Yani üstüm Clive ve ben, Kral Harlaus’a bağlı olarak çalışan ödül avcılarıydık.
Yıldızlarının arasından süzüldüğümüz bu koca siyah boşluk, bizi gittikçe çekik gözlü hainin zihin kapısına yaklaştırıyordu. Biz üstümle orada ruhsal olarak bulunsak da; havayı, içinde bulunduğumuz boşluğu ve yaşanabilecek çeşitli değişimleri hissediyorduk. Ve bize bahşedilen bu fiziksel algılardan biri de gerçekleşmiş gibiydi, havada bir değişim hissettim. Bizden başka hareket eden birileri varmış gibi. Bir an için kafamı hafifçe geriye çevirdim ve baktım, geriden belli bir düzen sağlamış beş-altı tane duman kutlesi yaklaşıyordu. Clive’ı hemen dürttüm ve arkamızı işaret ettim, bir an için bütün krallık düzeninin içine de etmiştim fakat bunun bir şuan için önemi yoktu(Hayâlgetirenlerde krallık düzeyinde usta-öğrenci, kral-ast, üst-ast ilişkisi çok önemlidir, katıdır). O da arkasına bakarak suratını astı, rahatı kaçan bir ihtiyar gibiydi. Biz süzülmeye devam ederken yüzünü bana döndü ve konuştu. ‘’Vincent, bu gelenler Anne’nin zihnen ayık kalmayı başarmış adamları! Onlar da etkileşimimize katılmayı başarmış, eğer bizden önce Anne’nin zihin kapısına ulaşırlarsa güç birliği oluşur ve o kapıdan asla geçemeyiz! Şimdi, bunu sana daha önce hiç öğretmedim. Tek şansın ve kısa bir süren var. Süzülmeye devam et ve odaklanabildiğin kadar odaklan, elinde biriken ve patlamaya hazır bir güç düşün. Onu odaklandıkça büyüt, büyüt ve gücü benliğinde hissettiğinde bırak kendini. Aynı yüzerken birden kendini salıp dönmek gibi, kendini sol tarafa doğru hafifçe çevir ve Anne’nin zihin duvarını kır!’’ Anne’nin adamları peşimizden sürüklenirken odaklanmaya başladım. Hain bunağın zihniyle aramızda pek uzun olmayan bir mesafe kalmıştı, bundan dolayı gittikçe odaklanıyor ve gücü kendimde hissetmeye çalışıyordum, güçle bir bütün olmaya çalışıyordum Uzakdoğu felsefelerindeki gibi. Yaklaştığımız hedef ve arkamızdan sürüklenenlerle mesafemiz gittikçe azalmışken, hazır olduğumu fark ettim. Hemen ardından Clive’ın dediğini uyguladım -o da benle aynı anda uygulamıştı-, bir kasırga gibi hızla dönmeye ve hızla ilerlemeye başladık. Saniyeler içerisinde Anne’nin taştan, bembeyaz zihin duvarına çarptık ve orda bir matkap edasıyla döndük, duvar dağılmaya başlayınca biz de yavaşlayıp savrularak durduk. Biraz önce peşimizden gelen duman yığınları da durdu ve dağılmaya başladı, aynı hain bunağın dağılan ve ortalığı dumanlarla kaplayan zihin kapısı gibi. Her yer bir duman bulutundan ibaret olunca çevre kısa bir süre için sessizleşti, ardından duman kütleleri kaybolarak yerini Anne’nin dünyasına bıraktı…
| |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Haz. 02, 2012 9:07 am | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. Ancak isim değişikliği için, ilgili başlığa başvurmanız gerekmektedir. | |
| | | Talysia Kowalczyk Gringotts Lanet Kırıcısı
Mesaj Sayısı : 7 Kan Durumu : Muggle Doğumlu Yaş : 31
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Paz Haz. 03, 2012 1:40 am | |
| Ad ve Soyad: Talysia Kowalczyk Yaş: 20 İstenilen Rütbe: Gringotts Lanet Kırıcısı RP Örneği: Carmélita L'Créamory ana karkaterim.
| |
| | | Nathan Charious Ravenclaw V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 128
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Paz Haz. 03, 2012 8:38 am | |
| Başvurunuz onaylanmıştır. Rütbeniz veriliyor. | |
| | | Josefiina Ilmarinen
Mesaj Sayısı : 109 Kan Durumu : melez.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Haz. 23, 2012 2:30 am | |
| Josefiina Ilmarinen & Jaska Ilmarinen Belirlenmedi. Nocturne İçeri girdiğinizde mistik bir koku ele geçirir bedeninizi. Tılsım, anı, el yazmaları ve çeşitli efsunlarla dolu gül ağacı raflar, loş bir ışığı tahta zeminde yankılanan ayak sesleriniz takip eder. Ancak koridorda biraz daha ilerleyince asıl olayı anlarsınız. Çarpık masa ve sandalyelerin konulduğu, genişçe barı olan içkili bir mekandır burası. Çok yüksek sesli olmamasına rağmen ağır bir müzik çalar, zaten çok yüksek sesli olsaydı bu küçük bar tüm işlevini yitirebilirdi. Buraya gelen insanlar karanlık kişilerdir, adını bile duymaktan korkacağınız türden. Kimsenin ne işle uğraştığı sorulmaz, sadece özel meseleler veya saklanmak isteyenler için mükemmel bir yerdir Nocturne. Knocturne yolu. İki karakter içinde PM ile Bjørn'e yollandı.
*Rütbe alımı & isim değişimi başvuruları yapıldı. *Bahsedilen dükkan sahiplerinin isimleri linklendirildi. | |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. C.tesi Haz. 23, 2012 9:58 am | |
| Onaylanmıştır. Rütbeler veriliyor. | |
| | | Eldridge Midgley Midgley Kütüphanesi Sahibi, Yazar
Mesaj Sayısı : 43 Kan Durumu : Melez
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Cuma Haz. 29, 2012 2:40 pm | |
| Eldridge Midgley Midgley Kütüphanesi Eldridge ve atalarından kalan milyonların kitabın bulunduğu büyük bir kütüphane. İçi oldukça yeni fakat eski görünümü kazandırılmıştır. Bir sürü kitaplık, masa ve sandalye bulunur. Kütüphane neredeyse her türlü kitabı içinde barındırır. Bazı kitaplar Eldridge tarafından mühürlenmiştir, açtırmak için özel izin gerekir... Godric's Hollow- Spoiler:
Profesör Bemabe, masanın üzerine bıraktığı yıpranmış astarlı, eski kitaplara bakmaktaydı. Kafasını aşağıya doğru hafifçe eğdi ve kitabın üzerine üfledi, nefesinin yaydığı esinti, kitapların yüzeyini geldi ve pencereye doğru yol alırken beraberinde kitapların sayfaları arasına saklanmış ürkek toz zerreciklerini de beraberinde göründü. Profesör Bemabe, ahşap masanın üzerinde duran üç kitaptan soldakine uzandı. Kitabın sırt kısmını kavradı ve diğer eliyle alttan destekleyerek göz hizasına getirdi. Ejder derisiyle kaplanmış, pütürlü ve yeşil görünümüyle kitap kapağının üzerinde iri ve oval, asit yeşili bir topaz vardı. Kitabın üzerindeki tozları da iyice temizleyerek kitabı ortadan açtı. Aradığı sadece bir yaratıktı. Önemsiz ama işlevsel, doksileri arıyordu. Yavaş yavaş kitabın sayfalarını çeviriyor ve doksileri arıyordu. Kitabın çoğu sayfası tozlu olduğundan Moises bazı paragraflarda okuma güçlüğü çekiyordu. O nedenle masasının gözlerinden birinden okuma gözlüğünü alarak doksileri aramaya devam etti. Profesör Bemabe, uzun süredir bir öğretim kurumunda ders vermediği için, kendini hazırlamasını gerektiğini hissetti. Gençliğinden beri öğrencileri bir konu hakkında bilgi vermemiş, hatta onlarla muhatap bile olmamıştı. Kendini uzun bir süreç evini kapamış ve bilgilerini arttırarak geçirmişti. Neden bilmiyordu ama her zaman yeni bilgilere açıktı. Ama en çok sevdiği konu Sihirli Yaratıklardı. Evinde bile birkaç tane bulunuyordu bu yaratıklardan. Onların sevmesi ailesinden geliyor olmalıydı. Annesi de Sihirli Yaratıklara karşı doluydu. Babası da boş değildi işte o zamanlarda.
~~
Profesör Bemabe, kayıtlarına biraz göz gezdirdikten sonra kitabın kapağını iki eli yardımıyla sert bir şeklide kapandı. Kitabın kapanmasıyla birlikte ortaya büyük bir toz kütlesi çıktı. Moises eli ile tozlardan kendini korudu. Kitabı, diğer masanın üzerindeki üç kitapla birlikte özenlice Odanın sağ tarafında boydan boya uzanan kitaplıktaki yerlerine yerleştirdi. Gözlerini hafifçe kısıp odayı kulaçan etmeye başladı, eksik unuttuğu birşeyi anımasamak ve herşeyin yerinde olup olmadığını kontrol etmek amacıyla, bu sırada bir yandan istemsizce sakalını okşuyordu. Herşeyin yerinde olduğuna karar verdikten sonra, ağır adımlarla odadan ayrıldı. Sihirli Yaratıkların Bakım alanına, yani ormana doğru ilerledi. Birkaç dakika içinde ormandaydı. Sağ elini cübbesinin sol kolundan içeri soktu ve ağır ağır asasını çıkarmaya başladı. Tek bir hareket ile ortalığı düzenledi ve temizledi. Ne de olsa burası bir ormandı ve her hafta bir sürü yaprak düşüp ortalığı iyice batırıyordu. Kendince ''Sanırım, eski günlerin hatrına güzel bir giriş yapmanın zamanı geldi. Bakalım yaşlı bedenim hala eski kudretini koruyor mu?'' diye mırıldandı. Ardından kendi kendine konuşmayı kesti. Doksileri bir ağacın gölgesine koymuştu ama şuan bu yaşlı aklı o ağacın yerini tam hatırlayamıyordu. Hem gölgelerde değişmişti. Bu etmende onun Doksileri bulmasını zorlaştırıyordu. Ortalık temizdi ama Doksilerden iz yoktu. Acaba gözlüğünü mü almalıydı…? Yaşlı gözleri her şeyi göremiyordu artık.
~~
Orman, Hogwarts'ın birkaç metre uzağında yer alan, geceleri korkulması gerekilen bir yerdi. Tabii bu korku Moises için geçerli değildi. O yaratıklar hakkında uzmanlaşmış bir büyücüydü ve önüne çıkanların hepsiyle yüzleşebilirdi. Apar topar yerleştiği Hogwarts henüz istediği düzeni sağlayamamış olması dersini aksatacağı manasına gelmiyordu. Orman, Hogwarts'ın arka cephesinde yer aldığı için, daha bir gölge oluyordu. Duru gölün derinliklerine yakındı. Ağaçlar ile çevrili bu muazzam araziyi öğrenciler doldurmuştu bile. İşleyecekleri ilk dersin heyecanıyla minik kalpleri istemsiz bir heyecan ile çırpınıyordu. Kimisi gereğinden fazla tedirgin davranıyor, kimisi ise gereğinden fazla rahat. Bu karakter karmaşasını dindirecek olanın profesörün tavrı olduğunu herkes içten içe biliyordu. Profesörün yokluğunda küçük bir öğrenci gürültüsü oluşmuştu, bu eski ormanın iliğine işleyen gürültü bütün ormanda rahatça duyulabiliyordu. Tam bu sırada sol taraftan kuvvetli bir rüzgar geldi. Rüzgarın etkisi bütün öğrencilerin susmasına neden olmuştu. Ve azıcık üşümelerine. Öğrencilerin şaşkınlıkla yüzünde oluşan gülümsemeyle birlikte ışık hüzmeleri profesör’ün çevresinde bir araya toplandı ve büyük bir ışıltı içerisinde profesörün silueti belirdi. Küçük gözlerini şaşkınlıkla kırpıştıran öğrencilere Gülümseyerek hafifçe sakalını okşadı ve konuşmaya başladı. Bu arada Doksileri getirmişti bile.
''Merhaba sevgili öğrenciler, Ben Profesör Moises Bemabe, bir kaplumbağa kadar yaşlı ve toprak kadar eskiyim, size hayatım boyunca edindiğim değişik bilgileri Sihir Yaratıkların Bakımı başlığı altında sizlere aktaracağım… Sorusu olan?''
Öğrenciler tuhaf bakışlarla profesöre bakmaya devam ediyorlardı, bir kütüphanede genç büyücülere ders verdikten sonra çocuklarla ilgilenmek ona biraz alçak gelmişti. Bu yüzden kelimelerini daha basit sözcüklerden seçmesi gerektiğini aklına not etti ve dersine başladı. ''Pekala, Şimdi dersimize geçebiliriz ozaman.'' dedi. Bu genç beyinleri bilgiye doyurmak için zamanı gereğinden fazla kısıtlıydı. Profesör Bemabe, çocukların önüne doğru birkaç adım attı, ardından sol elini hafifçe havaya kaldırdı ve parmağını şıklattı, çıkan ses ile birlikte Doksiler serbest kalmıştı. Neden bilmiyordu ama her zaman uygulamalı dersleri sevmişti Moises. Öğrenciler şaşırmış şekilde Doksilere bakıyor ve kendi aralarından fısıldaşıyorlardı. Çevreye hakim olan gürültü profesörün boğazını temizlemesiyle dindi. Ardından profesör sözlerine devam etti.
''Dünyanın her yerinde Doksiler, farklı cinslerle karşımıza çıkabilirler. Bu türleri deşifre edebilmek, onları davranış ve doğalarını anlayabilmek için bu ders gerekmektedir. İçinizde dersin gereksiz olduğunu ve işe yaramaz olduğunu düşünenler bulunabilir. Eğer böyle kişiler dersimde bulunuyor ise dersimi bırakmalarını ve başka alanlara yönelmelerini tercih ederim. Belki de aile zoru ile bu derse girenler vardır. Eğer bunun gibi bir zorlama ile derse giriyorsanız, bunu bana ofisime uğrayıp belirtebilirsiniz. Bu dersimizde Doksileri göreceğiz.''
Bir nefes ile ara vererek devam etti…
''Doksi, oldukça farklı bir tür olmasına rağmen, çoğu kez perilerle karıştırılır. Periler gibi Doksi de minicik bir insan biçimine sahiptir, ancak Doksi kalın siyah kıllarla kaplıdır ve fazladan birer koluyla bacağı vardır. Doksi'nin kanatları kalındır, kavisli ve parlaktır, kınkanatlı böceklerin kanatlarına benzer. Doksilere bütün kuzey Avrupa ile Amerika'da rastlanır, soğuk iklimleri tercih ederler. Bir seferinde beş yüz yumurta yumurtlar ve onları gömerler. Yavrular yumurtadan iki ila üç haftada çıkar. Doksilerin çift sıralı sivri, zehirli dişleri vardır. Isırılırsanız panzehir almanız gerekir.''
Birkaç uyumsuz öğrencinin dışında, diğer çoğunluk dersi dikkatli bir şekilde takip ediyordu. Bu konuda umursamaz davranmamalıydı Profesör Bemabe, sonuç olarak bilgi onların arzu ederse öğrenebileceği bir şey di, ama böylesi genç zihinlere bilgiyi zorla sokmak ve onlara hayata karşı kullanabilecekleri bir temel bırakmak gerekliydi. Bu yüzden aylaklık yapan öğrenci grubuna doğru dönerek kaşlarını çattı, Bu sırada grubun içerisinden profesörü gören Siyah saçlı, yeşil gözlü bir öğrenci diğerlerini uyardı ve utangaç bir tavırla yüzlerini kitaba gizlediler. Bunun üzerine tekrar konuşmaya devam etti.
''Şimdi ise Doksilere nelerin karşı geleceğini öğreneceğiz. Bir iksir ve bir büyü bu işi görebilir. O kadar kolay bir büyü olmasa da herkes tarafından yapılabilir. Ama Doksilere karşı olan iksir, bir gözlemci yanında yapılmalıdır. Neden derseniz, doksilere karşı uygulanan bu iksirin yapımı zordur. Biz bu spreye Doksi Savar diyoruz. Doksi Savar, siyah, akıcı ve sprey olarak kullanılan bir iksirdir. Zararlı olan Doksilere karşı kullanılır. Etkisi hayli uzun sürer. Ayrıntılarını iksir dersinde görecesiniz çocuklar.''
Profesör Bemabe, uygulamada öğrencilere göstermek üzere, sol elinde tuttuğu asasını hafifçe havaya kaldırdı. Öne doğru asasını ilerleterek ''Peskipiksi Pesternomi'' dedi. Asanın etrafında beliren iki adet açık sarı şerit, asanın ucunda hızlıca dönmeye başladı ve birden gür bir ışık hüzmesi Asanın ucunda küçük bir güneş gibi parıldadı. Dalga dalga yayılan ışık ile birlikte tüm Doksiler haraketsiz ve süzülür bir hal aldı. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında profesör konunun bölünmesine müsade etmeden sözlerine devam etti.
''Evet çocuklar, gördüğünüz gibi gayet kolay bir büyü. Peskipiksi Pesternomi büyüsü sayesinde bütün Doksileri etkisiz hale getirmeniz mümkün, evet şimdi herkesin sırayla denemesini istiyorum. Tüm sınıfın deneyebileceği kadar zamanımız var.'' (Uygulama!)
~~
Genç büyücülerin denemeleri sırasında, ormanda adeta küçük parıltılar yanıp yanıp kayboluyordu. Birden herkesin yüzü aydınlanıyor, birden karanlığa gömülüyordu. Profesör sağ kaldırmaya başladığı öğrencilerin, sol taraftan sonlanmasıyla birlikte elini avcu öğrencilere dönük bir şekilde havaya kaldırarak durmalarını söyledi. Sınıf ağır ağır duraldı, profesör asasını kolundan içeri götürerek ait olduğu yere sakladı, ''Bugünkü dersimiz sona ermiştir öğrenciler, katılımlarınız ve başarılarınızla beni onurlandırdığınız için minnettarım. Ödeviniz, ilk dersimiz olması sebebiyle sadece Doksilere benzer sihirli yaratıkları araştırmanız olacak. Ödevlerini geciktirmemenizi tavsiye ederim. Şimdi çıkabilirsiniz.'' dedikten sonra, farklı armalar taşıyan cübbeleriyle öğrencilerin kapıdan çıkmasını seyretti. Yıllar sonra, başarılı bir ders vermenin gururuyla birlikte, ortalığın tamamen boşalması ardından kendisi de ağır adımlarla Hogwarts’a doğru yöneldi. Ardından ormanın karanlığında kayboldu…
| |
| | | Bjørn Devereaux Ravenclaw VI. Sınıf, Sınıf Başkanı
Mesaj Sayısı : 1279 Kan Durumu : Safkan. Özel Yetenek : Meta.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Cuma Haz. 29, 2012 3:05 pm | |
| Onaylanmıştır. Rütbeler veriliyor. | |
| | | Ramona V. Lindström La Lunae Bistro Sahibesi
Mesaj Sayısı : 57 Kan Durumu : Safkan Rp Partneri : GEL BANA ÇUKULATA SEVGİLİM, jordi.
| Konu: Geri: Dükkân Sahibi Alımları. Paz Tem. 08, 2012 11:04 pm | |
| Ramona V. Lindström 21 La Lunae Bistro La Lunae Bistro, sahibinin Fransız olmamasına karşın Fransa'da büyüdüğü ve bu tarzı burada yansıtmak istediği için açtığı bir yerdir. Klasik Bistro portresine uygun kalarak, bir Bistro'da ne yapılırsa burada da onlar yapılır. Günün farklı saatlerine göre farklı hizmetler veren bu mekanda, sabahları insanlar kahvelerini içmeye gelir, öğle vakitleri alafranga fast-foodlar servis edilirken, öğleden sonraları ise tatlı ve sıcak çikolata servisleri bulunmakta, akşamları ise insanlar buraya içmeye gelmektedir. Yerden 100-110 cm yükseklikte ahşap masaları bulunan mekanlarda, insanlar iskemlerlerine oturup keyifli vakit geçirebilirler. Civardaki en güzel sıcak çikolata ve turtanın burada bulunduğu söylenir. *Angie Mikaelsson, V. Sınıf gibimsi. | |
| | | | Dükkân Sahibi Alımları. | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|