Deirdré Alkema
Mesaj Sayısı : 11 Kan Durumu : Safkan
| Konu: Deirdré Alkema Perş. Haz. 07, 2012 3:28 pm | |
| Deirdré Alkema Çevresiyle ilgilidir. Arkadaşlarının yaşamından tutun da memleketin durumuna kadar her şeyi takip eder ve bu konularda görüş bildirmekten çekinmez. Ayakları yere basan biridir. Ulaşmak istediği amaçları vardır ve onlar için her şeyi yapar. Hırslı, azimli ve çalışkandır, bu sayede istediği her şeyi elde edebilmiştir. Çoğu kez haklıdır, çünkü sadece yüzde yüz haklı gördüğü şeyleri savunur, bu da onu çevresinde iyi bir basamağa yükseltmiştir.- Başka bir karakterimle yazdığım rp'dir.:
Saatler öğleden sonra üçü gösterirken, Hogwarts arazisini art arda inleten üç gong sesi duyuldu. İksir profesörü Severus Alvarez’in dersin bittiğini belirten el şaklatma sesinden bu yana on iki dakika süzülüp gitmişti hayattan. Polyxena Kuik, bezgin bir surat ifadesiyle kafasını kaldırdı. Günün beşinci kompozisyon ödevinin konusunu ve diğer sekiz araştırma ödevine eklenen Çok Özlü İksir’in tarihi notunu eklediği parşömenini rulo haline getirip çantasına sokmakla meşguldü. Mürekkep kutusunun kapağını kapattı, tüyünü plastik kabına yerleştirdi ve çantasını kapatıp dersliği terk etti. Zihninin içinde yorgunluk sebebiyle nüksetmiş baş ağrısı dışındaki tek şey, ödevlerini haftasonu süresince nasıl bitireceğiydi. Ödevlerini günün gününe yapıp bitiren, kurallara uyan, çalışkan bir kızdı Poly, yani ödevlerini haftaiçi yapmaya üşendiği söylenemezdi. Toplam on üç adet çalışma ödevi, iş gününün son vakti öğrencilere sorumluluk olarak verilmişti. Profesörlerin bunu planlayarak yapıp yapmadığını sorgulayacak kadar bitkin haldeydi cadı. Gri gözlerinin üstündeki perde inmek üzereydi ve gözaltları şişmişti. Yüzüne düşen dalgalı sarı saç tutamını omzunun arkasına iterken ortaya çıkan esintinin onu ayıltmasını ve yüzüne basan ateşi dindirmesini ummuştu ama bunun gerçekleşmeyecek bir dilek olduğunu biliyordu zaten. Zindanlarda iki adım daha yürüyüp Slytherin Ortak Salonu’na, oradan da yatakhaneye ulaşabilirdi ama yapmadı. Düşüncesi bile onu esnetirken, kim bilir kaç saat yumuşak yatağında uyuyakalacağını bilmeden gidemezdi. Zaten haftasonunun tamamını ödevlere harcayacaktı, şimdiden başlasa iyi olurdu. Bu sebeple adımlarını, ulaşmak için tam beş kat merdivenini arşınlamak zorunda olduğu kütüphaneye yönlendirdi.
Eğer o gün değişken merdivenler hep doğru parçasına denk gelmeseydi en yapardı bilmiyordu Poly. Mermer zeminde dikilip durur muydu, yoksa yorgunluktan bayılır mıydı? İkinci şıkkı daha olası görürken, gerçekleşmediğine sevindi zira araştırılması gereken sekiz konu ve yazılması gereken beş kompozisyon ödevi vardı. Acaba profesörler, bu ödevleri verdikleri kişilerin insan olduğunun farkında mıydı? Hiç sanmıyordu; karşılarındaki gençlerin on beş yaşında olduklarının bilindiğinden bile şüpheliydi cadı. Fakat hakkını savunacak ve konuyu okul yönetimine taşıyacaktı. Tutam tutam parşömen kağıtlarını sırtlarına hamallarmış gibi yüklenmekte olan gençlerin sesi olacaktı. Kütüphaneye çıkıp bunu dile getirdiğinde destekleneceğini biliyordu, Poly’den başka hiçbir öğrencinin profesörler tarafından yapılan haksızlıklara sesini çıkarmadığını gerek yeni gelenler, gerekse üst sınıflar tarafından biliniyordu. Biraz daha ayakta kalırsa yere düşüp kafasını tehlikeli sert cisimlere çarpacağını bilen genç kız, bir an önce bacak kaslarını harekete geçirdi. Tahmin ettiği gibi, kütüphane ağzına kadar doluydu. Tüm masalar ve sandalyeler kapılmış, gerekli tüm kitaplar, ki yaklaşık olarak rafların dörtte birine denk geliyordu, ahşap yüzeylere yayılmıştı. Derin bir iç çekti. Şimdi nasıl işinin bir kısmı bitirebilecekti? Sarı saçlarla bezenmiş yuvarlak hatlı kafasını kaşırken, bu hareketin ona bir fikir vermesini diledi. Belki havada aniden bir ampul belirir ve zihnini ışıklandırırdı. Elbette olmadı. O gün, gerçekleşmeyeceğini bildiği şeyler için ikinci kez umut duyuyordu. Omuzlarını silkti ve tanıdık bir yüz görmek amacıyla ayak parmaklarının üstüne çıktı.
Kütüphanenin o anki nüfusunun tamamını beşinci sınıflar oluşturuyordu. Sağ tarafında, birkaç tarih kitabının arkasında hararetli bir şekilde parşomen kağıtlarını dolduran Gryffindor öğrenciler vardı. Bir tanesi, adının Carmen olduğunu sanıyordu, elini öyle kasmıştı ki vücudu birden tepki verdi ve neredeyse bitirmek üzere olduğu sayfanın tamamının üstüne mürekkepten ince bir iz geçirdi. İçi acımayla dolan, hatta o an deneyimlediği empati yüzünden gözleri buğulanan Poly, zorlukla yutkundu. Ağlamak için gerçekten anlamsız bir sebepti ama o stres ve gerginlik anında neye nasıl tepki vermesi gerektiğini şaşırmıştı işte. Carmen’in, veya adı her ne ise, sinir krizi geçirmek üzere olduğuna dair bir hisse kapıldı. Güçlü öfkesi yüzünden kavruk tenle örtülmüş yumruklarını sıkmış ve boğazından çıkan hırlamayı, o ses ta kapıdan duyuluyordu, bastırmakta güçlük çekiyordu. Kıza acıyan gözlerle baktı. Yeniden harcamak zorunda kalacağı çaba yerine kollarıyla bir kamyonu yüz kilometre yürütmeyi tercih eder gibiydi.
Yaklaşık on dakika önce çıkardığı iç çekme sesinin bir benzerini solunda duyunca, avlanmak üzere tetiğe geçmiş bir çita çevikliğiyle başını o yöne çevirdi. Sesin sahibi, güneşin vurup aydınlattığı tek masada oturuyordu. Çok inançlı biri olmamasına karşın, masadakilerin kutsanmış olduğunu hissetti cadı. Aslında gözleri tek bir kişiye kilitlenmiş haldeydi. Öğle sonrası güneşinin koyu sarımsı tonu, az önce içini çeken fakat şimdi yüzüne ödevlerinden birini bitirmenin gururuyla yapıştırdığı gülümsemenin inci beyazı dişlerini sergilediği gencin üstünde dans ediyor ve saçlarının üstüne altından parıltılar serpiştiriyordu. Göğsünün altında bir baskı hissetti Poly, daha önce hiç hissetmediği bir histi. Hoşlandığını mı yoksa rahatsız mı olduğunu anlayamadan yüzüne ateş bastığını hisseden cadı, buna sebep olan baskının kalbi olduğunu fark etti. Sesi kulaklarını dolduruyor, acaba başkaları da heyecanımı duyuyor mudur diye endişe yaşamasına sebebiyet veriyordu. Peki, ne zamandan beri nefesini tutuyordu? Isırmaktan kızarmış dudaklarını hafifçe aralayıp soluk borusundan hava geçirmeye çalıştı. Pek başarılı bir girişim değildi. Bu histen kaçmak istercesine birkaç adım geriye attı ve tökezleyip yere düşme tehlikesiyle karşılaşmadan önce son bir bakış attı. Büyücü, hem üstüne zamkla yapıştırılmış gibi kalakalan gözleri hissetmiş olduğundan, hem de Poly düşmemek için vücudunu dengeye sokmaya çalışırken garip bir ses çıkarmış olmasından kafasını cadıya çevirmişti. Heyecandan yanakları iyice allanan ve gri gözleri faltaşı gibi açılan genç kız, ilgisinin fark edilmiş olması yüzünden duyduğu utançla arkasını döndü ve acele adımlarla kütüphaneden dışarı çıktı. Altmış saniye gibi kısacık bir sürenin ömür gibi gelmesi ve ona yapması gereken işleri unutturması, daha önce hiç karşı karşıya gelmediği bir düşmanla tanıştığının göstergesi miydi? Ne garipti bu his: kolları karıncalanıyor, midesi taklalar atıyor, akciğerleri hızla inip kalkarken soluk borusundan titrek nefesler geçiyordu. Gözlerini kırpıştırdı ve boğazını temizledi. Nefesini düzene sokmaya çalışırken, cübbesinde Ravenclaw armasının asaletle parladığı gencin görüntüsünü gözünün önünden silmeye çalıştı. Damarlarına aniden salgılanmış adrenalin etkisini yitirirken, yorgunluğun yeniden başgösterdiğini hissediyordu.
Bir Ravenclaw öğrencisiyse, nasıl olur da tanımam?
Hızlı adımları mermer zeminden yankılanıyordu.
Acaba başka bir okuldan mı nakil oldu? Durmstrang? Beauxbatons? Belki başka bir okul?
Değişken merdivenlerden birinin bulunduğu kata denk gelmesini bekliyordu.
Peki nasıl oluyor da etrafında bir sürü arkadaşı olabiliyor?
Ne olduğunu anlamadan iki kat aşağıdaydı. Çocuğun arkasından gelmesinden korkar gibi sürekli arkasını kontrol ediyordu.
Kimsin sen? Nereden geldin?
Sonunda zindanlardaydı. Denizkızı desenli camların öteki tarafından görünen gölün derinliklerinde süzülen balıkları görebiliyordu. Rutubet kokusu ve zindanlara özgü esinti yüzüne çarptı. Gencin suratı, bakışları, saçları gözünün önünde bir bir beliriyordu.
Kızlar yatakhanesine vardığında çantasını bir kenara attı ve yatağına koşup üstüne yılan silueti işlenmiş yatak örtüsünün altına saklandı. O çocuğun kim olduğunu bulmaya yemin etti. Şimdi sadece uyuyacak ve meraklı bakışlarının fark edilmiş olduğu gerçeğini birkaç saatliğine unutacaktı. İçi geçmeden önce tek hatırladığı, zihnine süzülen eski bir ninninin sözleriydi.
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Deirdré Alkema Perş. Haz. 07, 2012 3:53 pm | |
| | |
|