Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sessizliğin Sesi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Andreina Barries
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Andreina Barries


Mesaj Sayısı : 628
Kan Durumu : Safkan olduğunu sanıyor.
Özel Yetenek : Zihinbendar, metamorfmagus.

Sessizliğin Sesi Empty
MesajKonu: Sessizliğin Sesi   Sessizliğin Sesi Icon_minitimeÇarş. Haz. 06, 2012 1:53 pm

Sessizliğin Sesi Tumblr_m10d5jqz991r3c4tio1_250 & Sessizliğin Sesi Tumblr_m10d5jqz991r3c4tio4_250
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lestat Audrica
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Lestat Audrica


Mesaj Sayısı : 431
Kan Durumu : Safkan
Rp Partneri : Andreina Barries
Özel Yetenek : Meta, Zihinfendar.
Yaş : 32

Sessizliğin Sesi Empty
MesajKonu: Geri: Sessizliğin Sesi   Sessizliğin Sesi Icon_minitimeÇarş. Haz. 06, 2012 4:13 pm

    Balo Günü

    "Bir şartla!" Cadının bağırışı balo salonunda hızlanmaya başlayan müziğin sesinde bile dikkat çekiciydi. Birkaç gözün üzerlerinde olduğunu hissetti. Özellikle Lestat’ı izlemekte olan bir kız grubu kıkırdamaktan kendini alamamıştı. Andreina’yı gösterirken birbirlerine neyi fısıldadıklarını tahmin edebiliyordu. Yeni bir oyuncak olduğunu düşünüyor belki sahte bir acıma ama çoğunlukla eğlenen alaycı gözlerle ve elbette kıskançlıkla bakıyorlardı. Onların herhangi birini seçse bugün kollarında olabilirdi ama Andreina farklıydı. İnsanoğlunun doğası hep ulaşılmazın peşindeydi. Kendisinden etkilendiği açıktı ama çabucak elde edemeyeceği kesindi. Şimdiden başında bir şişlik oluşmuştu bile. Acaba daha neler olacaktı. Cadının sözlerini vurgulamak için elini kaldırırken iki göstermesine sırıttı. O kadar masum, o kadar çocuksuydu ki bir kez daha aşık olmuştu buna."Bir dahaki sefere sarhoş olan sen olursun." Lestat içkiyle birlikte türlü uyuşturuculara karşı bağışıklık kazandığı için bu biraz zor olacaktı. Ama imkânsız değildi elbette. Barbie’nin zekilik yapıp o anki zayıflığını kullanmamasını umuyordu. Meraklı biriydi, Gösterişli bir reverans yaparken pelerinini savurdu. “Sen nasıl istersen. Ama zor sarhoş olurum söyleyeyim. Okula absent sokma şansımız var mı acaba?” Hoş cadı sırf güzelliği ile bile sarhoş edebiliyordu. Bu gece söylediği laflara hala inanamıyordu. Prensipleri olduğu fikri biraz araştırmışsa absürt gelecekti zira kimse olaylara bakışını bilmiyordu. Mühür ise ortaçağdan kalma bir komediydi adeta. Ondan sonra hiçbir kızın zevk vermediğini söylemek istemişti ama bu gösterişli bir yemine dönüşmüştü. Böyle laflar ettiren sarhoşluk değil de neydi? Bu gece cadıyı kazanmaya çalışmıştı ancak kendini onun tarafından teslim alınıp zincirlenmiş hissediyordu. İşin kötüsü ipekten zincirleri çözmek bile istemiyordu. Neşeli tavrını sürdürerek yerlere eğildi ve gösterişli bir reverans yaptı. “İzin verirsen kulelere kadar sana eşlik edebilir miyim?” Kızın pek de itiraz edecek durumu yoktu. Hem güvenini de yeterince ispatlamıştı. Uzattığı koluna girerken bedenini Lestat’a yaslamaktan çekinmeyen cadının baygın bakışlarına güldü bir kez daha. Cadıyı pelerini ile sararken bu anın bozulmamasını diledi. Tehlikeli bir şekilde ona karşı bağımlı hale geliyordu ve buna pek de engel olamıyordu.

    Ravenclaw-Gryffindor Quidditch Maçı Sonrası

    Maç sona erdiğinde yüzüne sıcaklığın bastığını hissetti. O denli odaklanmıştı ki terlemişti. Terini eliyle sildikten sonra ellerini birbiriyle ovuşturdu. Havadaki süpürgeler bir bir yere inerken kendisi de inişe geçti. Hafif bir dönüş sırasında rüzgâr yüzünü yalamış terli vücuduna hafif bir serinlik yaymıştı. Bunu bir bel sancısının izlemesi ile yüzündeki rahatlık kısa sürdü. Süpürgesini hızla yere indirdikten sonra cüppesini düzeltti. Takım kaptanıyla selamlaştıktan sonra kendi takımına dönmeden önce kendisine doğru geldiğini fark ettiğinde hızlı bir şekilde yüzüne o bilindik gülümsemesini yaydı. Cadının bir şey söyleyeceğini ummuştu ancak avuçlarına bir kâğıt sıkıştırıp uzaklaşmayı tercih etmişti. Eski bir parşömen yaprağı ya da belki bir kitaptaki sayfadan kesilmiş olan kağıt fazla kalın sayılmazdı. Mürekkep yeniydi belli ki daha az önce yazılmıştı. Sözleri de bunu kanıtlıyordu zaten.

    Göz kırpıp dururken söyleyemediğini ben söyleyeyim. Sert bir içkiyle bu akşam İhtiyaç Odası’na gel.
    Yanlış anlama, ne kadar dayanacağını merak ediyorum.

    Andreina.


    Aynı Günün Akşamı

    Hafif bir ıslık dudaklarında şekillenirken genç büyücünün yüzü hiç olmadığı kadar neşeliydi. Bu maçta kendi küçük zaferini kazanmıştı. Dolabının arkasındaki aynaya bakarak kıyafetini düzeltti. Havalar hala sıcak olduğu için beyaz renkli tişörtünün üzerine gri-mavi tonlarda bir gömlek giymiş gömleğin önünü açık bırakmıştı. Altında ise bir kot pantolon vardı. Üzerine cüppe geçirmeyi tercih etmemişti ne de olsa mugglelar arasında o kadar zaman geçirdikten sonra pek de ısınamıyordu cüppe fikrine. Aynada kendi suratı dışında bir yüz görene dek kendini izledi. İkinci ciddi buluşmalarıydı ve etkileyici görünmek isteyen tek taraf cadı değildi kesinlikle.“Gece gece giyinmek de neyin nesi Less? Yine neyin peşindesin?” Lestat tam hayal kurmaya geçecekken onu bölen tok sese hafif bir gülümsemeyle baktı. Karşısındaki yüz kendinden bir sınıf büyük olan sınıf başkanları Richard’dan başkası değildi. Onla araları bozuk olduğundan öğrenirse işini bozacağına adı gibi emindi. Hoş, İhtiyaç Odasına bir kere ulaşırsa bulunamazdı. Gözleri bir an kısıldıktan sonra hikaye yazmaya başladı. “İksir dersi profesörü özel bir iksir yapımıyla uğraşıyor. Eksik bir madde var ve onu almakla görevlendirildim. Ne yazık ki teslimatçı gece geç vakitte ulaşabilecek buraya ve çok az durabilecek. İzin kağıdım var bak orada.” Richard’ın sert bakışları üzerinde dolaştı. İnsanı geren öfkeli bakışlar. Çoğu kişi o bakışların ardında ezilirdi ama Lestat pişkin pişkin gülmekle yetindi. “İstersen gidip sorabilirsin de. Tabii gece vakti yanına gitmenden ve işlerine burnunu sokmandan dolayı azar işitmeyi göze almışsan.” Tehlikeli bir blöftü ama kendisine zaman kazandıracaktı. Önünde durmak için sebebi kalmayan Richard kenara çekildi. Lestat da hızla yatakhaneyi terk etti. Kısa süre içerisinde merdivenlerden indikten sonra ana binanın merdivenlerinden tırmanmaya koyuldu. Hafif bir ıslık çalmayı sürdürüyor ve hareketlerine söylenen portrelere aldırmıyordu. İhtiyaç odasına ulaştığında cebindeki köstekli saate baktı. Fazla geç kalmamıştı. Sağına ve soluna bakındıktan sonra duvarın önünde ileri geri yürümeye koyuldu. Duvar yerine kapı belirdikten sonra tokmağı çevirmesi ile Anna’nın yüzü ile karşılaşması bir olmuştu.

    “Kapılarda beklendiğimi bilmiyordum.” Yüzüne geniş bir sırıtma yayılmıştı. Kıza verdiği cevapta içkilerle dolu bir yer hayal etmişti ve yıllanmış şaraplardan ateş viskilerine hatta Rom ve absenta kadar pek çok içkinin dizildiği bir ambardaydılar şimdi. Keskin içki kokuları birbirine karışmıştı. Sırf bu koku bile sarhoş ediciydi. Cadının güzelliğini saymıyordu bile. “Beklettiysem özür dilerim, sevgili başkanımızın sorgusuna maruz kaldım da.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andreina Barries
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Andreina Barries


Mesaj Sayısı : 628
Kan Durumu : Safkan olduğunu sanıyor.
Özel Yetenek : Zihinbendar, metamorfmagus.

Sessizliğin Sesi Empty
MesajKonu: Geri: Sessizliğin Sesi   Sessizliğin Sesi Icon_minitimeCuma Haz. 08, 2012 11:34 am

    Genç cadı maçı kaybetmiş olmalarına çok takılıyordu aslında. Bu yüzden kendisini suçlu hissediyordu, sonuç olarak kaybetmelerinin bir sebebi de kendisiydi. Gerçi kovalayıcıların ve tutucuların boş iş yaptığına inanıyordu içten içe, bütün iş arayıcılar da oyuncu düşürmeye çalışan vurucularda bitiyordu. Ne kadar hasar verilirse karşıdakine, kendi takımlarının güçlenme ihtimalleri artardı. Süpürgesinde dengesini kaybetmeden yere indi ve formasının cebine tıkıştırdığı kâğıdı çıkardı. Bunu yapmak istediğinden emin değildi ancak günden güne merakına yenilmekten de hoşlanmıyordu. Üstelik balo gece sarhoş olup da rezil edilen kendisi olmuştu. Genç cadı yine onu gizli bir yere çağırarak insaflı davranmış olurdu. Maç için toplamış olduğu sarı saçlarının arasındaki tokayı sıkıştırdı ve önüne düşen birkaç tutamı kulaklarının arkasına attı. Hava sıcaktı, üstelik kız maç süresince hep hareket içerisinde bulunduğundan terlemişti. Dolma kalemi parmaklarının arasına sıkıştırdı ve kâğıdı elinin üzerine koydu. Yazısının berbat olacağından emindi ancak bunun pek bir önemi yoktu o an onun için. 'Göz kırpıp dururken söyleyemediğini ben söyleyeyim. Sert bir içkiyle bu akşam İhtiyaç Odası’na gel. Yanlış anlama, ne kadar dayanacağını merak ediyorum. Andreina.' yazdıktan sonra birkaç saniye mürekkebe üfledi kuruması için. Sonrasında kalemi aldığı cebine koydu ve kağıdı iki kere katladı. Zaten minicik olan parşömen şimdi bir parmak boğumu kadar olmuştu. Genç cadı bir anlık cesaretine güvenerek oğlana doğru yaklaştı. Aslında onun kendisine bakıyor olduğunu çoktandır fark etmişti ama bunu umursamıyormuş gibi görünürse daha gizemli bir hava yaratacağına dair saçma bir inanca kapılmıştı. Adımlarını hızlandırdı ve daha Lestat neler olduğunu anlayamadan kırıştırdığı kağıdı onun eline sıkıştırdı. Sonrasında hemen ondan uzaklaşmayı yeğledi, zira sohbet edecek durumda olduğu söylenemezdi. Bunu başarabildiğine göre her şeyi başarabileceğini düşünüyordu Andreina, bu yüzden olacak ki yüzünde güller açıyordu. Son anda dönüp oğlana doğru baktı ancak o çoktan arkasına doğru dönmüştü. Belli ki genç cadının geriye dönme olasılığını hesaba katmamıştı. Ya da böyle basit bir harekette bulunmuş olduğu için kızı hor görmüştü ve şu an içten içe onunla dalga geçiyordu. Andreina bir vurgun yemiş gibi sarsıldığını hissetti, ancak maçı kaybetmiş oldukları için takım arkadaşları kendisinde anormal bir durum olduğunu düşünmemişlerdi. Zaten üzgün görünmesi gerekiyordu.

    Akşam saatleri

    Genç cadı oğlanın geleceğinden bile emin değilken belki de vazgeçmesi gerektiğini düşünüyordu. Çok iyi sayılmazdı zaten böyle buluşmalar için hazırlanmada. Üstelik oğlanın sarhoş olacağından bile emin değildi. Kafeye geldiği zamanlarda nasıl tehlikeli göründüğünü hatırladı Andreina. 'Kesinlikle bağışıklığı vardı alkole karşı.' diye düşünmeden edemedi. Ancak kolay kolay pes edecek türden bir kız değildi. Yatakhanenin karşısında son bir kez görünüşüne baktı. Binasında bulunan bir kızdan izniyle aldığı askılı tişörtü geçirmişti üstüne. Onu almasının sebebi aslında tam genç cadının ten renginde olmasıydı. Gerçi karanlıkta biri onu görse çıplak olduğunu falan sanardı herhalde. Andreina altına giydiği kot şortu son bir kez çekiştirdikten sonra saçlarını omuzlarının üstüne attı. Yatakhaneden çıktığı gibi çabucak merdivenlerden indi ve ortak salona vardı. Bina başkanı olan Rachelle'in kanepenin üzerinde hafif bir uykuya dalmış olduğunu görünce derin bir oh çekti. Elinden geldiğince sessiz bir şekilde yürüdü ve en sonunda binasını terk etti. Portrelerin birkaçının hala uyanık olup kendisine laf ettiğini işitince, onları umursamamayı tercih etti Andreina. Adımlarını hızlandırıp bir kat aşağı indi. Yer değiştiren merdivenlerden resmen uçarak geçti ve yedinci kata açılan tahta kapının önüne vardı. Onu da olabildiğince sessizce itekledikten sonra loş koridorda ilerlemeye başladı. Giyiyor olduğu babetlerin incecik tabanı yerin soğuğunu kızın ayak tabanlarına vururken, asıl amacını yerine getiriyor ve dikkat çekmemesini sağlıyordu. Andreina ihtiyaç odasının bulunması gereken duvarın önüne geldiğinde sadece soğuk bir tuğla yüzeyle karşılaştı. Demek ki oğlan daha gelmemişti, eh bu durumda genç cadının daha önce gelmiş olması iyi bir durumdu. Gözlerini kapatıp ellerini tuğlanın üzerine yerleştirdi. İçinden tam olarak ne düşünmesi gerektiğinden emin değildi ancak aklına yatan ilk cümleyi mırıldanmaya başladı. “Amacıma uygun bir yere ihtiyacım var, amacıma uygun bir yere ihtiyacım var… amacıma…” Tam bu sırada elinin altındaki hareketlenmeyi hissetti. Demek ki kendisini anlatabilmişti, her ne kadar karşısına nasıl bir odanın çıkacağından emin olamasa da. Çabucak geri çekildi ve duvardaki dönüşümü izledi. Kocaman kapısı göründüğünde hızlıca onu ittirdi ve içeriye girdi Andreina. Gözlerini içeride dolaştırdığında, bu kadarını beklemediğini biliyordu. Bir içki mahzeninin içerisine düşmüştü sanki. Fıçılar düzgünce sıralanmış, hepsinin ucuna küçük birer musluk geçirilmişti. Tıpkı çalışıyor olduğu mekandaki gibi bardağı altına yerleştirip, vanayı döndürdüğünde içki akmaya başlayacaktı. Genç cadı kafasını dikleştirip, fıçıların arasında dolaşmaya başladı. Kokusundan anladığı kadarıyla daha çok borbon ve votka vardı içeride. Ancak soğuk ve sıcak biralar, romlar, şaraplar, tekilalar, absynthelar, uzolar, bacardiler, likörler, cinler, sakeler, sontiler, shochular, brendiler, grappalar, arakalar, brennivinler ve slivovitzler de diğer dikkat çekenlerdendi. Andreina'nın yüzünde sinsi bir gülümseme oluşurken, her içki çeşidine uygun olan bardakların bulunduğu vitrini de görebiliyordu. Alkol kültürünün bu kadar geniş olduğundan haberi yoktu, zira fazla içtiği söylenemezdi. Üstelik alkolik birileri bile tanımıyordu, kendisi iki üç bardak şarapla bile kafa bulan biriydi. Ancak şimdiki hedefinin Lestat olduğu düşünülürse buradaki bütün bu içkilere ihtiyacı olacakmış gibi hissedebiliyordu. Onun kendisini bulabilmesi için kapının önünde beklemenin daha iyi olacağını düşünüyordu Andreina. Zira başka bir şey amaçlayıp da içeriye girmeyi denerse işler karışabilirdi. Bunu da göze alamayacağından sessiz adımlarını çıkışa doğru yöneltti. Tam kapının önüne geldiğinde onun açıldığını fark etti. Geriye doğru bir adım attığında, oğlanın suratındaki alaycı gülümsemeyi görebiliyordu. Giyinme tarzına bakılırsa özenle hazırlanmış olduğu söylenebilirdi. Eh, genç cadı da hazırlanmamış mıydı sanki? Üstelik amacını oldukça iyi belli etmişti. Tabii Lestat bunun sadece küçük bir kısmını biliyordu. "Sorun değil, içeri geç." diyerek ileriye işaret etti Andreina. Onun yanından ilerleyerek içkilere göz atmasını engellemeye çalışıyordu, fakat bu kadar fazla sayıdaki fıçıyı saklamak beklediği gibi zor oluyordu. Onu puf koltuklardan birine oturttuktan sonra tekila şişelerinin olduğu bölüme doğru ilerledi. Her zaman favori içkisi olan bundan başlamak genç cadı için oldukça uygun olurdu. Zaten yeryüzünde bir tek tekilaya karşı bağışıklığı vardı sanki, on shot içse bile kafayı bulmuyordu zira. Arkadaşları sarhoş olup kusmaya başladıklarında, Andreina'nın zihni hala fazlasıyla açık oluyordu. Tabii diğer içkilerle sorunlarından bahsetmeyecekti bile. Şişelerden birini eline aldı, gözüne çarpan çuvalın içerisinde bulunan onlarca limondan da gözüne hoş görünenleri seçti. Küçük dilimlere bölerek küçük bir tabağın içine koydu hepsini. Tuzluğu da iki eli dolu olduğu için, koltuğunun altına sıkıştırarak oğlana doğru yürümeye başladı. Onun etrafı inceleyen duman rengi gözlerine karşılık, yüzünde sevecen bir gülümseme oluşmasını sağladı. "Beni kırmadığın için teşekkür etmeli miyim?" dedi, bardaklardan birini ona doğru uzatırken.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lestat Audrica
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Lestat Audrica


Mesaj Sayısı : 431
Kan Durumu : Safkan
Rp Partneri : Andreina Barries
Özel Yetenek : Meta, Zihinfendar.
Yaş : 32

Sessizliğin Sesi Empty
MesajKonu: Geri: Sessizliğin Sesi   Sessizliğin Sesi Icon_minitimeCuma Haz. 08, 2012 1:58 pm


    "Sorun değil, içeri geç." Lestat gibi cadı da özenle hazırlanmış görünüyordu. Vücudunu saran ten rengiyle aynı askılı tişört loş ışıkta arzuları uyandıran bir görünüm veriyordu. Üzerindeki işlemeleri görecek kadar yakın olmasa cadının amaçları hakkında tamamen yanlış yorumlar yapabilirdi. Beline doğru genişleyen giysinin altında kısa bir kot vardı. Lestat’ı geçmese de uzun sayılabilecek bacaklarsa babetlerle son buluyordu. Yolu açıp yanında ilerlerken burnuna içki kokuları arasından balo gecesinden tanıdık bir rayiha ulaştı. İçkilere gerek yoktu, sırf onun kokusu bile insanı uyuşturmaya yeterdi. Puf koltuklara yayılana kadar cadıyı süzmekten geri kalmayan gözleri onun içki hazırlamak için kalkmasıyla şişelere kaydı. Borbon ve viskilerle dolu görünen raflar hemen arkasındaydı. Keskin kokuları burnuna doluyordu. Viskilerin üst rafında ise birkaç iri şişe vardı. İçlerinde rom olduğuna bahse girebilirdi. Hemen köşede koyu uzun mantar tıpalı şişelerin içinde şaraplar uzanıyordu. Adları ve yıllarının yazılı olduğu etiketler mantar tıpaya tutturulmuştu. Şarapların yanında en üst rafta Lestat’ın en çok korktuğu Absynthe şişeleri uzanıyordu. Yeşil renkli sıvı ucuz bir iksir gibi dursa da küçümsenmemesi gerektiğini acı bir tecrübeyle anlamıştı. Absynthe’in hemen altında Yunanların uzosu, Japonların sakesiyle shochusu ve Türklerin rakısı uzanıyordu. Hiçbiri şahları gibi tepelerine kurulmuş kadar sert sayılmasa da içmesini bilmeyeni fena çarptıkları bir gerçekti. Grappalar, arakalar, brennivinler ve slivovitzler gibi hiç denemediği içkiler de ihmal edilmemişti. Hepsini bir araya toplamaya kalksa milyarları bulacak bütün bu içkiler şimdi yanlarındaydı. “Şu ihtiyaç odası gerçekten ilginç bir yer.“ diye mırıldandı. Bu sırada cadı ise tekila şişelerinin olduğu küçük raflara yönelmişti. Onun bir tekila şişesi ve limonu ellerine alıp tuzluğu da koltuk altına yerleştirerek kendisine gelişini izledi. Limonların düzgünce bölünmesi ve tuzu da ihmal etmemesi garsonluk işinden kalma bir beceri olmalıydı. Gözleri bir kez daha etrafta dolaşıp onda sabitlendiğinde Barbie’nin yüzündeki gülümseme içini ısıttı. "Beni kırmadığın için teşekkür etmeli miyim?" Bardaklardan birini kendisine uzatırken göz göze geldikleri o kısa anda cadı koltuk altındaki tuzluğu unutmuş gibiydi. Aradan kayıp yere doğru hızlı bir inişe geçerken Lestat hızlı bir refleksle onu yakaladı. Tuzluğu yere koyarken gülümsedi.

    “Kırmak mı? Mütevazı olma, balo gecesi bunu ben istemiştim sonuçta. O da daha evvel teşekkür ediş şeklini özür için olduğuna göre problem yok.” Elleri içkiye uzandı ve onu açıp bardaklara doldurdu. Tuzluğu sağ eline aldıktan sonra sol elinin baş ve işaret parmaklarını gerdirerek arasına biraz döktü. Dudaklarına götürdüğünde ağzında mayhoş tad yayılırken vakit kaybetmeden doldurduğu içki bardağını tek hamlede bitirdi.Ağzına yayılan acı tadı alması için de limonlardan birini dişledi. Hiçbir şey olmamış gibi rahatça oturuşunu sürdürdü. “Güzel bir başlangıç, sen de içsene.” Anna da içkiyi içmek için gerekli şeyleri kendince yerine getirirken onu izledi. İçki aynı şekilde cadıyı da etkilememiş gibiydi. Demek şaraba olan zaafı tekila için geçerli değildi. “Hogwarts’ta sıklıkla içerim bunu. Kafamı dağıtıp düşüncelerimi keskinleştiriyor aslında.” Koltukta yayılırken kendini beğenmiş gülümsemesi hala yüzündeydi. Hafif bir başlangıcı ne izleyecekti acaba. Sarhoş olana kadar denemeyi sürdürecekti anlaşılan ki her insanın muhtemelen bir içkiye dayanıksızlığı oluyordu. Lestat için bu parlak yeşil sıvıyla dolu şişeydi. Gözünü özellikle oraya dikip cadının dikkatini çekmek istemiyordu. Derin bir nefes bırakıp içki bardaklarını yeniden doldururken ekledi. “Ee, ne yaptın balodan beri?” Cadının birkaç kez hayallerinde canlandığını hatırlıyordu. Ancak ucuz bir çapkın gibi onu sıkboğaz etmemek için onun hamle yapmasını beklemişti. Tabii bu sırada kader onunla yolları kesişmeyi sürdürmüştü. Derslerde, koridorda, bahçede… Tüm dikkatini onda göstermemek için çaba sarf etmişti ama cadının kendisini gördüğünde büründüğü haller bunu giderek gereksiz kılmıştı. Sonunda maç bitiminde istediğini almıştı ki bu aldıkları zaferden daha da çok sevindirmişti genç büyücüyü.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andreina Barries
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Andreina Barries


Mesaj Sayısı : 628
Kan Durumu : Safkan olduğunu sanıyor.
Özel Yetenek : Zihinbendar, metamorfmagus.

Sessizliğin Sesi Empty
MesajKonu: Geri: Sessizliğin Sesi   Sessizliğin Sesi Icon_minitimeC.tesi Haz. 23, 2012 4:17 pm

    Genç cadı yüzüne elinden geldiğince düzgün bir gülümseme yerleştirmeye çalıştı. Şu anda yapmak istediği şeyin hiç de doğru bir şey olmadığını biliyordu çünkü. Üstelik denemeye çalışacağı oğlanı öyle böyle biraz tanıyordu, iki kere karşı karşıya gelmişlerdi sadece. Eh bunu da sayarlarsa üç ederdi herhalde. Zira Büyük Salon'da veya derslerde görüşmeleri sayılmazdı, o zamanlarda yüz yüze bile gelemiyordu. Ah ama doğru genç cadı maçı nasıl unutabilirdi ki? Yenildikleri maçı... Sinirlerinin bozulmasını engellemek için derin bir nefes aldı ve gülümsemesini genişletti. Lestat'ın çok kısık sesle mırıldandıklarını duyarken başıyla onu onayladı. İçinde bulundukları bu ortam elbette ki ilginç bir yerdi. Kimin ne istediğine göre şeklini ve içeriğini değiştirebiliyordu ne de olsa. Andreina buraya neredeyse hiç ayak basmamıştı, belki de hiç ihtiyacı olmadığı için. Sonuç olarak burası ihtiyaç sahiplerine hizmet için yok muydu? Bardaklardan birini Lestat'a doğru uzatırken tuzluğun yavaşça elinden kaydığını hissetti. Fakat onu tutabilmek için ne vakti vardı, ne de boş yeri. Bu yüzden oğlanın refleksif bir hareketle onu yakalaması genç cadının da işine gelmişti. Onun tuzluğu masaya koymasını izlerken hemen solunda duran pufa çöktü. "Şov yapmayı çok seviyorsun." dedi manalı bir ses tonu kullanarak. Şimdiye kadar kızları etkilemek için erkeklerin çabalarına tanık olmuştu Andreina. Pek çoğu saçma sapan şeylerdi. Çiçek ya da çikolata almak, üşüyen kıza ceket vermek gibi sade ve artık klasikleşmiş şeyler. Andreina onların kibarlıktan ya da gerçekten kız düşünülmüş olduğu için yapıldığına inanmıyordu. Bunlar daha çok yapmak zorunda hissedilen şeylerdi, yapılmazlarsa ayıp olacakmış gibi. Oysa bunların dışında doğallıkla ve gerçekten istenilerek yapılan şeyler ne kadar etkileyici oluyordu. En azından kendisi için durumun böyle olduğunu düşünüyordu Andreina. Kendisine verilen ceketi ya da buketleri geri çevirmek bir tür alışkanlık haline gelmişti çünkü. Üşüyor olsa bile hiç tanımadığı bir erkeğin kokusunun bulunduğu bir şeye sarınmak istemezdi.

    Daldığı düşüncelerden arınmak istercesine gözlerini kırpıştırdı ve bakışlarını oğlana doğru döndürdü. Onun sol elinin üstüne tuzu döktüğünü görünce kıkırdadı. Ancak davranışının cilve yapmakla uzaktan yakından hiçbir alakası yoktu. Zira Lestat eline boşaltmış olduğu tuzu ağzına götürene kadar dörtte üçünü yere ve üstüne dökmeyi başarmıştı. Andreina onun davranışlarını izlerken, oğlanın tuza değdiği anda değişen mimiklerine hayran kaldı. "Tuzu dökmeden önce de elini yala. Böylece ziyan etmiş olmazsın." Bakışlarını oğlana işaret etmek amacıyla tişörtüne ve biraz da bel aşağısına döndürdü. Fakat fazlasıyla yanlış anlaşılma payı olan bu hareketten çabucak vazgeçti. Oldukça emindi ki oğlan ne demek istediğini anlamıştı. Andreina dikkatini dağıtmak için elini tekila şişesine götürdü. Bardağı bir kenara koydu ve bakışlarını, bu sefer daha öz güvenli bir tavırla, oğlana çevirdi. "Kibar olmaya gerek yok." dedikten sonra iki kaşını da bir saniyeliğine kaldırıp indirdi. Şişeyi ağzına götürüp koca bir yudum aldı. En azından bir buçuk shotluk içkiyi midesine göndermiş olduğundan emindi genç cadı. Fakat bunu fazla önemsemedi. Tuz ve limon kısmı işin sadece eğlencesiydi, tekilanın seki de fazlasıyla lezzetli ve yeterliydi. Aradan birkaç dakika geçmeden oğlanın kendisine yönelttiği soruyu işitti. Yüzünde geniş bir gülümseme oluşurken elindeki şişeyi havada sallamaya başladı. "Düşünelim... Quaffle tuttum, quaffle kaçırdım. Bludger yedim ve ah... takımımla maçı kaybettik." Sonraki saniye yüzüne öyle masum bir ifade yerleştirdi ki yolun ortasında böyle bakıyor olsa, birileri dönüp kendisine sadaka verirdi herhalde. Gerçi genç cadının bu ifadeyi kullandığı ilk zaman değildi bu, aç kaldığı zamanlarda şirin görünmekten başka bir şansı olmazdı çünkü. Kendisini acındırması gerekirdi... Bunu hatırlayınca sinirlerine hakim olmayı bıraktı ve şişeden koca bir yudum daha aldı. Fakat sonrasında oğlanın maç kaybettikleri için çok depresifleştiğini zannetmesini istemediği için bakışlarına yeniden sevecenlik kattı. "Sen ne yaptın? Balodan beri kaç kız ayarttın? Merak ettiğimden değil tabii."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lestat Audrica
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Lestat Audrica


Mesaj Sayısı : 431
Kan Durumu : Safkan
Rp Partneri : Andreina Barries
Özel Yetenek : Meta, Zihinfendar.
Yaş : 32

Sessizliğin Sesi Empty
MesajKonu: Geri: Sessizliğin Sesi   Sessizliğin Sesi Icon_minitimeCuma Haz. 29, 2012 9:14 am


    Üzerine dökülen tuzları işaret eden cadının kıkırdamasına katılmamak elde değildi. Andreina’nın garip bir etkisi vardı. Yanındayken düşüncelerinin bile yavaşladığını hissediyordu. Çoğu kıza anlatmak için kırk türlü yalanı saniyeler içinde bulur, bunları bir hikâye yapar ballandıra ballandıra sunardı. Kız bunla eğlenirdi ama şimdi eline tuzu dökmeyi bile becerememişti. Tıpkı sahada lanet olası topu ikide bir avuçlarından kaçırmış olması gibi. Barbie’nin etkisinden kurtulması epey zor olmuştu doğrusu. Sonunda kendini toparlamıştı ama asıl kazanmalarını sağlayan Richard olmuştu. Anlaşılan genç büyücü yazını rezilliğini kapamak için snitch aramakla geçirmişti. Eğer bu böyle devam ederse geçen yıl kaybettikleri Quidditch itibarını geri kazanabilirlerdi. "Kibar olmaya gerek yok." Cadı direk içkiyi kafasına dikmeyi seçmişti. Oldukça büyük bir yudum olmasına rağmen hiç etkilenmemiş görünüyordu. Anlaşılan kendisinin alışık olduğu bir içkiden başlamayı seçmişti. Şu tuz limon seremonisi sayılmazsa –ki onu da batırmıştı anlaşılan- kendisinin de arası fena değildi. İçki içmeyi böyle adetlerle süslemeyi kim icat etmiş merak ediyordu. Hoş içkinin bazı etkileri için düşünülmüştü de insanı saçma duruma sokuyordu. Lestat rezilliğini düşünürken cadı konuyu bir önce aklından geçen şeye maçlara çeken bir cevap vermişti sorusuna. "Düşünelim... Quaffle tuttum, quaffle kaçırdım. Bludger yedim ve ah... takımımla maçı kaybettik." Bir an için içinin gururla dolmasına engel olamadı. Bu konuda diyecek bir şey de bulamıyordu doğrusu. Başka takım olsa laf edebilirdi ama kendi takımıydı sonuçta. Sohbeti değiştirmek için bir şeyler düşünürken cadının bir başka yarı sitemli lafıyla karşılaştı. Yüzüne sevecen bir gülümseme yerleştirse de sorunun alt anlamlarında yatan kıskançlığı görmek pek zor değildi. "Sen ne yaptın? Balodan beri kaç kız ayarttın? Merak ettiğimden değil tabii." Lestat bu söz üzerine şişeyi cadının elinden alıp kafaya dikti ve büyükçe bir yudum da kendisi aldı. Biraz da içkinin verdiği rahatlıkla kıkırdamaya başladı. Cadının kıskanmasının hoşuna gitmesi bir yana haklı bir yanı vardı. Normalde o kısacık süre içinde bile en azından öylesine dolaşıp eğlenmek adına kaç kızla takıldığı olmuştu önceki yıl. Ancak şimdi nedense kafasında sadece o vardı. Düşüncelerinin her anında… Sonra bir an düşünür gibi yapıp dudaklarını araladı.

    “Hmm… Maçtan sonra biri gelmişti aslında. Her görenin âşık olacağı cinsten bir güzellik.” Gözlerini kızdan kaçırıp hülyalı hayallere dalmış gibi kafasını tavana dikti. Sonra cadıyı düşündü gerçekten de bir an için. Onunla karşılaştığı her anı, kavgalarını ve mutlu anlarını hayal etti. Son zamanlar sıklıkla yaptığı bir şeydi bu. Bir cadının –onu bırak bir kadın- kendisini bu kadar etkilemesini bir yanı hiç hazmedemeyecekti ancak şu an o yanı oldukça uzaklardaydı. Aşık olmanın en güzel yanı kendini mutluluğa bırakmaktı. Lestat da öyle yaptı ve oyununu sürdürdü. “Dur bakayım nasıldı. Barbie bebekler gibi güzeldi bir kere. Sarı uzun saçları vardı. Dolgun dudakları, gülünce oluşan gamzeleri, derin maç boyunca aklımı alan bakışları…” Aşık bir adamın sevgilisine düzdüğü methiyelere benziyordu sözleri. Cadının kafasını karıştırmak biraz da kızdırmak istemişti aslında ama anlattığının o olduğunu anlamak o kadar da zor değildi. Tabii hiç belli olmazdı. O yüzden bir an tıpkı ilk tanıştıkları gün yaptığı gibi kafasına şişeyi geçirip öylece bırakmasını bekleyerek duraksadı. Ardından sözlerini sürdürdü. “Tabii bir bakışımla o da etkilendi geldi buluşma teklif etti hemen.” Eh artık Barbie’nin kendisi olduğunu anlamıştı elbette. Bu yüzden heyecanlı bir serenatla cadının ellerini tuttu. Gözlerini irileştirdi. Sesine belirgin bir heyecan yerleştirerek konuşmaya başladı. “Ah… Dur ama o sensin. Yüce Merlin! O buradaymış.” Ardından yeniden kıkırdamaya başladı. Normalde kıskanç tavırlar canını sıkardı ama Anna söz konusu olduğunda kızamıyordu bile. İçkisinden bir yudum daha alırken konuşmasını sürdürdü. “Şaka bir yana… Pisliğin teki olarak bilinsem de tutamayacağım sözler söylemem. Eğer İspanya’dan baloya ve derslere kadar bizi birleştiren bir kader varsa buna teslim olmaktan başka çarem yok. Zincirlenmekten hoşnut olduğumdan değil. Zinciri tutanı sevdiğimden.”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andreina Barries
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Andreina Barries


Mesaj Sayısı : 628
Kan Durumu : Safkan olduğunu sanıyor.
Özel Yetenek : Zihinbendar, metamorfmagus.

Sessizliğin Sesi Empty
MesajKonu: Geri: Sessizliğin Sesi   Sessizliğin Sesi Icon_minitimeCuma Tem. 06, 2012 8:08 pm

    Andreina, Lestat'ın dediklerini dinlerken yüzünde silmeye çalıştığı bir gülümseme oluşmuştu. Aslında gözlerini devirmek için büyük bir istek duyuyordu ama içten içe bunları duymaktan hoşlandığını da biliyordu. Normalde kafede kendisine iltifat eden ya da en azından etmeye çalışan fazlasıyla insan oluyordu fakat nedense genç cadı şu an onların hiçbirinin umurunda olmadığını hissedebiliyordu. İçten içe şu anı doyasıya yaşamak istiyordu çünkü. Zorlayarak da olsa başını içki şişesine döndürebildi. Fakat bu davranışının utançla hiçbir alakası yoktu, aksine oğlanın konuşurken dikkatini dağıtmak istememişti. Bu laflarının sonunun nereye varacağını merak ediyordu Andreina. Lestat'ın 'O buradaymış!' diye bağırmasından sonra genç cadı gözlerini kaldırdı ve bakışlarını odanın içerisinde gezdirdi. En başından beri onun kendisinden bahsettiğini biliyor olmasına rağmen, biraz oyun oynamanın fena bir fikir olmadığını düşünmüştü. "Aa, hani nerede?" diye soran genç cadı, sesine gerçekten merak etmiş gibi bir tını vermek için kendisini zorlamak zorunda kalmıştı. Fakat oğlanın bu durumun üstünde duracağını pek sanmıyordu zaten. Gerçi şu an bütün dikkati Andreina'nın üstündeydi, belli ki onun nasıl tepki vereceğini merak ediyordu. Son denilenleri de işiten genç cadı yanaklarına bir sıcaklığın hücum ettiğini hissetti. Fakat hiçbir zaman kızaran biri olmadığından dolayı şu anda endişelenmesi gereken bir durum olmadığını biliyordu. Bakışlarını hiç acele etmeden, usul usul Lestat'ınkilere doğru çıkardı. Aslında bu yavaşlığının nedeni, oğlana biraz da işkence etmekti. Sonuç olarak dediklerinin karşılığında bir şeyler duymak istiyor olmalıydı. Fakat Andreina'nın emin olmaması ve tereddüt içerisinde bulunması, kendisinde bulunan bu öz güvene biraz da olsa zarar verecekti. Eh, genç cadının ona bir şeyler içirip ağzından geçmişine dair bir şeyler duyabilmek ve öğrenebilmek için de yapması gereken başlıca şeylerden biriydi bu. Her ne kadar oğlanı fazla tanımıyor olsa da, onun hakkındaki her şeyi öğrenmek istiyordu sebepsiz bir şekilde. Ve Andreina sarhoş bir zihnin, her zaman ayık bir kalbi konuştuğunu biliyordu.

    Cevap vermek için bilerek vaktini kullanırken, oğlanın birkaç kez yeşil şişelere bakmış olduğunu fark etmişti. Fakat onu şüphelendirmemek için o tarafa dönmeye teşebbüs etmiyordu genç cadı. İçten içe asıl işine yarayacak şeyin Absyntheler olduğunu anlamıştı. Ancak onun için de zamanın geleceğini düşünerek sabırlı davranmaya çalışıyordu. Bilerek asabi davranmak isteyen Andreina boğazını temizlerken Lestat'ın dikkatini üzerine çekmeye çalışıyordu. Zira konuşacağını belli etmek istercesine oturuyor olduğu pozisyonu değiştirmiş, yüzünü tamamen oğlana çevirmişti. "Emin ol, şu duvarların ardında seni zincir altında tutmak isteyen bir sürü kız var. Ancak benim amacım o değil. Eğer buraya, benim yanıma gelmeyi bir... esaret olarak görüyorsan belki de hiç gelmemeliydin."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sessizliğin Sesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu :: Yedinci Kat :: İhtiyaç Odası-
Buraya geçin: