Christopher Rogers Ravenclaw V. Sınıf
Mesaj Sayısı : 35 Kan Durumu : Muggle Doğumlu Yaş : 30
| Konu: Christopher Rogers Çarş. Mayıs 23, 2012 12:04 pm | |
| Ad ve Soyad: Christopher Rogers
Kişisel Özellikleri: Annesi doğumda ölen Chris babasıyla yaşamaktadır. İçine kapanık, zeki ve utangaç bir çocuktur. Ailenin ilk büyücüsüdür. Satranç oynamayı ve kitap okumayı sever, insanlarla iletişim kurmakta zorluk çeker, çabuk sıkılır.
RP Örneği:
- Spoiler:
Sıkıcı bir öğleden sonraydı. Güneş insanoğluna kin tutmuşçasına tepeye çıkmış, insanları kavurmak istiyordu adeta. Chris sırt çantasıyla eve doğru gidiyordu. Sırt çantasında birkaç kitap olmasına rağmen sanki sıcağın etkisiyle kat kat ağırlaşmıştı çanta. Boncuk boncuk terler süzülüyordu alnında aşağı. Kafasında binbirtürlü düşünceyle, aldırmamaya çalışarak eve varmak istiyordu. Kafası bulanık yolda ilerlerken aniden yüzüstü yere düştü. Sinirle arkasına baktığında bir taş gördü,sıradan basit bir taş. Alıp fırlatmak istedi taşı, içindeki karışıklıkla, nefretle beraber ama sonra bunu yapamayacak kadar yorgun olduğunu farketti. Bedenen değil, ruhen. İçi boşalınca boşluğu neyle dolduracağını düşündü. Aşk mı, sevgi mi? Acı bir gülümseme yerleşti yüzüne. Annesinin ölümünden beri gerçek sevgi nedir bilmemişti, yani doğumundan beri. O zamandan beri babasıyla yaşıyordu. Tabi yaşamak denirse. Her gece evlerinden kavga gürültü eksik olmuyordu. Bazen konşular geliyordu ayırmaya, bazen sesleri gecenin karanlığında kayboluyordu. Neyse ki bu rezalete okul dönemi katlanmak zorunda değildi. Hogwarts apayrı bir yerdi. Derdini,tasasını unutturan bir merhem gibi. Daha 3 hafta vardı açılmasına ve Chris şu an orda olmak için canını bile verebilirdi, en azından ayyaş babasından daha iyi bir seçimdi, her ne kadar kusursuz olmasada. Bunları düşünürken köşeyi döndü ve evinin olduğu sokağa girdi. Yaşlı bir kadın bahçesindeki çiçekleri sulamakla meşguldü. Yan komşuları ise ikizleriyle uğraşıyordu. Chris’in evinde ise çık yoktu. Herhalde babası evde değildi. Kırık, muşambayla örtpas edilmiş camın yanından geçip ahşap kapıyı anahtarla açtı. Ardından keskin bir gıcırtı. İçersi ahır gibi kokuyordu. Anlaşılan babası evdeydi ve yine bir köşede sızmıştı. Horlama sesini takip edip babasını tuvalet kapısının önünde uyurken buldu. Tiksintiyle bakıp geri dönecekti ki fikrini değiştirip koltuğun üstünden aldığı örtüyle babasını örttü. Babası homurdanıp yan döndü. Chris aldırmaksızın mutfağa ilerledi ve bir zamanlar beyaz olan mutfak tezgahının üstündeki bulaşık yığınından bir bardağı alıp su doldurdu ve yudumlamaya başladı. Sıcak onu çok yormuştu, biraz uyumaya ihtiyacı vardı. Bardağı aldığı yere koyup odasına ilerledi. Babasının üzerinden geçti ve odasının kapısını açtı. İçeri girdi ve soyunmaksızın yatağın üzerine attı kendini.
Uyandığında hava yavaşça kararmaya başlamıştı. İçerden tıkır tıkır sesler geliyordu. Sersemce kalktı ve odasından çıktı. Evdeki iğrenç koku gitmiş, yerini yanık kokusu almıştı. Anlaşılan babası yemek pişirmeye çalışıyordu. Ağzı yine kurumuş,ekşi bir tat almıştı. Mutfağa girdi, babasının arkasında sessizce geçti ve birkaç saat önce bıraktığı bardağına suyu doldurdu, tezgaha yaslandı ve camdan dışarı bakıp yudumlamaya başladı. Babası soğukça aç olup olmağını sorunca gözlerini oynatmaksızın soğukça hayır dedi. Babası tabağa ihtiyaç duymadan pişirdiği şeyi hızlıca yedi ve hızlıca odasına gitti. Chris olacakları anladı ve oda bir hışımla odasına gitti, komidininin çekmecesinden asasını çıkardı. Sonuçları ne olursa olsun bu akşam onu durduracaktı. Daha fazla hem ona hemde kendisine zarar vermesine izin vermeyecekti. Odasından çıktı ve salondaki koltuğa oturdu babasını beklemeye başladı. Birazdan babası aceleyle odasından çıktığında Chris nereye gittiğini sordu. Başından savarcasına bir cevap alınca tatmin olmadı. Ayağa kalktı sinirle bu akşam izin vermeyeceğini söyledi, sonuçları ne olursa olsun. Babasının gözü cebindeki asaya kaydı ve gülümsedi. Asasına güvendiğini ve aslında bir hiç olduğu gibi birşeyler zırvaladı. Sesleri git gide yükselmeye başlıyordu. Chris babasına, babasıda ona hakaretler yağdırıyordu. Yavaş yavaş kontrollerini kaybetmeye başlamışlardı, babası Chris’in üzerine yürümeye başlamıştı. Bunu farkettiğinde içgüdüsel olarak asasını eline alıp babasına doğrulttu. Bir adım daha yaklaşırsa olacaklardan sorumlu olmayacağını söyledi. Babasının adeta gözü dönmüştü. Chris, babasının onu duyup duymadığından emin bile değildi. Babası bir adım daha yaklaştığında Chris aklına gelen ilk büyünün sözlerini söylemeye başladı. Tam asası titremeye başlamıştı ki başka bir güç hissetti kolunda. Asasının ucu havaya doğrulmuştu ve büyülü sözler dökülüvermişti ağzından. ‘'Bombarda Maxima’’. Bu, babasının yaptığı son aptallık olmuştu. Büyük bir patlamanın ardında bütün evi toz bulutu sardı. Acı dolu bir haykırış peşinden geldi. Toz perdesi aralandığında babasının cansız bedenini gördü. Kan beynine sıçramıştı. Öfkesine hakim olamamış ve babasını öldürmüştü. Babası cansız,mat gözlerle oğluna bakıyordu. Chris ilk defa babasının böyle baktığını gördü. Dizlerinin bağı çözüldü ve babasının yanına düştü. Ağlamaya başladı. Göz yaşları babasının yüzüne düşüyordu, kanla karışıp yere akıyordu. İçinden sayıklamaya başladı. ‘’ Daha iyi olabilirdi. İsteseydin daha iyisini beraber yapabilirdik...‘’
Not: - Spoiler:
Ravenclaw olursam gerçekten çok mutlu olurum
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Christopher Rogers C.tesi Mayıs 26, 2012 4:26 pm | |
| | |
|