Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Benzeştiremedik.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Austen Pierre Louvard
Re dei Dolci Sahibi
Re dei Dolci Sahibi
Austen Pierre Louvard


Mesaj Sayısı : 73
Kan Durumu : Safkan
Rp Partneri : Kendimi öpüyorum.
Yaş : 31

Benzeştiremedik. Empty
MesajKonu: Benzeştiremedik.   Benzeştiremedik. Icon_minitimeÇarş. Mayıs 02, 2012 4:21 pm


Apollodoros Olvirsson

Benzeştiremedik. I5681581_jake-jake-gyllenhaal-570470-100-100-jpg

&

Benzeştiremedik. I5681582_6735b42f-jpg

Austin Pierre Louvard




Son masayı da yerine yerleştirdikten sonra geri çekilip salonun haline son bir kez baktı. Her şey yerli yerindeydi, tekrardan. Dükkanı açalı 1 hafta olmuştu ama ne gelen ne giden. Ama o yerinde duramıyor ve sürekli bir şeyleri değiştiriyor, temizliyor sonra aynı döngü tekrar gerçekleşiyordu. Salondaki büyük camı hergün siliyordu oysa halen ilk günki gibiydi, ne bir pislik ne de bir toz zerresi vardı. Sadece her şeyin kusursuz olmasını istiyordu, müşteriler için. Derin bir nefes alıp salona gülümsedikten sonra aşağıya inip tezgah arkasına geçti ve kapıdaki zilin çalması için dua etti. Her an çalabilirdi, her an bu dükkan birinin dikkatini çekebilirdi. Herkes tatlı severdi değil mi diye düşünüyordu. En azından o seviyordu ve açılıştan beri yaptıklarını sadece kendisi yiyordu. Belki de kimseye dükkan açtığını söylememesinden kaynaklanıyordu, her şeyden uzaklaşmak için gelmişti buralara, hayatındaki çoğu kişiyi silmişti, bir süreliğine. Bezi alıp tezgahı tekrar silmeye başladı, boş duramıyordu, bu imkansızdı cidden. Eğer bir süre daha müşteri gelmezse burayı kapatmak zorunda kalacağını biliyordu. Para için yapmıyordu bunu sonuçta, sadece kafa dinlemek. Ve işte kapının açıldığını duyuran zil sesi, onu, bezi hemen cebine sokmasını sağlayan şey. Hemen gülümseyerek kapıdan içeri giren küçük kıza baktı. Ürkek ürkek içeri girdi ve Austin'e bir köpek yavrusu gibi baktı. Bir süre ikisi de konuşmayınca Austin ona camlı tezgahtaki şeylerden isteyip istemediğini sordu ama cevap alamayınca pes etti ve neden buraya geldiğini sordu. "Ben, dondurma var mı diye soracaktım." dedi titreyen sesiyle. Austin, neli istediğini sorup menüde olan dondurma çeşitlerini saydı ama anlaşılan çocuğun istediği tek şey herhangi donmuş bir şeydi. Austin bodrumdaki dondurucudan ilk eline geçen dondurmayı kaptığı an kapının zilinin çaldığını duyup hemen yukarı çıktı. Yeni bir müşteri daha gelmiş olmalıydı, bir günde iki müşteri. Duaları kabul olmuş olmalı, ilahi uçan spagetti. Elinde dondurmayla hemen tezgahın arkasına geçti ve gelen müşteriye baktı ama kimse yoktu, hayal olmuş olamazdı, duymuştu zili. Etrafına baktı, ne o küçük kız vardı ortalıkta ne de tezgahın üstündeki ikramlık çikolotalar. Dondurmayı usanmış bir şekilde yere attı ve başını tezgaha vurup öyle durdu. Evet, çocuk sadece onu aşağıya gönderecek bir sebep arıyordu, böylece tezgahtaki şeyleri çalabilirdi. Anlaşılan o ki burası lanetli bir yerdi, ne gelen olacaktı ne giden. Bi' başına kalmıştı, yeni hayatının bu kadar sıkıcı olacağını düşünmemişti hiç, elbet iki üç tane müşterisi olur sanıyordu. Tekrar kapı zili çaldı ama bu sefer içinde ümit yoktu, heyecan da yoktu. İlk hırsızlık olayını yaşamıştı ve bu yüzden bütün hevesi kaçmıştı. Belki yarın ki zil sesi daha hoş gelebilirdi kulağına ama bugünkiler kulağını tırmalamaya başlamıştı. Sanki kötü bir şeyin habercisi konumuna geçmişlerdi. Gözlerini açıp yerdeki erimiş dondurma paketini alıp gelen müşteriye baktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Apollodoros Olvirsson
Astronomi Profesörü
Astronomi Profesörü
Apollodoros Olvirsson


Mesaj Sayısı : 50
Kan Durumu : Safkan.
Yaş : 43

Benzeştiremedik. Empty
MesajKonu: Geri: Benzeştiremedik.   Benzeştiremedik. Icon_minitimeC.tesi Mayıs 05, 2012 11:42 pm

Zor bir dönemdi Apollo için. Yeni bir hayat onu bekliyordu; yeni okul, yeni bir iş, yeni çevre... Her şeye yeniden başlayacaktı. Yaşanmışları ardında bırakacaktı; ne kadar bırakabilirse? En azından deneyecekti. Artık Hogwarts'da, cadılık tarihinin en büyük okulunda, öğretmendi. Hem de en çok sevdiği alanda öğretmendi. Durmstrang Enstitüsü'nde öğretim hayatını görmüş ve gençliğini o çevrede, ailesinde uzak bir şekilde geçirmişti. Babasını okulda okurken kaybetmişti. Annesine her daim bakması gerekmişti. Okul kapandığı zaman annesinin yanına, Norveç'e dönüp çalışmıştı. Kazandığı parayla da annesine bakmaya kalkmıştı. Gerçekten çok ağır olan bu yüklere on altı yaşından bu yana katlanıyordu, Apollo. Ama Hogwarts, artık yeni bir hayatın kapısı olmuştu onun için.

Okuldan davet aldığında çok sevinmişti ve mektubu direk onaylayan bir mesajla cevaplamıştı. Tüm eşyalarını toplayıp dosdoğru Hogwarts'a taşındı ve yazdan hazırlıklara başladı. Yaklaşık bir aydır bunlarla uğraşıyordu. Yorucu ama eğlenceli vakitler geçirmemiş de değildi: Hogwarts'da daha şimdiden üç defa kaybolmuştu. Her seferinde okul müdürü, Bay Kaczmarek yardımına koşmuştu. Gerçekten Apollo'ya çok değer veriyordu.

Ve öğrencilik hayatından bu yana ilk kez Hogsmeade'ye geliyordu. Yaklaşık kaç yıl olmuştu? Sekiz? Ya da dokuz? Tam olarak bilemiyordu. Ama yeniden o puslu ve sihir kokan sokaktaydı işte. Yeniden bir sürü iyi büyücünün olduğu yerdeydi. Gözleriyle aynı renk olan mavi pelerini ile salıya salıya sürüyordu Hogsmeade'in o puslu sokaklarında. Havanın açık ve güneşli olması bir şeyi değiştirmiyordu. Hogsmeade, her zaman pusluydu ve puslu kalacaktı; en azından Apollo'nun gözünde. küçük çocukların doluştuğu bir vitrine yaklaştı ve neye baktıklarına merak etti. Camın arkasındaki süpürge tüm çocukların dikkatini çekmişti: Bu yeni model Nimbus 2012 idi. Ve süpürgeye bakarak iç çekti ve etrafına bakındı. Gördüğü görüntü karşısında gerçekten çok utanmıştı. Beline glen çocukların arsında duruyordu ve bu çok dikkat çekiyordu. Hatta yoldan geçen birkaç insan kafalarını çevirip Apollo'ya bakıyordu. Apollo, bunların hiç birini umursamadı ve çocukların arasından sıyrılıp yoluna devam etti.

Postanenin önünden geçerken nedense 'Postane' tabelasına bakarak geçti. Hatta P-o-s-t-a-n-e kelimesini hecelerine ayırarak üç defa okumuştu. Bazen böyle garip huylarını gizleyemiyordu. Ve Apollo, kendini böyle seviyordu; kendine değer veriyordu. Yoluna devam ederken ilerideki şekerci dükkanı gözüne takıldı ve caddeden sola saptı. Tam şekerci dükkanına gidip biraz şekerleme alacaktı ki az ilerindeki pastahaneye gözü ilişti. Önüne doğru yürüdüğünde tabelasını okumak istedi ama hangi dilde olduğunu anlayamadığından pek uğraşmadı. Şeker almaktan vazgeçmişti ve bu pastahaneye girip pastaların dibini getirmek istiyordu bir çocuk gibi. Ve içeriye girmeden önce durup "İçimdeki çocuk hala ölmemiş." diye kendi kendine mırıldandı.

Pastahanenin önündeki iki basamağı çıktı ve kapının pirinç tokmağını tuttu. Çevirip açtı, kapının tepesindeki çan sesi ile içeriye adımı atmış bulundu. İçeriye girdiğinde gözlerine inanamadı. İçeri gerçekten çok sıcak bir ortama sahipti. Hiç öyle eski püskü büyücü eşyalarına benzer şeyler barındırmıyordu. Sadece muggle gökkuşağı pastahanelerine benzer bir havası vardı. "İçerisi gerçekten çok iyiymiş." diye yorumunu esirgemedi Apollo. İçeri girip iki, üç adım attı ve yerde eğilmiş olan adama baktı. Sırtı dönük olduğu için yüzünü göremiyordu. Fakat adamın kalkıp da arkasını dönmesiyle merakı son buldu. Aslında 'yüzünü görme merakı' son bulmuştu. Fakat daha büyük bir merak yerini almıştı. Karşısındaki adam da kimin nesiydi? Dükkanın müşterilerine yaptığı bir şaka mıydı? Yoksa anlam veremediği başka bir şey miydi? Dükkanın sahibi olduğunu umduğu adamın suratında, arkasını döndüğünde yeni gelen müşterisine 'merhaba' diyecek gibi bir gülümseme vardı. Fakat ondaki bu gülümseme de kısa sürmüştü. Çünkü kendi yansımasını ya da her ne deniyorsa; karşısında görmüştü. Bu gerçekten çok tuhaf bir olaydı. "Sen de kimsin?" diye sormadan edemedi Apollo. İki adam şaşkınlıklar içinde birbirlerine bakıyorlardı.


Benzeştiremedik. 5d2p6
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://cookieandmilkshake.tumblr.com/
Austen Pierre Louvard
Re dei Dolci Sahibi
Re dei Dolci Sahibi
Austen Pierre Louvard


Mesaj Sayısı : 73
Kan Durumu : Safkan
Rp Partneri : Kendimi öpüyorum.
Yaş : 31

Benzeştiremedik. Empty
MesajKonu: Geri: Benzeştiremedik.   Benzeştiremedik. Icon_minitimeSalı Mayıs 08, 2012 7:15 pm

20 yıl öncesini hatırlıyorum; sokaktaki tek arkadaşım bi ikiz kardeşti. Biri erkek ve diğeri kızdı ve birbirlerine bu kadar benzemeleri beni hep korkuturdu. O hareketleri, o yüz ifadeleri, o sesler. Her şeyiyle birbirlerine benziyorlardı, cinsiyet haricinde. Onlarla oynamaktan çekinirdim daha çok, korkuturlardı çünkü ama eğlenceli bir ikiliydi. Bazen birbirlerine sinirlenip kavga ediyorlardı ve bu bana sanki ayna karşısında birinin kendisiyle kavga etmesi gibi geliyordu. Hatta televizyonda; bir adam, horozunu aynanın önüne koymuş. Dakikalar geçmeden horoz tüylerini kabartmış ve aynaya saldırmaya başlamış. Yani kimse kendisinin bir benzerinin olmasından hoşlanmaz. Cinsiyetleri farklı olsa bile. Yıllar sonra o ikizleri tekrar görmüştüm. Kavga etmeyi şoktan aşmış ve birbirlerini tamamlamaya, uyuşmaya başlamışlardı. Hem büyüdükçe benzerlikleri biraz daha azalmıştı, en azından erkek olanın artık sakalları vardı. Ama nerede bir ikiz görsem halen korkardım, bu korkuyu nasıl yenerim bilmiyorum ama benden uzak olsunlar yeter. Tamam, bazen arkadaşlarla oyun oynamak için büyü yapıp birbirimizin yerine geçerdik, ama o başka, değişir o. Ama, ki ne zaman benim bir ikizim olsa horozdan farkım kalmayacağını düşünüyorum. Biraz egoistlik gibi oldu ama birinin bana benzemesi çıldırmama sebep olabilir.

Yerdeki erimiş dondurmayı kapıp gelen müşteriye baktım ve sadece milyonda bir olabileceğini düşündüğüm bir an yaşadım. Pek bir insan bu anı yaşamaz, aynaya bakınca o duyguyu hissedemezsiniz ya da rüyanızda kendinizi bir şey yaparken görürken. Bu başka, bir gün içeri senin bir kopyanmış gibi biri girerse ne yapardınız? Gidip boynuna atlar ve nerede kaldığını sorup yıllardır onu beklediğini söyler misiniz? Ya da, asanızı kaldırıp ölümcül darbeyi mi yollarsınız? Ya da, şuan benim yaptığım gibi, sadece gülümsersiniz. El sallarsınız bakalım o da aynı hareketi yapacak mı diye. Sağa sola giderseniz, amuda kalkarsınız, kimsenin yapamadığı şeyleri yapmaya çalışırsınız. Eğer size tuhaf tuhaf bakıyorsa demektir ki bu bir oyun değil. Yanına gidersiniz, dokunursunuz, orasıyla burasıyla oynarsınız gerçek mi değil mi diye. Sonra uzun bir sessizlik içerisinde birbirinize bakışırsınız. Şuan ikimiz o tür şeyleri yapmadan son adıma gelmiştik bile, sessizlik içinde bakışmaya. Karşımdaki çocuk, adam, genç, yakışıklı, latin ateşi kokulu adam, bana kim olduğumu sorunca içimden kahkahalar atıyordum. Bir ikizinle karşılaşınca zaten düzgün bir cümle kurmak imkansızdı, ama bu beni güldürmeye yetmişti. Sinir ve bir o kadar şaşkınlıkla beraber kahkaha atmaya başlamıştım. Sonra sakinleşip bunun bir şaka olduğunu düşündüm. Evet, biri benim şeklime bürünmüştü. Kim bilir içinden hangi gerizekalı çıkacaktı? diye düşünürken eğer benimle oynayacaksa benim kurallarımla oynayacaktı. "Hoşgeldiniz, Bay Louvard. Çekin kendinize bir sandalye ve size şefin özel tarifini getireyim. Bizim ikramımız." dedim yüzümden eksik olmayan gülümsemeyle. Cidden bu bir oyundu değil mi? Sonuçta benim kardeşim yoktu, Rémi dışında, o da öz değil gerçi ama onunla büyüyüp yaşlanmadım mı? Tükürüklerimizi paylaşmadık mı? O benim kardeşimdi ve başka bir kardeş daha istemiyordum. Hele de bana benzeyen türden asla! Bodruma inip bir tabağa birkaç yanık kurabiye ve açılıştan beri satamadığım bir pastadan bir dilim koydum. Sonra da raftan bir şişe mide bozucu iksir çıkartıp balın içine karıştırdım, sanki bütün bunlar onun midesini bozmayacakmış gibi. Ballı karışımı tabağın üstüne döküp yukarı çıktım. Halen kıkırdıyordum, şu Hogwarts'lı çocuklar da olmasa nasıl eğlenecektik kim bilir? Biri gelir birkaç bir şey çalar, biri gelir benim taklidimi yapıp benimle oynamaya çalışır. Bir bakmışsın bu müşteri de gidince içeri çıldırmış bir animagus gelip beni mideye indirir. Evet, sırada bu olduğuna göre hayatımın şu kısa vaktini iyi değerlendirmeliydim, tabağı masaya koydum ve ona gülümsedim sinsice. Kiminle dans ettiğine dikkat et latin güzeli.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Benzeştiremedik.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Sihir Dünyası - İngiltere :: Hogsmeade :: Re dei Dolci-
Buraya geçin: