Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Özgür

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Conerus Hell Greyn
Cørn Cafe Sahibi
Cørn Cafe Sahibi
Conerus Hell Greyn


Mesaj Sayısı : 78
Kan Durumu : Melez.
Rp Partneri : Bjørn Devereaux.
Yaş : 27

Özgür Empty
MesajKonu: Özgür   Özgür Icon_minitimeC.tesi Nis. 28, 2012 9:52 am


Mahkeme.
"Beşinci sınıf bir Hogwarts öğrencisi olan B. Ethan Jarvis üzerinde, o asasızken bir Affedilmez Lanet kullandığını inkar ediyor musun?"
"Hayır, ama—"
"Ama?"
"Lanetim işlememişti."
"Affedilmez Lanet bir büyücünün asasından çıktığı anda, o kişi suçlu sayılır, Bay Greyn."

Konsey üyeleri arasındaki fısıldaşmalar tekrar başladığında, Conerus gözlerini konsey başkanınkilerden çekmiş, üyeler arasında gezdirmeye başlamıştı. Konsey üyelerinin yan tarafında oturan birkaç kişi daha vardı, herhalde basından falandı. Aralarındaki bir kadının gözlerini kendisine diktiğini fark etmişti. Conerus bunu fark ettiğinde de gözlerini çekmeye yeltenmemişti. Boş bir ifadeyle birbirlerine bakışırlarken, fısıldaşmaların kesiştiğini fark eden Conerus, kafasını tekrar konsey başkanının kürsüsüne çevirmiş, vereceği hükmü bekliyordu. Aralarında fısıldaşan iki konsey üyesine susun artık anlamında bir bakış atan konsey başkanı, sonrasında ciddi bir ifadeyle Conerus'a dönmüştü. "Affedilmez Lanet ile asasız bir Hogwarts öğrencisine saldırıda bulunduğu için, Conerus Hell Greyn'in Azkaban Hapishanesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir." Ah, ne şaşırtıcı. Konsey başkanı yerinden ayrılırken gelen iki Seherbaz, Conerus'a ne olduğunu bilmediği bir büyü yapmıştı ve bayılmasına neden olmuştu. Gözlerini tekrar açtığında ise, kirli bir mahzenin içindeydi Conerus. Suçluların inlemeleriyle dolan katta, mahzeninde, bir köşeye çekilip Azkaban'ın 'mutluluk emici gücüne' karşı koymaya çalışmaya başlamıştı.


Beşinci gün.
Kaç gündür gözünü kırpmıyordu Conerus. Uyursa zayıf düşeceğini biliyordu çünkü. Ruh Emicilerin onun mutluluğunu emmek için can attığını biliyordu, bu yüzden uyumuyordu, uyumayacaktı. Ne zamana kadar dayanırdı bilmiyordu ancak o zamana kadar bunu devam ettirecekti. Dayanacaktı. Buradan çıkana kadar kendisine hiçbir şey olmamasına kararlıydı. Bazen şiddetli bir baş ağrısı başlıyordu, onu ağlatacak kadar şiddetli. Bazen Bjørn'le geçirdiği anları hatırlayamadığını fark ediyordu. Kendisini zorluyor, bu sefer bu baş ağrısına kendisi sebep oluyordu. Anılarının yok olmasına izin vermeyecekti, çünkü onu, orada hayatta tutan şeyler onlardı. Kendisini salarsa 2 güne ölmüş olacağını biliyordu. Onunla ilk şarkı söylediği ana tutunuyordu bu sefer. Ve aynı anda şarkıyı da mırıldanıyordu. Can we see a ray of hope? One pale thin ray, reaching for the day. Nakarata geldiğinde ise ağlamaya başlamıştı. Özlüyordu. Buradan çıkmayı istiyordu. Çıkmak, gidip sevgilisini öpmek, ona sarılmak. Onun elini tutmak. Daha kaç gün kalacaktı? Hani bir şeyler düşünecekti Conerus? O günün kaçıncı gün olduğunu hatırlamıyordu ama ona yıllar gibi gelmişti, orada zaman geçmek bilmiyordu. Hele ki birini özlüyorsan, daha beter oluyordu. Anılardan başka bir şey düşünemiyordu, en sonunda ise hayatının sonuna kadar orada kalacağını kabullenmişti.


Yedinci gün.
Ağlamaktan ve uykusuzluktan gözleri şişmişti. Mahzenin köşesine kıvrılmış, kulaklarını tıkamış, diğer mahzenlerden gelen çığlıkları duymamaya çalışıyordu. Onun da mı sonu böyle olacaktı? Kafayı yemesine az kaldığını biliyordu; anılarını zar zor hatırlıyor, onlara tutunmakta çok zorlanıyordu. Yolun sonuna geldiğini kabullenmişti artık. Burada ölecekti. Birilerini sevdiğine, birilerinin kendisini sevmesine izin verdiğine pişman olmuştu. Hem o üzülüyordu, hem de geride bıraktığı insanlar. Bunu yapmaya ne hakkı vardı? İnsanların onun arkasından üzülmesine sebep olmamalıydı, hayır. Ancak her şey için geç kalmıştı; Conerus'un ölüm haberini aldığında Bjørn'ün, Courtney'nin halini düşünemiyordu. Düşünmek de istemiyordu. Yavaşça, acısız bir ölüm istiyordu ama çığlıkları duydukça, böyle bir şeyin Azkaban'da mümkün olmadığını anlıyordu. Gözleri yavaş yavaş kapanırken, yine bir şarkı mırıldanmaktaydı. Baş ağrısı yoktu, gayet sakindi. Sanki ilk defa huzuru tatmıştı orada. Belki de dileği kabul olmuştu, kim bilir? Uyuduktan sonra ne hale geleceğini biliyor olsa da, engel olamadı. Gözlerinin kapanmasına izin verdi.


Ertesi gün.
Gözlerini açtığında, Azkaban'da olmadığını anlamıştı. Beyaz bir odadaydı, bir hastane odası. Uyandığında yanında duran hemşire ona gülümsemiş ve hızla kapıdan çıkmıştı, ardından ise bir adam girmişti içeri; iri biriydi ve Conerus, onun bir Seherbaz olduğunu anlamıştı. Neler oluyordu? "1 hafta dayandın demek. Büyük başarı." Conerus ona soru soran gözlerle bakarken, yatağın yanında duran koltuklardan birine oturmuştu. "Seni şikayet eden şu çocuğun aleyhine bir kanıt bulundu. Şanslıymışsın ki bir gazeteci o sırada sizi izleyip fotoğrafınızı çekiyormuş." Ha? O gün orada kendisi, Bjørn ve Ethan dışında birini görmemişti ancak gazeteci birinin de kendini gösterecek hali yoktu ya. Belli ki kavganın güzel bir haber olacağını düşünmüştü. İnanamıyordu halen. Çıkmıştı. Hiçbir şey yapmasına gerek kalmamıştı, çıkıvermişti. Bu kadar çabuk olacağını hiç tahmin etmezdi. Tam kendisini salmışken, ölmeye hazırlanıyorken çıkmıştı. İşte hayat sonunda Conerus'u düşünmeye başlamıştı. Seherbaz, Conerus'un bir şey demeyeceğini anlayınca sözlerine devam etti, bu sırada da koltuktan kalkmıştı. "Biraz daha burada kalacaksın, herhalde akşama taburcu ederler seni. Mahkemeye katılamayacak durumda olduğun için sen yokken yapıldı, zaten sana gerek yoktu. O gazeteci bayan her şeyi çekmiş. Gerçekten şanslısın evlat. Umarım bir daha bu şekilde görüşmeyiz." Kapıdan çıkarken, Conerus zorla gülümsemişti adama. Şaşkınlığı gözlerinden okunurken, o kadının kendisine nasıl büyük bir iyilik yaptığını düşünüyordu. İnanamıyordu, akşama çıkmış olacaktı. Yarın sevgilisyle Hogsmeade'de dolaşabilecekti. Her şey rüya gibiydi ancak olmadığından emindi, hatta daha da emin olmak için kendisine bir çimdik bile attı. Gülümsedi, kahkaha attı. Artık serbestti, sapasağlamdı ve yarın, sevgilisiyle buluşabilecekti! Fakat Azkaban'da anılara tutunmayı sürdürmeye çalıştığı sırada aklına gelen bir şey vardı, önce onu yapacaktı. Bjørn'ün şaşkınlıktan ağzının açık kalacağına emindi. Belki de bir iki gün geç görüşebilirlerdi onunla.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.aclikoyunlari.net
 
Özgür
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Sihir Dünyası - İngiltere :: Azkaban Hapishanesi-
Buraya geçin: