Penceren gelen ılık esinti vücudumu okşuyordu adeta. Bütün NY gençleri dün geceden kostümlerini temizletmiş, hazırlatmış olmalıydı, bunlardan biride bendim. Uykumu iyi almalıydım, uzun bir gece olacaktı ve bu gece uyku herkese yasaktı. Bu yüzden uykumu dağıtabilecek, kaçırabilecek yada beni uyandırabilecek tüm etkenleri odamdan çıkartmıştım. Bu yüzden rahat bir uyku çekebilirdim. Esintiden kaynaklanıyor olsa gerek uçlarına fransız danteli ile farklı bir hava verdiğim, saten perdemi pencerenin önünde büyük bir özenle çekiyordu. Perde pencerenin önünden çekildikten sonra bütün ihtişamıyla parlayan güneş gözümü alıyordu. Hafif bir şekilde gözlerim açılmıştı. Uykumun dağılmaması için yatarken gözümde duran uyandığımda ise ayak ucumda duran uyku bandımı arar olmuştum. Elimi almak için uzattığımda artık gözlerim iyice açılmıştı.Anlaşılan uykumu gereği kadar almıştım. Bugün yiyeceğim yemekler konusunda ki hassasiyetimi Claire'e önceden bahsetmiştim, o yüzden kahvaltıyı büyük bir özenle hazırlamış olmalıydı. Her sene cadılar bayramında uyandığımda evimizi süslenmiş olarak görürdüm. Merdivenlerin köşelerinde duran kuru kafalar, masaların üstüne konmuş örümcek ağı bağlamış şamdanlar, ortalıkta duran bal kabakları, tavanda asılı olup uçuyor süsü verilen mumlar... Küçükken bütün yıl cadılar bayramını beklerdim, aylar öncesinden kostümümü seçerdim, dikilmeye başlanırdı. Bu yıl o kadar da heyecanlı olmadığımı fark ettim sonuçta o heyecan çocukluğum da kalmıştı. Beni ilgilendiren parti de neler olacağıydı? Kim kiminle gelecekti? Eski anılara dalıp akşam için merak edilen sorulardan kafamı soyutlayıp yataktan çıkma vaktimin geldiğini anlamıştım.Yatağın içinde bir o yana bir bu yana dönüyordum. Uyandığım gibi hemen yataktan kalkabilen bir insan değildim, yatağın içinde mutlaka vakit geçirmem gerekirdi.
Ağır ağır yataktan kalkmıştım. Yatağımın ayak ucunda duran terliklerimi giyip üzerine gece mavisi sabahlığımı geçirdim. Aynada uzunca bir süre kendime baktım. Yüzümü yıkayıp kendime geldikten sonra etrafımı daha net görebiliyordum. Hemen duşa girmeliydim. Claire bugünün programını bildiği için jakuzi önceden hazırlanmıştı. Vücuduma vuran su darbeleri vücudumu dinlendiriyordu. Suyun sıcaklığına kendimi bırakmıştım. Bugün işlerim baya yoğun olduğumdan rahatlığa kapılıp geriye kalan işlerin sıkışmasını istemiyordum. Banyodan çıktığım gibi vücudumu kuruladım. Kıyafet odasına gidip kahvaltı için giyecek bir şeyler bulmalıydım. Kıyafet odasına gittiğimde ne giyeceğime karar vermek için elbiseler arasında dolaşıyordum. Ellerim askılar arasında ideal elbiseyi arıyordu. Bir kaç elbise arasında gidip gelirken bugün giyeceğim elbiseyi bulmuştum. ''Ön tarafı straplez gelen, karın bölgesinde darlaşan ,bel kısmında sağ tarafta bir fiyonk bulunan olan ve etek kısmı balon etek olan bir elbise seçmiştim. Rengi toz pembeydi fiyonk biraz daha koyusuydu.'' Kıyafet tamamdı. Şimdi ayakkabılara geçmişti sıra. Dolabı açtığımda ise elbisemdeki fiyonk da bulunan pembe renginde önü pırlanta taşlarla tutturulmuş bir ayakkabıyı tercih ettim. Üzerimi giyindikten sonra aynanın karşısına geçtiğimde kendimi beğenmiştim en azından kahvaltı için ideal olabilirdi. Kapının ardında evin nasıl gözüktüğü hakkında bir fikrim yoktu, her sene şaşırıyordum cadılar bayramında bu bizim aile için bir gelenek olmuştu. Artık aşağı inmek için hazırdım. Kapıyı açtığımda ise tahmin ettiğim gibi ev muazzam bir şekilde süslenmişti. Duvara monte edilmiş mumlar aydınlatıyordu evi. Benim odam hariç bütün ev karanlıktı, güneş engelleyici özel siyah perdelerden getirilmişti. Etraf mumlarla aydınlatılmış olduğundan merdivenleri bulmakta zorluk çekiyordum. Yerlerde duran ceset görünümlü mankenler gerçekten ürkütücüydü. Sonunda aşağıya inmiştim tüm aile kahvaltı için beni beklemiş olmalıydı. Hepsinin yüzünde takdir edilme isteği vardı. Bende egolarını tatmin etmeleri için hepsine teşekkür ettim. Ve bana ayrılmış sandalyeme oturdum, kahvaltı sofrası enfes gözüküyordu. Macaronlar, muffinler, elmalı turtalar ve daha bir çok mükemmel lezzet masamızda bulunuyordu. Uzun zamandır ailecek kahvaltı etmemiştik. Bu akşam ki partiden haberleri vardı ne giyeceğimi sordular onlara sürpriz yapacağımı söyledim. Onları şaşırtmak hoşuma gitmiyor değildi. Duydukları merak gözlerinden okunuyordu hepsinin. Kahvaltımız bittiğinde biraz sohbet ettik, genel mevzular konuşuldu daha çok, birbirimize çok zaman ayıramamamız yüzünden birbirimiz hakkında pek bir şey bilmiyorduk. Sohbet bittikten sonra Claire'e masör'ün ne zaman geleceğini sordum, neredeyse beş dakikaya burada olacağını söyledi. Odama çıkıp hazırlanmam gerekiyordu. Evimizde bulunan ek odalardan birine masör gelmeden eşyaları kurulmuştu. Odada kendi halimde akşamki baloyu düşünürken Matt birden karşımda belirdi. Kusursuz vücudu ile harika görünüyordu. Vücudumdaki bir takım ağrılara yaptığı masaj iyi geliyordu. Hemen başlamalıydı akşama yetişememe korkusu sarmıştı şimdiden. Yaptığı masaj hangi kültüre ya da kökene aitti bilmiyorum ama vücudumdaki ağrıları geçirmeye yetiyordu. Masajımı bittikten sonra odama doğru hızlı adımlarla ilerledim. Bir kaç şey atıştırdıktan sonra kendimi daha iyi hissediyordum. Telaşlı bir şekilde hazırlanmama devam ederken makyöz ve kuaförüm kapımdaydı. Hemen oturdum karşımda bir ayna ve saçım yapılmaya başlandı. ''Sihirbazın yardımcısı olan Zatanna'' benim kostümüm dü. Bu yüzden o uzun şapkalardan takacaktım. Şapkayı saçlarıma ufak tokalarla takacaklardı. İlk önce maşayla saçlarımı kıvırttılar sonrada üzerine şapkayı taktılar. Makyajımı da yaptıktan sonra evet hazırdım.
Gerçekten güzel görünüyordum. Sıra kıyafete gelmişti. ''Beyaz bir gömlek boyun kısmından göğüs kısmına kadar fırfırlı, onun üstüne takılan taşlı papyon tarzında bir aksesuar. Altına belden başlayan siyah parlak bikini altı tarzında bir şey giyindim. Onun içine giydiğim file çorabım üstüne dizime kadar gelen siyah parlak çizmeler gayet hoş durmuştu. Üstüne ceket olarak yaka kısmı sırf taş ile kaplı arkası da yere kadar uzanan iki ayrı kuyruk şeklinde bir ceket tercih etmiştim. Şapkamın üstüne pırlanta taşlarla ''B'' harfini işlettim.'' Şapkayı da taktıktan sonra geriye eldivenler ve asa kalmıştı. Asayı da aldıktan sonra hazırdım. Platform topuklu ayakkabılarımı giyindikten sonra aşağıya indim. Herkes kostümü çok beğenmişti. Victor'a çoktan telefon açılmıştı, beni kapının önünde bekliyordu. Büyük bir itinayla topuklular üzerinde yürürken Victor kapıyı açmıştı. Partiye Nicholas ile gelecektim ama ondan ses çıkmayınca kendim gitme kararı aldım. Gelirse zaten orada karşılaşırdık. Sonunda gelmiştik. Mekanın dışından kahkaha ve çığlık sesleri yankılanıyordu. Korkuyla eğlencenin nabzının bir arada attığı bu yerde olmak gerçekten keyif vericiydi. Girişlerde verilen kan kırmızı rengindeki alkol zorunluydu. Hiç tereddüt etmeden içtim bende. Ve içeri girdim. İnsanlar çılgınlar gibi dans ediyor eğleniyorlardı. Etraftaki gerçekten bir farkı olmayan cesetler ise tüyler ürpertiyordu. İnsanların arasından zar zor sıyrılıp geçerken gözlerim etrafta tanıdık birilerini arıyordu...