Sunny Noble
Mesaj Sayısı : 23 Kan Durumu : melez Yaş : 27
| Konu: Sunny Ptsi Ocak 30, 2012 4:15 pm | |
| Ad-Soyad: Sunny Noble Karakter özellikleri: Genelde kafasına koyduğunu yapması gibi bir özelliği var, oldukça da meraklı bir kız. Babası tarafından el üstünde büyütülmüş, ama küçük yaşta annesini kaybettiği için ve bir takım olaylardan dolayı şımarık birisi değildir. Cesur olduğu söylenebilir, aklına takılan düğümleri çözmek için kural tanımamazlığı da olabilmektedir zira. Örnek rp: - Spoiler:
Kapısı aralıktı, koridordan sessizce ilerleyerek muhteşem meşe oymalı kapısına yaklaştım. İçerden daktilo sesleri geliyordu. Ah, kendisini gene yazmaya kaptırmıştı. Böyle zamanlarda hep içine kapanır, istemez kimseyi. Ama... kapısı aralık... Bu bir davet miydi? Yoksa sadece onun unutkanlığını kendi duygularımın etkisiyle yorma şeklim mi?
Hayır, hayır... Bir ton daha laf işitmeye dayanamam. Gerisin geri koridorun diğer ucundaki odama döndüm. Dosdoğru şaşaadan uzak yazı masamın pufuna oturdum. Babamın geçen doğum günümde hediye ettiği kızıl ciltli defteri aldım önüme. Kartal tüyü kalemimi daldırdım siyah mürekkebe yazmaya başlamak için, parşömen kağıdından sayfaya damlalar düşüyordu gözlerimden, mürekkepten önce...
19 Mart Ben onun kullanmaktan hoşlandığı bir oyuncak gibiyim, oynamaktan sıkılınca bir kenara atıp unuttuğu... Aramızdaki aşk değil, arkadaşlık bile değil sanki, o benim sahibim gibi. O beni kenara attığında bilmiyor ki ben karanlık bir boşlukta yaşıyorum, bir antikacının dükkanında alınmayı bekleyen bir ayna gibiyim. O beni gün ışığına çıkarsa ben ona güneşi veririm, bir tebessüm etse kalbim hiç bıkmadan yine onu sever...
Kalktım ve pencerenin yanına gittim, mavi zeminin üzerinde pembe goncalar vardı perdelerimde. İyi biçilmiş çimleri vardı bahçemizin ve orada da vardı pembe goncalar. Ve o gidiyordu şimdi, yürürken çimlerden gitmiyordu benim gibi, gerektiği gibi yürüyüş yolundan atıyordu adımlarını. O düzen sahibi ,akılcı Mr. Harrison; bense aklı bir karış havada, dağınık Miss Noble.
Onunla ilgili hayallerimi hep karanlığa hapsetmek zorunda kaldım. Cesaretsiz kaldığım tek nokta bu sanırım. Her konuda çekinmeden istediğini yapan ben... Onun geçmişine bu kadar takılmasına anlam veremiyorum. Herkes acı şeyler yaşadı. Ama hayat devam ediyor, öyle ya da böyle. Her ne kadar olmasını istediğimiz gibi olmasa da. Mr. Harrison, babam Mr. Noble'ın çok değerli bir arkadaşının ona yadigarı. 1990'lı yılların sonunda cereyan eden büyük büyücüler savaşında baba Mr. Harrison bir lanete kurban gitmiş. Babam Mr. Noble, Sihir Bakanlığı Sihirli Afetler Dairesi'nin Müdürüymüş o zamanlar, savaştan sonra ona nişan verildi ve artık emekli biri; baba Mr. Harrison ise Hogwarts Profesörüymüş. Babamla ikisi öğrencileri Hogwarts'tan güvenli bir şekilde çıkarmaya çalışırken tanışmışlar. Öğrenciler sağ sağlim tahliye olduktan sonra bulundukları koridoru iki ölüm yiyen basmış. Profesör Harrison asasının bir hareketiyle tavanı çökertmiş ve ölümyiyenlerle arasına set kurmuş. Babamın anlattığına göre o sırada Profesör Harrison " Zaman yok! Oğlum! Karım! Onları bul ve koru yalvarırım! Margaret o burda, oğlum Lond-!" Lafını bile bitiremeden; moloz yığınını aşmış olan ölümyiyenlerden birinin asasından çıkan, Kedavra Lanetinin etkisiyle hareketsizce kendi eseri molozların üzerine yığılmış Profesör Harrison. Diyor ki babam; 'sen geldin aklıma, seni kime emanet edebilirdim? Seni bağrına basacak bir annen bile yokken? Bir nanosaniye kadar zaman geçmişti belki de... O Ölümyiyenleri nasıl savuşturdum, hatırlamıyorum bile, artık bana emanet üç can vardı.' Babamın ihtiyar gözleri hep bu kısımda dolar anlatırken. Savaş bittiğinde kendine emanet canları aramaya girişmiş. O kadar çok ölü varmış ki... Cesetleri bahçeye dizmişler, Giriş Salonu'na bile sığmamış. Babam Margaret Harrison'un canlısını ararken ölüsünü bulmuş. Cesedi oldukça hasar görmüş ve ezilmiş Mrs. Harrison'un, Ölümyiyenler'in getirdiği devlerden biri ezmiş, babamın başkalarından öğrendiğine göre. Zavallı küçük Mr. Harrison o sırada on yaşındaymış. Kabul mektubunu almanın hayali içinde beklerken Hogwarts'ın yanıp kül olması... annesini, babasını kaybetmesi... Babam onu bulduğunda büyükannesi ile birlikteymiş. Kendine emanet o canı himayesine almış o günden sonra. Büyükannesi ile birlikte bizim evimize yerleşmişler. Büyükanne, savaştan sekiz ay sonra uykusunda öldü, onu hayal meyal hatırlıyorum. Hep odasında oturur ve pencereden dışarı bakardı. Kızının ve damadının ölümüne dayanamadı. İşte o günden beri Mr. Harrison bizimle, benimle... Ona adıyla bile hitap etmeye çekinirim. Biraz soğuk biridir karakter olarak. Benden yaşı oldukça büyük olduğu için mi, anlayamıyorum. Aramızda arkadaşça bile bir bağ yok. Oysaki ben çok çok daha fazlasını hissediyorum. Saçma olduğunu bilmeme rağmen. On iki yıldır aynı çatı altında yaşıyoruz ama sanki o birkaç günlüğüne kalmaya gelmiş tanrı misafiri gibi hala. Etrafında öyle bir duvar var ki... Babam da farkında ama bunu küçük yaşta verdiği kayıplara bağlamakla yetiniyor. Ah! Sevgili babam akşamüzeri yürüyüşünden geldi ve aşağıdan bana sesleniyor. Beni ağlarken görmeye kıyamaz. Onu karşılamam gerek günlük. Dertsiz tasasız büyüttüm sanıyor kızını, halbuki en büyük acıyı, aynı zamanda da ilacım olan yüce insanı geldi de tam koridorun karşısındaki odama yerleştirdi, ihtiyar babacım...
| |
|
Seçmen Şapka Seçmen Şapka
Mesaj Sayısı : 476 Kan Durumu :
| Konu: Geri: Sunny Ptsi Ocak 30, 2012 4:53 pm | |
| Gryffindor! IV. sınıf. Aramıza hoş geldiniz. | |
|